Sûrnâmelerde "1582" Şenliği Bölüm “06”
“Gülsüm Ezgi Korkmaz”
İntizâmî’nin Sûrnâme-i Hümâyun’’dan başka eserler kaleme alıp almadığı kesin olarak bilinmemektedir. Mehmet Arslan, yazarın “Budun Şehrengizi” adında bir eseri daha bulunduğunu belirtir ancak bu eserle ilgili başka bir bilgi vermez (49). Şeref Boyraz ise Sûrnâme-i Hümâyım’un İntizâmî’nin bilinen tek eseri olduğunu belirtir. Boyraz’a göre İntizâmî’nin sünnet şenliği hakkında bir eser yazması Süleyman Efendi adlı bir kadının isteği üzerine gerçekleşmiştir (230). İntizâmı, eserinde bu olayı şu beyitlerle aktarır:
Sûrı şehzadenin o demde iken Padişah askeri Acem’de iken | Atmeydanı seyrine yârân İntizâmî ile olınca revân | Otururken o demde yârânı Eyler iken ol özge seyrânı | Bu’s-Su’dûn mülâzimînden Ol tarîkin katı güzîninden | Süleyman Efendi nâmında Fâyık akranına zamanında | İntizâmî’ye anda etti hitâb | Yaz bu sûrı ola bir özge kitâb (Arslan 230)
İntizâmî daha sonra eseri Sultan III. Murad’a sunar. III. Murad eseri beğenir, genişletilerek tekrar yazılmasını ve minyatürlenmesini emreder. Bugün Topkapı Sarayında bulunan ve Nurhan Atasoy’un Düğün Kitabı’nda verdiği bilgilere göre, 500 minyatüründen günümüze 432 yaprak ve 427 minyatür olarak ulaşan metin, genişletilerek tekrar yazılan nüshadır. Atasoy’a göre, bu nüshada 73 minyatürle birlikte en az 73 metin sayfası da eksiktir. Bu bilgilere, sûmame metninin sonunda yazarın düğünün her biri çift sayfalık minyatürlerden oluşan 250 meclis ile anlatıldığını belirtmesinden ulaşılmaktadır. Sûrnâme-i Hümâyûn'da, eserin hazırlanışının anlatıldığı bölümde “Vasf-ı nakkaş ve sıfat-ı o” başlığı altında minyatürlerin Nakkaş Osman ve ekibi tarafından yapıldığı bilgisi verilir (14).
Mensûr olarak kaleme alman kısımlarda yer yer konuyla ilgili manzum parçalar da bulunur. Bu manzum parçalar metin içinde “mesnevî, nazm, şiir, beyit vb.” başlıklar altında verilmiştir. Sûrnâmede şenlik etkinlikleri gün gün, ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Bu tezde Sûrnâme-i Hümâyûn'un, transkripsiyonu Gisela Prochâzka-Eisl tarafından yapılan Viyana nüshası ve Şeref Boyraz’ın “
Sûrnâme-i Hümâyun’da Folklorik Unsûrlar” başlıklı yayımlanmamış yüksek lisans çalışmanıne ek olarak verdiği Süleymaniye nüshası transkripsiyonu esas alınmış ve ayrıca bazı bölümlerde de henüz transkripsiyonu yapılmamış olan Topkapı nüshasına çeşitli göndermeler yapılmıştır. Viyana ve Süleymaniye nüshaları için transkripsiyonu yapılmış metinler esas alınmakla birlikte, gerekli yerlerde özgün metinlere de başvurulmuştur.
2. Diğer Edebî Eserler
Sûrnâmeler dışında 1582 şenliği üzerine yazılmış daha kısa eserler de vardır. Konuyla ilgili diğer çalışmalarda adı pek geçmeyen “Ahmed Paşa Kasidesi” bu eserlerden biridir. 16. yüzyıl şairlerinden olan Ahmed Paşa, Diyarbakır, Bağdat ve Mısır valiliklerinde bulunmuş üst düzey bir bürokrat olan İskender Paşa’nın oğludur ve İskender Paşazâde adıyla da bilinir. Ahmed Paşa, 1582 yılında İstanbul’a gelmiş ve şehzade Mehmed’in sünnetini, yazdığı bir manzume ile kutlamıştır. Şairin şenlik hakkında yazdığı bu eserinin varlığı Sadettin Nüzhet’in Türk Şairleri kitabının Ahmed Paşa maddesindeki şu ifadesinden öğrenilmektedir: “990 (M. 1582) senesinde Dersaâdet’e gelerek Şehzade Sultan Mehmed’in sûr-i hitânım bâzı manzûme-i beliğu ile tebrik eylemiştir”. Nüzhet bu maddede ayrıca söz konusu manzumeden bir bölüme de yer vermiştir (321).
