Türk Mutfağı Haftası nedir? Türk Mutfağı deyince akla gelenler nelerdir? Türk Mutfağı hakkında ne gibi çalışmalar yapılıyor? Günümüzde Dünyada Türk mutfağı tanıtımları hakkında neler yapılıyor?
Mutfak kültürünün dış tanıtımda nasıl Kullanıldığına Dair Veriler Neleri Gösteriyor? Türk Mutfağı tanıtımları yeterli mi? Türk Mutfağı Haftası ne zaman kutlanır?
Türk aşçı haberleri olarak
gastronomi haberlerinde ilgili çalışmaları incelerken gözümüze takılanlardan biri de sn. Nail TAN'ın yazısı. Türkiye
Gastronomi turizmindeki turizm haberleri ile de dikkati çeken "Kastamonu gazetesi"ndeki köşe yazısını kaynak göstererek Türk mutfağı hakkında bilgi ve tanımlar içeren yazıyı aşçılık camiası ile'de paylaşmak istedik. Sn. Nail TAN' ilgili yazısı için teşekkür eder başarılar dileriz.
Tecrübe, Bilgi Işığında Türk Mutfağı Haftası...
Nail TAN
Eylül 2021 ayında Kültür ve Turizm Bakanlığınca gelecek yıldan itibaren 21-27 Mayıs tarihleri arasında kutlanacağı ilan edilen “Türk Mutfağı Haftası”nın başlıca gerekçesi mutfak kültürümüzün dünyaya yeterince tanıtılmadığı, ülkemizde de yeni nesillerce öneminin gereği gibi anlaşılmamasıdır.
Takip ettiğim gazete Hürriyet’in mutfak kültürü yazarları da sık sık mutfağımızı dünyaya önemine, zenginliğine layık şekilde tanıtamadığımızı vurguluyorlar.
Hürriyet; günlük, haftalık yazılarla yetinmedi. 21 Ağustos 2021 tarihinden itibaren her hafta 20 sayfalık Lezzetli Hayat eki yayımlamaya başladı. Bu ek, Türk mutfak kültürü araştırmacılarına yeni bir pencere açtı.
Türk Mutfağı Haftaları, öncelikle kendi vatandaşlarımıza yararlı olacak. Aile içinde, sosyal hayatta yedik içtiklerinin tarihsel, kültürel, sosyo-ekonomik şifrelerini öğrenecekler her şeyden önce. Sağlıklı beslenme bilincine kavuşacaklar. Yiyecek israfına dur diyecekler.
Yurt dışı tanıtımda yetersiz kaldığımız görüşüne ise katılmadığımı söyleyerek sizleri şaşırtacağım. Daha Osmanlı Devleti döneminde 19. Yüzyılda Türk ürünleri Avrupa’da düzenlenen fuarlarda tanıtılmıştı. Hacı Bekir Şekercilik kuruluşunun tarihçesini yazdığım için iyi biliyorum.
Kuruluş 1873 Viyana, 1888 Köln, 1897 Brüksel, 1906 Fransa Fuarlarına katılıp madalyalar, ödüller kazanmış; Cumhuriyet döneminde de 1939 New York Dünya Fuarı ile birçok uluslararası faaliyette ülkemiz mutfağının bir bölümünün tanıtımına katkıda bulunmuştu.
Türk Folklorunun, mutfak kültürünün dış tanıtımda nasıl kullanıldığına dair doktora tezleri hazırlanmış, birçok makale yayımlanmıştır.
Biz sadece Hacı Bekir örneğini verdik. Şunu unutmayalım, Türk mutfağı Türkler içindir.
Yabancıları doyurmak için yemek pişirmiyoruz. Yemeklerimizi yabancılara göre değiştirme gibi bir çabamız olamaz. Yemek yağlıysa korunacak. Birçok ülke yağlı yemeğini değiştirmiyor. Az ikram doğrudur.
Ticarette şu kural her dönemde geçerlidir. “İyi mal, kendi reklamını, tanıtımını kendisi yapar.” Sizin elinizde zengin, lezzetli, kaliteli ürünlere dayalı bir mutfağınız varsa hiç merak etmeyin, müşteri her yerden gelir. “Nusret” markasının dünyanın her yanında itibar görmesinin sebepleri üzerinde bir parça düşünülürse, sözlerimin doğruluğu daha iyi anlaşılacaktır.
Nusret, piyasadaki kasaplardan aldığı eti kullansaydı; işine, hijyene, lezzete önem vermeseydi çoktan iflas etmişti. 10-24 Eylül 2021 tarihleri arasında Antalya’da turistik bir tesiste (1500-2000 kişinin konakladığı büyük bir tatil köyünde) öğle ve akşam yemeklerindeki kırmızı et israfını görmeliydiniz.
