Isparta Mutfağı Hakkında
Isparta mutfak kültürünün anlatıldığı bu bölümde Yörenin mutfak mimarisi, kullanılan araç-gereçler, malzemeler, pişirilme ve saklanma yöntemleri, özel gün ve yiyecekleri, yiyeceklerle ilgili gelenekler, inanışlar ve törenlerden bahsedilmiştir.
Isparta’da mutfak yapısı, mimari açıdan incelendiğinde, geleneksel Isparta evleri ve köy evleri olmak üzere iki farklı mimari yapı ortaya çıkmaktadır.
Geleneksel Isparta Evleri’nde Mutfak Mimarisi
Geleneksel Isparta evlerinde mutfağın sabit bir konumunun olmadığı görülmektedir. Birçok evde mutfak, zemin katta yer alırken iki katlı ve genellikle iç sofalı evlerde bazen üst katta bulunmaktadır. İç sofalı evlerde, mutfağın üst katta ve odaların arasında yer aldığı sıkça görülmektedir. Üst katlarda arada kalan bu mutfak bölümü odalara göre daha dardır. Genellikle merdiven sahanlığının karşısında ve yaklaşık aynı ölçülerdedir.
Isparta evlerinde mutfak suları ile tuvalet sularının birbirine karış ması uygun görülmediğinden, mutfak ve tuvalet farklı yerlerde planlanmıştır.
Geleneksel ev mimarisinde mutfağın yerinin avlular ve kış evi denilen daha küçük ve kapalı odalar olduğu görülmektedir. Ev planlarında mutfağın, arka ve yan cephelerde konumlandırıldığı, günümüzde ise pek çoğunun geleneksel özelliklerini yitirmiş olduğu görülmektedir.
Yiyecek ve içeceklerin, kış hazırlıklarının muhafaza edildiği “kilerler”, çoğunlukla zemin katların bir kösesinde yer alırlar. Bu mekânlar küçük pencerelerle aydınlatılmaktadır. Her evde bir kiler odası bulunmaktayken sonradan ihtiyaçların ve yaşam tarzının değişmesi sonucu bu mekânların da farklı işlevlerle kullanıldığı ve daha sonraları bu mekânların işlev değiştirdikleri tahmin edilmektedir. Yani kiler olarak kullanılmayıp bunun yerine depo, odunluk olarak kullanılmaya başla dıkları düşünülmektedir.
Bazı kaynaklarda evlerde oturmak, dinlenmek ve yemek pişirmek gibi işlevler için yapılan mekânlara “tandırevi”, genellikle ekmek pişiri len odalara “ekmek evi” ve bazı evlerde üst katta, iki oda arasında kalan ve kiler işlevi gören mekânlara da “ara evi” denildiği belirtilmektedir.
Geleneksel Isparta evlerinde odaların dışında bazen sofada ocak ola bildiği gibi, ekmek evi olan ya da ağa evine benzer büyük evlerin avlusunda genellikle bir ocak bulunmaktadır. Bu tür ocaklara “sac ocağı” ya da “kazan ocağı” denilir. Ekmeklerin veya yemeklerin bir kısmının burada pişirildiği bilinmektedir. Geçmişte sayıları oldukça fazla olan bu ocakların yıkıldığı ya da tahrip oldukları görülmektedir.
Köy Evlerinde Mutfak Mimarisi
Köylerdeki evler eski ve yeni yapılar olmak üzere ikiye ayrılır. Yeni tip yapılar daha çok betonarme, iki veya üç katlı, kullanım alanlarının tamamı evin içinde olacak şekilde inşa edilmektedir. Eski tip yapılar ise, genellikle tek veya iki katlı taş, kerpiç ve ahşap yapılardan oluşmaktadır.
Tek katlı eski yapılarda evlerin içinde mutfak, oturma ve yatak odaları, banyo gibi bölümler bulunmaktadır. Tuvalet ve depo gibi bölümler genellikle evin dışında inşa edilmiştir. Ayrıca bu yapılardan bağımsız olarak evlerin yan tara arında bir oda büyüklüğünde kiler diye tabir edi len ek binaların olduğu da görülmektedir.
