Türkiye’de Aşçılık...
"Şef Sinan TÜRETKEN"
Türkiye’deki mutfak kültürünün dünya gastronomi tarihinde çok eski ve köklü bir geçmişe sahip olmasına rağmen, gastronomi kavramının yeni yeni tanındığı ve aşçılık dalındaki popüleritenin hızla arttığı bu dönemde, pandemi etkisinin yarattığı aksama bütün sektörleri etkilediği gibi aşçılık mesleğini de derinden sarsmıştır.
Türkiye’de aşçı olmak her zaman zor olmuştur. Bu eskiden de zordu şimdiki zamanda daha da zorlaştı. Toplumumuzun aşçılığa bakış açısının yeni bir boyuta geçtiği dönemde, gastronomi ve aşçılık mesleğinin öncüleri olan sektör çalışanlarının çalışma koşulları ve hayat standartları eskiye göre her ne kadar iyileştirme göstermişse de en temel kronik problemler hala devam etmektedir.
“En güçlü ve en zeki olan değil, değişime en iyi ayak uyduran ayakta kalır” değişim her zaman gelişimin ilk adımıdır lakin şu süreçteki sancılı değişim söz konusuyken, sektörü ayakta tutan ve geliştiren sektör çalışanları için de bu uyum sürecinde bir çıkış yolu bulunması yönünde beklentiler oluştu.
Türkiye gastronomisinde büyük bir paya sahip olan turizm gastronomi kanadının katlandığı ve çektiği sıkıntılar, yıllardır kanayan bir yara haline gelmiş ve maalesef bu alışkanlık haline getirilmişti. Sezonluk yapılan iş sözleşmeleri, her sezon Ekim ayının sonu ile birlikte işten çıkarmalar ve askıya alınma işlemlerine bir de pandemi krizi eklenince insanların sezonluk iş sıkıntıları süresize çıkmıştır. Ülke çapındaki bu sıkıntılar sadece sektör değil, bir toplum meselesidir.
Gastronomi çalışanlarına öncülük etmek ve bu alanda Türk mutfağını bir üst sınıfa çıkarabilmek adına kurulan federasyon, dernek ve benzeri stk.’ların kendi içlerinde bölünmeler yaşaması, beklentileri karşılayamaması ve yeterince sektörün sesi olamaması sebebiyle bu kronik sorunlara çare bulunamamaktadır.
Türkiye’de resmi olarak ayrı ayrı federasyonlar ve bu federasyonlara bağlı sayısız faal dernek mevcut. Tabi hiç bir federasyona bağlı olmayan, bağımsız olarak faaliyetlerini sürdürmeye çalışan da yüzlerce derneğin varlığı söz konusuyken, birleşmenin ne denli güç olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur.
Popülarite peşinde koşan ve asıl amacından sapmış prim ve rant elde edebilmek için çabalayan onca kurumu gerçek bir amaç uğruna tek bir çatı altında toplayıp birleştirmenin sadece devlet kanadının yapabileceği bir iş olduğuna inanmaktayız.
Bünyesinde görev yaptığım Türkiye’nin en aktif gastronomi kuruluşu olan Türkiye Aşçılar Federasyonu olarak bizler, beyaz ceket giyen, mutfaklara gönül vermiş aşçı, şef, usta ve gastronominin diğer alanlarında emek veren kesimi tek bir çatı altından toplama girişimlerimiz olmuştur ve bu konuda ilerleme kaydetmişizdir.
Fakat bu konuda bizler sektör çalışanları olarak devlet yetkililerinin de bu birlik sağlanması adına oluşumu destekleyerek bir hamle yapması ve bir düzenleme getirmesi yönünde beklentilerimiz oluşmaktadır. Öncelikle parça parça olan federasyon, dernek ve diğer kurumların yasalar çerçevesinde tek bir çatı altında toplanıp resmi olarak devlet kanadında onaylanması ile birlikte güzel bir adım atılmış olunacaktır.
Böylelikle aşçıları ve gastronomi camiasına gönül veren, çabalayan insanları temsil edebilmek adına, devlet tarafından tanınmış bir kurum, Türkiye Aşçılar Federasyonu olarak yukarıda bahsettiğim kronik sıkıntıları çözmeye yönelik ciddi adımlar atabilir ve çözümler üretebilmek adına etkili işler yapıp sonuca gidebilir.
Hepimiz bu ülkenin topraklarından besleniyor ve kaynaklarını kullanıyoruz. Bu kaynaklara sahip çıkmak, geliştirmek ve Türkiye gastronomisini bir üst seviyeye çıkarabilmek için en başlıca temel görev; bu işi üstlenen ve öncülük eden çalışanları ayakta tutmak ve desteklemektir.