Geleneksel Türk kültüründe ve Osmanlılarda Misafirperverlik ve Bayram Gelenekleri
Ramazan gelenekleri, Hicri takvime göre yılın dokuzuncu ayı olan ramazanda gerçekleştirilen geleneksel pratiklerdir. Müslümanların kutsal kabul ettiği ve oruç ibadetinin yerine getirildiği ramazan ayındaki bu pratikler, Anadolu’da ramazanın birinci gününden başlayarak Ramazan Bayramı’na kadar devam eder.
Ramazan davulu ve manileri, ramazanla özdeşleşmiş geleneklerdendir ve bu geleneğin amacı, oruç tutmak isteyen kişileri sahur için uyandırmaktır. Bunun için gönüllü olan biri davulu çalar, bazen yanında birkaç kişi ile birlikte maniler eşliğinde bütün köyü ya da mahalleyi dolaşır, ramazan ayının sonunda da evlerin kapısını çalarak bahşiş toplar.
Yaygın ramazan geleneklerinden biri de iftar yemekleridir. “Hayır” amacıyla verilen
iftar yemekleri, dar gelirli ya da zengin herkesin bir ay boyunca aynı yiyecekleri yiyebilmesine olanak sağlar.
İftariyelikleri, çorbası, etli yemeği, baklavası, böreği, içecekleri ile iftar sofraları oldukça zengindir. Ramazan topunun atılması ile başlanan iftar yemeğinde oruç genellikle zeytin, hurma veya su ile bozulur. Ramazan ayı boyunca fırınlar
İftar Ve Sahur Menülerinde
“ramazan pidesi” çıkarır. Bu aya özel “güllaç” adı verilen tatlı satışları başlar.
Ramazan bir başka yönüyle eğlence ayıdır. Ramazan ayı boyunca teravih namazından sahura kadar geçen sürede çeşitli eğlenceler düzenlenir. İstanbul’un Direklerarası ve Feshane semtlerinde olduğu gibi şehirlerde genellikle sokaklar panayıra dönüştürülür, ortaoyunu ve Karagöz gösterileri ile konserler düzenlenir.
Ramazan ayının ortalarında çocuklar ve gençler bir araya gelir, teravih namazının ardından bütün köyü, mahalleyi dolaşarak mâniler eşliğinde yiyecek içecek toplarlar. Bunlara yörelere göre değişen “amin bağırma”, “saya gezme”, “küpecik’, “hey hay goca”, “tömbelek”, “helesa” ve “yoklama” gibi adlar verilir. Ramazan ayında cami minareleri arasına “mahya” adı verilen ışıklı yazılar da azılır.
Günümüzde iftar çadırları, Ramazan gecesi eğlenceleri gibi kimi etkinlikler şehir hayatının gereği olarak belediyelerin desteğiyle sürdürülmektedir. Bunun yanında birçok firmanın imsakiye basıp dağıtması, televizyonların bu aya özel programlar yapması, marketlerin ramazan paketleri hazırlayarak satışa sunması gibi yeni uygulamalar da görülmektedir.
* Metin "Geçmişten Geleceğe Yaşayan Kültür Mirasımız Türkiye Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri" kitabından alınmıştır.
Misafirperver Türkler
Türk kültüründe misafirlere verilen önem oldukça dikkat çekicidir. Misafirperverlikleriyle tanınan Türkler evlerine gelen kişileri rahat ve memnun etmek için ellerinde geleni yaparlar. Bunun için özel bir gün, bayram, kutlama vb. olmasına gerek yoktur. Bir Türkün evini ziyaret eden misafir o evin en önemli kişisidir denebilir.
Öyle ki eskiden evlerde “misafir odası” adı verilen, günlük olarak kullanılmayan, diğer odalardan daha özenli dekore edilmiş odalar olurdu ve Türkler misafirlerini bu odalarda ağırlarlardı. Uzun yıllar devam eden bu alışkanlık son yıllarda terk edilmeye başlansa da bazı evlerde hala karşımıza çıkmaktadır.
Türkler misafirlerine çok değer verdiğinden evlerinde misafirlerin kullanacağı eşyalara da özen gösterirler. Günlük olarak kullanılmayan bu eşyaları (yemek takımları, servis eşyaları, havlular vb.) genelde farklı bir yerde tutar ve sadece misafir geldiğinde kullanırlar. O yüzden bir Türkün evine misafir olursanız kendinizi çok özel hissedebilirsiniz.