İki katlı eski yapılarda ise evlerin üst katları genellikle oturma ve yatak odaları (bazı evlerde mutfakların da bu katlarda olduğu görül müştür) gibi bölümlerden oluşmakta, alt katlarda mutfak, ambar, kiler ve bodrum gibi bölümler yer almaktadır.
İki katlı evlerdeki bu bölümlerin çokluğu, özellikle yiyeceklerin hazırlanması ve saklanması için uygun ortamların oluşmasına imkân sağla mıştır. Mevsimine göre hazırlanan veya saklanması gereken kurutulmuş sebze, bulgur, un, peynir, salça, turşu, pekmez, tarhana v.b. yiyeceklerin muhafaza edilmesi bu bölümler sayesinde kolaylaşmıştır.
Köylerdeki mutfaklar genellikle diğer odalara göre daha dar ölçü lerde yapılmıştır. Bu sebeple sadece yemek yapmak için kullanılmakta ayrıca mutfaklarda oturulmamaktadır. Yemeklerin dışındaki diğer tüm hazırlıklar (ekmek pişirme, pekmez yapımı v.b.) kiler diye tabir edilen yerlerde, evlerin önünde bulunan boş alanlarda veya hayatlarda yapılmakta, ayrıca mutfağa sığmayacak kadar büyük araç-gereç ile saklan ması gereken yiyecek ve içeceklerin tümü bu kiler veya ambar olarak adlandırılan yerlerde muhafaza edilmektedir.
Mutfak olarak kullanılan odalarda genellikle ev sahibinin ya da evi yapan ustanın uygun gördüğü bir yerde olacak şekilde duvarlara oyulmuş ocaklar bulunmaktadır. Bu ocaklar bazı evlerde hala kullanılmakla birlik te, evlerin çoğunda işlevini yitirerek kapatılmış veya içlerine tüplü ocaklar yerleştirilmiş ve yemekler bu tüplü ocaklarda yapılmaya başlanmıştır.
Mutfakların içinde bulaşıkların yıkanabilmesi için lavabolar buluna bildiği gibi bazı evlerde bulaşıkların avluda veya bahçenin belirli köşele rindeki çeşmelerde yıkandığı da görülmektedir.
Mutfaklarda ayrıca üzerlerinde oyma ve süslemeler bulunan ahşap kapılı gömme dolaplar ve yetişkinlerin uzanabileceği yükseklikte tahtalıklar (ra ar) vardır. Yiyecekler dolaplara, küçük boyutlu mutfak malzemeleri de tahtalıklara konulmaktadır.
Mutfaklarda Kullanılan Araç-Gereçler
Isparta’da, kısa bir süre öncesine kadar yemek hazırlıkları sırasında ve sofralarda bakır malzemeler yaygın olarak kullanılmakta idi. Ancak bu malzemelerin, satın alınmasının ve tamiratının pahalı olması, bakırcılık ve kalaycılıkla uğraşan ustaların gittikçe azalması gibi sebeplerle son dönemlerde kullanımı nispeten daha kolay ve maliyeti ucuz olan çelik ve alüminyumdan yapılan malzemelere yerlerini bıraktıkları görülmektedir. Günlük hayatta evlerde (mutfaklarda) az kullanılmakla birlikte hâlâ bol miktarda bakır malzemelerin mutfak veya ambarlarda saklandığı ve özellikle eve gelen misafirleri ağırlarken sofralarda kullanıldığı görülmektedir.
Bu bakır malzemelerin yanında toprak, ağaç ve camdan yapılan mal zemelerin de mutfaklarda yer aldığını görülmektedir. Yağ, kavrulmuş et gibi yiyecekleri saklamada topraktan yapılmış çömlek, küp gibi eşyalar;
su, ayran gibi içecekleri saklamada toprak veya cam sürahiler sıklıkla kullanılmaktadır. Ekmek pişirme ve yemekleri hazırlama aşamasında ise ağaçtan yapılan malzemelerin çokluğu göze çarpar.
Isparta’da tespit edilen yiyecek ve içecek hazırlamada kullanılan bazı araç gereçler; alüminyum ve çelik kazanlar, tabak, pişirgeç, aşırma, ey sıran, çatal, kaşık, bıçak, kepçe, güğüm, dığan, kazan, sini, senit, sahan, kepçe, leğen, ilistir, kasnak, haran (harana), holus, oklava, şinik, çifne, dibek, havan, maşa, sacayağı, sac ve gözerdir.
