Çölyak Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Ekmek, makarna, bisküvi ve diğer unlu mamüller. En sevdiğiniz yiyeceklerden uzak durmak zorunda kalmanıza neden olabilecek bu hastalığın adı çölyak. Yaşam boyu devam eden tek gıda alerjisi" olan çölyak, genellikle kalıtsal olarak ortaya çıkıyor; tedavi edilmediği ve özenli davranılmadığı takdirde de hayatı çekilmez hale getirebiliyor.
Çölyak hastalığı bağırsaklarda besin maddelerinin sindiriminin ve emiliminin bozulmasına yol açan bir hastalıktır. Çölyak hastalığı olan insanlar; buğday, arpa, çavdar ve bir dereceye kadar da yulafta da bulunan bir protein olan 'gluten' e karşı hassasiyet gösterirler.
Bu kişiler gluten içeren gıdalarla beslendiklerinde ince bağırsaklarında oluşan immunolojik reaksiyonlar sonucu hücrelerde iltihap ve hasar oluşturur. Oluşan bu hasar sonrasında besin maddelerinin sindirimi ve emilimi bozulacağından, ishal ve zamanla vücutta bazı maddelerin eksikliği ortaya çıkar.
Çölyak hastalığı genetik bir hastalıktır ve hastaların yüzde10 kadarında ailede çölyak hastalığı olan başka bireyler vardır. Çift yumurta ikizlerinde yüzde30 oranında görülürken, tek yumurta ikizlerinde görülme oranı yüzde70'tir.
Stres De Çölyaka Zemin Hazırlıyor
Bazı viral enfeksiyonlar ve stres durumları hastalığın ortaya çıkmasına sebep olabilir. Her yaşta ortaya çıkarsa da 8-12 aylık çocuklarda ve 30-40 yaş aralığında daha sıktır. İleri yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. "Latent" veya "sessiz çölyak" hastalığı ise, bu hastalığa ait tipik bulguların olmadığı fakat kalıtsal yatkınlığı olan hastalar için kullanılan bir terimdir.
Bu Hastalarda Zamanla Çölyak Hastalığı Yerleşir.
Çölyak hastalığının gerçek sıklığı bilinmemektedir. Kan bankasındaki kanlar üzerinde yapılan serolojik çalışmalar her 300 kişiden birinde bu hastalığın bulunabileceğini düşündürmektedir.
Belirtileri Neler?
Emilim ve sindirim bozukluğunun derecesine bağlı olarak Çölyak hastalığı çocuklarda ve erişkinlerde farklı belirtilerle kendini gösterir. Çocuklarda gelişme ve büyüme geriliği çölyak hastalığının erken bulgusu olabilir. Karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, huysuzluk, uyuklama, davranış bozuklukları ve okulda başarısızlık görülebilecek diğer belirtilerdir. Bulguların ortaya çıkması ve şiddetlenmesi yıllar sürebilir. Çölyak hastalığı erişkinlerde genellikle 30-40 yaş civarında ortaya çıkarsa da daha ileri yaşlarda da görülebilir. Hastalıklı kişilerde belirtiler iki şekilde kendini gösterir:
Emilim Bozukluğuna Bağlı Olanlar
Besin, mineral ve vitamin eksikliğine bağlı olanlardır.
Hastalarda temel besin kaynakları olan; protein, karbonhidrat ve yağ emilimi bozulmuştur ve en ciddi emilimi bozulan ise yağlardır. Yağ emiliminin bozulması sonucu hastalarda ishal ve şişkinlik şikayetleri ortaya çıkabilir. Karbon hidrat emilim bozukluğu sonucu ise hastalarda laktoz intoleransı ortaya çıkar, bu durum sütlü yiyecekler sonrası hastalarda karın ağrısı ve şişkinlik gibi şikayetlere neden olabilir.
