Eski Türklerde Yemek Kültürü "Bölüm -03-"
Sıla FİLİZ
Emine Erdoğan ÖZÜNLÜ
Kısım 5: İçecekler
biranın ilk hali olduğu düşünülen boza, Mezopotamya çevresinde keşfedilmiş, dünyaya Türklerin tesiriyle yayılmıştır. Günümüzde güncelliğini yitirmemiştir. Darı irmiği, su ve şekerden oluşur.
Yoğurdun sulandırılması ve Yoğurdun tuzlanmasıyla üretilen ayran Eski Türk topluluklarının yoğun tükettiği içeceklerdendir. Eski Türkler ayranı bir tulumun içinse bekletiyor, buna da ayran rakısı diyorlardı. Alkollü değildi. Açlık ve susuzluğu dindirmek için kullanılırdı.
İki bardak kımız içen dertlidir, iki bardak ayran rakısı içen öçgözlüdür diye Türk Atasözü vardır. Bal şerbeti (ballı su) ve şeker şerbeti (şekerli su) unutulmaması gereken içeceklerdir. Şarap ve şarapçılığa Eski Türk devletlerinden Uygurlarda rastlanmaktadır. Yerleşik yaşama geçişin ve mani dininin bunda ki etkisi malumunuzdur.
Türkler kayısı, armut, nar vb gibi kuruttukları meyvelere sıcak su katıp hoşaf yapıyor, içecek olarak tüketiyorlardı. Taze meyveler ezilmek suretiyle suları çıkarılıyor ve tüketiliyordu. Kızılcık, vişne, kiraz, elma suyundan yararlanılan meyvelerdi.
Kısrak sütünden yapılan kımız içecek olarak tüketilsede Türklerin atalarından kalma bir ilaçtır. Tarihi Hun Türklerine kadar dayanır.
Rus belgelerinde Kıpçakların Rus elçilere kımız ikram ettiği yazılıdır.
Oba tarafından ortaklaşa yapılırdı. Kımız için kimse para ödemez mayıs ayında üretimine başlanır, yaz ayları boyunca da tüketilirdi. Kımız kısrak sütünün kendine özgü bir mayayla ekşitilmesiyle oluşur. Köpüklü, mayhoş, lezzetli, güzel kokulu keyif verici bir içki biçimini alır. Ak kımız ve kara kımız olarak iki çeşidi vardır. Ak kımız az alkollüdür, birkaç ay bekletilince kara kımıza dönüşür, alkol oranı artar.
Kımızın dönemin Türk Devletlerinde ve günümüzde de ilaç olarak kullanıldığı hususundan bahsetmiştik.
Kolestrol düşürmesi, kalp hastalıkları riskini azaltması, kalp krizi ve akut inme riskini azaltması sebebiyle bu hastalıkların tedavisinde kullanılır.
Bağışıklık sistemini güçlendirir. Beyin, retina, cilt hücrelerini güçlendirir. Diyabet için faydalıdır.Romatizmal hastalıklara karşı korur. Kan pıhtılaşmasını önler. Depresyon tedavisini destekler. Sakinleştirir. Kemik –eklem sağlığını korur.Damar sertliği oluşumunu azaltır. Bu veriler bilimsel analiz ve tespitlerle de delilenmiştir.
BÖLÜM 3: Tencereden Topluma…(Yemek Temalı Şölenler)
Orun Eski Türk Devletlerinde hükümdarın yerine geçecek kişinin belirlendiği toplantılardır. Görevi devralacak hükümdar adayı, kağanın yanında oturur. Böylece karşıya mesaj verilir. Bu törene katılanlara et pay (ülüş) edilir. Orun toplantılarında tespit edilen mevkiye oturmamak hükümdara itiaatsizlik sayılır. (banduma vb gibi et yemekleri ikram edilir, kımız içilir.) Bu eğlencelere Orun ve Ülüş toyları denirdi.
Yaz sonuna doğru av eğlencesi toyları yapılırdı. Erkekler topluca avlanmaya gider, kadınlar evde kışlık yufka açardı. En büyük avı yakalayan insanlar arasında klas sahibi olurdu. Erkek avladığı hayvanı eve getirdiğinde evin hanımı hayvanı parçalar, etlerinden kışlık kavurma hazırlardı.
Eski Türkler ‘’Saya’’ isimli koruyucu bir varlığa inanıyordu. Yeni yıl törenlerine Saya Bayramı da denirdi. Nevruzdan önce kutlanmaya başlanılırdı. Davar veya kısraktan sağılan ilk süt bulgurla karıştırılır, lapa edilir herkese dağıtılırdı.
