Misi Köyü Mutfak Kültürü ve Yemekleri
Öğr. Gör. Osman GÜLDEMİR
Misi köyü, şimdiki yeni yapılanmayla Gümüştepe Mahallesi; Bursa’nın merkezine çok yakın, orman içersinde yemyeşil bir köy. Köyün ortasından şarıl şarıl bir derenin akması da doğasına ayrı bir güzellik katıyor.
Misi’de “Misya Evi” işletmecisi Sayın İnci Polat’ın konukseverliği ile bulunuyoruz. Hafif yağmurlu havada sımsıcak, lepleziz bir ortam. Eee önümüzde sıcacık demli çaylarımız, Misi’nin özel yaprağından sarmamız, cevizli lokmamız, balık turşumuz, İnci Hanım’ların özel tarifi olan incirli kekimiz, kurabiyemiz ve dahaları var... İnci Hanım’lar bu evi Nilüfer belediyesinin kültürel bir projesi kapsamında kurmuşlar ve kısa sürede bu güzel haline getirmişler.
Ailecek yönettikleri bu yerde, GDO (genetiği değiştirilmiş gıdalar)’dan uzak bir konsept ile yöresellik eksenli yeme-içme hizmeti sunup; Türkiye
Gastronomi Haritamız'da yöre kültürünü araştırmayı, kaydetmeyi ve mümkün olduğunca misafirlerine sunabilmeyi hedefliyorlar. İnci Hanım ve ablası ayrıca “Fikir Sahibi Damaklar” ve “Slow Food” akımı ile de bağlantılı olduklarından yürüdükleri yola gayet sağlam basıyorlar ve varacakları yer de iyi bir yer...
Yanımıza kaynak kişiler bir bir geliyor, tabi yöresel yemekler ve ilgili materyaller de... Bir taraftan çayımızı yudumluyor, bir taraftan da “Hristiyanlığın buradan yayıldığı”, “Olimpos [Uludağ]’ın bir keşiş dağı olduğu”, “buranın yüzyıllardır önemli bir yerleşim olduğu”, “şarabının Rusya’ya kadar gittiği” gibi söylemleri dinliyoruz. Köyün nüfusu şu an da bin dolaylarındaymış; önceden kahvenin-köy meydanından yöre kadınlarının dahi geçemediği bu köy günden güne yeni atılımlarla yüksek sayıda misafir ağırlamaya başlamış.
Önceden köy kadınlarının pek ortalıkta görünememesinin nedeni de kocaların aşırı kıskançlığı imiş. Alkol alımının yaygın olduğu köyde sarhoş insanlardan güzel mi güzel hanımlarını sakınmak için, beyler disiplinli-sert bir yaşam sürerlermiş.
Önceden köyün misafirleri-konakçıları ağırladığı bir hanı, özellikle düğünler öncesi daha şenlikli olan bir hamamı, çevre köylerden çiftçilerin de mahsul öğütmek için geldikleri, uzun uzun sıralar halinde bekledikleri bir değirmeni varmış. Ama maalesef ki günümüzde izleri bile doğru dürüst yok...
A- Kahvaltılıklar:
Peynir, zeytin, pekmez (üzüm), bal (kara kovan), gözleme, açma hamur; çay, tarhana, pirinç, yoğurt çorbaları. Özellikle tarhana çorbası ile beraber taze turşu da tüketilir.
B- Geçiş Dönemlerinde
1- Doğum
Loğusa kadına pirinç, tarhana, yoğurt gibi çorbalar ve yemesi kolay yumuşak besinler verilir. Kadının yaralarına (içine) iyi gelsin, sütü artsın diye tatlı, sütaşı, asude yapılır ve yedilir.
Lohusa şekeri (pembe şeker), karanfil ve sudan şerbet yapılıp gelenlere ve lohusa kadına ikram edilir. Lohusa mevlidi okutulur; gelenlere çantık (kıymalı pide) ve ayran ikram edilir.
2- Kız Kınası
Yeni doğan çocuk kız ise 6 aylık iken kına yakılır. Mevlit okunur ve lokum, dolma, çantık, ayran ikram edilir.
3- Diş bulguru
Çocuk diş çıkarınca bulgur haşlanır, çok az çocuğa yedilir, gerisi de misafirlere ikram edilir.
4- Sünnet
Perşembe günü oğlanın annesi ve yakınları kapı kapı kına dağıtarak ahaliyi davet eder.
Cuma günü döşek yapılır, yemeniyle, iğne oyalarıyla sünnet çocuğunun yatağı hazırlanır ve süslenir. Yardıma gelenlere, üzeri susamlı cevizli lokum, zeytin, peynir, yağ, çay ikram edilir.
Cumartesi günü kına yapılır. Çengiler gelir (özellikle önceden, şimdi daha çok müzisyenler geliyor) eğlenilir. Büyük sinelerin kenarlarına çiçek gibi lokum (hamur) dizilir, ortasına da leblebi, fındık, fıstık, vb karışımı çerez dökülür. Erkeklere de ayrı çalgı, ayrı sofralar kurulur. (Önceden yüzlerce tavuk haşlanıp, pilav üstüne dökülürdü.) Beylere de bayanlara hazırlanan sini hazırlanır ayrıca şarabın yanında yenilmesi için kavun ve karpuz da hazırlanır.
Sabahlara kadar eğlenilir, samimi olunan 5-10 kişi ile kapı kapı dolaşarak “tavuk alma”ya dolaşılır. En yakın akraba, dostlara gidilir. Gidilen ev durumuna göre ister düzülü sini verir, ister meyve, ister tavuk vb verir. Toplananlar eğlenerek sabaha kadar tüketilir.
Pazar günü aşçı kadınlar çorba, et, pilav, keşkek gibi yemekleri hazırlarlar (günümüzde daha çok firmalara sipariş veriliyor). Koyunlar, kuzular kesilir. Öğlen gezmeye Emir Sultan’a, Mudanya’ya gidilir. (Önceden Tophane’ye de gidilirdi, günümüzde yasak.) İkindi namazı sonrası at üstünde mezarlar ziyaret edilir, dualar ve tekbirle dönülür. Mevlit okunur, kesilir.
Aynı anda çocuk tek ise horoz da kesilir. Çocuk korkmasın, heyecanlanmasın diye oklava üstüne soğan geçirilir ve yere koyularak çevrilir. Sonra yemek yenilir. Kırmızı jelâtin ile paketlenmiş bir çörek ve bahşişi sünnetten sonra sünnetçiye verilir.