Aşçı Şeflerin Savaşı: Profesyonel Mutfaklarda Erkek Ve Kadın Şefler Bölüm “05”
“Şengül İnce”
Mutfakta mücadeleyi bıraktıklarında ise kendilerini bu mutfağın dışında bulurlar. Bayan Laborie ve Kate’in mutfaktaki davranış ve tutumlarına odaklanırsak kadın şeflerin liderlik özellikleri hakkında da birşeyler söyleyebiliriz. Bayan Laborie, kendisine şef diye seslenen yardımcısına “Benim adım Ortans” diye cevap verir. Bundan sonra yardımcısı ona “şef” değil Ortans diye seslenir. Antartika’daki üsse gittiğinde ise “büyük kız kardeş” rolüyle ilgilenir tüm personelle. Kate ise her zaman profesyonel bir mutfağın şefi olarak var eder kendini. “Emredersin şef”, “Tamam şef” ifadeleri çalışanlarla arasındaki mesafeli ilişkiyi gösterir.
Bu bağlamda Kate’in bu maskülen alanın özellklerine uyduğunu ve maskülenleştiğini söylemek yanlış olmaz. Arnoldsson’un görüşme yaptığı şefler, bu tarz liderliğin otoriter liderlik olduğunu ve bu tarzda hiyerarşinin, disiplinin ve arkadaş canlısı olmayan bir tutumun benimsendiğini ifade eder 11 (2015, s. 32). Harris ve Giuffre’de kadınların bu maskülen alanda bir kaç liderlik özelliğini benimseyerek varolabildiklerini bulgular. Bunlardan biri bitchy (cadoloz) denilen ve maskülen yönetim tarzına adapte olarak varolanlardır.
Yönetsel olarak daha otoriteryan bir tarz benimseyen kadın şefler, erkeklerde doğal olarak varolan özellikleri benimseyerek mutfağı idare ederler. Diğer grupta bulunan kadın şefler ise mutfakta istediklerini yaptırmak için feminenliklerine sıkı sıkıya bağlıdırlar ve Harris ve Giuffre bu tarza girly (kızsal) adını verir. Anne ya da büyük kız kardeş rolünü benimseyen kadın şefler ise bu tarz ile mutfakta erkek şeflerden çok daha fazla sözlerinin dinlendiğini düşünmektedir. Kadınlar dolayısıyla bu rollerin herhangi birinin özelliklerine sahip olduklarını göstermek zorundayken erkekler böyle bir çaba içinde değildir ve Katila ve Erikson’ın belirttiği gibi erkekler, tarihsel olarak otoriter pozisyonları işgal ettikleri için maskülen liderlik tarzı onlar için sıradan bir hale gelmiştir (s.15, 131-132).
Bu bağlamda kadınların farklı roller benimseme çabaları, onların erkeklerin kontrolü altındaki mutfaklarda ayakta kalmak, güçlü olduklarını göstermek ve rekabet edebilmek için geliştirdikleri taktiklerden biri olarak değerlendirilebilir.
Erkek şeflerin bulunduğu filmlerde kadın şeflere hatta neredeyse çalışana rastlamak pek mümkün değilken kadın şeflerin bulunduğu filmlerde mutlaka erkek şefler mutfaktadır üstelik bu varoluşsal durum ya hayat kurtarır ya da hayata son verir. Kadın şeflerin başrolde olduğu filmlerde anlatının ilerleyişi ve sonu, erkek şeflerin bulunduğu filmlerden farklıdır.
Aşk Tarifi’nde mutfağa Kate’den sonra gelen Nick mutfağa yeni bir hava getirir. Opera dinleyerek ve söyleyerek mutfakta yemek pişirirken bir yandan da Kate’in günlerdir yemek yediremediği yeğenine yemek yedirmeyi başarır. Her ne kadar geleneksel toplumsal cinsiyet roller gereği bakım faaliyetleri ve yemek pişirmek kadının görevi olarak kabul edilse ve bu işleri kadının yapması beklense de filmde bu işleri başaran bir erkek olur, hem mutfaktaki hem evdeki sorunlar bir erkeğin yardımıyla çözülür ve mutlu sona onun yardımıyla ulaşılır filmde.
Dolayısıyla izleyiciye, kadınların erkekler olmadan başarılı olamayacağı mesajı da verilmektedir ki bu durum kadınları hem ikincilleştirmekte hem de önemsizleştirmektedir. Hem kadın şeflerin hem de erkek şeflerin bulunduğu filmlerde bir mutlu son vardır ancak bu mutlu sonlar kadınlar ve erkekler için farklıdır elbette. Hem Burnt hem de Şef filminde erkek şefler Michelin yıldızı ile taçlanırken kadın şeflerden Kate evli ve çocuklu bir hayatla ve Bayan Laborie, ihtiyaç duyduğu parayı erkeklerle dolu bir askeri üsde çalışarak kazanıp mutlu sona ulaşır. Tüm şeflerin ortak noktası, oldukça hırslı ve başarı odaklı olmasıdır. Yaptıkları işte kendi kuralları olan ve en iyisini bildiklerini düşünen şefler, başkalarıyla karşılaştırılmaktan da hiç hoşlanmazlar.
Örneğin Kate, restorana gelen bir erkek müşterinin pişirdiği etin pişme derecesini bir kaç kez beğenmemesi üzerine ete sapladığı bıçakla yanına gider ve eti onun önüne atarak, pişme derecesini ve süresinin mükemmeliği hakkında bilgi verir. Patronun “Tatlım, o müşteri. Her zaman haklıdır… en iyi şeflerden biri olmasan” sözüne karşılık “Sadece iyilerden biri mi, beni kızdırmak için söylüyor değil mi?” der. Hangi yemekle hangi şarabın içileceğini bilen ve yanlış seçim durumunda müşteriye müdahale eden Şef filminin şeflerinden Jacky’de benzer bir örnektir.
