Gastronomi Dünyasını Şaşırtan Netice
Sermet SEVERÖZ
MACARİSTAN’IN başkenti Budapeşte, bugünkü halini 1873 yılında Buda, Pest ve Eski Buda isimli üç şehrin birleşmesiyle almış. Tuna nehrinin ortadan ikiye ayırdığı şehir, aynı coğrafyada yer alan benzerleri gibi anlatmakla bitmeyecek kadar tarihi ile kültürel zenginliklere sahip.
Bir o kadar da hareketli bir sosyal hayatı var şehrin. Yeme – içme ve eğlencenin yanı sıra ulusal ve uluslararası pek çok organizasyona da ev sahipliği yapıyor Budapeşte.
Bunlardan biri de adı geçen ay kaybettiğimiz gastronomi dünyasının efsane şefi Paul Bocuse’ün soyadıyla özdeşleşen Bocuse d’Or Yarışması.
Dünyada gastronomi sektörünün en büyük buluşması olarak nitelendirilen ve Lyon, Cenevre, Sao Paulo, Meksika, İstanbul ve Budapeşte kentlerinde düzenlenen Sirha Budapeşte Fuarı kapsamında gerçekleşiyor yarışma.
Muazzam bir katılım ve coşkuyla, oldukça da çekişmeli geçen yarışmanın Budapeşte ayağının finali adeta şok etkisi yarattı gastronomi dünyasında.
Zira onca şefi geride bırakarak birinciliği göğüsleyen şef Adam Pohner sadece 24 yaşındaydı. Aynı zamanda gastronomi dünyasında tartışmalara da yol açtı bu sonuç. Bir grubu küplere bindirirken, diğer grubu ise acayip motive etti.
Küpe binen grup haklı olarak yaşlılar. Motive olanlar ise elbette gençler.
Hangisi haklı hangisi haksız tartışılır ama bu ve benzeri organizasyonların sektöre ve düzenlendiği şehirlerin markalaşma süreçlerine sağladığı katkılar tartışılmaz.
İstanbul ayağı Kasım ayında gerçekleşecek etkinliğin ziyaretçi sayısının 13 bini bulması bekleniyormuş. Her ne kadar nüfusumuzun yüzde 42’si yer sofrasında yemek yiyor olsa da, tüm dünyada yükselen gastronomi trendlerinin hiç de gerisinde kalmadığımıza dair sağlam bir gösterge bu yoğun ilgi.
Budapeşte’ye Dair
GENELDE söylendiği üzere soğuk ve nobran değil halkı. Ya da bana öylesi denk gelmedi. Bilakis gayet cana yakınlar.
Avrupa Birliği üyesi olmalarına rağmen Euro’dan ziyade, kendi para birimleri olan Macar Forinti’ni çok daha yaygın kullanılıyorlar.
Oya gibi işlenmiş binalarla bezeli şehirde hayat son derece derli toplu ve düzgün. Trafik, gürültü ve karmaşa hiç mi hiç yok.
Szechenyi havuzları Avrupa’nın en büyük termal tesislerinden biri. 20 küsur havuza sahip. Bu özelliğiyle dev bir tatil köyünü andırıyor. Yaş kış 70 derece su sıcaklığına sahip havuzlar ve çevresindeki mekânlar günün her saati tıklım tıklım.
Şehir makul emlak fiyatlarıyla dünyanın cazibe merkezi olma yolunda. 60 bin Euro civarı ödeyerek gayet merkezi bir yerde iyi bir daireye sahip olabiliyorsunuz.
Şaraplar, paprikalar, keçe çantalar ve boyalı yumurtalar ülkenin en meşhur ürünleri ve hediyelik eşyaları.
Taksiler maalesef sorunlu. Turist olduğunuzu anlayınca, gideceğiniz yere en uzun yoldan götürüp daha fazla para alıyor müşteriden.
Dünyaca meşhur “gulaş” çorbasının layığıyla hazırlanmışını bulmak hiç de kolay değil, çoğu yerde önünüze gelen yavan bir bulamaç!
Palinka, Macaristan’ın neredeyse her türlü meyveden imal edilen milli içkisi. Evlerde bile üretiliyor. Alkol oranı oldukça yüksek içkiyi genelde yemeklerden sonra hazmettirici olarak çok az miktarda içiyor Macarlar.
Restoranlarda servis sinir bozacak kadar yavaş. Ana yemeğimizin gece yarısında geldiği bile oldu. Boscolo Hotel’in girişindeki New York Cafe, Strudel Restaurant, TAMA Gourmet, Gundel Restaurant ve Spiler Shangai şehrin iyi yemek yenebilecek mekânları arasında.