Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk esaslı kanunu olan devlet teşkilâtı, teşrifatı ve ceza hükümlerini içeren Fatih Kanunnâmesine göre Divân-ı Hümâyûn’da sadrazam...
Divân-I Hümâyûn’da Yemek...
Saray’da yenilen toplu yemeklerin en gösterişlisi II. avludaki Divân-ı Hümâyûn’da verilen ziyafetlerdi. Saray’ın en görkemli töreni olan ulufe dağıtım günlerinde (yılda dört kez yeniçerilere ücretlerinin ödendiği günler) ise devletin gücünü, kudretini ve zenginliğini göstermek için yabancı elçiler Saray’a davet edilir ve Kubbealtı’nda yemek verilirdi.
Bu ziyafetlerde kullanılan eşyalar ve sayıları yüzü bulan yemek çeşitleri, Osmanlı Devleti’nin ve doğal olarak padişahın gücünün ve iktidarının göstergesiydi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk esaslı kanunu olan devlet teşkilâtı, teşrifatı ve ceza hükümlerini içeren Fatih Kanunnâmesine göre Divân-ı Hümâyûn’da sadrazam ile başdefterdar aynı sofrayı, vezirler ile diğer defterdarlar ve nişancı bir diğer sofrayı paylaşırdı.
Kazaskerler için ayrı bir sofra kurulurdu. Sadrazam ve vezirlerin sofralarını çaşnigir ağalar, kazaskerlerin sofrasını kendi görevlileri kurardı.
Leğen-ibrik getirilerek ellerin yıkanmasından sonra yemeğe geçilirdi.
Elçi kabulleri sırasında elçiler vezir-i azamın sofrasına, elçinin muteber adamları da diğer sofralara otururdu. Bu üst düzey görevlilerin kalktıkları sofralara alt rütbeliler oturur, kalan yemeği yerlerdi. Yemekte şerbet içilir, yemekten sonra buhur yakılır ve gülsuyu ikram edilirdi.
Bu ziyafetler sırasında, tablakârlık görevi yapan acemî oğlanlar elçi kabullerinde ve özel günlerde sivri külâhları, sırmalı elbiseleriyle büyük bir sessizlik içinde ve süratle altın yaldız kapaklı olan büyük Çin porseleni tabaklar içindeki yemekleri elden ele geçirerek Divan’da servis yaparlardı.