Patates ve Avrupa
Yeni Dünya'nın keşfiyle Avrupa'ya gelen patates halk tarafindan zehirli bir bitki olduğu gerekçesiyle reddedilir. Yiyenin cüzzam kapacağı fikri gittikçe yaygınlaşır. Rus steplerinin en ücra köşelerinde bile şeytan bitkisi olarak adlandırılır. Koyu Katoliklerin Incil'de geçmediği için denemeyi dahi reddettiği patates zamanla Avrupa'da yayılır ve fakir halkın karnını doyurmak için en önemli besin maddesi haline gelir.
Patatesin Avrupa’da yayılışı, Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) sırasında olur. Almanya’ya giden İspanyol askerler, yanlarında at yemi olarak patates götürürler ve fakir Alman köylüleri patatesi çiğ çiğ yerler. Hazımsızlık çektikleri için de patatesin hastalık kaynağı olduğuna inanırlar.
Bu şeytan işi sebzeyi esir aldıkları askerlere verirler. Almanlara esir düşen Parmentier adındaki bir Fransız patates yiyerek hayatta kalır ve ülkesine dönünce araştırmalara başlar. Fransa'da aklanan patatesi yaygınlaştırmak için Fransa Kıralı 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette patates ektirir; hatta kral şapkasına patates çiçeği iliştirir.
Avrupa'ya gittikçe yayılan patatesin tarihteki en önemli etkilerinden biri Irlanda'da yaşanır. Tarihteki meşhur "İrlanda Açlığı" Irlanda'nın kıraç topraklarında yetişen patatesin bir çeşit mantar sayesinde zehirli hâle gelmesi sonucu gerçekleşir. Nüfusunun yarısı patatesle beslenen Irlanda'da patates tarlalarında yaşanan bu vahim salgın sonrasında yaklaşık 2.5 milyon insan açlıktan ölür. Irlandalılar bu olaydan sonra kitleler hâlinde Amerika kıtasına göç eder.
1850’lerin başında savaşlar dolayısıyla sürekli etkileşimde bulunduğumuz Rusya ve Kafkasya üzerinden önce Doğu Karadeniz’e, 1853’ten sonra ise Osmanlının batısından Sakarya vadisine geen patates ülkemizde de çok sevilen bir ürün olur.