Çocukları Sosyal Medyadan Uzak Tutmanın Önemi ve Sosyokültürel Çürümenin Toplumsal Etkileri "Tolgahan Gülyiyen"
Çocuklarınızın diğerlerine saygılı olarak sevgiyle büyümesini ve bu çağda psikolojik olarak en hafif şekilde etkilenmelerini istiyorsanız, o zaman zor da olsa onları mümkün olduğunca 18 yaşlarını geçinceye kadar sosyal medyadan, televizyonlardan uzak tutun. Çocukların girebildiği internet bağlantılarına ise çocuk filtresi ve kotalar koymak iyi bir tercih olabilir.
Yaklaşık 3 yıl önce dijital çağda utanma ve rezil olma duygusu konu başlığıyla bir yazı yazmıştım. Burada ifade edeceklerimle alakalı olan bazı konuları mutfak sanatları alanından o yazımda değerlendirmiştim. Bu yazıyı ayrıca okumak isteyenler bağlantıyı takip edebilir: https://tmdh.net/makaleler/item/126-dijital-cagda-utanma-veya-rezil-olma-duygusu.html
Belki sayın Özgür Demirtaş dahil sizlerin büyük çoğunluğu asıl sorunun iktisadi sorunlar olduğunu zannediyor. Ama bence en büyük sorun sosyal çürümeyle alakalı…
Ekonomik sorunlar, ahlaki ve kültürel yozlaşmayı tetikliyor diyenler olabilir. Ama bunun televizyon, internet ve sosyal medya karşısındaki etkisi bence çok daha düşük düzeydedir. Ayrıca ekonomik sorunlar kalıcı değildir. Bunlar er ya da geç bir gün çözülebilir. Ama toplumsal çürümenin, kültürel yozlaşmanın ve ahlaki çürümenin düzelmesi hiçbir zaman mümkün değildir. İşte bu yüzden aslında karşı karşıya olduğumuz en büyük sorun sosyal ve kültürel çürümeyle alakalıdır.
Zamanında da ekonomik durumumuz kurtuluş savaşı verip bağımsızlığımızı kazanmaya engeldir diyenler olmuştu.
Ama ekonomik açıdan hiçbir şeyin hatta sanayinin bile olmadığı yıllarda dönemin son teknolojisiyle donatılmış düşman ordularını işgali altındaki topraklarımızdan atıp temizlemeyi başarmıştık. Bunu başarırken diğer etkenler dışında değerlerimize ve kültürümüze bağlılık dereceleri bir bakıma ekonomik şartlardan çok daha fazla belirleyici olmuştu. Kültürel değerlerimize, örf ve ananelerimize bağlılık aslında şartların en kötü olduğu yıllarda en zor zamanlarda bile ekonomiyi ilgilendiren konuları hükümsüz kılmaya yetmişti.
Tüm ümidimizin olduğu bugünkü gençlerin büyük bölümüne hem sokakta hem de internet ve sosyal medya mecralarında dönüp bir bakmak lazım. Onların kendilerini ahlaki, kültürel çürümeye kaptırdıklarına şahit olmak ve bunların gelecek yıllarda kalıcı olacağını öngörmek üzücü… Hatta bu gençlerimizin gelecekte muhtemelen kuracakları ailelere, sahip olacakları çocuklarına olumsuz şekilde
etki edeceklerini hesaba katıp düşünmek de çok ama çok üzücüdür.
Alanları
sosyoloji olanlar ve toplum mühendisleri de çok iyi bilir ki; hemen hemen her alanda yaşanabilen ahlaki ve kültürel çürümelerin nedenlerinin altında aslında birbiriyle bağlantılı bir sürü irili ufaklı meseleler bulunur. Evet belki ekonomi de bunun içindedir. Ama sürekli anlamsız bir yarışı ve tüketimi bilinç altına öğütleyen sosyal medyanın kötü yanlarının karşısında, ekonomik konuların ahlaki ve kültürel yozlaşmaya etkisi bence çok düşüktür.
Üstünlüğün ve saygınlığın maddelere indirgendiği, kin ve öfke tohumlarının kontrolsüzce saçılabildiği, kötülük aşılayanların, kötü konuşanların değer görebildiği hatta reyting uğruna bunların her zaman ön plana çıkartılabildiği televizyonlar dahil internette herkesin her an ulaşabildiği yayınların topluma ne gibi zararlar verebildiğinin farkına varıp düşünmeliyiz. Aslında farkındalıkları yüksek insanlar tarafından tüm bunlar çok rahatça görülüp anlaşılabilir.
Bunların karşısında ekonomik etkenlerin, ahlaki ve
sosyokültürel çürümeye etkisi bence çok zayıftır.
Eğitimli, kültürlü ve bilgili insanlara kin güdüp dışlamanın hatta ötekileştirmenin yanlış olduğunu, üstünlüğün ve saygınlığın maddelere indirgenerek belirlenmesinin ahlaki ve kültürel değerlerle bağdaşmadığının bilincine varamayanlarla, sosyal, ahlaki ve kültürel açıdan çürümeye maruz kalmış olanlarla istediğiniz kadar ekonomik açıdan zengin bir toplum kurun; yine de ahlaki ve kültürel değerlere saygısı ve bağlılığı olmayanlarla ortaya insanlığa faydalı bireyler asla çıkartamazsınız.
İşte bu yüzden bir toplum için en önemli şey her alanda sosyal, kültürel ve ahlaki olarak çürümeden ve yozlaşmaktan korunmak olmalıdır. Tam da bu yüzden bence en önemli sorun ekonomiden ziyade sosyal, kültürel ve ahlaki anlamda yaşanan çürümelerle alakalıdır.
Eskiden televizyon izlenirdi. Ama artık en zararlı şeylerin başında bence televizyonlardaki diziler ve programlar geliyor. Televizyonlarda yayınlanan hiçbir programı alanımı ilgilendiren konularda analizler yapmam gerekmedikçe yani zorunda olmadıkça asla izlemem, izlenmesini de asla tavsiye etmem. Tüm o saçmalıkları saatlerce izlemek mi, yoksa saatlerce satranç oynamak mı diye tercih yapmam istense kesinlikle sıkılmadan saatlerce satranç oynamayı tercih ederdim.
Dünya genelindeki programların neredeyse tamamı farkındalıkları ve bilinçleri genelde oldukça düşük seviyede olanlar için uyarlanmıştır. Bunlar zihinsel gelişime hiçbir şey katmadıkları gibi gelişimi de sekteye uğratıp beyni boşuna yoran şeylerdir. Diğer bir değişle bence çağımızdaki programlar hatta diziler farkındalıkları ve bilinçleri düşük düzeyde kalması istenenlerin eğlenmesi, oyalanması için üretilmektedir. Hatta bazı tarımsal ürünlerin ve gıdaların da aynı amaçla işlenip işlenmediği konusunda şüphelerim bulunmaktadır. Şu konuda ise oldukça eminim: Bir istatistik yapılsa farkındalıkları ve bilinçleri düşük olan insanların sayısı dünya genelinde milyarlarla ifade edilirdi.
Tolgahan Gülyiyen
TMDH-WTCA
Kurucu Başkan