Mutfaklarda Kullanılan Malzemeler
Isparta’nın coğrafi şartları ve bitki örtüsü yemek yapımında kullanılan malzemeleri de doğrudan etkilemektedir. Mutfakta kullanılan yağlar; kaymak yağı, ayçiçek yağı ve haşhaş yağıdır. Haşhaş yağı ve kaymak yağı genellikle evlerde elde edilmekte, ayçiçek yağı ise satın alınmakta dır. Yemeklerde koyun veya keçi eti tercih edilmekle birlikte, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin giderek azalması nedeniyle en çok tüketilen et, büyükbaş hayvanlardan elde edilmektedir. Bu etlerin yanında kümes hayvanları, balık ve av hayvanlarının etleri de kullanılmaktadır.
Meyve ve sebzelerin yöresel mutfakta önemli bir yeri vardır. Taze olarak tüketildikleri gibi, oldukça fazla miktarda kurutuldukları ve bu kurutulan ürünlerin çeşitli yemeklerde kullanıldığı görülmektedir.
Hamur işlerinde son dönemlere kadar evde öğütülen unlar tercih edilmekteyken, artık fabrikalarda üretilen unlar sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Köylerde hamurdan yapılan başta su böreği ve baklava olmak üzere birçok börek, çörek ve tatlı çeşidini görmek mümkündür.
Süt ürünleri yemeklerin hazırlanışında oldukça fazla önem arz eden yiyeceklerdir. Süt ve sütten üretilen yoğurt, ayran, yağ gibi ürünler çor badan tatlıya kadar birçok yiyeceğin hazırlanmasında kullanılmaktadır. Tatlandırıcı olarak şeker kullanılmakla beraber, üzüm pekmezi ve reçellerin de tatlandırıcı olarak kullanılmaya devam ettiği görülmektedir.
Yiyeceklerin Pişirilme Yöntemleri
Hazırlanan yemeklere bakıldığında yağda kızartma, suda haşlama veya pişirme, kavurma ve kuru (fırın, ocak veya tandır) pişirme gibi yön temlerin uygulandığı görülmektedir.
Yörelerdeki çeşitli hamur işleri, et ve sebze ağırlıklı yiyeceklerin bazıları yağda kızartma yöntemiyle pişirilmektedir.
Kuru pişirme yönteminde genellikle fırın, tandır, ocak, ızgara gibi araçlar kullanılmaktadır. Buralarda ekmek, börek gibi hamur işleri yapıldığı gibi, kırmızı veya beyaz et çeşitleri de pişirilmekte, patates ve patlıcan gibi sebzelerin de közlemeleri yapılmaktadır.
Yemekler hazırlanırken en çok kullanılan yöntem suda pişirme yöntemidir. Yemeklerde kullanılacak olan et veya sebzeler, daha önce tencerelerde kavrulan yağ, soğan ve salça karışımının içine atılmakta ve sonra su eklenerek pişirilmektedir.
Kavurma ise, daha çok çevreden toplanan yabani otlar, mantar gibi ürünler ile bahçelerde yetiştirilen ıspanak ve pırasa gibi sebzelerin pişi rilmesinde kullanılan bir yöntemdir.
Yiyeceklerin Saklanma Yöntemleri
Buzdolabı, derin dondurucu gibi teknolojik aletlerin artık her evde bulunabilmesi sebebiyle kısa sürede tüketilmesi düşünülen yiyecekler genellikle buzdolaplarında saklanmaktadır. Buzdolaplarının olmadığı yerlerde ise geleneksel yöntemler uygulanmaktadır. Yiyecekler, evin en serin yerlerinde, tel dolaplarında veya ambarların uygun olan bölümle rinde saklanmaktadır.
Besinlerin uzun süreli saklanması gerektiği zaman uygulanan gele neksel yöntemler genellikle tuzlama ya da tuzlu suya koyma, kurutma ve kavurmadır. Meyve ve sebze gibi yiyeceklerde kurutma yöntemi sıklıkla
görülmekteyken, et ürünlerinin saklanmasında kurutma ile birlikte kavurma yöntemi de uygulanmaktadır. Süt ürünlerinde ise (özellikle peynir ve yağda) tuzlama yöntemi en yaygın kullanılanıdır.
