Kalamar Dolma Tarifi
Kalamar Dolma Kullanılan Malzemeler
* 8 Adet Küçük Kalamar,
* 3 Yemek Kaşığı Zeytinyağı,
* 2 Adet Taze Soğan,
* 1,5 Yemek Kaşığı Dolmalık Pirinç,
* 1 Tatlı Kaşığı Dolmalık Fıstık,
* 1 Tatlı Kaşığı Kuş üzümü,
* Yarım Demet Dereotu,
* 1 Çay Kaşığı Yenibahar,
* Yarım Çay Kaşığı Tarçın,
* Karabiber,
* Tuz.
Kalamar Dolma Yapılış Tarifi
Balıkçıya ayıklatıp alacağınız kalamarların gövde kısımlarını tuzlu suya atıp 10 dakika haşlayıp çıkartın.
Suyu atmayın. Kalamarların kollarını ince ince kıyın.
Taze soğanın dış kabuğunu soyun ve ince halkalar halinde doğrayın.
Kuş üzümünü 15-20 dakika sıcak suda bırakın.
Soğuyunca çöplerini ayıklayın ve suyunu süzün.
Iki kaşık zeytinyağını, dolma fıstığını, soğanı, kalamarların doğranmış kollarını tavaya koyun.
Karıştırarak 2-3 dakika kavurun.
Pirinci, tuzu, karabiberi, yeni baharı, tarçını ve kuş üzümünü ekleyin.
1 fincan kalamarların içinde kaynadığı sudan katın.
Kısık ateşte 1-2 dakika pişirin. Ocağı söndürün.
Kıyılmış dereotunu ekleyin.
Küçük bir kaşık yardımı ile kalamarları doldurun.
Küçük bir tencereye yanyana koyun.
2 fincan daha kalamarların içinde kaynadığı sudan ekleyin.
1 kaşık zeytinyağını üzerlerine gezdirin.
Bir tabağı ters çevirip üzerlerine kapatın.
Kısık ateşte 15-20 dakika pişirin.
Kalamar dolmasını ılık veya soğuk olarak servis yapabilirsiniz.
Osmanlı Saray Mutfağında Bursa yaylalarında daha şanslıydılar. Sobran' da ağla avladıkları alabalıkları tereyağında pişirmekten başka, yörüklerin hediye ettikleri koyunları kebab yaptılar; Bakacak'ta keklik, balık ve kuzu kebabı yediler [II 20-21].
Geleneksel Türk Mutfağında ve Yöresel Mutfaklarımızdan karadeniz mutfağında Hamsi akınını balık dellalları borularla haber verince, halk "Namaz bulunur amma hamsi bulunmaz" diyerek camiden ayrılırmış [II 53]. Bir diğeri de, hamsi akınını duyunca hamamdan peştemalla çıkan beş adamla ilgilidir.
Osmanlı Yemek Kültüründe ve Osmanlı ve Türk Mutfağı Tarihinde Evliya Çelebi'nin Seyahatname'si, birçok açıdan
Osmanlı mutfak kültürü için Deniz Urunleri en değerli kaynak sayılabilir. Saray mutfak defterleri, arşiv belgeleri, tıp eserleri, 18. ve 19. yüzyıla ait yemek risaleleri, yabancı seyahatnameler gibi birçok kaynak bu konuda önemli bilgiler içerse de, hiçbiri Seyahatname kadar geniş kapsamlı değildir.
Ancak Batılılaşma sonucu İstanbul'da yerli mutfak kültürünün erimeye başlamasıyla Ahmed Refik, Abdülaziz Bey, Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey gibi bazı geç DÖNEM yazarlarının Evliya Çelebi 'ye yaraşır bir heyecanla bu konuya eğildikleri görülür.
Osmanlı ve Türk Mutfağında ve Osmanlı’da balık her ne kadar paşalar, ağalar yada elit tabaka için rağbet gören bir yemek olsa ‘da Müslüman ve gayrimüslimler içinde rüşvet “gece” aleminin bir yemeği olarak bilinirdi..!
Osmanlı zamanında bilindiğinin aksine saraydaki balık o kadar önemliydi ki paşalar ve ağalar için sadece onlara özel boğazda balık avlayan balıkçılar vardır..!
Osmanlı zamanında Müslüman halkın çoğunluğu baliği boğazdaki balıkçılardan alır ve orada tüketirlerdi. Sebebi de evde pişerken kokusunu komsular duyup ta göz hakki olmasın diye bir düşünce vardı..!
Osmanlı döneminde “1820” ikinci Mahmut ve elit çevreleri tarafından çok fazla rağbet gören kılıç balıkları boğazı hızlı bir şekilde Marmara’ya doğru geçince divani hümayuna müracaat ediliyor ve görüşme devlet meselesi haline getirilip kaptanı derya ya emir veriliyor. “Marmara’dan kılıç balıklarının yakalanarak geri getirilmesi” diye. Ama bu gerçekleşmesine gerek kalmadan, kılıç balıkları kendiliğinden boğaza geri dönmüşlerdir..!