Bolu Lezzet Lokantası Çengelköy
Burası İstanbul’da en sevdiğim semtlerden biri olan çengelköy’de. Köklü bir esnaf lokantası. Düzgün ve fiyatlar gayet makul olduğu için sadece yöre halkı değil, başka semtlerde yaşayanlara da hitap ediyor.
İstanbul’da hala iyi esnaf lokantaları var ama şu anda referans noktası, diyebileceğim bir mekan yok. Benim için referans noktası eskinin Hacı Salih’i. Dünya çapında bir lokanta olduğunu iddia ederim. Günümüzde eskinin bazı önemli isimleri hala varlıklarını sürdürüyorlar ama onları ziyaret etmek bir zamanlar çok alımlı olduğunu bildiğiniz bir güzelin ileri yaşta beli bükülmüş halini görmek gibi. Nostaljik değil dramatik. Hatta patetik!
“Yemekler olağanüstü mü? öyle demek abartmak olur. Ama tadına baktığım her şey lezzetli ve iyi. Hiçbirinde bir gün önceden kalmış ve tekrar ısıtılmış bir lezzet yok.”
Nedenler basit tabii. Eski ustaların olmaması. Damağı iyi müşterilerin genel müşteri kitlesi içinde yüzde olarak oranlarının çok azalması. Kolaya kaçma. Malzeme kalitesindeki eksponansiyel diyebileceğim düşüş. Fiyat baskısı ve maliyetleri en aza indirme kaygısı. Değişen zevkler.
Yani özellikle gençlerin ızgara etlere ve fast food tipi adı İngilizce mekanlara yönelmeleri ve sulu yemeklere yüz vermemeleri. Gerçek kuzu kapama ve hünkarbeğendi gibi Türk mutfağı klasiklerinin artık evlerde pişmemesi ve buna bağlı olarak iyi mutfakla ilgili referans noktalarının ortadan kalkmaya başlaması.
Eminim bu listeye sizin de eklemek istedikleriniz olacaktır. Acıklı bir konu çünkü sulu yemekler ve esnaf lokantası spesiyalleri Anadolu’nun kalbi gibi. “Yemekte milliyetçilik olmaz” diyorum hep ama “Kendi mutfağımızla gurur duymayalım” demedim. Tam tersi. Bazı yemeklerimizin kaybolmaya yüz tuttuğunu veya dejenere olduğunu görmek bana acı veriyor.
Teröristlerin Osmanlı’dan kalan eski bir anıtımıza zarar verdiğini düşünün. Kendinizi nasıl hissedersiniz? Yanıtınızdan kuşkum yok ama beni şaşırtan hem eski İstanbul hem yöresel mutfağımızın en güzide ve emek-yoğun yemekleri ortadan kaybolurken kimsenin gıkının çıkmaması.
Bolu Lokantası’nda tadına baktığım her şey lezzetli ve iyi. Hiçbirinde bir gün önceden kalmış ve tekrar ısıtılmış bir lezzet yok.
Gideceğimden haberleri vardı
Belki bu yüzden çengelköy’deki Bolu gibi dürüst ve servisi iyi bir esnaf lokantası bulunca çocuklar gibi seviniyorum. Yemekler olağanüstü mü? öyle demek abartmak olur. Olağanüstü esnaf mutfağı için olağandışı çaba gerekir. Doğal malzeme bulmak ve karafırında pişirmek gibi... Ama Bolu Lokantası’nda tadına baktığım her şey lezzetli ve iyi. Hiçbirinde bir gün önceden kalmış ve tekrar ısıtılmış bir lezzet yok. Dahası yemekler hafif ve mideye oturmuyor.
Epey yemeğin tadına baktım. Taşkebap. Nohut. Kuru fasulye. Patlıcan musakka. çoban kavurma. İzmir köfte. Sebzeli kebap. Karnıyarık. Taze fasulye. Hepsi geçerli not aldı. özellikle şu veya bu diyemem. Sadece ne yerseniz yiyin başparmağınızı ‘iyi olmuş’ anlamında yukarı kaldıracağınızı iddia edebilirim. Ne ısmarlayacağınız artık keyfinize ve mutfağın o gün ne pişirdiğine bağlı.
Biliyorsunuz lokantalara adımı vermeden gidiyorum. Rezervasyonu güvendiğim ‘ser verip sır vermez’ tip arkadaşlarım kendi adlarına yapıyor. Ama burasının geleceğimden haberi vardı. Acaba benim için özel mi pişirmişlerdi? Sizleri yanıltmamak için ne yapabilirdim?
Damağına güvendiğim ve karşı tarafta oturan, iyi yemek pişiren ve kolay kolay beğenmeyen bir arkadaşımdan rica ettim. Benim casusum olarak lokantaya gitti. Yediklerinin resmini çekti ve bana mesaj attı.
Nohut. Taze fasulye. Patlıcan musakka. Taşkebap. Hepsini çok lezzetli bulmuş. “Nohut ince kabuklu ama azıcık daha yumuşak olabilirdi” diyor.
Tek başına lokantada yiyen bir hanım. Kendisine gayet iyi davranıldığını ve servisin güleryüzlü olduğunu söyledi bana. Demek iyi mutfağın gerisinde de kalender ve düzgün insanlar var. Bu ikisi arasındaki ilişki tesadüf olamaz.