Prof. Dr. Arif Bilgin İle Gastronomi Sohbetlerinde Osmanlı saray mutfağı...
SUBÜ Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümünün her hafta düzenlediği ve geleneksel hale getirdiği Gastronomi Sohbetleri etkinliklerinin 4’üncüsü Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Bilgin’in katılımıyla gerçekleştirildi.
Bilgin, Osmanlı saray mutfağının fiziki yapısı, saray mutfağında kullanılan hammaddeler, sarayda yaşayanlara ve misafirlere hazırlanan yemekler ile saray mutfaklarında kullanılan ekipmanlar hakkındaki bilgilerini fakülte öğrencileri ile paylaştı.
Konuşma sonunda fakülte öğrencileri ve akademisyenleri Prof. Dr. Arif Bilgin’e sorularını yöneltirken, etkinlik Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Sarıışık’ın Prof. Dr. Arif Bilgin’e plaket takdimi ile son buldu.
Gastronomi Sohbetlerinin 5’incisi 11 Aralık Çarşamba günü Mine Ataman’ın konuk olacağı “Ekmek Sanatı” etkinliğiyle ile devam edecek.
“Osmanlı’da saray mutfağı devasa bir yerdir”
Büyükşehir Belediyesi Ocak Kültür Sanat Etkinlikleri ‘Saraydan Köye Osmanlı Sofraları’ konulu söyleşi ile devam etti. Prof. Dr. Arif Bilgin, “Osmanlı Saray mutfağı devasa bir yerdi. Yiyecek ve içeceğin en güzelleri bu mutfakta oluyordu çünkü İstanbul’a gelen bütün malların en iyisini onlar alırdı. İlk önce saray seçiyor ondan sonra diğerlerini dağıtılıyordu. Dolayısıyla en iyi ürünü alıyor, en iyi aşçıları eğitiyor ve en güzel yemekler yapılıyor” dedi.
Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen Ocak Kültür Sanat Etkinlikleri ‘Saraydan Köye Osmanlı Sofraları’ konulu söyleşi ile devam etti. Tarihi Alicanlar Konağı’nda gerçekleştirilen programa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Arif Bilgin, Osmanlı Sarayından kırsal kesime doğru sofra ve yemek çeşitlerini dinleyicilerle paylaştı.
En güzel yiyecekler önce saraya gelir Prof. Dr. Arif Bilgin, “Osmanlı Devleti zamanında her bölge kendine ait ürünlerle kendi imkânlarıyla beslenmek zorundaydı. Bu anlamda şehirde kırsallara göre imkânlar daha genişti. Dolayısıyla saray ile köy arasındaki makas maksimum düzeyde açıktı. Osmanlı Saray mutfağı devasa bir yerdi.
Yiyecek ve içeceğin en güzelleri bu mutfakta oluyordu çünkü İstanbul’a gelen bütün malların en iyisini onlar alırdı. İlk önce saray seçiyor ondan sonra diğerlerini dağıtılıyordu. Dolayısıyla en iyi ürünü alıyor, en iyi aşçıları eğitiyor ve en güzel yemekler yapılıyor. Bu sebeple maharetli insanların emeği ve en iyi malzeme ile güzel yemekler üretmeye yatkın bir mekân olarak tanımlanabilir. Şehre indiğinizde ise işler değişiyor. Şehirde sarayın dışında konaklar var.
Konaklar zengin insanların yerleridir. Saraya yakın şeyler burada da tüketilir. Sıradan halka baktığımızda ise ucuz maliyetli ürünlerle kendilerine yetebilecek şeyleri tüketme çabalarındadırlar. Ağırlıkla sebze ve meyve üretimi yaptıkları nedeniyle genellikle daha maliyeti ucuz ürünleri tüketiyorlar. Özetle kırsala doğru gittiğimizde imkânlar kısıtlanıyor dolayısıyla menü daha dar ve kendi çerçevesinde oluyor” dedi.