Ayakkabı ve terlikler
Türkler eve ayakkabı ile girmezler. Misafirlerin de eve girerken ayakkabılarını çıkarmalarını beklerler. Bu konuda oldukça tutuculardır. Ayakkabılarını çıkardıkları zaman da terlik giyerler. Bu bir alışkanlıktır. Eve gelen misafirlere de terlik verirler. O yüzden Türklerin evinde birçok terlik bulunur.
Size ne ikram edeyim?
“İkram” Türklerin misafirlerini ağırlarken sunduğu her şeyin genel adıdır.
Türkler evlerini ziyaret eden misafirlerine sürekli bir şeyler ikram ederek onları memnun etmek isterler. Yemek daveti olmasa dahi bir Türkün evinde yemeden içmeden oturmak pek mümkün değildir. Geleneksel Türk evlerinde misafirlere önce kolonya verilir, kolonyadan hemen sonra ve şeker ya da çikolata ikram edilir.
İkramlar diğer yiyecek içeceklerle devam eder. İkramların olmazsa olmazı “çay”dır. Türkler çay içmeyi çok sevdiklerinden misafirlerine de (genelde sormadan) çay ikram ederler ancak çayla birlikte mutlaka börek, kek, kurabiye gibi yiyecekler de getirirler. İkramlar misafir oturduğu sürece devam eder. Örneğin çay servisinden sonra meyve ya da kuruyemiş ikramı başlayabilir.
Eğer misafir ikram edilenleri yemezse ya da az yerse ısrar ederler, ya da beğenilmediğini düşünüp başka alternatifler de sunabilirler. Kısacası misafirin bir şeyler yiyip içmemesi Türkleri mutsuz eder. O yüzden bir Türkün evine aç gidilmesi daha uygundur.
Bayram ve Bayram Ritüelleri
Türkiye’de birçok müslüman ülkede olduğu gibi “Ramazan Bayramı” ve “Kurban Bayramı” olmak üzere iki dini bayram kutlanır. Bu bayramların tarihi Hicri takvime göre her yıl yaklaşık on gün geriye gelmektedir. Yani bayramlar her yıl farklı bir tarihe denk gelmektedir.
Bayramları geleneksel olarak kutlayanlar için bayramlardan önce bir hazırlık süreci söz konusudur. Bu süreçte yemekler yapılır, ev temizlenir, bayram tatlısı yapılır, bayram alışverişine çıkılır. Eskiden bayram öncesinde özellikle çocuklara yeni kıyafetler almak bir gelenekti. Günümüzde bu gelenek herkes tarafından sürdürülmese bile bayramda özenli giyinmek hala dikkat edilen bir durumdur.
Bayramlarda ailede yaşça küçük olanların aile büyüklerini ziyaret etmeleri beklenir. Aynı şehirde yaşayan aile bireyleri bayramlarda genellikle ailenin en büyüğünün evinde toplanırlar. Bayramlarda ailelerini ziyaret edememiş kişiler de telefonla arayarak büyüklerin bayramını kutlarlar.
Bayram sabahları erken kalkılır.
Bayram namazına gitmek isteyen erkekler önce camiye giderler, daha sonra aile bireyleri kendi aralarında bayramlaşırlar. Yaşça küçük olanlar büyüklerin ellerini öperler. Daha önceki yazılarda da bahsettiğimiz gibi Türklerde “büyüklere saygı” önemli bir değerdir; el öpmek de bir saygı göstergesidir, ailede öncelikle büyükanne ve büyükbabaların elleri öpülür. Bu durum sadece bayram için değil normal ziyaretlerde de geçerlidir.
Bayram Ziyaretleri:

Bayram ziyaretleri bayramın belki de en önemli ritüelidir. Bayramda hazırlıklar daha çok misafirler için yapılır. Bayram ziyaretleri sadece aile bireyleri arasında olmaz. Komşu, arkadaş, tanıdık herkes birbirini ziyaret eder, bayamını kutlar.
Bu ziyaretlerin kendine has özelliği kısa olmasıdır. Bunun nedeni insanların bayram süresince mümkün olduğu kadar çok kişinin bayramını kutlamak istemeleridir. Sabah saatlerinde başlayan bu ziyaretler akşama kadar devam eder. Bu ziyaretlerde de önce yaşça küçük olanların büyükleri ziyaret etmesi beklenir. Ziyaret sırasında önce bayramlaşılır, sonra bayram ikramlarına geçilir.