Etler, çok lezzetsizdi. Nerde, kaç gün beklediği bilinmez. Rus, Alman turistler tabaklarına doldurduları; biftek, köfte, şiş ve döner kebapları tattıktan sonra büyük kısmını yemeden bırakıyorlardı.
Türk mutfağının tanıtımında en büyük sorun yiyecek ve içeceklerin kaliteli, taze malzemeden üretilmemiş olmasıdır. Biz çok şükür İtalya, Fransa, İngiltere, Avusturya ve Almanya’ya da gittik. Bu ülkelerde et ve peynirlerin, sebzelerin ne kadar taze, lezzetli olduğunu gördük. Uzağa gitmeye gerek yok. Azerbaycan’da devlet başkanının fermanı gereği sebze ve et üretiminde geleneksel usuller kullanılıyor.
Domates, salatalığın, etlerin lezzetine doyamıyorsunuz. Antalya’da seralarda, bazen su içinde yetiştirilen domates, salatalık ve patlıcanlara sebze demek güç. Hemen itiraz cümleleri işitiyorum. “Ama bütün dünyaya şu kadar milyon dolarlık sebze ve meyve satıyoruz.” Doğrudur.
Daha iyisini, daha ucuzunu bulamayanlar mecburen satın alacaklardır. Azerbaycan, Rusya’nın sebze talebini karşılayabilseydi Türkiye’den sebze satın alır mıydı? Cevabını sebze üreticileri gayet iyi biliyor.
Dünyada zengin, lezzetli, kendi kendini tanıtıp dünya mutfağının başköşesinde oturan Çin, Fransız, İtalyan ve Türk mutfakları, imparatorluklar kurmuş milletlerin mutfaklarıdır. İ
mparatorluklar, dikkat edilirse orta iklim kuşağında, tarım ve hayvancılığın gelişmiş olduğu coğrafyalarda kurulmuşlardır. İmparatorluklar, birçok milleti bünyesinde barındıran; çok dilli, dinli, kültürlü siyasi kuruluşlardır.
Bu yapıda çok hızlı bir kültürel alışveriş, uyum söz konusudur. Bilindiği gibi Türkler tarih boyunca, dünyanın çeşitli coğrafyalarında resmî olarak16 büyük, imparatorluk kimliğinde devlet kurmuştur.
Bugün, dünyada Türk ailesinin yaşamadığı bir coğrafya göstermek çok güçtür. Türk ailesinin bulunduğu her yerde de Türk mutfağı vardır. Yani Türk mutfağının yurt dışında tanıtılması için önce o mutfağın ürünlerini pişirecek, tüketecek insanlara ihtiyaç vardır.
Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya, ABD, İngiltere gibi ülkelerde adım başı karşımıza çıkan Türk lokantaları herhâlde T.C. tarafından tanıtım amacıyla açılmadı. Türkiye’nin yurt dışındaki binlerce Türk lokantasına taze, kaliteli, lezzetli, sağlıklı mutfak hammaddesi üretme görevini gereği gibi yapması tanıtım için yeterlidir.
Almanya ve çevresindeki ülkelere 1961 yılından itibaren giden Türk işçileri Türk mutfağını Avrupa’da tanıtmada önemli rol oynamışlardır diyebiliriz.
Yakın yıllarda coğrafi işaretli ürünler tesciliyle, kalite konusunda önemli bir adım atılmıştır. İller coğrafi ürün tescilinde birbiriyle yarışırken, ürün kalitesine de özen göstermelidir. Coğrafi işaretli ürünlerimizden sekizi AB tarafından da tescil edilmiştir:
Gaziantep Baklavası, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Aydın kestanesi, Milas zeytinyağı, Taşköprü Sarımsağı, Bayramiç beyazı, Türk defnesi. Unutmayalım ki, coğrafi işaretli ürünler dünyada yıllık 200 milyar doların üzerinde, AB’de ise 77.1 milyar euro civarında katma değer yaratmaktadır.
Bu ikinci yazımızda, Türk mutfak kültürünün yurt içi ve dışı tanıtımında ana malzemenin önemine işaret ettik. Yiyecek ve içeceklerin hammaddesi iyi olduğu takdirde pişirenin, aşçısının, aşçıbaşının rolü kolaylaşacaktır.
