Osmanlı Saray Mutfağı ve Osmanlı Yemek Kültüründe Nırbaç Tarifi
Nırbaç Kullanılan Malzemeler:
* 1 Kg Kemiksiz Kuzu Budu
* 1/2 Kg Havuç
* 1/2 Çay Kaşığı Kişniş
* 1/2 Çay Kaşığı Tarçın
* 300 Gr Yogurt
* 1/2 Çay Kaşığı Dövülmüş Damla Sakızı
* 1/2 Kahve Kaşığı Zencefil
* 30 Gram Tereyağ
* 2 Çorba Kaşığı Nar Ekşisi
* Tuz
Nırbaç Yapılış Tarifi
Tereyağını tavaya koyarak eritin.
Julyen doğranmış Etleri tencereye aktarın.
Yüksek ateşte her tarafını çevirerek suyunu çekene dek kavurun.
Julyen şeklinde doğranmış havuçlar ve nar ekşisini ekleyin.
Havuçlar yumuşayana kadar pişirin.
Baharatı ekleyip tatlandırın.
Sıcak olarak servis yaparken sağına ve soluna yoğurt koyabilirsiniz.
"Geleneksel Türk Mutfağı, Yöresel Yemekler, Yöresel Mutfaklar"
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Mevcut yazılı nefis tarif ile “bağlantısı olmayan” alternatif lezzet zengini ikinci bir videolu tarif seçeneğini 'de sizlere sunmak istedik. Yapmış olduğumuz bir araştırmada bu “nefis yemek tarifini” ve uygulamasını uygun bulduğumuz “Nırbaç Tarifi” ile ilgili alternatif video sunumundan ‘da faydalanabilirsiniz. Videoyu çeken meslektaşımıza teşekkür eder, mutfağımız adına çalışmalarında başarılar dileriz.
Türk Aşçı Haberleri Olarak;
Sizler için hazırlamış olduğumuz bu nefis ve lezzetli yemek tarifini denediğinizde sayfanın en altında bulunan yorumlar düşüncelerinizi yazarak bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Evliya Çelebi'nin Diliyle 17. Yüzyıl Yiyecek Manzaralarından Bir Kaç Dip Not
Evliya Çelebi, toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını yansıtan bir ayna olan bu yemek kültürünü, renkli bir dille anlatır. İstanbul ve saray mutfağındaki yemeklerle yetişmiş olan Evliya, aynı zamanda gittiği her yerde çekinmeden değişik yemekler tatmıştır.
Bu, yemeğe meraklı olmasının yanı sıra, onun kendi çevresinin kalıplarını aşmış seyyah kişiliğinin de bir ölçütüdür.
Şehir tasvirlerinde o şehirdeki ünlü yemeklere özellikle yer vermiştir. Sadece bir defasında bir yemekten iğrenir, o da bir Çerkez'in ölmüş babasının cesedinde yuvalanan arıların yaptığı baldır [VII 285-6].
Domuz eti dışında birçok et çeşidini yediği görülür:
Sudan'da deve etini yediği gibi zürafa etini de dener. Ev sahibinin sunduğu zürafa kebabını "inşallah helal"dir temennisiyle yiyip çok beğenir. Kırım'da avladıkları "fil kadar" yaban mandasının kebabı [VII 2-3] ve Defterzade Mehmed Paşa'nın hizmetindeyken avlanan keklik, turaç, sülün gibi kuşlar ve ahu kebabları da yediği etler arasında sayılabilir [II 190].
Evliya Çelebi, balığı da sever, hatta birçok Osmanlı'nın yemekten çekindiği yılan balığını [Deveciyan 214] nefis bulur; defne yaprağıyla pişirildiğini ve "misk ve amber gibi rayihası" olduğunu söyler [Vlll 325]. Bursa yaylalarında avlanan alabalıkları da tereyağında pişirir [II 21].
Daha önce bilmediği her türlü meyve ve sebzeyi dener;
görünüşlerini, tatlarını ve yetiştirme şekillerini anlatır. Amerika'dan getirilip Amsterdam'da yetiştirilen ve adının hunza olduğunu söylediği meyve için verdiği bilgiler, bunun papaya (Carica papaya, geç Osmanlı döneminde inebe-i hindi olarak biliniyordu) olabileceğini düşündürüyor:
"Adam kellesi" kadar boyu, içindeki incir darısı gibi tohumu, yumuşak sarı renkli eti, tatlı lezzeti bu meyvenin tarifine uymaktadır [Davidson 575]. Sadece dışını saran lahana gibi kat kat yapraklar papa yada bulunmaz. Evliya Çelebi bu egzotik meyveyi çiğ yemekle kalmaz, kavun zerdesi misali pirinç ile zerdesini yaptırır.