Buğday pişirilir. Fasulye, nohut ve börülce pişirilir.
Buğdayın içine şeker eklenir ve kaynatılır.
Piştikten sonra diğer malzemeler eklenip karıştırılır.
Aşure'nin Tarihçesi
Aşure haftasının gelmesi ve aşure tariflerinin araştırıldığı bu günlerde, biraz aşurenin tarihçesine değinelim istedim. Sizin için çeşitli kaynaklardan aşurenin tarihi ile ilgili bilgiler derledim.
Aşurenin tarihine baktığımızda çıkış noktasının, Nuh'un bindiği geminin büyük tufan bitip sular çekilince bugünkü Cudi Dağı'na oturduğu, kurtulanların ise gemide kalan erzakla ''selamet çorbası'' pişirmesine dayandığını görüyoruz.
Her sene Muharrem ayının 10. gününde kutlamalarına başlayan ve bereket inancıyla da büyük bir bağlantısı olan aşure, sadece ülkemizde değil; değişik şekillerde de olsa farklı birçok toplumda kendine yer bulmuştur. Hatta birçok kültürde paylaşım ortamının oluşmasına da vesile olmuştur.
Farklı Kaynaklardan Aşurenin Tarihine İlişkin Bilgiler
Priscilla Mary Işın’ın Osmanlı Mutfak Sözlüğü kitabında aşure şu sözlerle anlatılmıştır:
Aşure, haşlanmış buğday tanelerinden yapılan bir tatlıdır. Aşurenin kökeni tarıma başlanan ilk döneme kadar iner. Kutsal sayılan bu yiyeceğin berekete dair inançlarla yakın bir bağlantısı vardır.
Aşure, buğday kültürü ile birlikte Mezopotamya'dan yayılmıştır. Bu yüzden Çin'den İngiltere'ye kadar dünyanın birçok ülkesinde aşure benzeri, bayram veya yeni yıl yemeklerine rastlanır.
Yılın ilk ayı olan Muharrem'in onuncu günü olan âşûrâ, İslam öncesi kutsal sayılarak, o gün yenilen buğday yemeğine adını vermişti. İslam'ın ortaya çıkmasıyla birlikte aşure yeni anlamlar kazandı. Şiiler o gün Kerbela'da öldürülen Hüseyin için yas yemeği olarak, Sünniler de Adem'in tövbesinin kabul edilmesi, İbrahim'in ateşten kurtulması, Yakup'un oğlu Yusuf'la buluşması ve Nuh'un gemisinin Cudi dağına oturması gibi çeşitli olaylara dayandırarak aşure yapma geleneğini sürdürdüler.
Türkiye'de Aşure, buğdaydan başka çeşitli tahıl, bakliyat ve kuruyemişlerle yapılır. Genellikle tatlı olarak yapılsa da bazı yörelerde etli veya tuzlu türlerine de rastlanır. Aşure dağıtmak ise toplumun her kesiminde önemli bir gelenektir.
Şemsettin Sami’nin Kâmûs-ı Türkî isimli kitabında ise;
''Aşûrâ yahut aşûrâ
1- Muharrem ayının onuncu günü ki kable’l İslâm dahi resmi bir gündü. (İslam öncesi dahi bilinen, kutlanan bir gündü.)
2- Yevm-i mezkûrde pişirilip dağıtılması mu’tâd olan maruf bir tatlı ki, (bahsedilen günde –Muharrem ayının onuncu günü- pişirilip dağıtılması adetten olan bir tatlıdır ki), dövülmüş buğdayla meyve ve huhubâtın ekserisinden birer miktar karıştırmakla yapılır.'' şeklinde Aşure kendine yer bulmuştur.
Her evde farklı malzemeler ve farklı yöntemlerle yapılan aşurenin insanları bir araya getiren bir özelliği olduğunu söylersek yanlış olmayacaktır. Eldeki malzemelerle yapılan, bereket getirdiğine inanılan ve kase kase paylaşılan aşure; farklı coğrafyalarda farklı kültürlerde günümüze kadar ulaşabilmiş bir lezzettir."
''Aşure, Hicri takvime göre Muharrem ayının onuncu günü yapılan tatlıdır. İslami inanca göre Muharrem ayının onuncu günü, Nuh peygamber Büyük Tufan'dan sonra karaya ayak bastığında, elinde kalan son malzemelerle bu tatlıyı yapmıştır. Temel olarak su, buğday, nohut, toz şeker, fasulye, pirinç kullanılarak yapılır. Süsleme amacı ile ceviz, çam fıstığı, badem, nar, susam ve tarçın gibi kuruyemiş, meyve ve baharatlar kullanılır.
Aşure, Arapça ''aşu:re'' kelimesinden gelmektedir. Ermeni ve Rum kültüründe de vardır. Ermeniler, 6 Ocak'ta ''anuş-abur'' yaparken; Rumlar, buğday, kuru üzüm ve bal ile yaptıkları ''koliva''yı kilise kapısında dağıtıp ortasına bir mum diktikleri bir tabakla mezarın başına yerleştirmektedirler.
Alevi kültüründe, Kerbela Savaşı'nda Hüseyin'in öldürüldüğü günde aşure pişirilmesi ile aşurenin hiçbir hayvansal ürün içermemesi arasında bağlantı kurulur ve şiddetin genel olarak protesto edildiği ifade edilir. Aşure tarifi hiçbir hayvansal ürün içermemesi itibariyle vegandır. Aleviler, her sene aşurelerini pişirip konu komşu ile paylaştıkları Muharrem ayında 12 gün boyunca etin tüketilmediği bir oruç tutarak öldürmenin her türlüsünün (besin için kesilen hayvan dahil) şiddet olduğunu idrak ederler.''
Peki ''aşure'' ne anlama gelir?
''Aşure, (Aşura) Arapça'da 10 manasına gelen ''aşara'' kelimesinden türemiştir. Sözcüğün Sâmî diller arasında ortak bir sözcük olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, sözcük (ve gün) Musevilik inancında Büyük Kefaret Günü için kullanılmıştır.
Bunun dışında Aşure Günü'nde gerçekleştiğine inanılan dini açıdan önemli bazı rivayetler bulunmaktadır. Bunlar;
- Adem'in işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,
- İdris'in diri olarak göğe yükseltilmesi,
- Nuh'un gemisinin tufandan kurtulması,
- İbrahim'in ateşte yanmaması,
- Yakup'un oğlu Yusuf'a kavuşması,
- Eyyub'un hastalıklarının iyileşmesi,
- Musa'nın Kızıldeniz'den geçip İsrailoğulları'nı firavundan kurtarması,
- Yunus'un balığın karnından çıkması,
- İsa'nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesidir.
Bu olaylar saygın hadis kitaplarının hemen hepsinde geçmektedir. Musevilerin de bu günü oruçla geçirdikleri, İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın bu günde oruç tutmayı tavsiye ettiği, Yahudilere benzememek açısından orucun Aşure günü ile bir gün öncesi veya bir gün sonrası ilâve edilerek tutulması gerektiğine inanılır.''