Mantı Tarifi ;
Yöresel Mutfaklarımızdan Çorum ve çevresine ait Geleneksel Türk mutfağındaki kıymalı yemeklerimizdendir. Zaman zaman Osmanlı saray mutfağının da özel menüleri arasında yerini almıştır. Geleneksel olarak günümüzde basta Çorum ve çevresinde olmak üzere Kıymalı Yemekler ve Hamur işi Tarifleri kategorisinde bir çok bölgemizde de ilgili özel restoranlarda ve ahali de ise halen geleneksel adetleri yasatan aileler tarafından halen yapılmaktadır.
Mantı Tarifi - Çorum
Mantı Çorum'da sıkça tüketilen bir yemek olmanın yanında özellikle ramazan ayları gelmeden önce çok miktarda açılıp, bükülerek ve kızartılarak hazır edilir. Kendine has bir tat olan mantının taze olarak hazırlanıp servise sunulması 1 saat kadar sürebilir.
* (4 Kişilik )
Mantı Tarifi Kullanılan Malzemeler :
* 1 Kg Un
* 1 Kg Kıyma
* 1 Demet Maydanoz
* 1 Yemek Kaşığı Salça Veya Varsa Domates
* 150 Gr Margarin
* 2 Yemek Kaşığı Tuz
* 1 Tatlı Kaşığı Karabiber
* 1 Çay Kaşığı Kırmızı Biber
* 2 Su Bardağı Su
* 2 Su Bardağı Yoğurt
* 1 Adet Yumurta
* 4 Diş Sarmısak
* 1 Adet Kuru Soğan
Mantı Tarifi Hazırlanışı :
Mantı 2 Çeşittir.
1-Kuru Mantı
2-Sulu Mantı
Mantı Tarifi Kuru Mantı :
Un, tuz, yumurta, su ile beraber kulak memesi yumuşaklığında hamur yapılır.
Üzerine ıslak bez örtülerek yarım saat dinlendirilir. 2 yumak yapılır.
Yufkadan kalın olacak şekilde hamur açılır.
Kıymanın içine soğan rendelenir.
Tuz karabiber, maydanoz karıştırılır. Yufka bardak ağzıyla kesilir.
İçine kıyma konulup, 6 kulaklı olacak şekilde bükülür.
Yağlanmış tepsiye dizilip kızartılır.
Margarin, tuz, salça, kırmızı biber, karabiberle birlikte 2 su bardağı su ilave edilerek sos hazırlanır.
Tepsinin üzerine dökülüp 10 dakika pişirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek servis yapılır.
Sulu Mantı ise; Hamur aynı ölçülerde hazırlanır. Hamur kare şeklinde kesilir.
4 kulaklı olacak şekilde bükülüp kızartılır. İçine kıyma konulmaz.
Kaynamakta olan suya atılarak sulu olacak şekilde pişirilir.
15 su bardağı kadar su kaynatılır.
İçine 1 yemek kaşığı tuz atılır.
Tencereye margarin konulur.
Eridikten sonra kıyma ilave edilir.
Suyunu çekinceye kadar kavrulur. Soğan rendelenir.
Tuz, karabiber, kırmızı biber, salça ilave edilerek 5 dakika kavrulup pişen mantıların üzerine dökülür.
Sarımsaklı yoğurt hazırlanır.
Tabakların üzerine dökülür.
çorum mutfağı nedir? çorum mutfağının özellikleri nelerdir? çorum yemek kültürü ve çorum mutfağı yemekleri... "Göksel Durutuna"
Birçoğumuzun sadece leblebisiyle tanıdığı Çorum'un İskilip dolması, keşkek, Çorum mantısı, kuru mantı, yırtma, şekerleme, sıkma baklavası ile keşfedilmeyi bekleyen zengin bir mutfağı var.
Üç tarafı denizlerle çevrili “turizm cenneti” ülkemizde tatil denince akla deniz ve güneş geliyor. Son yıllarda kültür turlarıyla bu anlayış yıkılmaya çalışılsa da pek başarılı olduğu söylenemez. Katıldığım Likya, Pamfilya, Kuzey Ege ve Doğu Karadeniz turlarını düşününce ben de bu yoldan gittiğimi fark ettim. Ta ki, geçtiğimiz hafta Çorum Gastronomi Turu’na katılana kadar…
Tur kapsamında vaat edilen Çorum yemekleri olunca önce düşünmedim değil. Aklıma Çorum denince herkes gibi leblebiden başka bir yiyecek gelmedi. Ama ön yargımın kırılması da uzun sürmedi. Bu güzel daveti yapan Karibu yola yeni çıkan bir tur şirketi. Karibu, eski Afrika dillerinden biri olan Swahili dilinde “Hoş geldiniz” anlamına geliyor, aynı zamanda bir ren geyiği türü. Bu geyik türünün 2000 kilometreden fazla yol kat ederek “karada en fazla göç eden hayvan” olduğunu öğreniyoruz. “Gezmek yaşamaktır” diyen Karibu’nun bu ilk turuna hayırlı olsun dilekleri ve arkamızdan su dökülerek uğurlanıyoruz.
Bursa’dan gece başlayan yolculuğumuz sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Çorum’da alınan yöresel kahvaltıyla devam ediyor. Gezinin ilk durağı Hitit Uygarlığı’nın başkenti Hattuşa’yı ziyaret ediyoruz.