Hastalarda beslenme bozukluğu, vitamin ve mineral yetersizliğine bağlı olarak;
Zayıflama Ve Ödem
Kansızlık (demir ve B12 vitamin eksikliği)
Kemik erimesi (osteoporoz)
Kolay çürüme (K vitamin eksikliği)
Sinir hasarı =periferik nöropati (B12 ve B1 vitamin eksikliği)
Kısırlık (adet bozukluğu, düşükler)
Kas güçsüzlüğü (potasyum, magnezyum yetersizliği)
Saç dökülmesi
İştahsızlıktır.
Nasıl Teşhis Edilir?
Çölyak hastalığından şüphelenildiğinde, ayrıntılı bir muayeneden sonra bazı kan ve dışkı testleri istenir. Kalsiyum, magnezyum, potasyum, protein, kolesterol, B12 vitamini, A vitamini, folik asit ve demir gibi bu hastalıkta vücutta eksilebilecek bazı maddelerin kandaki seviyelerinin ölçülmesi, tam kan sayımının yapılması ve iltihap belirteçlerinin kontrol edilmesi yanında; çölyak hastalığının teşhisinde kullanılan bazı testlerin de yapılması gerekir.
Çölyak hastalığının tanısında mutlaka yapılması gereken bir diğer inceleme, ince bağırsak mukoza biyopsisidir. Özellikle belirgin kilo kaybı, karın ağrısı, kansızlık, gece terlemeleri ve kanama gibi bulguları olan hastalarda bu incelemelerin yapılması ve gerektiğinde bilgisayarlı batın tomografisi gibi başka görüntüleme yöntemlerine başvurulması gerekebilir.
Tedavisi Nasıl?
Erken dönemde teşhis edilmediğinde çölyak hastalığı ciddi problemlere yol açabilir. Yukarıda tarif edilen bulgulara benzer şikayetleri veya ailesinde çölyak hastalığı öyküsü olanların bir iç hastalıkları uzmanı veya gastroenteroloji uzmanına başvurmaları gerekir.
Çölyak hastalığı olanların yüzde10 kadarında; anne, baba, kardeş veya çocuklarında da aynı hastalık görülebilir. Gebelik döneminde kansızlığı belirgin ölçüde şiddetlenen kadınların çölyak hastalığı yönünden araştırılması gerekir. Çölyak hastalığında tedavinin temelini sıkı bir glutensiz diyet uygulanması oluşturur.
Bu amaçla gluten içeren tahıl ürünleri (buğday, arpa ve çavdar) kullanılarak yapılan gıda maddelerinin kesinlikle yenmemesi gerekir. Pirinç, mısır, patates ve soya unundan yapılmış ürünler yenilebilir. Meyve, sebze, yumurta ve et ürünlerinin yenmesinde sakınca yoktur.
Gluten içermeyen bir diyetin uygulanması normal beslenmeye göre daha pahalı, güç ve sıkıcı olabilir. Bu nedenle kesin tanı konulmadan bu tür bir diyetin uygulanması tavsiye edilmez. Bu hastalarda laktoz eksikliği (laktoz intoleransı) de olabildiğinden başlangıçta süt ve sütlü gıdaların alınmaması önerilir.
Glutensiz diyete başlanmasından günler sonra şikayetlerde azalma görülmeye başlar. Şikayetlerin tamamıyla ortadan kalkmasına rağmen bağırsak mukozasının tamam olarak iyileşmesi bazen 2 yıl kadar sürebilirse de bağırsak mukozasındaki iyileşme genellikle 3-6 ay içinde gerçekleşir. Sıkı bir glutensiz diyet uygulayan hastalarda hastalık genelde iyi bir gidiş gösterir.
Tedavi edilmeyen vakalarda uzun dönemde (20-30 yıl) ortaya çıkabilecek ciddi bir hastalıklar arasında; ince bağırsak lenfoması, ince bağırsak ülserleri ve kollajenöz çölyak hastalığı sayılabilir. Sıkı diyet ile kansere dönüşüm engellenebilir.
Çölyak, Boğaziçi Üniversitesi’nde Ders Oldu
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Sibel Akmehmet Şekerler, toplumda ve üniversite içerisinde Çölyak hastalığına dair farkındalık oluşturmak amacıyla bir ders açtı.
