Güler Osmanlı Mutfağı" ve "Şerbetçi Ali Baba"
Şerbetçi Ali Babanın Hikayesi Nedir?
İstanbul'un en eski yerleşim yerlerinden Kadıköy, Hasanpaşa'da 1.965'den beri çok sevdiğimiz konuklarımızla birlikteyiz.
İlk işletmemiz Güler Pastanesi, rahmetli dedemiz Mehmet Güler, rahmetli amcamız Yunus Güler ve rahmetli babamız Muhittin Güler'in iştirakleriyle kurulmuş ve daha sonra aynı caddede şubesini açmıştır. Kastamonulu bir aile olarak yemek yapmakta maharetlerimize çok güvendiğimiz için 1989 yılında sevgili ağabeyimle pastanemizin karşısında büyük bir heyecanla ikinci işletmemizi açtık.
2003 yılına kadar "Güler Kebap" markasıyla hizmetlerimizi sürdürdük. 2003 yılında ailece aldığımız ve onur duyduğumuz kararlarla; "Güler Osmanlı Mutfağı" markasıyla kültürel mirasımız olan Türk ve Osmanlı Mutfağının değerlerini korumak ve yaşatmak amacına uygun şekilde hizmet, sunum ve ürünlerimizi geliştirdik.
Menümüzün zengin ve sağlıklı ürünleri, geliştirdiğimiz spesiyallerimizle kısa sürede Osmanlı ve Türk Mutfağının tercih edilen butik bir işletmesi olarak kabul edildik. Halen daha ilk günün coşkusuyla devam ediyoruz. Edindiğimiz misyonlardan biri de yemek gibi hassas bir konuda her zaman yöresinden ve organik ürünler kullanmaya özen göstermek oldu.
Bu titiz yaklaşımımızla insan sağlığını önemli ölçüde tehdit eden, sağlıksız beslenmenin önemli unsurlarından biri olan içecekler konusunda faydalı bir iş yapılması gerektiğine ınandık her zaman. Ilk işletmemiz zamanından bu yana misafirlerimize ilk alternatif olarak sunduğumuz içecek
Osmanlı Saray Mutfağının zengin şerbet çeşitleriydi.
Konunun önemine o kadar ınandık ki zararı olmadığı gibi her birinin fevkalade faydalarından herkesin yararlanabilmesi için şerbet ürünlerimizi markalaştırarak, farklı litrelerde şişeleyerek, online satış üzerinden ülkemizde herkesin hatta dünyada tercih edenlerinde erişebilmesini sağladık.
2.003 senesinden bu yana dördüncü kuşaktan kızım Ece Güler'le birlikte "Şerbetçi Ali Baba" markasıyla sizlere şifalı içecekler sunuyoruz. İçlerinde doğal olmayan hiçbir katkı maddesi kullanmadığımız, her biri farklı özellikleriyle sağlığınız' destekleyen ürünler bunlar. Yaptığımız işe ve ürünlerimize o kadar güveniyoruz ki endişe duymadan istediğiniz kadar içebileceğinizi iddia ediyoruz.
Hedeflerimiz; ürün ve hizmet kalitemizi düşürmeden, yakın gelecekte sermaye ortaklı şubelerimizi güzel İstanbul'umuzda sevenlerimizle buluşturmak, uzak gelecekteyse bizden sonraki kuşaklara onurla ve keyifle yaşatacakları bir mirası "Güler Osmanlı Mutfağı" ve "Şerbetçi Ali Baba" markalarını bırakmaktır.
Şerbetlerin tam listesi...