16. yüzyılın ünlü şairlerinden Nev’î’nin “Sûriyye Kasidesi” 1582 şenliği üzerine yazılmış edebî metinler içinde en fazla bilinenlerden biridir. Nev’î’Efendi 49 beyitlik sûriyye kasidesinde düğündeki nahıllardan, oyunlardan, davetlilerden ve şenlik süresince verilen ziyafetlerden söz eder. Tahir Olgun’un Şâir Nev ’î ve Sûriye Kasidesi başlıklı çalışmasında verdiği bilgilere göre asıl adı Yahya olan Nev’î Efendi, 1533 yılında Malkara’da doğmuştur. Yahya, 1550 yılında medrese eğitimi almak için İstanbul’a gelir ve medrese öğrencisi olduğu yıllarda Nev’î mahlasıyla şiirler yazmaya başlar (3-4). Olgun’un, Nev’î’nin oğlu Atâyî’den aktardığına göre şair, dönemin ünlü şairlerinden Bakî ile arkadaşlık etmiştir. 1582 şenliği üzerine “Sûriyye Kasidesi”ni yazdığı dönemde müderrislik yaptığı bilinir. 1589 yılında Bağdat kadılığına tayin edilir ancak bu görevi almak istemez.
Bu sıralarda III. Murad’ın küçük şehzadelerine özel hoca olarak saray hizmetine alınır.
Nev’î Efendi’ nin, bazen III. Murad’ın da katıldığı bu dersler vesilesiyle sultanla yakınlık kurduğu söylenir (5). M. Ali Tanyeri ve Mertol Tulum da Nev ’îDivanı’nın önsözünde Nev’î Efendi’nin dört padişah devrini gördüğü halde asıl itibar ve şöhretini IH. Murad döneminde elde edebildiğini belirtir. Bu nedenle şair divanını ve pek çok İlmî ve edebî eserini m. Murad’a ithaf etmiştir (viii).“Sûriyye Kasidesinin ilk dizelerinden, kimileri varlığını bugün de sürdüren dönemin “saçılık”, “okuyucu” gibi düğün gelenekleri hakkında bilgi edinmek mümkündür. Kasidede ayrıca 1582 şenliğinde önemli bir yeri olduğu bilinen ve çok çeşitli büyüklük ve şekillerde yapılan, hattâ bazılarının dar sokaklardan geçebilmesi için evlerin yıktırıldığı nahıllar da uzun uzun betimlenmiştir. Şehzadenin at üstünde gelişi ve şenliğe gelen pek çok yabancı devlet adamının betimlenmiş olması da kasideyi şenlikle ilgili önemli bir metin kılmıştır.
Dönemin ünlü yazarlarından Seyyid Lokman’ın Şehinşâhnâme"sinde de 1582 şenliğine ayrılmış bir bölüm vardır.
Seyyid Lokman saray şehnamecisi olarak tanınır. Bekir Kütükoğlu’nun “Şehnameci Lokman” başlıklı makalesinde belirttiğine göre hayatı ve edebî faaliyetleri hakkındaki bilgilere ancak eserlerindeki kayıtlardan ulaşılabilmektedir. Buna göre, yazar kendisini “Seyyid Lokman bin Hüseyin el-‘Âşûrî el-Hüseynî el Urmevî” olarak takdim etmektedir ve Azerbaycan’ın Urumi veya Urmiye adıyla bilinen kasabasında doğmuştur (41). Lokman’m Kıyâfetü ’l-însâniyye Fî Şemâili 7- ‘Osmâniyye adlı eserinin İngilizce basımının giriş bölümünde yazar hakkında verilen bilgilere göre 1569 yılında II. Selim tarafından saray hocası olarak atanmıştır.
Bir süre şehzadelere hocalık yapmış ve aynı zamanda da saray şairi olarak görev yapmıştır (13). Nurhan Atasoy’un Düğün Kitabi"nda verdiği bilgilere göre de 1582 şenliğinin yapıldığı tarihlerde saray şehnamecisi Seyyid Lokman’dır.
