Şef Süleyman Engin; Kadından Aşçı'mı Olur...
Başlığı görünce, dur bakalım bu yazının altından neler çıkacak dediğinizi duyar gibi oldum.
Aslında bu başlığı kullanıp kullanmama konusunda anlık bir tereddüt yaşadım ama sonra düşündüm ki; ön yargılarından arınmış bir okuyucu kitlesine sahip olduğumu hatırladım.
Zaten yazı içeriğini okumadan, yazı başlığı üzerinden hüküm vermek aklıselim insan işi değildir. Bu sebeple ki okuduğunu mantık süzgecinden geçiren okuyucularımı seviyorum.
Nitekim yazı başlıkları, gündemi şekillendirmeye çalışan konuların tartışılması ile oluşur.
21.yüzyılın çeyreğine yaklaştığımız şu dönemde;
Bugün ki yazımda kadından aşçı olmaz diyen bir dinozor kesiminden bahsedeceğim. Bu kesim, okumuş mektepli aşçılara da ayak bağı oldu hep.
Öyle ki; MSA ve dengi aşçılık okullarından mezun olmuş aşçılar, bu tip meslek kabadayılarının mobbing uyguluyor olmalarından ötürü çoğu zaman tramva yaşamışlardır.
Bu yazımda isimleri tartışmayacağız ama o isimlerin taşıdığı kafalar ve bu kafaların içerisinde var olan olumsuz düşünceler önemle tartışılmalıdır.
Yazmayacağım dedim ama aynı kafalar, aynı sesler, aynı dinozorlar hep bilmeden konuşup durdular.
Yahu be adem cürmün ne ki insanları yaptığı mesleğe ve cinsiyetine göre ötekileştiriyorsun.
Neymiş efendim, kadından aşçı olmazmış, hele ki anne olmus bir kadından asla aşcı olmazmış.
Aşçı oluncaya kadar ki süreçte seni leylekler mi besledi? diye çıkışacağım ama meslek terbiyem buna müsaade etmiyor.
Kadından aşçı mı olur? tartışmalarını gerçekten de anlamsız nitelikte absürt buluyorum.
Neden kadın aşçı profilinden birer iyi şef çıkmasın ki.
Hem de öyle bir çıkar ki, sevgi pişirmeyi öğreten annelerin, kız kardeşlerin, ablaların o emek kokan ve sevgi yoğuran ellerini gördükçe utancın yüzüne vuracak kadar kadından aşçı olur.
Daha önce ki yazılarımın birinde ‘’Antalya aşçıları mı, İstanbul aşçıları mı?’’ diye gündem olan bir başka konuyu ele almıştım.
Hatırlayacağınız üzere bu kıyaslamayı yapanlar, İstanbul aşçılarının Antalya aşçılarına oranla daha üstün bir niteliğe sahip olduklarını sokak jargonu bir dil ile ifade etmişlerdi.
Ben de bu çirkin sokak jargonuna istinaden ötekileştirme düşüncesi ile gaflete düşen bu dinozorlara şunu ifade etmiştim;
‘’Başarılı olmanın dini, dili, memleketi, ırkı ve cinsiyeti yoktur. Hangi coğrafyada yaşadığınız önemli değil;
Antalya, İstanbul, Ege, Marmara, Karadeniz, Güneydoğu vesselam her yerde yaşayabilirsiniz ve her yerde de başarılı olabilirsiniz. Dünya gastronomi başkentlerinden bir tanesi olan İstanbul’da şef olmak büyük bir ayrıcalık ve başarıdır. Fakat Antalya gibi ülke ekonomisine yön veren bir turizm şehrinde şef olmak da ayrı bir onurdur.’’ diye yazmıştım.
Özellikle şu cinsiyet üzerinden edebiyat yapıp, kadın dediğin gitsin kocasının dizinin dibinde otursun, ne işi var mutfakta diyen Servet-i Fünun’lara sesleniyorum.
Üzerinden edebiyat yapmaya çalıştığınız konu çok hassas bir konudur. Ondan aşçı olur, bundan olmaz diyebilme hakkına sahip olduğunuzu düşünmüyorum. Başarı cinsiyet faktörüne paralel gelişmez.
E şimdi aşçı olamazlar dediklerinden biri çıkıp da, asıl dinozordan aşçı olmaz odundan kereste olur derse, iş nereye varır hiç düşündünüz mü, oldu mu bu şimdi?!
Başarı ve başarısızlıkta insanın kendisine aittir. Başarı unsurunun önünde ki engelleri kaldıracak olan, kol ve bacakların yâda cinsiyetin değil ki. Beyninle organize olursun, kalbinle başarırsın. Başarı, cinsiyete göre şekillenen bir kavram değildir.
Sen daha ne diye tutturmuş erkek başarır, kadın başaramaz, İstanbul aşçısı yapar, Antalya aşçısı yapamaz, alaylı yapar, mektepli yapamaz diye tutturmuşsun ki.
Kişileri ötekileştirip ve bunu toplumsal bir kavgaya dönüştürmenin ne anlamı var.
Yazılarımda isim vermekten yana olmadığımı illaki ifade ediyorum. Ancak bazen somut örnek vermek zorunda kaldığımı his ettiğim anlar oluyor.
İşte böyle bir durumda hiç çekinmeden isim telaffuz edebiliyorum. Mesela iyi bir örnek başarı hikâyesi istiyorsanız, İstanbul’da bulunan ve İtalyan mutfağını en az bir İtalyan şef kadar iyi yorumlaya bilen Sıdıka Lapaç kardeşimizin ne kadar başarılı bir şef adayı olduğunu araştırabilirsiniz. Ve kendisi mektepli bir aşçı olup, MSA’nın ilk mezunlarındandır. Şuan bulunduğu konum itibari ile eminim ki onun yerinde olmak isteyen yüzlerce meslektaşı vardır.
Ve emin olun aşçı olamayacağını düşündüğünüz daha bir sürü bayan şef adayının örnek başarı hikâyesi mevcuttur.
Genelleme yapmamakla beraber, bu kıyaslama içerisinde olan % 10 'luk dinozor mevcudiyeti şunu karıştırıyor olabilirler.
Evet, erkekler fizik ve kas yapıları itibari ile kadınlardan daha güçlü olabilirler. Ve bu sebepten ötürü kadınlar iş gücü piyasasında erkek aşçı modelinden daha etkin rol almıyor olabilirler.
Bütün bunlardan sebep mutfağın ağır işlerini erkek misyonu da üstlenmiş olabilir. Buda doğru. Ve hatta bu misyonun erkek aşçılar üzerinde agresif etkiler bırakmış olduğu da düşünebiliriz. Tüm bu detaylar bu şekilde söz konusu iken biraz yıpranmış da olabilirler, buda doğru.
Fakat bütün bunlar hiç birimize, o bu işi yapar, şu kişi bu işi yapamaz gibi ötekileştirme iddialarını ortaya atma hakkını vermez. Bu olsa olsa gaflet ve ihtiyatsızlıktır. Bırakın da herkes en iyi bildiği işi yapsın.
Süleyman ENGİN