Sofra Düzeni ve Adabı
Köylerde yemek yeme alışkanlığı sabah, öğlen ve akşam olmak üzere günde üç öğün olarak şekillenmektedir. Belirli bir yaşı geride bırakmış kişilerde bu öğünlerin ikiye düştüğü görülmektedir. Sabah kahvaltısında tarhana veya bulamaç gibi çorbaların yanı sıra peynir, zeytin, kaymak, re çel, yumurta, domates, patates kızartması gibi yiyecekler yenilmektedir. Öğle yemeğinde çoğunlukla bir gün önceden yapılarak kalan yemekler veya çorba, makarna gibi pratik yemekler yapılmakta, akşam yemekleri ise tüm aile bireylerinin bir araya geldiği öğün olarak kabul edilmek tedir. Bu nedenle yemekler evde bulunan malzemenin durumuna göre oldukça fazla miktarda çeşitlenmektedir.
Bu öğünlerin dışında kuşluk vakti veya ikindi vakti yenilen yemek lere pek rastlanmazken, ‘yat geber’ adı verilen gece yatma zamanına yakın sofra kurma geleneği özellikle daha uzun olması nedeniyle kış gecelerinde sıklıkla uygulanmaktadır. Yatmadan önce ağırlığı kahvaltı lık malzemelerden oluşan bir sofranın kurularak yemeklerin yenildiği görülmektedir.
Yemekler, yere serilen sofra altlıklarının üzerine yerleştirilen ayaklık lara konulan sinilerde veya kendi ayağı olan yer sofralarında yenmektedir.
Köylerde geniş aile oluşumunun hâlâ devam ettiği, evlerde anne, baba ve çocukların yanında nine, dede, amca gibi bireylerin de yaşadığı görülmektedir. Yemekler genellikle tüm aile fertlerinin toplu halde bu lunduğu sofralarda ve bir kaptan yenmektedir. Ancak evde bir misafir bulunması durumunda sofralar ayrılmakta ve misafir evin reisi ile aynı sofrada yemek yerken kadınlar ve çocuklar ya aynı odada ya da farklı bir odada kurulan ayrı sofralarda yemeklerine devam etmektedirler.
Türk kültüründe, sofraya oturulmadan önce ellerin yıkanması, ye meğe başlamadan önce besmele çekilmesi, yemeğe ilk olarak sofrada en büyük kim ise onun başlaması, yemek bitiminde ise eğer bilen bir kişi varsa sofra duası okuması yoksa besmele çekilerek sofradan kalkılması geleneği Isparta yemek adabında da uygulanan bir gelenektir.
Sofra düzeni evden eve farklılık göstermektedir. Bazı evlerde yemek lerin tamamı (özellikle misafir olduğu zaman) aynı anda sofraya getiril mekte sofradaki kişi istediği yemekten alabilmektedir. Bu durum genel likle misafirin önüne gelen ve beğenmediği bir yemeği zorla yemesini önlemek amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Sofrada tüm yiyecekler bulu nursa misafir istediği yemekten tadacak ve aç kalmayacaktır. Bazı evlerde ise sadece salata ve turşu gibi yan yiyecekler öncelikle getirilmekte çorba, ana yemek, pilav ve tatlı sırasıyla büyük kaplarla sofraya gelmektedir.
Sofranın yere serilmesinden yerden kaldırılmasına kadar gözlemle nen pek çok geleneksel uygulama da göze çarpmaktadır. Örneğin, sofra kurulduktan sonra ilk oturacak kişi eğer evde misafir varsa odur. Misafir yok ise evde bulunan yaşça en büyük kişidir. Aynı uygulama sofradan kalkarken de yaşanmaktadır. Misafir veya evin yaşça en büyüğü sofradan kalkmadan kimse sofrayı terk etmemektedir.
Köylerde evin reisi sofrada su veya farklı bir şey istediği zaman eşi, gelini veya kız çocukları, istenileni verdikten sonra sofraya oturmamakta ve ellerini göğüs hizasına getirerek sağ el sol elin üstünde olacak şekilde ellerini bağlamakta ve verilen nesne geri alınıncaya kadar ayakta bekle mektedir.
