Büyükbaş Hayvan Talebi Nasıl Yaratıldı?
Uzun yıllar kuzu/koyun eti mi daha sağlıklıdır, dana/sığır eti mi diye bir tartışma gündemini hatırlayacaksınız. Doktorlar ve beslenme uzmanları kırmızı et konusunda uyarıyor ve tüketicileri dana/sığır eti tüketmeye teşvik etmekteydiler.
Yürütülen yönlendirme çalışmalarına göre, dana/sığır etinin insan sağlığına bir çok faydası olduğu açıklanmıştı.
Dana/sığır eti kuzu/koyun etine göre daha fazla protein, demir, B vitamini, kalsiyum, sodyum, potasyum yönünden zengin besin değerlerine sahipti.
Ķuzu/ koyun eti dana/sığır etine göre çok daha fazla doymamış yağ içeriyordu.
Kalp damar sağlığı açısından dana/sığır etinin mutlaka tüketilmesi öneriler arasında idi.
Bu tartışmalar ve ortaya atılan fikirler
zaman içerisinde bir grup uzman doktor ve beslenme uzmanı arasında epeyce konuşularak tüketici üzerinde etkili olacak bir kamuoyu yaratıldı.
Bu kamuoyunun tüketici üzerinde hala etkili olduğunu söylemek mümkün. 30-40 yıl önce beslenme alışkanlıklarımız, küçükbaş hayvancılığına dayalı iken, dana eti hayatımızda neredeyse yok denecek kadar azdı. Bütün bu tartışmalar arasında tüketici dana/sığır etini tercih eder hale geldi.
Küçükbaş hayvan üretiminin büyük baş hayvan üretiminden daha fazla olduğu ülkemizde, oluşan talebe göre büyükbaş hayvan açığını karşılayabilmek için ülkemiz için planlanan ithalatın yolu böylelikle açılmış oldu.
Sağlıklı olduğu için tüketilmesi önerilen dana/sığır eti için oluşturulan kamuoyuna bir de popüler steak house restoranları eklendi. Etini pişkin yemeğe alışkın olan Türk toplumu son yıllarda açılan steak house restoranların moda olması ile sunulan az pişmiş eti çabuk benimseyerek birer et uzmanına dönüştü.
Sanatçıların, iş adamlarının ve toplumun gelir düzeyi yüksek kesiminin tercih ettiği bu restoranlarda görüntü vermek az pişmiş bir steak yemek adeta bir statü halini aldı.
Yürütülen kamuoyu geçen zaman içerisinde başarıya ulaştı. Toplumun et tüketebilen kesimi, tercihini dana/sığır etinden yana kullanır oldu. Talep artinca, arzı sağlayacak çok uluslu gıda firmaları için ithalata uygun pazar ortamı hazır hale geldi.
Türkiye'de küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, et, süt, yün, kıl ve deri gibi ürünlerle dondurmadan tekstil sektörü ürünlerine kadar geniş bir çerçevede önem taşımaktadır.
Türkiye`de küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin özel bir yeri vardır çünkü
18.836.000 hektarlık daimi çayır ve meralarının büyük bölümü sadece küçükbaş hayvanları için değerlendirilebilir niteliktedir.
Küçükbaş hayvanlar, verimsiz meralarla nadas, anız ve bitkisel üretime uygun olmayan, başka hayvanların yararlanamadığı alanları değerlendirebilen merayı yılın her döneminde kullanabilen, her koşulda et, süt, yün ve deri gibi ürünlerin üretilmesine imkan sağlayabilen, dezavantajlı mera koşullarını fırsata dönüştürebilen hayvanlardır.
Türkiye’nin coğrafik yapısı ve geniş meraları göz önüne alındığında, ucuz maliyetli ve kaliteli hayvancılık için önemli potansiyele sahip olduğu görülmektedir.
Koyun ve keçi yetiştiriciliği, ülkemizde yapılabilecek en ucuz maliyetli hayvancılıktır. Bu gercegi görmezden gelip, başkalarının bizim tüketim alışkanlıklarımız uzerinde söz sahibi olmasina izin veriyor ve bizim olan tüm değerlerimizi tüketiyoruz.
Ne yazık ki artık talep görmeyen ancak sahip olduğumuz arazi koşullarında en kolay şekilde üretilebilen küçükbaş hayvanların sayısı, talebin ve tarımsal desteklerin azalması ile birlikte gün geçtikçe düşmektedir. Piyasa koşullarına uyum sağlayamayan çiftçi üretimden vazgeçerek yapılan et ithalatını haklı çıkarmıştır.