Hititlerde Yoğurt Var Mı?
Hitit mutfağı konusunda önemli çalışmaları olan Sayın Ülkü Menşure Solak’a Hititçe olarak yoğurt kelimesinin Hititler de olup olmadığını sormuştum. ‘Yoğurt’ anlamına gelecek bir kelimeye araştırmalarda ulaşmadığını söylemişti.
Ancak kendisi Hititlerin yoğurt benzeri bir ürünü yapmış olabileceklerini de kuvvetli bir ihtimal olarak belirtmişti.
** https://www.tmdh.net/duyurular/item/51-the-turkish-cookbook-musa-dagdeviren.html
** https://www.tmdh.net/raporlar/item/249-the-turkish-cookbook-turk-mutfagi-icin-uygun-degildir-raporu.html
‘Yoğurt’ Türkler tarafından dünyaya armağan edilmiştir. Yoğurt, her ne kadar politik-ticari nedenlerle Yunanlılara mal edilmeye çalışılsa da kelimenin etimolojisi incelendiğinde; dünya insanlığı yoğurdun Türklere ait olduğunu bilimsel olarak kabul etmek zorunda kalır.
Keşke Etimolojik köken olarak mutfağımızdaki diğer bazı ürünlerde de yoğurt kadar elimiz güçlü olsaydı. Örneğin: Pizza’ya giden yolda Pide (Pita)-Lahmacun kelimelerini bilimsel açıdan incelersek konuyla ilgili kesinlik içeren ifadeleri asla bilimsel olarak henüz kullanamayız.
Bilimsellikten uzak olan ve kesinliği kanıtlanamayan ifadeler hipotez yani varsayım olarak kalır. Bunu çok zorlarsak bilimden çıkıp hamasi ve popülist söylemler etrafında döner dururuz. Hamasi söylemleri uluslararası alanda yaptığımızda ise fayda yerine kendimize zarar veririz.
Hititlerde şimdiye kadar yoğurt kelimesinin bulunamamış olması konuya bilimsel açıdan bakanlar için bir hezimet değildir. Gerçeğin peşinden gidenler ve bilimi esas alanlar da bilirler ki; bir şeyin henüz keşif edilmemiş olması sizin hipotezlerinizin yanlış olduğunu da göstermez.
Hipotezler yani varsayımlar kanıta, deneye ve teyide muhtaçtır. Muhtaç olunan teyitleri yapamadığınız sürece varsayımlarınız sadece varsayım olarak kalmaya devam eder. O yüzden varsayımları ifade eden kesinlik içeren cümleleri asla kuramayız.
“Hitit mutfağı, bugün Türkiye’de Türk mutfağının bir parçasıdır.” İfadesini kullanabiliriz. Bunu, günümüzde jeopolitik nedenleriyle beraber Türk ve Hitit kültürlerinin etkileşimlerini esas alarak bilimsel şekilde de ifade edebiliriz. Mantıken de bunu insanlara anlatabiliriz.
Ancak henüz kesinliği olmayan varsayımları esas alıp bu hipotezleri kanıtlanmış gibi kesin ifadeler içeren cümleler kullanarak insanlara sunamayız. Bunlara sorgulama yapmaksızın itibar edip inanamayız. Böyle yaparsak dünyaya sadece hamasi ve popülist söylemler anlatmış oluruz.
Varsayımlara dayalı kalıplaşmış düşüncelere körü körüne bağlanmak; Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyen Atatürk’ün sözleriyle de ters düşmüş şekilde bilimi reddetmek anlamına gelir. Atatürk, kalıplaşmış dogmalara körü körüne bağlanmak yerine gerçeği bulmayı amaçlamıştır.
Türk mutfağı konusunda yapmakta olduğumuz çalışmaların bütününü geçmişte doktrin olarak açıklamış olabilirim. Eğer doktrin kalıplaşmış ve sorgulanamaz konuları içeriyorsa bu konuda hata yapmışımdır. Çünkü Atatürk, aslında bir doktrin ortaya koymamıştır.
Atatürk, ilmin ışığında aklı hür vicdanı hür nesilleri işaret etmiştir. Aklı hür, vicdanı hür nesiller sorgulamadan kalıplaştırılmış düşüncelerin peşinden gitmez. Deneylerle veya delillerle henüz kanıtlanmayan varsayımlara kesinlik yükleyip bu düşünceleri topluma sunamayız.
Varsayımları popülist söylemlerle kesinmiş gibi kabul etmek yerine; söz konusu hipotezlerin hipotez olduğunu kabul edip kesinlik ifade etmeyen cümlelerle dünyaya anlatmak hem saygınlığımız açısından hem de sözlerimize itibar edilebilir olması açısından çok büyük önem arz eder.
Yoğurttan yola çıkarak Hititlerin Türk olup olmadığına dair net bir ifade henüz kullanamayız. Gönül isterdi ki Hitit mutfağı araştırması yapmış olanlar yoğurtla ilgili somut kalıntılara, bilgilere ulaşmış olsaydı. Ama bilim dediğimiz şey gönül, duygu falan dinlemiyor.
Bugün bu konulardaki bilgilere henüz ulaşılmamış olması gelecekte farklı keşiflerle somut bilgilere ulaşılamayacağı anlamına da gelmiyor. Bu konularda kanıtlanmamış hipotezlere ya da dogma diyebileceğimiz basma kalıplara inanarak yazıp söylediklerime sinirlenebilirsiniz.
Herkesin anlaması gereken asıl mesele varsayımlarla bu gibi konularda net ifadeler kullanmamızın doğru olmadığıdır. Bu konularda çalışmalar yapılacaksa da hipotezlerin hipotez olduğu söz konusu ilgili çalışmalarda aksi kanıtlanana kadar net şekilde belirtilmelidir.
Varsayımlara dayanarak böyle konularda kesinlik içeren ifadelerin olduğu çalışmaları yapmak en başta Türk mutfağına zarar verir. Böyle çalışmaları veya ifadeleri kesinliği kanıtlanmadan kesinlik belirtir ifadelerle dünyaya sunmak itibarımızı zedeler yani sözün itibarını azaltır.
“Dünyada bize önyargılı davranılıyor veya çifte standart uygulanıyor.” Bu bir bahane değil. Elbette bunu da görmezden gelemeyiz. Dünyadaki aşırı uçların kasıtlı düşmanlıkları her zaman olacak. Bu kendi içimizde de yok mu? İşte o yüzden bu konuda da yine dönüp önce kendimize bakmamız gerekir.
Aziz Sancar gibi sağlam teorileri veya çalışmaları tüm kanıtlarıyla ortaya çıkartıp koyduk da dünya insanlığı bilimle çelişip kabul mü etmedi…Varsayımlara ve rivayetlere bilim diyemeyiz. Mutfak bir bilimdir. O halde rivayetlerle veya varsayımlarla mutfakta bile hareket edemeyiz.
Tolgahan Gülyiyen
TMDH-WTCA Kurucu Başkanı