Özel Gün Yemek ve Yiyecekleri
Hayatın geçiş dönemleri olan doğum, sünnet, evlilik, askerlik, hac ve ölüm gibi önemli olaylarda belirli yemek ve yiyecekler yenilir.
Doğum
Yörede loğusa kadın kırk gün su içmez. Erik, kızılcık, elma ve armut kurusundan hoşaf yaparak içer. Sütü az olan loğusaya pekmez, helva, soğan, kuru üzüm gibi yiyecekler yedirilir ve hoşaf ile süt içirilir. Loğusa ziyaretlerinde kadının bütün organları yorulmuş kabul edildiği için çor balar, pelte, sütlaç, höşmerim, şekerleme, süt ve bisküvi gibi yiyecekler götürülür. Gelen ziyaretçilere “loğusa şerbeti” denilen sıcak, tarçınlı ve kırmızı şekerli şerbet kurabiyelerle ikram edilir. Bu kırmızı renkli şerbet ile al basması hastalığının önleneceğine inanılır.
Yeni doğmuş bebeğin ağzına şerbet veya bal sürülürse dilinin tatlı, yün sürülürse koyun gibi uysal, Kur’an tozu sürülürse âlim olacağına inanılır. Kırkı karışır inancıyla iki kırklı kadın bir arada bulunmaz. Bir birlerini görürlerse, kadınlar birbirleriyle ekmek değişirler. Bunu be beklerin kırkı karışmasın, zayıf olmasın diye yaparlar. Bu iş yapılmazsa bebeklerin zayıf kalacağına, öleceğine inanılır.
Yörede, yeni doğan bütün bebeklerin ilk dişleri görüldüğü zaman yapılan törenlere “Diş Bulguru”, “Dirgit”, “Diş Hediği”, denilir. Bebek bir kaç diş çıkardıktan sonra ailesi “Diş Dirgiti” diyerek akrabalarını ve komşularını davet eder. Bebeğin annesi buğday, nohut, fasulye gibi yiyecekleri karışık olarak kaynatır. Dirgitle birlikte ayrıca ceviz, fındık, fıstık, badem, ay çekirdeği, leblebi gibi yemişlerle elma, armut vb. mev simlik meyveler hazırlanır.
Bununla beraber bıçak, makas, maşa, iğne, iplik, kalem, defter, ayna vb. eşyalar da hazırlanır. Dirgit ve yemişler yen dikten sonra; bebeğin üzerine kimi zaman bir çevre (başörtüsü, yazma) konularak, önüne eşyalar bırakılır. Bebek bunlardan hangisini alırsa ona göre istikbali hakkında bir hüküm verilir. Çocuk aynayı almış ise berber, maşayı almış ise demirci, kalemi almış ise öğretmen, iğne veya makası almış ise terzi olacağına yorumlanır.
Sünnet
Isparta’da sünnet düğününden bir kaç gün önce, akrabalar veya kom şular toplanarak yufka yaparlar. Bunun yapıldığı yerler daha çok köy yerleridir. İlçe merkezlerinde ise “Ev Ekmeği” denilen ekmekler fırından alınır. Düğün yemekleri, düğüne bir gün öncesinin akşamından tutulan aşçı ile hazırlanarak pişirilir. Düğün öncesi, hazırlık gününde yardıma gelen kişi ve akrabalara öğün yemekleri hazırlanır ve yedirilir.
Düğün günü, önce sabah erkenden mevlid okunur. Öğleye kadar ge len misafirlere topluca, önceden hazırlanan yayla veya pirinç çorbası, kuru fasulye, kabune (etli pirinç pilavı) veya kavurma (kapama), söğüş ve irmik helvası veya pelte düğün yemeği olarak verilir.
Evlenme
Isparta’da evlilik öncesi kız isteme/ dünürlük denilen gelenekte, er kek evi kız evine bir kutu çikolata veya baklava ile gitmektedir. Kızın verilmesi durumunda ikinci aşama olan söz kesme/ mendil almada ise; Kız evine gelinirken kıza elbiselik, terlik, iç çamaşırı, çay, kahve, pasta, kurabiye getirilir. Kız evi, oğlan evinin getirdiği kahveyi pişirerek misa firlere sunar. Ardından çay, pasta, kurabiye gibi ikramlar verilir ve yü zükler takılır. Nişan için gün belirlenir.
