Hayvan sağlığı ve refahı ile çevresel etkiler gün geçtikçe çok daha fazla şekilde insan sağlığını etkiliyor. Halk sağlığının geliştirilmesi ve gıda arzının sürdürülebilirliğinin sağlanması için Tek Sağlık yaklaşımı kapsamında sağlık kavramının, veteriner hekimler başta olmak üzere farklı paydaşların da dahil edilerek bütüncül bir şekilde ele alınması gerekiyor. Gezegenimizin sağlığı da dahil olmak üzere tüm canlıların sağlığının geliştirilmesi için hayvan, insan ve çevre sağlığı arasındaki bağlantının öneminin anlaşılması gerekiyor.
İklim krizi, hızla artan nüfus, demografik değişiklikler, tarım alanlarının yetersizliği, yaban hayatı ile kentlerin kesişme alanlarının artması; insanları salgın hastalıklara, gıda tedarik zincirinden doğabilecek krizlere, vektör kaynaklı zoonotik hastalıklara ve antimikrobiyal dirence çok daha açık hale getiriyor.
Halk sağlığının geliştirilmesi,
sürdürülebilir gıda tedariki ve bulaşıcı hastalıklara karşı daha dirençli bir sağlık ekosistemi için hayvanların ve çevrenin sağlığının da geliştirilmesi ve sağlık ekosistemi içerisine dahil edilmesi gerekiyor. Tek Sağlık yaklaşımı kapsamında, önemli ortak sağlık sorunlarını çözüme kavuşturmak için; antimikrobiyal direnç ile mücadele, zoonotik hastalıklar ve vektör kaynaklı hastalıkların önlenmesi, güvenli ve sürdürülebilir gıda tedarikinin sağlanması adına sağlık çözümleri sunan
MSD Hayvan Sağlığı’nın Türkiye Genel Müdürü Veteriner Hekim Dr. Burhan Hacı, halk sağlığı için Tek Sağlık yaklaşımının önemini vurguladı.
Hayvan sağlığı ve refahı, halk sağlığını da etkiliyor
Burhan Hacı şunları söyledi: “Vektör kaynaklı hastalıklar, tüm bulaşıcı hastalıkların küresel yükünün tahmini olarak yüzde 17'sini oluşturuyor. Ayrıca insanlarda bilinen bulaşıcı hastalıkların yüzde 60'ından fazlası doğrudan veya dolaylı temas, vektörler, yiyecek ve su yoluyla ya da hayvanlardan geçebilir. Son 30 yılda 30'dan fazla yeni insan patojeni tespit edildi ve bunların yüzde 75'i hayvanlardan kaynaklanıyor.
Hayvan ve insan sağlığı arasındaki bu bağlantı, insan nüfusu büyüdükçe ve hayvanlarla daha yakın temas halinde yaşayan yeni alanlara yayıldıkça daha da artmaya devam edecek; iklim ve arazi kullanımındaki değişiklikler zoonotik ve vektör kaynaklı hastalıkların yayılmasını hızlandırıyor.
COVID-19 pandemisinin de çok açık bir şekilde gösterdiği üzere, insanların, hayvanların ve gezegenimizin sağlığını bir bütün şeklinde düşünmek zorundayız. Vektörel kaynaklı, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasının ve yayılmasının önlenmesi, toplum sağlığının korunması adına halk sağlığı tehditlerinin bütünsel olarak ele alınabilmesi için entegre, birleştirici bir yaklaşım sağlayan Tek Sağlık uygulamalarının güçlendirilmesi gerekiyor.
Halk sağlığı, insan ve
hayvan sağlığında sürekli izleme ve uygun, iyi koordine edilmiş aşılama politikaları ile mümkün olabilir. Halk sağlığı uzmanları ile veteriner hekimlerin bir arada çalışması yeni sürveyans ve daha etkili hastalık kontrol yöntemlerine olanak sağlayabilir. Hayvan sağlığı ve refahı, halk sağlığını da etkiliyor. Veteriner hekimler, insan sağlığının önemli bir unsuru ve halk sağlığı açısından kilit bir role sahipler.