İkramlar kolonya ve şeker, çikolata başlar, Türk kahvesi ve bayram tatlısı ile devam eder. Bunların dışında börek, sarma, dolma vb. yiyeceklerin de ikram edildiği olur.
Çocuklar için bayram
Geleneksel olarak kutlanan bayramlar çocuklar için farklı bir anlam ifade eder. Özellikle eskiden bayramlardan önce çocuklar yeni kıyafetler, hediyeler almak bir gelenekti. Bayram sabahları çocukların yeni kıyafetleri giyer ve önce aile büyüklerinin ellerini öperek bayram kutlarlardı. El öpen çocuklara da harçlık verilirdi.
Daha sonra çocuklar kapı kapı dolaşıp çevrelerindeki herkesin bayramını kutlarlardı. İnsanlar da kapılarını çalan çocuklara şeker, çikolata ve bazen de harçlık verirlerdi. Çocuklar topladıkları şekerleri gün boyu yer, topladıkları paraları da ya biriktiriler ya da sevdikleri bir şey için harcarlardı.
Günümüzde Bayramlar
Eskiden Türkiye’de hemen herkese bayramları yukarıda anlatıldığı gibi geleneksel tarzda kutlardı. Zamanla değişen aile ve toplum yapısı nedeniyle günümüzde bazı gelenekler eskisi gibi uygulanmamaya başlandı. Bayramların resmi tatil olması nedeniyle bazı insanlar bu zamanı ailelerini ziyaret etmek yerine tatil yapmak için kullanmaya başladılar. Apartman yaşamına geçen Türkler çocuklarına harçlık, hediye, şeker vermeye devam etse de şeker toplamaya göndermediler.
Her ne kadar eskisi gibi olmasa da Anadolu Mutfağında bayramlar Türkler için özeldir. Türkler hala mümkün olduğunca ailelerini ziyaret etmeye çalışır, yakınları ve arkadaşlarıyla bayramlaşır, evine gelenleri ağırlar, çocuklarını sevindirmeye çalışır.
Orta Asya Türklerinde Dini Bayramlar
“Dr. Shurubu KAYHAN”
Türkolog Dr. Shurubu Kayhan, Türk dünyası kültürü ile ilgili ciddi çalışmalarda bulunmaktadır. Beşikten Mezara Türk Dünyası Gelenekleri” adlı kitabı yayınlanmıştır. Türkçe, Rusça ve İngilizce olarak hazırlanan eser, Türk dünyası ile ilgili önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Orta Asya Türklerinin İslamiyet’ten önce de kendilerine has hayat tarzlarına uygun bir inançları vardı. Doğayla içi içe yaşayan Orta Asya Türkleri tabiat ve iklimin olumlu ve olumsuz etkilerine göre yaşam tarzlarını oluşturmuşlar. Bu bölgelerin kışları dondurucu ve fırtınalı, yazları ise sıcak ve kuru geçer. Orta Asya’da genelde iki mevsim; kış ve yaz olarak yaşanmıştır. Bu iklim ve dağlık coğrafik şartlar yerleşik ve tarımsal hayata elverişli olmamıştır.
Bu nedenle de geçim kaynaklarını hayvan ve hayvan ürünlerinden sağlamışlardır. Göçer konar hayat sürdüren Türkler kışın "kışlak", yazın "yaylak" olarak yer değiştirmişler. Zor ve uzun geçen kıştan sonra yazın gelmesi adeta bir kurtuluş ve özgürlük olarak algılanır ve kutlama, eğlence ve coşkuyla karşılanır. Orta Asya Türklerinin, yazın müjdecisi baharı, bir bayram olarak kutlamalarının sebebi buradan kaynaklanmaktadır.
Orta Asyalıların eski dini "Gök Tanrı" inancına dayanmaktadır. Tek tanrıya inanan bu insanların "Gök Tanrı", evrenin ve tüm canlıların tek yaratıcısı anlamındaydı. Onlara göre başta insan olmak üzere tüm canlıların idaresi Tanrıya bağlıydı. Tabiatı ve hayatı o düzenliyordu. Bu nedenle de insanlar ondan dilek ve istekte bulunurlardı. Dolayısıyla insanlar her zaman hayatları üzerinde mutlak söz sahibi olarak "Gök Tanrıyı" görürlerdi. Bunun için de bayramlarına ona kurban keserek başlamışlardır. Kurban olarak da hayatlarındaki en önemli unsur olan atı tercih etmişler.
Orta Asya Türkleri XI. asırda topluca Müslüman olup, İslam medeniyetinin çemberine girerler. Bu dönemlerde peşi peşine devletler kuran Türkler, milli zenginliklerini tümüyle koruyarak İslam topluluklarının içinde gelişmeye devam ederler. Fakat İran ve Arap kültürü bu bölgelerde nüfus edememiştir. Bayram, doğum, düğün ve ölüm olaylarında eski Türk adetleri devam etmiştir. Aynı zamanda Türkler kendi dillerinin bütünlüğünü korurken yan yana yaşayan halkların dillerinden de bazı kelime ve kavramları alıp kullanmışlar. Örneğin "nevruz" bunlardan biridir. Farsça kökenli bu kelime, Türk boylarında da aynı anlam taşıyarak, yeni gün, başlangıç, canlanma manasına gelmektedir.
Dini Bayramların Dünü ve Bugünü
Dini bayramlar "kameri takvim"e göre hesaplandığı için her yıl aynı tarihe denk gelmez. Günlük gerilemeye denk gelen Ramazan Şevval ayının ilk üç günü, Kurban bayramı ise Zilhicce ayının onuncu gününde kutlanır. Orta Asya Türkleri İslamiyet döneminden önce "Gök Tanrı"ya inanarak Tanrı adına dilek ve isteklerini yerine getirilmesi için kurban keserek kutladıkları bayramı zamanla İslamiyet’in yayılmasıyla, İslam usullerine göre değiştirmişlerdir. Fakat Kırgız ve Kazak Türkleri eskiden beri süre gelen "Gök Tanrı" inanışlarını İslam inanışları ile harmanlayarak devam ettirmişler.
Sovyetler Döneminde Orta Asya Türkleri ister istemez Rus kültürünün etkisinde kalarak dinden ve dini inanışlarından uzak kalmışlardır. Bu Rus nüfusunun yoğun yaşadıkları bölgelerde daha etkili olmuştur. Kazakistan'ın bundan daha fazla etkilendiğini söyleyebiliriz. Kırgızistan'ın Kuzey bölgesi bu durumdan daha çok etkilenirken, güney bölgesi; Oş ,Batken, Calalabad bölgeleri İslam dininin etkilerini daha yoğun devam ettirmişler.
Özbekistan ve Türkmenistan ise
coğrafi olarak Fars kültürü ağırlıklı yaşanan Tacikistan’la iç içe yaşadıkları için bu olaydan en az etkilenen bölgelerdir. Buralarda İslam dininin etkisi her zaman daha baskın olmuştur. Dini bayramlar ve inanışlar bu bölgelerde her zaman varlığını sürdürmüştür. 1917’den 1991 yılına kadar süren bu dönem sırasında İslam dininden çok az haberi olan bir nesil yaşamıştır. Orta Asya Türkleri dönemin siyasi ve sosyal ideolojisine göre "Ateist" bir dönem yaşamışlardır.
1991 yılından itibaren Orta Asya Türkleri;
Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle birlikte yepyeni bir dönem başlamıştır. Bir dönem neredeyse kendi halklarının inanışlarından uzak kalan bu ülkeler yeniden milli diğerlerine ve manevi inanışlarına dönüş yaparak, dini değerlerini canlandırmayı başarmışlardır.
Türk Cumhuriyetleri bu dönem içinde Türkiye ile de kardeşlik bağlarını güçlendirerek, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda da yeni gelişmelere yol açmışlardır. Bu bölgelerde din yeniden canlanır; camiler, din okulları, din dernekleri artar. Diyanet İşleri Bakanlığı ve Müftülükler açılmıştır. Yeniden dine ve dini inanışlara ilgi doğar. Bu gelişmeler beraberinde dini bayramların da gündeme gelmesini sağlamıştır.
Orta Asya Türklerinde Ramazan Bayramı
Ramazan ayına son 25 yıl içinde Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde ilgi oldukça artmıştır. Ramazan süresince ilginç adetler sergilenmektedir. 30 gün boyunca her gün iftar saatinden sonra her mahallenin çocukları kendi mahallelerinde "caramazan" (Ramazan türküsü) söyleyerek ev ev dolaşıp para ve hediye toplarlar. Son dönemde artan bu gelenek hemen hemen tüm Türk boylarında aynıdır. Örneğin, Kırgız Türklerinde "caramazan" bu şekilde şöylenmiştir;
Caramazan bizde aytılgan,
Kagılayın Kırgız kalkından.
At bayladım tereke tereke,
Uşul uygö bereke,bereke.
Aylanayın, aylanayın ceneke…
Yar ramazan bizde söylenir,
Kıymetli Kırgız halkında.
At bağladım kabak ağcına
Şu eve bereket gelsin diye
Sevimli mi sevimli yengeciğim…
Ayrıca her mahallede dini bilgilere sahip, oruç tutan ve namaz kılan din insanlarından oluşan bir ekip sırayla her gün bir aileye iftara giderler. Bu insanlar ziyaret eden evlerde dini bilgiler vermektedirler. Aynı zamanda da aile içinde herhangi bir sorun varsa onlar tarafından değerlendirilir ve çözümlenir. Davet eden aile durumlarına göre bu insanlara hitaben dua ederek ve dilek dileyerek koyun keserler. İftarda kesilen koyunun eti pişirilir ve ikram edilir. Sofraya konulan tüm yiyecekler iftar sonrası herkese eşit paylaştırılır. Kadir gecesindeyse tüm akraba ve komşular bir eve toplanırlar.
O gece geleneksel sofra hazırlanır ve dini konularda sohbetler yapılır. Kuran'dan konuşulur ve dua edilir. Bu uygulama sahur saatlerine kadar devam eder. Orta Asya Türklerinde Arife günü öğleden sonra ramazan bayramı için hazırlıklar başlar. Evler temizlenir ağaçlar budanır, çamaşırlar yıkanır. Aile bireyleri için yeni ve temiz kıyafetler hazırlanır. Milli yemekler olan hamur işleri: tandır ekmek "patir", "borsok", "çakçakey", "kattama" gibi yiyecekler o gün hazırlanır ve bekletilir. Bayram sabahı, bayram namazı sonrası aile mezarlıklarını ziyaret edilerek güne başlanır.
Mahallede son bir yıl içinde vefat eden aileler varsa onların evine büyükten küçüğe doğru ziyaret edilir. Bu aileler sabahın erken saatinde vefat eden birey adına kurban kesilir ve eti pişirip milli yemeklerin yanında ziyarete gelenlere ikram edilir. Bu uygulama için davet edilmez ve beklenmez sıra ile gidilir. Anma ve mevlüt sonrası akrabalar kendi aralarında bir birlerini ziyaret ederler. Her gittikleri yerdeki ikramlar paylaştırılır ve dua okunur. Küçük yaştaki çocuklar bu ziyaretlere katılmazlar.
Ramazan bayramı Orta Asya Türklerinde Türkiye'de olduğu gibi eğlence ve şenlik havasında değil hüzün ve anma ile buruk geçer. Oruç tutamayanlar fitre verirler. İmkanı olanlar da ramazan ayını kutsal topraklarda geçirirler. Ramazan bayramı otuz günlük oruç sonrası kutlanan bir bayramdır. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Ramazan Bayramı bir gün resmi tatildir.
Orta Asya Türklerinde Kurban Bayramı
Kurban bayramı Ramazan Bayramına göre daha durgun geçer. Kurban bayramında İslam dinine göre Kurban kesmek maddi gücü yerinde olan her bir kul için borçtur. Kurban olarak koyun, keçi, sığır, at ve deve kesilir. Kurban edilecek hayvan sağlıklı olup hamile olmamalıdır. Orta Asya'da kurban kesiminde uygulanan bazı gelenekler vardır. Bunların bir kısmı İslam dinine göre bir kısmı da uluslara ve bölgelere göre değişir. Örneğin bazı yörelerde kurbanlık koyun ve koç temizlenir ve duvak ya da kurdele ile süslenir.
Kesilen kurban etinin üçte biri önce yakın akrabalara daha sonra komşulara dağıtılır. Geri kalan kısmı pişirilir ve ziyarete gelenlere ikram edilir. Ramazan Bayramında olduğu gibi Kurban Bayramında da sabah namazından sonra aile mezarlığı ziyaret edilir ve dua okunur. Yine büyükten küçüğe doğru aileler arasında son bir yıl içinde vefat eden bireyi olan aileler varsa ziyaret edilir. Bu uygulamadan sonra akrabalar birbirlerini ziyaret ederler. Kurban Bayramında eğlence ve şenlik yapılmaz. Kurban Bayramı da bir gün kutlanır ve resmi tatildır.
Orta Asya'da Nevruz Kutlamaları
Orta Asya’da yaşayan Türkler yıl başı olarak kabul ettikleri güne, Farsça “Nev” (yeni), “Ruz” (gün) kelimelerinin birleşmesinden oluşan ve yeni gün anlamına gelen Nevruz adı verilir. Nevruz gece ile gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe denk gelerek Nevruz, “Mart Dokuzu” adıyla bilinir. Orta Asya Türklerinde ve diğer Türk topluluklarının neredeyse hepsinde Nevruz geleneği canlı olarak günümüze kadar yaşatılarak süre gelmiştir.
Kazakistanda Nevruz Kutlamaları
Kazak Türklerinde Nevruz günü Mevlid okutulur. Evler boyanır, temizlenir. Yeni ve temiz elbiseler giyilir. Ateş üzerinden atlanır. Bu uygulamayı yaparak eski yılın kötülüklerini ve hastalıklarını yok edip, yeni yıla sağlıklı ve mutlu şekilde girdiklerine inanılır. O gün yapılan yemeğe "Nevruz köcö" adını verilir ve komşulara dağıtılır.
Kırgızistanda Nevruz Kutlamaları
Kırgızlar, gece ile gündüzün eşit olduğu bu güne “Nooruz” derler. Bu güne özel "Sümölök" adını verdikleri yemek yapıp yerler. "Auz köcö" denilen darı yarması ve buğday, bulgur konulan tirit de bu günün özel yemeğidir. 21 Mart’ta kutlanan bu bayram, şarkı, türkü, milli oyunlar ve eğlencelerle devam eder.
Özbekistanda Nevruz Kutlamaları
Özbekistan'da Nevruz bayramı bir hafta devam eder. Nevruz bayramına Özbekler "Seyil Eğlenceleri" adını verir. Seyil Yerleri dönme dolaplar, çalgıcılar, beçeler, seyyar satıcılarla dolar. Bayramın ilk günü insanlar ev ev gezerek birbirlerinin bayramlarını kutlarlar. Her aile bu güne özel milli yemekleri olan "aş" etli pilav yaparlar ve ziyaretçilere ikram ederler. Ayrıca yeşil, siyah çay ve meyve de ikram edilir. Çeşitli eğlenceler ve oyunlar sergilenir. Nevruz bayramından esinlenen tiyatro oyunları sergilenir.
Türkmenistanda Nevruz Kutlamaları
Yeni günün ilk gününe Türkmenler “Novruz” derler. Türkmenler “Novruz”dan bir hafta önce temizliğe ve hazırlığa başlarlar. O güne özel Türkmen çöreği, Türkmen petiri, külçe, yağlı börek, şekşeke, koko, bavursak ve Türkmen pilavı yaparlar. Ne kadar çok yemek yaparlarsa yeni yılın o kadar bereketli ve bolluk içinde geçeceğine inanırlar. Türkmenlerde Semeni, Nevruzun özel yiyeceğidir. Komşular bir araya gelerek büyük bir kazanda buğday özüne, un, şeker ve su ekleyerek hazırlarlar. Bir gün önceden pişirilmeye başlayan bu yiyecek bayram sabahı yenir.
Nevruz geleneğinin uygulamalarda bazı farklılıklar görülmekle birlikte, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde aynı tarihler arasında her toplum tarafından kendine özgü ayrıcalıklarla kutlanan geleneksel bayram niteliğini taşır. Ayrıca Orta Asya kökenli olan Nevruz bayramı İslami döneminde de Nevruz adıyla kutlanmıştır.
DR. SHURUBU KAYHAN HAKKINDA
Türkolog Dr. Shurubu Kayhan, Türk dünyası kültürü ile ilgili ciddi çalışmalarda bulunmaktadır. Beşikten Mezara Türk Dünyası Gelenekleri” adlı kitabı yayınlanmıştır. Türkçe, Rusça ve İngilizce olarak hazırlanan eser, Türk dünyası ile ilgili önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Kaynaklar
Beydilli Celal (2005), Türk Mitolojisi, Ansiklopedik Sözlük, Yurt Kitap Yayınları, No:183, Ankara.
Cumakunova, G. (1997), "Nooruz Bayramı: Doğa ile İnsanın Bütünlüğünün Simgesi", Bilge, 12.
Karaboyev, M. (1993), Özbekistan’da Nevruz, Ankara.
Ögel, B. (1997), Türk Mitolojisi, C.I, MEB Yayınları İstanbul.
Separalin, B. (1993), "Kazak Türklerinde Nevruz", Ankara.