Geleneksel Türk Mutfağı ve Osmanlı Saray Mutfağında domates gelmeden önce yemekler kuru meyveler, koruk suyu ve baharatlar la tatlandırılırdı.
Sebzeli Kuzu Tandır Tarifi
Sebzeli Kuzu Tandır Kullanılan Malzemeler
* Tuz 8 gr.
* Kuru Erik 150 gr.
* Kuru Kayısı 200 gr.
* Su 1 L
* 80 gr. Kuru Soğan
* 60 gr. Havuç
* 80 gr. Kereviz
* 60 gr. Zeytinyağı
* Karabiber, Çekilmiş 10 gr.
* Kuzu, Kemikli Kol 2.50 Kg
Sebzeli Kuzu Tandır Kullanılan Malzemeler
Bir küvetin içinde karabiber, zeytinyağı, kereviz, havuç, kuru soğanı karıştırın ve kuzu kollarını terbiye edin.
180 derece fırında üstünü folyo ile kapatıp 2.00 ve 2.30 saat arası pişirin ve kemiklerinden ayıklayın.
Bir tencere içinde 800 ml suyu kaynatın ve kaynayan suya ilave edin.
Ayıklanan kuzu etini küvete dizin ,üzerine kuru erik ve kuru kayısı ilave edin.
Alüminyum folyo ile üstünü kapatın ve 180 derece fırında 30 dk. pişirin,
servise hazır hale getirin.
Osmanlı Döneminde Özel Yemekler
Aile, arkadaş ve komşu toplantıları sosyal yaşantının büyük bir kısmını oluştururdu. Bir Osmanlı beyefendisi ve sufi olan Seyyid Hasan Efendi, 1660’larda tuttuğu bir günlüğe arkadaşlarıyla yediği yemeklerde sunulanları kaydetmişti. “Sıra gecesi” adı verilen akşam toplantıları, tüm Osmanlı şehir ve kasabalarında, özellikle kışın popülerdi. Bu, Türklerin anavatanı Orta Asya’ya dayanan bir gelenekti.
Sohbet etmenin yanı sıra konuklar şiir okur, bilmeceler sorar, kelime oyunları oynar ve ev sahibinin hazırladığı ikramları tadarlardı. Bu ikramların değişmezlerinden biri de taze hazırlanmış helvaydı ve bu toplantılara helva sohbeti de denmesinin sebebi budur. Bir sonraki ev sahibi olarak seçilen konuğun önüne arkadaşları tarafından bir top helva bırakılırdı.
Osmanlıda Ramazan
Ramazan boyunca akrabalar ve arkadaşlar iftar yemekleri için birbirlerini ziyaret ederlerdi. 16. yüzyılda Avusturya Büyükelçisi olarak görev yapam Busbecq’in aktardığına göre Osmanlı devlet adamlarının herkese açık iftarlar vermesi beklenirdi ve bu iftarlara o kadar çok konuk gelirdi ki sofrada yer boşalması için sıra beklenirdi. Böylesine cömertçe bir misafirperverlik öyle masraflı olurdu ki kimi zaman ev sahipleri bu ziyafetleri karşılayabilmek için halı ya da mücevher gibi değerli eşyalarnı satmak zorunda kalırlardı. 15. yüzyıldan itibaren baklava, ramazan ayıyla özdeşleşti ve saray aşçıları tarafından hazırlanan yüzlerce tepsi baklavanın ramazanın 15. gününde Yeniçerilere sunulması bir saray geleneği hâline geldi.
Osmanlıda Piknikler
Osmanlılar açık havada, kendi bahçelerinde ya da kasaba ve şehirlerin çevresindeki manzaralı ağaçlık yerlerde yemek yemeyi severlerdi. Varlıklı aileler, yazlık evlerinde ve bahçelerindeki kameriyelerde yemek yer ve arkadaşlarını ağırlarlardı. İngiliz gezgin Fynes Moryson’a göre Osmanlılar çimenli nehir kıyılarında veya bahçelerinde yemek yemeyi evlerinde yemeye tercih ederlerdi. Kadınlar sık sık arkadaş ve akrabalarıyla birlikte piknikler organize eder, herkes bu pikniklere önceden hazırlanan yemeklerle katkıda bulunurdu.