Soğuk içilebilir şerbet çeşitleri :
Demirhindi - Sikencebin - Misk-i Amber - Şıra - Ali Baba Diyabetik - Lohusa - Şehzade - Karadut - Çeşm-i Nigar - Meyan - Osmanlı - Gelincik - Kızılcık - Reyhan - Hürrem Sultan - Subye - Mevlevi - Neslişah Sultan - Aşk lksırı - Harnup - Ece Sultan - Nilüfer - Zambak - Ayva - Vişne - Menekşe - Kayısı - Hurma - Böğürtlen - Havuç - Maydanoz - Sumak - Frambuaz - Tükenmez - Sünnet - Saray Limonatası - Mevlevi Limonatası - Çilekli Saray Limonatası - Karpuzlu Saray Limonatası
Sıcak ve soğuk içilebilir çeşitler:
Somada - Lavanta - Hünkar - Papatya - Narçiçeği - Ballı - Gülhatmi - Nane - Tarçın - Saray
Yüzlerce çeşidi olan şerbet, modern içeceklerin keşfinden önce, özellikle sıcak doğu medeniyetlerinde ferahlatıcı olarak yüzlerce yıldır içile gelmiştir. Osmanlı Imparatorluğu döneminde batı medeniyetlerine de ulaşmıştır. Günümüzde "sorbe" olarak bilinen "şekerli buz" şerbetin türevidir.
Osmanlı devrinde padişah çocuklarının doğumlarında, doğumdan sonra ziyarete gelenlere şerbet dağıtılırdı...
Özellikle doğumun üçüncü günü sadrazama şerbet gönderme âdetı vardı. Türlü malzemelerden yapılan şerbetler, altın, gümüş ya da şeffaf kaplara konur, çocuğu ziyarete gelenlere o dairede hizmet eden güzel cariyeler tarafından sunulurdu. Bunun yanı sıra nişan törenlerinde şerbet sunumu için ayaklı özel taslar bulunur, varlıklı ailelerin evlerinde bu taslar gümüş olurdu.
Osmanlı döneminde pazar yerleri ve panayırların vazgeçilmezi olan ibrikli seyyar şerbetçiler günümüzde de turistik bir öğe olarak yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Tarimizde Osmanlı sofralarının vazgeçilmez içeceği şerbetlerin bir
mutfak kültürü mirası olduğunu düşünüyor ve bu kültürün sürmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye'de her mevsim çeşitli şerbetleri tadabileceğiniz istisna markalardan biridir Şerbetçi Ali Baba.
Osmanlı sarayını görme fırsatı bulan seyyahlar, her türlü meyvenin yetiştirildiği akıl almaz güzellikteki bahçelerden söz ederlerdi. Osmanlılar bu meyvelerden şerbet, reçel, şekerleme, palüde ve hoşaf yaparlardı.
15. yy sonrasında sarayın ve zengin sofraların gözde şerbetleri;
Gül, nilüfer, menekşe ve zambak gibi çiçeklerden yapılanlardı. ()nemli konuklara bu şerbetlerden ikram edilirdi ve bunlar için büyük paralar harcanırdı. Sıradan şerbetse bal ve üzümden yapılırdı.
Istanbul'un çevresini baştan başa kaplayan bağlarda yetişen üzümler taze olarak yenilir, kış için kurutulur ve şerbetler yapılırdı.
Bal yahut şeker şerbeti günlük hayatta en çok tercih edilenlerdi. Osmanlı mutfağında otuz sekiz çeşit baharatla hazırlanan ve her derde deva Demirhindi şerbeti revaçta olan şerbetlerdendi. Osmanlı mutfağında her türlü meyvenin şerbeti yapılırdı. Osmanlı'nın ünlü şerbetleri şöyle sıralanıyor: Sikencebin, Demirhindi, Harnup, Somada, Vişne, Kayısı, Nar, Ayva, Subye (kavun çekirdeği), Meyan, Şehzade, Osmanlı, Mevlevi, Menekşe, Gül.
Osmanlı'da Serbet Geleneği Kanuni Sultan Süleyman sıcak bir yaz günü yeniçeri ortalarını ziyaret ve teftiş ederken susamış, ona bir kap içinde soğuk şerbet ikram etmişler. Kanuni'de şerbeti içtikten sonra o tası altınla doldurtup geri göndermiş. Ertesi yıl yine ortaları ziyaret ve teftiş ederken, her ortanın önüne geldiğinde şerbet dolu bir tas sunmuşlar kendisine.
O da her tası altınla doldurtup, geri göndermiş. Bu şekilde her o mevsimde padişaha yeniçeri ortalarından şerbet dolu tasların gönderilmesi ve bunların altınla doldurulup iade edilmesi gelenek olmuş. Savaşlarda bile cepheden bu taslar saraya gönderiler ve altınla dolu olarak geri gelmeleri beklenirmiş.