Anne, eşlerimiz zaten her zaman güzel yemek pişirirler. Yemekleri beğenilmezse onlar da malzemeden dert yanarlar. Ankara’da yaprak dönerini beğendiğimiz esnaf, kasapların değişik kalitedeki etleri yüzünden memleketinde özel besi çiftliği kurduğunu, cağ kebapçısı etini Erzurum’dan getirttiğini söylerken de ham malzemenin önemini vurgulamışlardır…
İki yıl önce yemeklerini tadıp hayran kaldığımız Bursa’daki Zennup adlı Ömür Akkor’un işlettiği lokantada şef işin sırrını şöyle anlattı: “Türkiye’nin her yanını dolaşıp önce pişireceğim malzemeyi nereden, kimden alacağımı belirledim.
Lezzetli yemeğin hangi teknik ve araç gereçle pişirildiğini araştırdım.
Çok zaman kaybettim ama sonuç ortada. Şimdi tek sıkıntım, satın aldığım malzemenin aynı kaliteyi koruyamaması. Bozuk veya kalitesi düşük malzemeyi atıyoruz.”
Tecrübe, Bilgi Işığında Türk Mutfağı Haftası Üzerine/Iıı
Haber Servisi -11 Kasım 2021
Geçen yazımızda Türk mutfak kültürünün imparatorluklar kurmuş bir milletin kültürel ürünü olduğunu bu nedenle zenginleştiğini, kaliteli sağlıklı malzemeyi usta ellerde pişirdiği sürece bugün için dış tanıtımda bir sorun yaşanmadığını yazmıştık. Ayrıca 2019 Eylül ayında Kastamonu’da düzenlenen KASTROFEST etkinliği dolayısıyla Kastamonu gazetesindeki beş köşeyazımızın dördüncüsünde (5 Eylül 2019 Perşembe, s.2) belirttiğimiz Kastamonu mutfağının zenginlik nedenlerini genişletip Türk mutfağının geneline yaydığımızda şu manzarayla karşılaşmaktayız.
Türkiye ve genellikle Türk cumhuriyetleri ve akraba topluluklar dünya üzerinde orta iklim kuşağı üzerinde yer almışlardır. Dört mevsimin yaşandığı; kar, yağmur yağışlarının genellikle yeterli olduğu bu coğrafyada her türlü sebze, meyve, yabani yenilebilir otlar, mantarlar yetişmekte, küçük ve büyükbaş hayvancılık yapılabilmektedir.
Ayrıca deniz, tatlı su ürünleri, kümes ve av hayvanları da beslenmeye destek olmaktadır. Tarım ve hayvancılığın geliştiği, orman ve su zenginliğine sahip Türk topraklarında mutfak kültürünün zengin olması doğal bir sonuçtur.
Türkler Büyük Hunlardan itibaren (daha öncesi de var tabii) köklü bir tarihe sahiptirler. İmparatorluk ölçeğinde, bünyesinde birçok etnik grubun yer aldığı devletler kurmuşlardır. KTB’nin 1996 yılında bastırdığı, bizim de hazırlayıcıları arasında gururla yer aldığımız, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in isteğiyle yayımlanan Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi adlı kitaptaki tasnife göre Türkler tarih boyunca irili ufaklı 149 devlet kurmuşlardır. Bunların 18’i (sonuncusu Osmanlı İmparatorluğu) imparatorluk kimliğindedir (s.15-16).
Çok dilli, çok dinli, çok etnik gruplu imparatorluklarda kültürel alışveriş daha çok olur. Türkler Anadolu’ya Orta Asya’dan getirdikleri tarım ve hayvancılığa, avcılığa dayalı mutfak kültürlerini üç kıtadaki milletlerle kültür alışverişi yaparak daha da zengin hâle getirmişlerdir. Pastırma ve tarhananın atası kurut Orta Asya kökenlidir. Arnavut ciğeri, Boşnak böreği, Çerkez tavuğu, Çerkez peyniri, Abaza peyniri gibi bazı yemekler imparatorluk hatırasıdır.
Köklü tarih çerçevesinde Türkiye’ye Türk ve akraba topluluklarda büyük göçler olmuştur. 1923 Lozan Barış Antlaşması gereği Yunanistan’da kalan Türklerle, Türkiye’deki Rumların bir bölümü takas edilmiştir. Balkanlardaki Türklerin önemli bir bölümü Türkiye’ye gelmiştir. Her göçmen grubu beraberinde mutfak kültürlerini de Türkiye’ye taşımıştır. Türkiye’de var olan etnik mutfaklarla (Arap, Kürt gibi) birlikte çok zengin bir mutfak ortaya çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran yüce Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk denir.” tarifi uyarınca bugün “Türk Mutfağı” dediğimizde Türkiye’deki bu kültürün tamamını anlıyoruz.
