Kaşığın Tarihi Çorba Kadar Eski “01”
Ser Tabbah Veyis DURDU
Kadim Anadolu Mutfak Tarihi ve Kültürü Araştırmacı Şef
Hemen her gün kullandığımız mutfak gereçleri hakkında ne biliyoruz? Elimize aldığımız kaşığın tarihi nereye kadar gidiyor dersiniz?
İnsanoğlu bir kabın içerisinde yemek namına pişirdiğinden beri büyük olasılıkla kaşık vardı. Pişirdiğini aş yapan insan “önceleri deniz kabuklarını doğada bulduğu ağaç ve böcek kabuklarını” kaşık olarak kullandı .
Eski mısır döneminde Fildişi, çakmak taşı, kayrak ve ağaçlardan yapılan kaşıklar kullanıldı. Roma dünyasında ise bronz ve gümüş kaşıklar kullanılmış. Uzak doğuda ise Yeşim taşları, Firuze taşları yakıştırıldı kaşığa .
Osmanlı da ise tek tek işlendi Sedef kakmayla ve Derviş sofralarıda ayrı mana ve değer yüklendi kasığa. Sözün özü tarih boyunca tüm medeniyetlerin sofranda “ ilk ve en önemli “ sofra aracı oldu
Yapılan araştırmalara göre kaşık ilk kez taş devrinde kullanılmıştır. Bilinene göre kaşıklar ilk defa deniz kabuklarından yapılmıştır. Daha sonraki dönemlerde ihtiyaca göre taştan ve ahşaptan yapılmaya başlanmıştır. Kaşık günümüzdeki formuna Romalılar döneminde kavuşmuştur.
Yazılı arşivler gösteriyor ki; "Kaşık, dünyamız kadar eski olmayabilir, ama çorba kadar eski olduğu kuşkusuz". Çorbanın insanoğlunun ateş yakmayı keşfetmesinden sonra ilk yaptığı yemeklerden biri olduğu düşünülürse, onun mutfak kültürünün gelişme sürecinde insanoğlunu ilkellikten uygarlığa taşıyan en önemli avadanlıklardan biri olduğunu söyleyebiliriz.
Tahta ya da kemikten yapılan ilk kaşıklar bile günümüz kaşıklarının özelliklerine sahipti; yani bir sap ve bir de yemek yenen kepçe kısmından oluşuyorlardı. Malzemeler ve kullanım alanları değiştiği halde bu özellikler hep aynı kaldı. Çağlar boyu metal kaşıklar sadece törenlerde kullanıldı; sıradan insanlar ise yemeklerini tahta kaşıklarla yiyorlardı.
13. yüzyıldan itibaren toplumun üst kesimlerinin sofralarına kurşun ve kalay karışımı metal kaşıklar girdi. Bu, yemek konforu açısından önemli bir gelişmeydi. Çünkü tahta kaşıklar sıcak yiyeceklere temas ettikçe gözeneklerinden içine yiyecek maddeleri giriyor, zamanla onlarla yenen yemeğin lezzeti bozuluyordu.
Kaşık, Rönesans döneminde çatal ve bıçağın yükselişiyle birlikte hızla prestijini yitirdi ve bebeklerine mama yediren annelerin, işçi ve köylü sınıfının, titrek elli ihtiyarların yemek avadanlığına indirgendi. Ancak 1650'lerde Fransız yemek kültüründen esinlenen Avrupa sarayları kaşığı, çatal ve bıçağın yanında sofranın vazgeçilmez servis üçlüsü haline getirdiler.
Yeni sofra kültürü dalga dalga alt kesimlerin evlerine de yansıdı. Artık kaşık her yere, fincanlara, tabaklara, sos kaplarına, dondurma, tatlı kâselerine ve tabii ki tencerelere de girip çıkıyordu. İlaç ve yemek pişirmede ölçü olarak kullanılıyor, aklınıza gelen her türlü malzemeden, her boy ve şekilde üretiliyordu.
Tenekeden paslanmaz çeliğe, porselen, altın, gümüşten, bağa, sedef ve kemiğe dek bir çok çeşitli malzemeden çorba kaşıkları, sos kaşıkları, tencere karıştırma kaşıkları, çay, kahve, tatlı ve yumurta kaşıkları yapıldı. Özgürleşme mücadelesi veren bebeklerin kendi başına yemek yeme çabaları sırasında annenin yüzüne ıspanak püresi fırlatan bir mancınığa dönüşebilen kaşık, aynı zamanda şeflerin yaptıkları yemeklerin tadını tuzunu denetlemede kullandıkları en önemli mutfak aleti.
Cezaevinden kaçmak isteyenlerin kaşık yardımıyla tünel açıp sırra kadem bastıklarını da sık sık gazetelerde okuyoruz. Konya folklorunda kaşık oyununun, oyun havalarımızda ritim aleti olarak kaşığın önemini bizlerden daha iyi kim bilebilir? 5 bin yıllık yakın dostumuz kaşığın gündelik yaşamımızdaki yeri hakkında söylenecek daha çok şey var. Her zaman yanı başımızda olan nesneleri genellikle yaşamımızın bir parçası olarak algılar, çoğu kez onları sıradan nesneler olarak görürüz.
Osmanlı'da ise sofraya oturan kuşağından kaşığını çıkarır, yemeğini kaşık kullanarak yer, ardından ellerini yıkarken kaşığı da yıkayıp bir sonraki kullanım için belindeki kuşağa yerleştirdi. Osmanlılarda kaşığa hak ettiği yeri vermişler Osmanlı'da ise sofraya oturan kuşağından kaşığını çıkarır, yemeğini kaşık kullanarak yer, ardından ellerini yıkarken kaşığı da yıkayıp bir sonraki kullanım için belindeki kuşağa yerleştirdi.. Topkapı Sarayı Hazine Dairesi'ndeki birbirinden güzel mücevherli kaşıklar bunun göstergesidir .
Kaşık Anadolu mutfağında ve Türk mutfağında sofralarda Birliğin, dirliğin simgesi olmuş ve derviş kaşıkları ile kaşık , derviş sofralarında ritüele dönüşen kutsiyeti olan bir araca dönüşmüştür .
Sonraki Bölüm;