Seyyid Lokman, Sûrnâme-i Hümâyûn’un nakkaşı Osman’la yirmi yıla yakın bir süre birlikte çalışmış, onunla beraber pek çok eser vermiştir. 1579-81 tarihleri arasında ikisi birlikte üçşehnâme hazırlamışlardır. Sûrnâme-i Hümâyûn metninde yazarının adı bulunmadığından ve eserin minyatürleri Nakkaş Osman’a ait olduğundan bu eserin de Seyyid kokman tarafından yazıldığı sanılmış ve Robert E. Stout’un çalışması gibi pek çok çalışmada Sûrnâme-i Hümayun’un yazan Seyyid Lokman olarak anılmıştır. Kitaplann hazırlanışı ile ilgili belgelerden anlaşıldığına göre İntizâmî, müsveddelerini dönemin baş yazan konumunda olan Seyyid Lokman’ın kontrolü altında esere dönüştürmüştür (14).
Seyyid Lokman’ın Farsça ve manzum olarak kaleme aldığı Şehinşâhnâme’nin birinci cildi IH. Murad devrindeki çeşitli olayların anlatılmasından oluşmaktadır.
Eserin ikinci cildinde ise içlerinde şehzade Mehmed’in 1582’de yapılan sünnet düğününün de bulunduğu 1582-1588 yıllan arasında geçen olaylara yer verilmiştir. Mehmet Arslan’ın Türk Edebiyatında Manzum Sûrnameler adlı kitabında verdiği bilgilere göre Şehinşâhnâme’nin 32b-88a varakları arasındaki bölümünde şehzade Mehmed’in sünnet düğününe yer verilmiş ve ayrıca eserde yer alan toplam 95 minyatürden 42 tanesi bu düğünün tasvirlerine aynlmıştır (109-110). Arslan’ın kısaca tanıttığı eserle ilgili olarak yapılmış en önemli çalışma Nurhan Atasoy’un “III. Murad Şehinşahnamesi, Sünnet Düğünü Bölümü ve Philadelphia Free Library’deki İki Minyatürlü Sayfa” başlıklı makalesidir. Atasoy, bu makalede, Seyyid Lokman’ın eserini, özellikle de sünnet düğünü ile ilgili bölümü tanıttıktan sonra düğünle ilgili minyatürler üzerinde durur.
Şehinşâhnâme, Sûrnâme-i Hümâyûn’un tek minyatürlü nüshası olan Topkapı nüshasından sonra 1582 şenliğini resimlerle anlatan ikinci önemli eserdir.
Bu eserdeki minyatürlerin hangi nakkaşın idaresinde ve kimler tarafından yapıldığına dair hiçbir kayıt yoktur (362). Ancak Atasoy, eserdeki minyatürlerin Sûrnâme-i Hümâyûn’un Nakkaş Osman ve ekibi tarafından hazırlanan minyatürlerine üslûp özellikleri bakımından çok benzediğini ve böyle bir benzerliğin Şehinşâhnâme’deki minyatürlerin de aynı ekibin elinden çıktığı konusunda şüphe bırakmadığını belirtir. Sûrnâme-i Hümâyûn’daki minyatürlerde yer alan pek çok figür, sahnelerin düzenlenişi Şehinşâhnâme’deki minyatürlerde de aynı şekilde yer alır. Yalnız, Sûrnâme-i Hümâyûn’da 250 sahneye bölünerek anlatılan 52 günlük düğün, Şehinşâhnâme’de bir sahneye birkaç gösteri ve olay sıkıştırılarak daha az sahnede anlatılmıştır.
Atasoy’a göre minyatür kompozisyonlarının bu şekilde yapılması düğünün hareketliliğini ve neşesini daha iyi yansıtmış ve daha başarılı olmalarını sağlamıştır.
Eserin minyatürleri arasında eksik sayfalar vardır, ancak Free Library of Philadelphia’da bulunan iki minyatürlü yaprak üzerinde yapılan çalışmalarla, bunların Şehinşâhnâme’ye ait olduğu tespit edilmiştir (362-64). Atasoy, makalesinde, metinde yer alan şenlikle ilgili olayların anlatıldığı başlıkların ve ayrıca açıklamalarıyla birlikte konuyla ilgili minyatürlerin bir listesini verir. Bu listelerden anlaşıldığına göre 1582 şenliği, Şehinşâhnâme’de Sûrnâme-i Hümâyûn ve Câmi ’ü-l Buhûr Der Mecâlis-i Sûr’a kıyasla daha kısa bir biçimde, ayrıntılara inmeden anlatılmıştır (366-370). Yine de metindeki başlıklarda ve minyatürlerde şenliğin bütün önemli olaylarını bulmak mümkündür.