Şehir kuzey ve güney şehir olarak ikiye ayrılmış. Şehrin kuzeyi ‘aşağı şehir’, güneyi ‘yukarı şehir’ olarak adlandırılmış. ‘Yukarı şehir’de sarayın bulunduğu Büyük Kale’nin ve ‘güney şehir’de tapınakların izini sürdükten sonra Hititler’in tanrı ve tanrıçalarının kayalara kabartma olarak işlendiği Yazılıkaya Tapınağı’nı geziyoruz.
Hattuşa’daki turumuz şehirde yapılan kazılardan çıkan eserlerle Frigler, Roma ve Bizans dönemine ait eserlerin sergilendiği Boğazköy Müzesi’nde son buluyor. Ardından ilk kazıların parasını Atatürk’ün cebinden verdiği Alacahöyük’e doğru yola çıkıyoruz. Yapılan kazılardan çıkarılan eserler Alacahöyük Müzesi’nde sergilenirken, etrafı taşlarla örülü mezarlarda ölülerin ardından verilen yemeklerde kurban edilen hayvanların kafatası ve kaval kemikleri ile altın gibi değerli eşyaları yer alıyor.
Konaklayacağımız otele doğru yola çıkarken yol üzerindeki durağımız meşhur Çorum leblebisi satan bir kuruyemişçi oluyor. Bu kadar çok çeşitli leblebiyi ilk kez bir arada görmenin şaşkınlığıyla tek tek hepsinin tadına bakıyoruz. Tuzlu, çikolatalı, susamlı, baharatlı, şekerli, sade, soyalı, çıtır, biberli, beyaz…
Gece yolculuğu, Hattuşa ve Alacahöyük gezilerinin ardından yorgun düşsek de akşam yemeğinde bizi bekleyen sofrada ilk yöresel yemeklerle karşılaşıyoruz. Keşkek, Çorum mantısı, madımak, çökelekli dürüm, yırtma...
İkinci gün sabah kahvaltısının ardından 1914 yılında hastane olarak yapılan ardından okul binası olarak kullanılan Çorum Müzesi’ni ziyaret ediyoruz.
Müze arkeoloji ve etnografya olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Müzenin arkeoloji bölümündeki seramik eserler, altın süs eşyaları, takılar görülmeye değer. Müze içinde yapılan simülatorle Hattuşa şehrinde atla gezintiye çıkmak mümkün.
Müzenin ardından Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1942 yılında iki hafta kaldığı, resim anlayışını değiştiren ve ‘Karadut’ şiirini kaleme aldığı İskilip’e doğru yola çıkıyoruz. Eyüboğlu’nun, ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu’na yazdığı mektubunda İskilip’e hayranlığını “İskilip'e derhal vurulmamaya imkân yok” diye anlattığını öğreniyoruz. İskilip’te ilk durağımız İskilip Halk Kütüphanesi'nin giriş katında düzenlenen Bedri Rahmi Eyüboğlu Sürekli Sergi Salonu. Salonun duvarlarını Eyüboğlu'nun mektupları, şiirleri ve resimleri süslüyor.
İskilip sokaklarında bizi el yapımı ayakkabı ve ahşap oyuncaklar satan dükkanlar karşılıyor. Yıllara inat hala direniyorlar ama ustaların artık yetiştirecek çırak bulamadıklarını öğrendiğimizde gördüklerimizin ne kadar kıymetli olduğunu anlıyoruz. İlçenin kalesini ve kaya mezarlarını da gördükten sonra yolculuğumuz boyunca merak ettiğimiz İskilip dolması yemek üzere Seyirtepe’ye gidiyoruz.
Büyük davetlerde ve düğünlerde yapılan İskilip dolmasının bakır kazanlarda 12 saat boyunca odun ateşinde piştiğini duyunca şaşırmamak mümkün değil. İskilip dolması; şehriye çorbası, sirkeli cacık, ve un helvasıyla birlikte masanıza geliyor. Lenger denilen üstü kapalı bakır kaplarda gelen İskilip dolması iştahınızı kabartacak türden bir yemek.
İskilip'ten Çorum'a doğru giderken; Kızılırmak üzerinde sağımızda batan güneş, solumuzdaysa dolunay yolculuğumuza eşlik ediyor.
Bu arada akşam yemeği için başka bir sürprizin hazırlandığını öğreniyoruz. Katipler Konağı'ndayız...
Konağın bahçesinde bizi 17 yıldır yemekleri bizzat yapan Fevziye hanım karşılıyor. Restaurantın işletmeciliğini kızı yapsa da yemekler Fevziye hanımdan soruluyor. Özenle hazırlanmış mükemmel bir sofrada buluyoruz kendimizi. Birbirinden lezzetli meyve turşusu, Keşkek, kuru mantı, Mumbar dolması, su böreği, sıkma baklava, şekerleme ile Çorum mutfağının en güzel yemeklerini yiyoruz.
Ertesi gün şehir turunun ardından geçtiğimiz dönüş yolculuğunda sohbet konusu Çorum mutfağının zenginliğiydi. Geçtiğimiz yıl yapılan "Hititlerden günümüze Çorum mutfağı" yarışmasına 300'e yakın yemek sunulmuş. Çorum sizi de 'Gastronomi Turu'na bekliyor.