Geleneksel Tarım'mı Endüstriyel Tarım'mı Daha Verimli?
Genel kanı endüstriyel tarımla daha fazla ürün elde edildiği yönünde aslında. Çiftçi endüstriyel tarımda, süreçten cok sonuçla ilgileniyor. Dönüm başına aldığı ürünün rekoltesi onu ikna ediyor.
Aslında durum öyle değil işte!
Bir kere endüstriyel tarımda tek tip ticari tohumlar kullanılıyor.
Bu tohum, ancak çok su (yani enerji) ve gübre verildiği zaman verimli olabilme özelliğinde ve bu amaca hizmet eden bir teknoloji ile üretiliyor.
Gübreyi toprağa attığınızdaysa sadece ana ürününüzü değil, topraktaki tüm bitkilerin tohumlarını beslemiş oluyorsunuz.
Dolayısıyla bu sefer de bitkiye zarar veren yabancı otlar gelişiyor ve bu otları yok etmek için ilaç kullanmanız gerekiyor.
Böcekler o yabancı otların altına yumurtalarını bırakıyor. Bu kez de bunları öldürmek için ilaç kullanıyorsunuz.
Kullanılan gübre de granül bir kimyasal olduğu için toprağın içindeki canlıları da öldürüyor.
Bir hektar arazinin 15 santimlik kalınlığında yaklaşık 20 ton canlı yaşıyor. Bu canlıların birçoğu da bu şekilde zehirlenip ölüyor.
Sonuc olarak endüstriyel üretimde dışarıdan ne kadar gübre verirsen, ona musallat olan böceği ne kadar öldürürsen o kadar verim elde ediyorsun.
Dolayısıyla toprağa değil tamamen ürüne odaklı üretim şekli ile toprak gün geçtikçe nemini yitiriyor ve toza dönüyor. Verim düşüyor ve kendi kendine üretemez hale geliyor.
Çiftçi kısa vadede aldığı rekoltenin verimine aldansa da uzun vadede bu saglıksız, pahalı ve geri dönüşü olmayan yok edici sistemin acısını emeğini ve toprağını kaybedince anlıyor. Üstelik girdiği borcun altından kalkamıyor.
Ne yapmamız lazım? Yüzümüzü toprağa çevirmemiz geleneksele dönmemiz lazım. Gıdanın sürdürülebilirliğinin yani ülkede tarım devamlılığının son dönemecinde olduğumuzu unutmamız lazım.