MSD Hayvan Sağlığı olarak aşılarımız ile önemli bir vektör kaynaklı hastalık olan kuduza karşı Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çözüm ortağıyız. Dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi Türkiye’de de kuduz kaynaklı sağlık risklerini sıfır noktasına indirmek için çalışıyoruz. Sadece kuduz değil, hayvan sağlığını geliştiren farklı alanlarda yılda 102 milyar dozdan fazla üretim yapan, dünyanın en büyük hayvan aşısı üreticilerinden biriyiz. Aşılarımız, hayvanları hastalıklardan korurken ilaçlarımız ve tedavi çözümlerimizle hayvan sağlığını ve refahını geliştiriyoruz.”
Gıdanın sürdürülebilirliği Tek Sağlık ile mümkün
Sürdürülebilir ve sağlıklı gıda tedarikinin ancak Tek Sağlık yaklaşımı ile mümkün olabileceğini ifade eden MSD Hayvan Sağlığı Türkiye Operasyonel Mükemmellik Lideri Filiz Nasiri Işık ise gıda tedarikinin devamlılığı için de Tek Sağlık yaklaşımının benimsenmesi gerektiğini ifade etti: “Dünya nüfusu hızla artıyor, buna rağmen yeryüzünün sınırlı kaynaklarını hızla tüketiyoruz.
2050 yılında, dünyayı beslemek için yüzde 70’ten fazla ek protein kaynağına, Hindistan büyüklüğünde tarım alanlarına ihtiyacımız olacak. Öte yandan küresel hayvansal üretim kayıplarının yüzde 20'den fazlası hayvan hastalıklarıyla bağlantılı. Protein kaynağı açısından sürdürülebilir bir gelecek için de verimliliğe, hayvan sağlığı ve refahına odaklanmalıyız.
Gıda kaynaklı hastalıklar; özellikle bebekler, çocuklar ve yaşlılar için dünya çapında giderek büyüyen bir halk sağlığı sorunu. Gıda kaynaklı enfeksiyonları (örneğin salmonella) azaltmak ve güvenli ve sürdürülebilir bir gıda arzı sağlamaya yardımcı olmak için aşılama ve diğer önleme stratejileri geliştiriyoruz.
Temel önceliklerimizden bir diğeri de izleme ve takip odaklı teknolojik çözümlerimiz ile hayvan refahı ve sağlığını geliştirmek. Bu sayede, hayvansal gıdanın çiftlikten sofraya kadar olan sürecini takip edebiliyor ve
gıda güvenliği konusunda insanları bilgilendirip benzersiz veri ve bilgiler sunabiliyoruz. Sürdürülebilir bir gelecek için hayata geçirdiğimiz tüm bu çalışmaların odağında Tek Sağlık yaklaşımı bulunuyor.
Ayrıca hayvancılık sektörü ile de ilişkili antibiyotik kullanımı ve buna bağlı olarak gelişen antibiyotik direnci, günümüzün ve geleceğin en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir ve aynı zamanda bir gıda güvenliği sorunudur. Hayvanlarda yanlış kullanılan antibiyotikler insan sağlığındaki direnç sorunlarına katkıda bulunuyor.
Dirençli bakterilerin neden olduğu gıda kaynaklı enfeksiyonlar, olası tedavi başarısızlığı nedeniyle insanlar için de risk oluşturuyor. Antimikrobiyal direnci, halk sağlığını korumak için gıda güvenliği perspektifinden de ele almamız gerekiyor. Antibiyotik direncinin önlenmesi ve kontrol altına alınması birçok farklı sektörü ilgilendiren, kapsamlı bir yaklaşım ve uluslararası iş birliği gerektiren karmaşık bir konudur.
Üreticiler, veteriner hekimler, gıda güvenliği otoriteleri, diğer paydaşlarla birlikte gıda zincirinin başlangıcındaki antibiyotiklerin etkinliğinin korunmasında kilit bir role sahipler. Protein kaynaklarında, antibiyotiklerin dikkatli ve akılcı kullanımı yoluyla antibiyotik direncinin gelişmesini ve yayılmasını önlemek mümkün.
MSD Hayvan Sağlığı olarak biz de hastalıkları önlemek için aşıların kullanılmasını savunuyoruz ve mevcut tedavilerin mümkün olduğunca uzun süre etkili kalmasını sağlamak için küresel antimikrobiyal yönetim çabalarına önemli yatırımlar yapıyoruz. Hayvan sağlığı ve refahı ile insan sağlığını birbirinden ayıramayız. Tek Sağlık yaklaşımı ile iklim değişikliğine, hızla artan nüfusla ilişkili krizlere ve zoonotik hastalıklara etkin bir karşılık verebiliriz.”