ç. Devletimizin üzerinde bulunduğu Anadolu ve Trakya toprakları tarih boyunca önemli ticaret yollarına sahipti. Çin’den Avrupa’ya uzanan İpek Yolu gibi. Ticaret yolları üzerinde mal taşıyan kervanlar, yolcular vasıtasıyla da mutfak kültürüne katkılar olmuştur. İpek Yolu, Asya’nın baharatını Anadolu’ya ulaştırmıştır her şeyden önce.
1492 yılında Amerika’nın keşfi; Afrika, Asya ve Güney Amerika’daki diğer coğrafi keşifler, Avrupa devletlerinin sömürgecilik politikaları sonucu birçok bilinmeyen yiyecek, içecek ham malzemesi Avrupa, Mısır üzerinden İstanbul’a ulaşıp Anadolu’ya yayılmıştır.
Amerika kıtasından ne çok yemek malzemesi gelmiştir? Mısır, patates, domates, yeşil biber, kabak, turp, nohut, fasulye, ayçiçeği, yer fıstığı, kavun. Tütünü yiyecekten saymıyoruz tabii. 19. yüzyılda Avrupa’da pancardan şeker üretilmesi de dünya mutfağını, Türk mutfağını önemli ölçüde etkilemiş, zenginleştirmiştir. Avrupa ortalarına kadar uzanan Osmanlı Devleti’ne keşiflerle ortaya çıkan yiyecekler kolaylıkla ulaşmıştır.
Ziyafet, toy/düğün yemekleri eski Türk geleneklerindendir. Sosyal hayatın her safhasında yiyecek ve içecek tüketilmektedir. Doğumdan ölüme kadar hayatın geçiş dönemlerinin en yaygın gelenek ve göreneklerintamamında yiyecek ve içecekler vardır. Birkaç tanesini hatırlatalım: Lohusa şerbeti, kız isteme kahvesi, diş hediği, ölü helvası, aşure, boyalı yumurta, iftar yemeği.
Yakın döneme kadar Türkiye’de üç neslin bir arada yaşadığı “büyük aile” tipi sosyal hayatımıza hâkimdi.
Zengin Türk mutfağının yiyecek ve içecekleri; nine, anne yoluyla kızına, torununa öğretiliyordu. Bu yapı önemli ölçüde çekirdek aileye dönüşmüşse de yine uzaktaki anne ve ninelerin etkisi, öğreticiliği devam etmektedir. Ticari mutfakta ise usta-çırak ilişkisiyle öğrenim ağırlığını korumakta, okullu aşçılar daha ziyade turistik otel ve büyük lokantalarda görev almaktadır. “Annemin yemeği”, “ustamın yemeği” terimleri hâlâ geçerliliğini korumaktadır.
Yerleşim yerlerine ve mesleklere göre Türk mutfağı dört kaynaktan beslenip gelişmiştir: Osmanlı saray mutfağı ve uzantısı konak mutfağı, ticari mutfak/esnaf mutfağı, şehir ve kasabalarda ev mutfağı, kırsal kesimde köylü mutfağı. Bu dört kaynağın temel özelliklerine ve Türk mutfağı kültüründeki etkilerine bir başka yazımızda değineceğiz.
ğ. Yirmi ve yirmi birinci yüzyıllarda gelişen uluslararası ilişkiler ve turizm etkinlikleri de yaşayan, çağdaş Türk mutfağını etkilemiştir. Türk mutfağının kahve, lokum, döner kebap, şiş kebap gibi bazı ürünleri dünyaya yayılırken pizza, hamburger, Amerikan salatası, Rus salatası, havyar, salam, sosis v.b. bazı yiyecekler Türkiye’ye yerleşmiştir.
Ordörv tabağı ziyafetlere girmiştir. Suriyeli göçmenler, Arap mutfağını neredeyse Türkiye’nin tamamına taşımışlardır. Türk mutfağı kaliteli, sağlıklı hammadde ile ürünlerini sunduğu sürece endişe edecek bir durum yoktur. Örtü altı sebze ve meyveler yaygınlaştıkça, yapay yemle hayvan ve balıklar beslendiği sürece de tehlike artacaktır.
Mutfak Haftaları düzenlenirken, her haftanın bir ana teması olmalı, bir soruna parmak basıp çözüm yolları gösterilmelidir… Gelecek yazımızda Türk Mutfağı Haftası programıyla ilgili önerilerimizi dile getireceğiz…