Kazan Dibi Tarifi
Kazan Dibi Tarifi'nin Malzemeleri :
* 1 litre süt
* 4 çorba kaşığı pirinç unu + 3 çorba kaşığı patates nişastası (silme)
* 1,5 su bardağı toz şeker
* yarım paket vanilya
* 3 4 çorba kaşığı pudra şeker
Kazan Dibi Tarifi'nin Yapılışı:
Süt şekerle kaynatılır.
Bir bardak su ile pirinç unu ve nişasta ezilip şekerli süte ilave edilir.
Karıştırarak koyu bir muhallebi pişirilir. Vanilya konur.
Karıştırılarak soğutulur. 25 30 cm2 bir tepsi bolca pudra şeker ile kaplanır.
Ateşe tutularak yakılır. Sonra tekrar şeker elenir.
Muhallebi boşaltılıp yayılır.
Sıcak fırında altı kızartılır.
Tepsi fırından çıkar çıkmaz soğuk suya batırılır. (kazan dibinin tepsiden kolay çıkması için).
Soğuyunca dilimlenip pasta küreği ile alınır.
Yanık taraf üste gelmek üzere tabaklara konur.
Bu çok lezzetli aynı zamanda içerisinde ki tavuk etiyle çok enteresan bir tatlı olduğunu düşündüğümüz Tavuk Göğsü Kazandibi'nin de tarihine göz atmak isterseniz; "Kazandibi'nin tarihi" Tavuk Göğsünün tarihi"
Not;
Türk Aşçı Haberleri Olaraz İnternet üzerinde yapmış olduğumuz bir araştırmada sizlere layık bulduğumuz “Kazan Dibi Tarifi” ile ilgili alternatif bir videonun sunumundan da faydalanabilirsiniz.
Romalılardan Bizans'a oradan da Türklere geçmiş olan sütlü bir tatlıdır. Romalılar zamanında bu tatlının nasıl yapıldığını rahmetli Tuğrul Şavkay, Şefin Sofrası'nda Romalı kitap yazarı Apicus'un tarifinden aktarmıştır.
Romalılar şu şekilde yapmaktaymış bu nefis tatlıyı; ''Genç bir horoz kesilir, haşlanır. Göğüs eti sıcakken tiftilir. Bu arada bir tencerede su kaynatılır. Tiftilmiş tavuk göğüs eti bu sütün içine atılır ve bir tahta tokmakla dövüle dövüle pişirilir. Tavuk eti iyice süte karıştığında, koyultmak için yeterli miktarda dövülmüş badem eklenir ve yine karıştırılarak sütle karışıma yedirilir. Son aşamada ise tatlandırmak için, içerisine biraz bal koyulur.''
Günümüzde de yapım şekli aynıdır. Sadece koyultmak için badem yerine nişasta, bal yerine şeker kullanılır, servise sunulurken üzerine tarçın serpilir.
Başka bir anlatıma göre; Tavukgöğsü, ilk olarak Romalılar tarafından yapılmıştır. Daha sonrasında Bizans'a ve Türklere geçmiştir. Orta Çağ sonunda Avrupa'da tavukgöğsü yapımı azalarak bitmiştir. Türkler bu tatlıyı benimsemiş ve buna ek olarak kazandibini de icat etmişlerdir. Önceleri konak ve saraylarda yapılan bu tatlı, daha sonrasında halka da yayılmış ve benimsenmiştir.
Mahmud Nedim, 1900 yılında kaleme aldığı Türk mutfağının temel eserlerinden biri olan ''Aşçıbaşı'' adlı eserinde tavuk göğsünü şöyle anlatmıştır: ''Sütlü muhallebinin şekeri atılıp bulamacı döküldükten sonra 5-10 saat suda kalmış ve suyu defalarca tazelenmiş pişmiş tuzsuz tavuğun göğsü tiftik tiftik elyafı boyunca didiklenip bir daha sudan geçirildikten sonra tencereye serpilerek karıştırılır.
Tamamıyla muhallebi gibi piştikten sonra tencereyi aşağıya indirip temizce bir ağaç tokmak ile tencere içine konulan tavukgöğsü muhallebi ile imtizâc edip kayboluncaya kadar keşkek, herise döver gibi dövülür. Sonra tabaklara boşaltılıp üzerine tarçın kalıpları basılır, çiçek ve gül suyu serpilir.'' diye bahsetmiştir.
Padişahlar da tavuk göğsü severdi... Muhallebiyi Fatih Sultan Mehmet de çok severmiş. Onun için özellikle tavuk göğsü olanı yapılırmış ve o yıllarda muhallebi özel, süslü kaşıklar ile yenilirmiş.
Bayram Tatlılarından
İlk bayramlaşma sonrası padişah hazretleri has oda önünde kurulan tahtına geçer ve oturup eğlenceleri izlerdi. Bu esnada bayramlaşma için gelenleri kabul ederken tüm saray ahalisi de kendi arasında bayramlaşır, küçükler büyüklerin ellerinden öperdi. Bayram helvası, Bayram şekerlemeleri, Bayram lokumları, Bayram baklavası ve Bayram şerbetleri bu bayramlaşmaların en tatlı yanı olurdu. Bayramın 3. günü ikindi ezanında top atılır ve bu atışla bayram sona erer, gelecek yıla hep beraber erişmek için dua edilerek bayram uğurlanırdı.
Baklava, Osmanlı saray mutfağında özellikle ramazan ayının ve bayramının en makbul tatlısıydı. Ramazan ayının 15.gecesi Hırka-i Şerif ziyareti sırasında da yeniçerilere baklava ikram edilirdi. II. Beyazıt döneminde cevizli, 17. yy.'da bademli, 18. yy.'da fındıklı, börülceli, taze peynirli, kaymaklı, çeşit çeşit muhallebili, 19. yy.'da kavunlu gibi pek çok çeşidi bulunurdu. Türkler kazandibi yapımında eski istanbul mutfağı ve osmanlı saray mutfağı kayıtlarına göre
damla sakızı kullanmıştır.