Nişanda oğlan evi nişan günü kız evinde kullanılacak ve ikram edi lecek kuru pasta, kuru yemiş, çay, bisküvi, şerbet gibi ihtiyaçları temin eder. Bütün bir nişan devresinde geçecek olan dini bayramlarda nişanlı aileler birbirlerine hediyeler gönderirler. Genellikle oğlan evi bu konuda daha önde durumdadır. Hediyelerin mahiyetleri ailelerin varlıklarıyla il gilidir. Ramazan Bayramı’nda hamurdan tatlılar, Kurban Bayramı’nda koç gibi hediyelerin yanı sıra kıza elbiseler vb. şeyler alınır. Buna yörede “Sini Gönderme” denilmektedir.
Son aşama olan düğün için ise, köylerde “Un Odunu” ya da “Düğün Odunu” adı altında odun toplamaya gidilir. Düğünden iki-üç gün önce toplanan bu odunlarla yufka yapılır. Gelen misafirler değişik evlerde köylüler ve düğün sahibinin yakınlarınca misafir edilirler.
Düğün yemeği için hayvanlar kesilebildiği gibi kasaptan da et alı nır. Yemeği pişirmek için bir aşçı tutulur. Aşçı, yemek pişireceği kap kacakları ve bulaşıkçı kadınları beraberinde getirir. Yemek, açık mey danda “Sofra” denilen masalarda yenileceği için onar kişilik olan yuvar lak masa ve sandalyeler kiralanarak oğlan evine getirilir. Ayrıca yemek yenilecek yer için havanın güneşli veya yağmurlu olmasına karşı iske leler ile brandalar gerilerek, üstü örtülü yerler hazırlanır. Düğün yeme ği hazırlanmasında yardımcı olan akraba ve komşulara yemek yedirilir. Düğün yemeği çorba, etli kuru fasulye ya da nohut, kabune pilavı ve irmik helvasından oluşmaktadır.
Helva bir gün öncesinden yapılır. Bunun için damadın arkadaşları gelir. Burada herkes sırayla kazanda kavrulan irmik helvasını karıştırır. Karıştırırken çeşitli ağız şakaları yapılır. “Hadi Damat hızlı karıştır, bak helvayı yakıyorsun”, “Helvanın yağı/tuzu/şekeri az olmuş!” gibi sözler söylenerek gülünür. Helvanın şerbeti döküldükten sonra dinlenmeye bı rakılır. Damadın arkadaşları, pişen helvadan sıcak sıcak yiyebilmek için geç saatlere kadar beklerler.
Tepsiye korlar tuzu Üstüne korlar bezi Anasının kıymetli kızı Ney ney aman yazık Kestane gömdüm ocağa Patladı çıktı bucağa Yarın akşam yâr kucağa A beyim kınan tatlı olsun Yârinin dili tatlı olsun Ziniye koyarlar balı Üstüne örterler alı
Kız annenin bir tek gülü O da gelin oluyor
Yiyeceklerle İlgili Halk İnanışları
Perşembe günü okuldan çıkan öğrencilere elma, patlamış mısır, bis küvi, şeker, pişi, katmer, nokul gibi yiyecekler dağıtanların işleri iyi gider.
Ekmek pişirirken teknede hamur bitince, bereketin kesilmemesi için hemen tekneye ekmek koymak gerekir.
Ocaktaki sac ayağı ters çevrilmez, aksi taktirde evden ölü çıkar.
Bir elmanın kabuğu hiç parçalamadan bıçakla soyulup, yatılan yas tığın altına koyulursa gece uyurken sevdiğinin kim olduğu görülür.
Narın içindeki taneleri hiç dökmeden yiyen kişinin dileği kabul olur.
Evde bulunan testi kaza ile aniden devrilirse eve bir misafirin geleceğine inanılır.
Çay bardağının içinde çaya ait küçük çöp çıkarsa misafir gelir. Çöpe bakıldığında eğer çöp uzun ise misafirin uzun boylu, kısa ise misafirin kısa boylu olacağına inanılır. Çöp iki ucundan bastırıldığında çöp eğilir ve kırılırsa misafirin kadın, eğilmezse erkek olduğuna inanılır.