Bu örnekler aynı zamanda pek çok konuda sahip oldukları bilgiyi kullanarak hazırladıkları yemekler ve onu sunuş biçimleriyle bir sanatçı olan şeflerin oldukça yüksek bir egoya sahip olduğunun da kanıtıdır. Harris ve Giuffre, her ne kadar erkek şeflerin mükemelliyet ve kontrolle ilgili obsesyonun onların uzman olarak şef nosyonunu güçlendirmeye yardım ettiğini ifade etse de bu filmlerde kadın şefler de benzer bir obsesyona sahiptir (2015, s. 55). Her şef
kendi mutfağının sahibidir ve sık sık müdahalelere “burası
benim mutfağım” diyerek karşı çıkar.
Mutfakta işlerin nasıl yürüdüğünü bilen şefler, bir mutfağı mutfak yapanın o mutfağın şefi olduğunu ve onsuz mutfağın olmayacağını, başka bir şefin mutfağına karışılmaması gerektiğinin farkındadır. Bu nedenle Aşk Tarifi’nde Nick kendisine iş teklif eden patrona, “Burası onun mutfağı, o olmadan bir yığın sıcak metale dönüşür” der. Bütün şefler, mükemmeliyetçi bir yapıya sahiptir, her ayrıntıyla kendileri ilgilenir ve işleri halletmek için doğru adresle çalışırlar. Saatin dördünde balık pazarına gidip en iyi balıkları almak, sezonun ilk trüf mantarlarını kilometrelerce uzaklıktaki köyden trenle getirtmek ve şarapları tadıp hangi yemekle neyin servis edileceğini karar vermek onların işlerinin bir parçasıdır.
Sonuç Yerine
Profesyonel mutfakların maskülen alanlar olarak erkek şefler tarafından kontrol edildiği ve burada kadın çalışanların özellikle şef kademesinde istenmediği yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Medya metinleri ise gerçekliğimizi biçimlendiren ve algılarımızı etkileyen temsil biçimlerini bize sunarlar ve bu çalışmada adı geçen filmlerde temsil edilen karakterler üzerinden de anlaşılmıştır ki şeflik mesleği, profesyonel bir iş olarak erkeklerin yapabildiği bir iş olarak yeniden tanımlanmaktadır.
Kadınlar, domestik mutfaktan çıkıp burada para karşılığında yemek yapsalar da ne duygularını ne de kendi nesillerinin inceliklerini ve geleneklerini bu mutfağa taşıyamamaktadır. Bu filmlerdeki kadın şef temsilleri, kadınların profesyonel dünyada kendilerine verilmiş rollerden sıyrılmalarına izin verilmeyeceği (zaten kadınların da böyle bir şeyi tercih etmediği) ve rollerin profesyonel dünyada onlara ayak bağı olacağı imâ edilmektedir. Çünkü bu temsiller, profesyonel dünyanın ihtiyacı olarak kadınların duygularına değil erkeklerin aklına işaret etmektedir.
Kaynakça
Arnoldsson, J. (2015). “If you don’t quite mange the job, it will be tough for you.” A qualitative study on chef culture and abuse in restaurant kitchens. Stockholm University, Master Thesis in Sociology.
Bora, A. (2005). Kadınların sınıfı. İstanbul: İletişim. Druckman, C. (2010). Why are there No great women chefs? Gastronomica. 10 (1) Winter, 24-31.
Goody, J. (2013). Yemek, mutfak, sınıf. (M. Günay Güran, Çev.) İstanbul: Pinhan.
Harris, D. ve Giuffre, P. (2015). Taking the heat: Women chefs and gender inequality in the professional kitchen. USA: Rutgers University Press.
Hollows, J. (2010). The bachelor dinner: Masculinity, class and cooking in playboy, 1935-1961. Cultural Studies, 16 (2), 143-155.
İnce, Ş. (2014). Toplumsal ve Kültürel Dönüşümlerin Gündelik Hayata Yansımaları: 2000’lerde
Türkiye’nin Mutfağı. A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Kelly, C. R. (2015). Cooking without women: The rhetoric of the new culinary male. Communication and Critical/Cultural Studies. 12 (2), 200-204.
LaPointe, E. (1992). Relationships with waitresses: Gendered social distance in restaurant hierarchies. Qualiative Sociology. 15 (4), 377-393.
Platzer, R. (2011). Women not in the kitchen: A look at gender equality in the restaurant
industry. California Polytechnic State University, Degree Bachelor of Arts.
Ryan, M. ve Kellner, D. (1997). Politik Kamera: Çağdaş Hollywood Sinemasının İdeolojisi ve
Politikası. (E. Özsayar, Çev.). İstanbul: Ayrıntı.
Smelik, A. (2008). Feminist Sinema ve Film Teorisi. (D. Koç, Çev.). İstanbul: Agora.
Swinbank, V. (2002). The sexual politics of cooking: A feminist analysis of culinary hieararchy in western culture. Journal of Historical Sociology. 15 (4), 464-495.
Szabo, M. (2014). Men nurturing through food: Challenging gender dichotomies arounda domestic cooking. Journal of Gender Studies (23), 18-31.
Swenson, R. (2009). Domestic divo? Televised Treatments of Masculinity, Femininity and Food. Critical Studies in Media Communication. 26 (1), 36-53.
Willis, S. (1993). Gündelik Hayat Kılavuzu. (A. Emre ve A. Bora, Çev.). İstanbul: Ayrıntı.