Osmanlı Saray Mutfağından Dipnotlar_07
Osmanlı Saray Mutfağında Rütbelerine ve sosyal- idari statülerine göre herkesin belirli bir masada oturduğu 20 çeşit yemek yenildiğini ve padişahın yemek kaplarının özel olarak Hindistan’dan getirildiği ve ondan başka hiç kimsenin bu kapları kullanmadığı verdiği bilgiler arasındadır.
Osmanlı Saray Mutfağında Başta Padişah olmak üzere kullanılan bütün porselen tabaklar; özel bir topraktan yapılan hamurun gizli bir teknikle işlenmesi sonucu yemeklere konulması, muhtemel zehirlerden etkilenerek parçalandığında bir çeşit emniyet sübabı olarak kabul görüyordu. Aslında III. Sultan Murat’tan beri gözle görülür bir şekilde güvenlik tedbirleri artırılmıştı. Yemek kapları ve tepsiler temiz örtüler örtülür, Kilercibaşı, Aşçıbaşı gibi mutfak hiyerarşisinde üst kademede görev yapanlar tarafından dört-bir tarafı mühürlenerek padişahın dairesine bu şekilde getirilirdi.
Osmanlı Saray Mutfağında Yemek sofrasının altına serilen ve oturanların dizlerini örtecek büyüklükteki ağır sırma işlemeli sofra yaygısının dışında, yemek yiyenlerin ellerini silmeleri için bazen sofra örtüsüyle aynı kumaşta, bazen tülbent gibi hafif ve yumuşak kumaştan yapılmış peçete işlevli, çoğunlukla değerli örtüler bulunurdu. Yemek sonrası yine ellerinde su ve havlularla (peşkir) bekleyen hizmetkârlar vasıtasıyla eller yıkanır, temizlenirdi.
Osmanlı Saray Mutfağında Genelde şölen niteliğindeki yemeklerde; tavuk, ekşili tavuk, güvercin, piliç, ekşili piliç, börek, bohça (poğaça), tatamaç (mantı benzeri bir yemek), ıspanak böreği, çorba, katı çorbası, kefal çorbası, baklava, çeşitli dolmalar, kebaplar ekşi aşı, muhallebi, pilav, tavuklu pilav, kıymalı- sade ve ballı börekler bulgur pilavı, zerde, yahni, paça, kabak reçeli (kabak tatlısı olabilir) aşure, turşu çörek, gözleme, girde (açılmış yufka) nukul (bir çeşit tatlı), tarhana çorbası, simit, erişte ördek, kuzu kebabı, tavuklu börek, aşure, çeşitli soğuk şerbet ve hoşaflar sofrada yer almaktadır.
Osmanlı Saray Mutfağında Yemek çeşitlerinden söz ederken asla gözardı edemeyeceğimiz bir durum söz konusudur. Bu da deniz mahsullerinin sofradaki yeri, Bilgilere baktığımızda deniz mahsullerinden havyarın, ıstakozun sofralarda yer aldığını, hatta ramazanda iftar sofralarında bulunduğunu* yalnızca üst tabakanın değil halkın da yediği belli başlı yiyeceklerden olduğunu görebiliyoruz.
Mutfak Tarihimizde Saray Mutfağından Dipnotlar 'da Dünyaca ünlü İtalyan yazar Edmonde de Amicis’in yazdığı İstanbul adlı kitapta İstanbul’daki yaşantısı, şahit olduğu olaylar anlatılmıştır. Küçük de olsa aşağıda vereceğimiz küçük bir mahallede ki konuşmayı içeren bir alıntı, orta sınıfın deniz mahsullerini yemesi açısından iyi bir örnektir; Feride hanıma bak ezilmiş ıstakoz yiye yiye ne kadar şişmanlamış... “Bir Zamanlar İstanbul” adlı eserde ramazanda iftar sofrasında “havyar” yenildiğinden Ali Şeydi Bey’in yazdığı “Teşrifat ve Teşkilatımız” adlı eserde yine Harem Dairesinde havyar, balık yumurtası bulunan sofraların olduğundan söz edilmektedir.
Osmanlı Saray Mutfağında Bu kadar çok çeşitli yemeğe özellikle de deniz mahsullerine orta halli ailelerin ve saray eşrafının sofralarında yer verilmesine dikkat çeker, İstanbul’da misafir olarak kalan Fransız imparatoru Napolyon hazretlerine sunulan yemeklerin sebze ve meyve ağırlıklı oluşu, deniz mahsulü olarak yalnızca sardalya ve İstakozun bulunuşu gözardı edilemeyecek kadar ilginçtir.
1270 senesinin Recep ayının 27. günü gelen ve “Neşetabad Sahil Saray-ı Hümayunu”nda “21” gün kalan veliaht Napolyon’ için kaldığı sürece hazırlanan yemeklere gerekli olan malzemeler; sebze olarak; havuç, pırasa, bakla, enginar, karalahana, bamya, maydonoz, ıspanak, ebegümeci, salata, hindibağ, kereviz, semizotu, taze asma yaprağı, soğan, dereotu-nane, patates, meyve olarak limon, portakal, turunç, kestane, elma, üzüm, armut, incir, fındık, üvez, yemek malzemesi olarak; pirinç, şeker, zeytinyağı, sadeyağ, nohut, tuz, nişasta, badem, fıstıkçamı (çam fıstığı olsa gerek), kuş üzümü, şehriye, güllaç, hurma, kaymaklı yoğurt, ıstakoz, sardalya, yumurta, tavuk, piliç, güvercin, kaz, sülün, bıldırcın çeşitli kalitede unlar, kalita (galeta), peksimet, toz dondurma (?), baharat olarak ; karanfil, tarçın, fülfül (karabiber), şarap olarak; Fransız Cordone ve sabun, mum, peştamal, havlu’dur.Bunların yanı sıra kullanılacak olan çatal kaşık yeniden cilalanmış, hazine dairesinden misafirin statüsüne uygun ve iade edilmek üzere tabaklar getirtilmiş, gerek mutfakta gerekse sarayın her türlü hizmetinde kullanılmak üzere gerekli hizmetkarlar ayarlanmış, bütün malzemelerin taşınabilmesi için kayıklar ve hamallar kullanılmış ve bütün bunlar için sarfedilen harcama rakamları tek tek kaydedilmiştir.
Koord. Has Aşçıbaşı | Ahmet Özdemir | Osmanlı ve Türk Mutfağı Dünya Gönül Elçisi
Karşılıksız Hizmetinize Sunulan Tarihi Kaynak Kitaplarımızdan Faydalanınız
DİĞER BÖLÜMLERE DE BAKMAK İSTERSENİZ TIKLAYINIZ;