Çölyakla Yaşam Derneği ile yapılan çalışmalarla birlikte bir gönüllülük projesi biçiminde gerçekleşen ders, bu hastalık hakkında daha önce hiç bilgisi olmayan pek çok öğrencinin Çölyak ile ilgili farkındalığını artırmayı amaçlıyor. Boğaziçililer, TBMM’de Çölyak hastalarıyla ilgili kurulan araştırma komisyonunun çalışmalarına da katkı sağlıyor.
2017-2018 akademik yılının güz döneminde Yrd. Doç. Dr. Sibel Akmehmet Şekerler tarafından toplumda ve üniversite içinde Çölyak hastalığına dair bilinç geliştirilmesini amaçlayarak açılan ders bir gönüllülük projesine dönüştü. Ders kapsamında yürütülen çalışmalar sonucu Boğaziçi Üniversitesi yemekhanesine glütensiz ekmek getirilmesi sağlandı. Dersi alan öğrenciler, Çölyakla Yaşam Derneği aracılığıyla TBMM’de kurulan Çölyak hastalarıyla ilgili araştırma komisyonuna da destek sundu.
Hastalık Toplumda Bilinmiyor
Şekerler, Çölyak hastalığına dair tanıların hastalığın toplumda pek bilinmemesi sebebiyle 5 ila 11 yıla dek geç alınabildiğini belirterek şunları söyledi; “Çölyakla Yaşam Derneği’nde başlattığım araştırma çerçevesinde katılımcı araştırmacı olarak veri toplayıp gönüllülük de yapıyordum. Dernek yetkilileri, başta Oya Özden ve Nafiz Kenan Gönen olmak üzere bu işe gönül vermiş ve yıllardır içtenlikle çölyaklı bireyler için emek vermiş kişiler.
Araştırma süresince üniversite öğrencilerinin o ortamda çok güzel işler yapabileceği fikrine vardım. Dönem başında 3’üncü sınıf öğrencilerine bir e-posta attım. Bu klasik bir ders olmayacaktı. Hep beraber konuşarak süreci şekillendirecektik. Bir sözleşme gibiydi aramızda. Mesajı attıktan sonra ‘’Herhalde bu konuyla ancak birkaç kişi ilgilenir’’ diye düşündüm.
Ancak umduğumdan da fazla öğrenci ilgilendi. Dersin ötesinde hayata katıldık. Hiçbir şeye tek başımıza karar vermedik. Her hafta dersin teorik kısmında üç ayrı grup halinde buluşup bilgilenme ve planlama süreci gerçekleştirdik. Konuyu tanıtmak adına kendi Çölyak deneyimlerimi de anlattım.
Gördüm ki gerek yüz yüze gerek çevrimiçi soruları çok isabetli.
Ortak çalışmalara ek olarak herkes hem kendisi konuyla ilgili okuyup bilgileniyor, hem de kendi projesini geliştiriyordu. Bazı günler dernekte, Pediatri Kongresi’nde ya da Gıda Şenliği’nde çölyaklılara destek oldular. Yurtdışında çölyaklılar için yapılan destekler hakkındaki detaylı çevirileri doküman olarak komisyona teslim edildi.
Dönem süresince görsel malzeme tasarımı, revir ve yemekhane dahil yetkililerle ve çölyaklılarla onlarca görüşme, el afişi hazırlama gibi işlerin yanı sıra dönem sonunda gerçekleştirdikleri çay etkinliği de yüzlerce detayıyla başlı başına bir organizasyondu. Çölyaklı bireyleri yiyecek de içeren bir etkinlikte ağırlamak çok büyük sorumluluk. Öğrencilerimiz yaptıkları çalışmaların dökümünü getirdiklerinde bazen yükümlü oldukları saatlerin ötesinde çalıştıklarını gördüm”.
Glütensiz Diyete Sadık Kalın
Hastalığın şu an için bilinen tek tedavisinin Çölyak hastalarının ömür boyu glütensiz diyetlerine sadık kalmaları olduğunu hatırlatan Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Sibel Akmehmet Şekerler, öğrencileri ile birlikte üniversitedeki Çölyak hastalarını belirlemek adına çalışmalar da yürüttüklerini de söyledi.