Adak-Dilek-Hacet Toylarında; aç görünce doyrulur, çıplak görünce giydirilirdi. Borçluların borcu kapatılırdı. İnsanlar toplaşır hep birlikte eller kaldırılarak tanrıya dua edilirdi. Meyve kavurgası, Arpa-Buğday-Darı kavurgası dağıtılır, Ayran rakısı içilirdi. İlk Av Toyunda ise; Bir genç (evin çocuğu) Avlanır, baş kesip, kan döker performansına göre kendisine isim edinirdi.
Sıradan bir aile çocuğuysa av hayvanının eti kavrup katılımcılara dağıtılırdı. Yönetici çocuğuysa avladığı hayvanın dışında yaşı kadar koyun kesilirdi. Esaretten kurtulduktan sonra, istenilen kız alındığında, erkek çocuk doğduğunda sevinç toyları düzenlenirdi. Yeme içme unsurlarında en cömert davranılan toylardan biri de düğün toylarıdır. Ne kadar kişi davet edilir, doyurulursa mutluluğun o kadar artacağına inanılırdı.
İlik çorbası, Buğday çorbası, et kavurma, yaşlılar için beyin söğüş, meyve ve darı kavurgası katılımcılara ikram edilirdi. Eski Türklerde ölen kişinin ardından yemek verilirdi. Buna cenaze toyu denirdi. Yemekler cenaze sahibinin kesesine göre farklılık gösterir. Helva, et kavurma, bulgur lapası, yufka lapası dağıtılırdı. Ölü evine komşu ve dostlarda yemek getirirdi. Kirli bulaşıklara ev sahibi el sürmez, komşu kadınlar tarafından temizlenirdi.
Diğer toylara gitmek için davet beklenilirdi fakat cenaze toyuna davet beklemeden gidilir, gelmeyen olursa ayıplanırdı. İlk kavimlerde yemek mezara dökülür, kesilen kurban mezarda bırakılırdı. Sonralar bu adet birlikte yemek yemeye dönmüştür. Yas tutan insanlar 7 gün giysilerini ters giyerdi.
Hıdırellez, Türklerin mevsimlik bayramlarındandır. Türk toplumunu canlandıran, sosyal ve toplumsal bir olgudur. İnsanlar birbirleriyle hediyeleşir, sosyal yardımlaşmalar yapılır. Çocuklara ad verilir, yoğurtlar mayalanır. Hıdırellez kutlamalarının en eski geleneğine uyarak kırlara çıkanlar tabii ki yanlarına çeşitli yiyecekler alırlar.
Ev hanımları günlerce önceden başlayarak kırlarda ve bayram süresince evlerde yenilecek ya da fakir fukaraya, konu komşuya dağıtılacak veya çocuklara verilecek olan yiyecekleri hazırlamaya başlarlar. Keşkek, küllü mısır, un helvası, kuzu kavurma, kete, çörek, lor, yaprak sarması (osmanlı- selçuklu) Kuzu çevirme, yalancı dolma, kuzu dolması, sütlaç gibi yemekler tüketilirdi. Günümüzde de güncelliğini yitirmemiştir.
Bölüm 4: Sofra Disiplinleri Ve Kültürü
Günümüzdeki üleştirmek (ülüş) pay etmek anlamındadır. Bu kelime aslında et pay etmek demektir. Hakanlar ve boy beyleri et paylarında adaletli davranmak zorundadır. Törenler için hazırlanan yemeklerde eti doğrayan kişi toplum içinde rütbeli ve saygı değer bir kişidir. Et doğrayıcı bir suç işlerse hemen görevden alınır ve yerine başkası atanırdı. Bu iş için soyluluk aranmamaktadır. Aile içindeki yemeklerde eti baba pay ederdi.
Sofrada baba varsa koyunun başı ve beynini o yerdi. Birey bir çobandan hayvan alıp, kestirirse çobana "güden" payı olarak bağırsaklar verilirdi. Çoban bu payını alamazsa hayvanı sattığı kişiyi beylere şikayet edip hakkını alırdı.
Çağrılan bir şölene gitmemek çok büyük bir ayıptı.
Gelmeyen kişi toplumdan dışlanıyordu. Etin kemiği sağ elle sıyrılırdı. Ekmeğe bıçak vurulmaz sağ elle bölünürdü. Yemeği tabakta bırakmayıp, zevkle yediğini göstermek evin hanımına bir çeşit ’’afiyet olsun’’ demekti. Sofranın büyüğü, yemekten kalkmadan kimse sofradan kalkmaz, önemli konular bu atmosferde konuşulunurdu.
---- DEVAM EDECEK...