1582 şenliğini konu edinen bir diğer metin Farsça olarak kaleme alınmış 12 yapraklık küçük bir eser olan Zübdetü ’l-Eş ’âr’dır. Eser, 1582’de yapılan sünnet düğünü dolayısıyla hediye olarak sunulmuştur (Toska 293).
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan Kitaplığı’nında bulunan bu esere 1582 şenliği ile ilgili olarak ilk kez Orhan Şaik Gökyay dikkat çeker. Ancak, Gökyay’ın “Bir Saltanat Düğünü” adlı makalesindeki bir dipnotta eserle ilgili olarak verdiği bilgide “Farsça olan bu manzumelerde şehzade Mehmed’in sünnet düğünü ile ilgili hiç bir tasvir yoktur”denilmektedir (21). Zübdetü ’l-Eş ’ar’dan söz eden ikinci kaynak ise Mehmet Arslan’ın Türk Edebiyatında Manzum Sûrnameler başlıklı çalışmasıdır. Arslan, Gökyay’dan farklı olarak eserin bazı beyitlerinde 1582 yılındaki III. Mehmed’in sünnet düğününü anlatan bilgiler bulunduğunu, ancak kasidenin tam olarak bir sûriyye kasidesi özelliği taşımadığını belirtir. Arslan’a göre eser bir tür III. Murad övgüsüdür (110).
Zübdetü ’l-Eş ’ar üzerine ilk kapsamlı çalışma ise Zehra Toska’nın “Bir Armağan: Zübdetü ’l-Eş'ar” başlıklı makalesidir.
Toska makalesinde, araştırmalar sonunda eserin şairinin kimliği hakkında ulaştığı bilgilere yer verir. Makalede ayrıca, sûriyye kasidesi, onun başında bulunan mesnevi şeklinde yazılmış altı beyitin transkripsiyonlu metni ve bazı beyitlerin açıklamaları bulunmaktadır. Yazar, metnin tam bir tercümesini de yapmıştır. Zehra Toska, daha önce eserle ilgili yapılan değerlendirmelerin aksine, metinde III. Murad’m övgüsüyle birlikte şehzadenin sünnet düğününün de anlatıldığını belirtir.
Yazara göre değerlendirmelerdeki eksiklik daha önce metnin tam bir incelemesinin yapılmamış olmasından ileri gelmektedir (295).
Toska’nın, Fehmi Edhem Karatay’ın harsça Yazmalar Katalogu’nda verilen bilgilerden aktardığına göre eserin şairi Hoca Saadeddin’dir ve bu bilgi eserden söz eden diğer kaynaklarda da tekrarlanır (294-95). Fakat yazarın eserle ilgili olarak yaptığı araştırmalar sonucunda ulaştığı bilgilere göre Zübdetü 7- Eş ’ar, diğer kaynaklarda verilen bilgilerin aksine Hoca Saadeddin’in değil, 1592’de Doğancıbaşı, 1598’de Bosna valisi olan ve 1603 yılında Osmanlı-Habsburg savaşı sırasında ölen Derviş Paşa’nındır.
Zübdetü 7- Eş ’ar mesnevî şeklinde yazılmış olan altı beyitlik bir takriz bölümüyle, düğünün anlatıldığı sûriyye kasidesinden oluşmaktadır.
Kasidede şenliğe ilişkin olarak yapılan betimlemeler, Nev’î Efendi’nin kasidesine benzer nitelikler gösterir. İlk olarak, Nev’î’nin kasidesinin girişinde olduğu gibi şenlik için yürütülen hazırlıkları ve süslemeleri betimlemek üzere “şenlik münasebetiyle yeryüzünün, gökyüzünü aratmayacak bir yüceliğe ulaştığı” söylenir (Toska 305). Kasidenin çeşitli yerlerinde, Nev’î Efendi’nin kasidesinde olduğu gibi şenliğin önemli öğelerinden olan nahıllar betimlenir (305, 308, 318). 7. ve 10. beyitlerde yine şenliğin önemli öğelerinden olan ve şenlik süresince istisnasız her gün yapılan ateş işleri ve fişek gösterileri betimlenmektedir (306-307). Bunlardan başka şenlikle ilgili olarak Nev’î’nin kasidesinde de rastlanan düğün saçılığı, şenlikte padişahın halka altın ve gümüş paralar saçması, kâfirlerin müslüman olması, şehzadenin sünnet edilmesi, verilen ziyafetler gibi konulara değinilmiştir.
YAZININ DİĞER BÖLÜMLERİ İÇİN TIKLAYINIZ;