Tarhana Çorbası Tarifi

Tarhana Çorbası Tarifi

Tarhana Çorbası Tarifi; Tencerede yağ eritilir. Yemeklik doğranmış soğanlar hafifçe kavrulur. Salçası...

Tarhana Çorbası Tarifi
Tarhana Çorbası Tarifi Malzemeler:
 
*  1 kase, suda yumuşatılmış tarhana
*  Arzu edilirse az aşlık (çok ekşi olmasını istemezseniz)
*  2 adet kuru soğan
*  1 y.k salça
*  2 parça gerdan eti veya et
*  Et yoksa et suyu da olabilir
*  2 y.k yağ
*  Arzuya göre kırmızı pul biber
*  1 y.k toz nane, tuz
 
Türk Mutfağında Bağışıklık Sistemini Güçlendiren En Sağlıklı Çorbalardan Tarhana Çorbası Tarifi Yapılışı:
Tencerede yağ eritilir.
Yemeklik doğranmış soğanlar hafifçe kavrulur. Salçası ilave edilir.
Eti konulur. Yumuşatılmış tarhanalar elle yoğrulur ve suyu ile birlikte tencereye konulur.
Suyu az ise biraz daha su konulur, tuzu ve biberi atılır.
 
Arzu edilirse aşlık da burada ilave edilir.
Kaynamaya başladıktan sonra ocağın altı hafifçe kısılarak pişirilmeye bırakılır.
Arada sırada karıştırılarak dibinin tutmasına mani olunur.
 
Suyu azalırsa su ilave edilir.
Etler ve aşlık pişince nanesi konulur ve ocağın altı kapatılır.
Kış aylarının vazgeçilmez çorbalarındandır.
Afiyet olsun.
 
Türk Mutfağında Çorbanın yeri
Çorba, suyu fazla olan bir yemek çeşididir. Türkçe sözlükte Farsça “şorba” olduğu belirtilirken sebzeyle veya etle hazırlanan sıcak sulu içecek diye tanımlanmaktadır. Gerçekten dilimizde çorbayı yemek yerine içmek ifadesi kullanılır. Ayrıca çorba etmek (bir şeyi karıştırmak.), çorba gibi (pek sulu yemek), çorba içmeye çağırmak (yemek yemeğe çağırmak), çorba kaşığı (yemek yerken kullanılan tatlı kaşığından büyük kaşık), çorbada tuzu bulunmak (bir iş ya da görevde az da olsa emeği geçmiş olmak.), çorbaya dönmek (karmakarışık duruma gelmek, içinden çıkılmaz bir durum almak) gibi deyişler Türk mutfağında çorbaların maddi olmayan kültüre yansımaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka etkileşimde bir olayı, olguyu anlatmada kullanılan ironik bir mizahı da içeren maniler olmuştur. Çorbalarla ilgili yöresel bazı maniler şöyledir.
 
Çorba ile ilgili olarak Hafid Efendi, ed-durerü’l müntebahati’l-mensure fi islahi’l-galatati’l-meşhure adlı kitabında şu bilgilere rastlanmıştır. “Pirinç ve benzeri hububattan tabh olunan taam-ı marufun ismi. Fariside tuzlu manasına olan şur ve cins-i taam manasına olan ‘aba’ dan mürekkep şürebanın muhaffetti. Şurbadan galat olup Arabide ‘marak’ derler.” Burhan-ı Katı isimli bir başka kitapta ise “Şurbac” kelimesinde “şurbanın Arapçalaştırılmışıdır, kaynamış et suyuna denir, daha sonra da et suyundan yapılan taama denir”. Bu bilgiler ışığında çorba kelimesinin dilimize Farsçadan geçtiği bilinmektedir (Kut, 1989; Arlı, 1982).
 
Çorbanın Anadolu kültüründe ve Türklerde folklorik önemi çok büyüktür. Türklerin bütün hayatları boyunca yani çocukluktan ölünceye kadar vazgeçemedikleri bir gıdadır. Batı’da sadece iştah açıcı olarak tüketilen çorba, bizim kültürümüzde yemek olarak yer almaktadır. Sofranın temsilcisi ve yöneticisi olan bir yemek türü olarak ifade edilebilir. Bir zamanlar Orta Çağ’da Orta Asya’da yaşayan göçebeler arasında çok yaygın olan  ve tahıllardan yapılan sulu lapamsı yiyeceklerin Osmanlı döneminde ve günümüzde Türkiye’nin her yerinde iştahla tüketilen çeşitli çorbalara dönüştürüldüğü söylenebilir. Türkler, Anadolu’ya geçtikten sonra geleneksel
 
beslenme kültürlerinin bir parçası olan çorba içme alışkanlığını sürdürmüş ve zenginleştirmişlerdir. Osmanlı ve Türk mutfağı sofrasında başyemeklerden olan çorbanın geçmişi çok eskidir. Çorbaların geleneksel bir yiyecek olması dışında besleyici ve ekonomik oluşunun toplumun tüm kesimleri arasında yayılmasının bir nedeni olduğu açıktır. İmparatorluğun her yerinde halkın en alt kesimlerinden padişaha kadar herkesin akşam yemeğinde hatta sabah kahvaltılarında bile çorba içtiği kaynaklara geçmiştir (Yerasimos, 2006). Osmanlı mutfağında pişen çorbaların malzeme zenginliği ve çeşitliliği oldukça geniştir. Genel olarak Türk mutfağında hazırlanan çok çeşitli çorbaları ana malzemesine göre sıralamak mümkündür.
 
Tarhana Çorbasının Hikayesi...  Tarhananın Hikayesi
Devrin sultanı, Ramazan ayında, bir gün tebdil-i kıyafetle şehri dolaşmaya çıkar. Yanında baş veziri vardır. Sultan; Paşa, akşam ezanı kimin kapısının önünde okunursa o evde iftar edelim, der. İftar vakti yaklaşmıştır. Ara sokaklara girerler. Her evin kapısının önünde bir kişi beklemektedir. Bir misafir bulup evlerine iftar için çağıracaklardır. Başkalarına iftar ettirmenin zevkine tadacaklar ve sevabını alacaklar.
 
Sultan ve veziri kendilerini tanıtmadan, herkese selam vererek giderler. İftar topu atılıp akşam ezanı okunmaya başladığında, fakir ama gönlü zengin bir ailenin evinin önündedirler. Zaten ev sahibi de iftara birilerini çağırabilmek için kapıda beklemektedir. Sofra hazırlanmış. İftar sofrasında ekmek, tuz ve mis gibi tüten bir çorba vardır. Tuzla iftarlarını açarlar, ekmek ve çorba ile karınlarını doyururlar. Çorba, sultanın çok hoşuna gitmiştir. Ev sahibine;
 
-“Bu çorba çok hoşuma gitti. Ne çorbasıdır bu?” diye sorar.
Çok zeki ve ferasetli olan ev sahibi;
-“Darhane çorbasıdır, sultanım” diye cevap verir.
 
Darhane, Anadolu insanının dilinde “tarhana” olarak yerini alır. Bazı yerlerde ise daha da kısaltılarak “tarana” olarak kullanılır.

 



Türk Aşçı Haberleri Ve Güncel Mutfak Haberleri Not::
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Türk Aşçı Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.turkascihaberleri.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İlgili haber kopyalanarak başka bir site tarafından yayınlanmaya ihtiyaç duyulduğu takdirde kaynak gösterilerek ve web sitemize link verilerek kullanıması mümkündür.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler