Şef Olabilmek...
“Murat Bozok”
Şef olmak, birçokları için öğrenme arzusunun sonlandığı noktadır. Murat Bozok'a göre; her ne kadar iş lafa geldiğinde ‘bu işi aşk ile yaptıklarını’ söyleseler de, aşk ve tutku çoktan bitmiştir
Genç bir aşçının en büyük arzusudur günün birinde şef olmak. Hele bir de ilk girdiği mutfakta karizmatik bir şef figürü varsa, ilk andan şef olmak için her şeyini vermeye hazırdır.
Komutan edası ile mutfakta yürümek, aklına bir şey geldiğinde mönüyü değiştirebilmek, misafirlerin tebriklerini almak, her söylediğine mutlak bir itaatle ‘Evet şef’ şeklinde cevap almak dışarıdan çok cazip gözükür.
İnsanoğlunun egosunun sınırlarını oldukça yukarılara çeker. Büyüdükçe küçülmesini bilmek, gerçekten kolay değildir bu bağlamda. Şef olmak birçokları tarafından son istasyon gibi algılanır.
Meşakkatli bir biçimde teker teker geçilen tüm rütbelerin ardından “Sen artık bir şefsin” sihirli cümlesi duyulduğunda artık tırmanılacak herhangi bir zirve kalmamıştır.
Tek hedef bir şekilde statüyü korumak ve pozisyonun tadını çıkartmaktır. Şef olmak, birçokları için öğrenme arzunun sonlandığı noktadır. Her ne kadar iş lafa geldiğinde ‘bu işi aşk ile yaptıklarını’ söyleseler de, aşk ve tutku çoktan bitmiştir.
Çok az bir kesim şefliği özgürlük ve yaratıcılığın en uygun zemini olarak görebilecek vizyona sahiptir. Onun yerine, pozisyonu koruyabilmek ve yerine gelebilecekleri saf dışı bırakmak adına uygulanacak politikaları belirlemek öncelikli bir hal durumuna gelir.
Koltuğu Kendi Elleriyle Veriyorlar
Uzatılan her mikrofona konuşmak, her panele katılmak, hakkında iki satır yazabilecek her kaleme takla atmak gündemin ilk sırasını alır. Zira bu şekilde pozisyon korunur ve herkese “Bakın ben de şef oldum” denilebilir.
Şeflerin kendi aralarında bolca şikâyet ettiği ancak esasında kendi zaaflarından nemalanan, ne olduğu ve nereden geldiği bilinmeyen yazar ve fenomenlerin varlık sebebi yine şeflerdir.
Batı’da gastronominin tepesinde şefler oturur çünkü gastronominin varlık sebepleri onlardır. Bizim gibi ülkelerde ise tepede yapanlar değil yazanlar oturmaya çalışmaktadır. Şefler bu durumdan ne kadar veryansın ederlerse etsinler, yarattıkları değerin farkında olmadıklarından ve vizyonları sadece ‘şef olmak’ ve bunu cümle âleme anlatmakla sınırlı olduğundan hak ettikleri koltuğu kendi elleriyle başkalarına vermektedirler.
Tıpkı tilkinin ‘sesin çok güzel, bir şarkı söylesene’ deyip, karganın ağzındaki peyniri alması misali. Şef olmak özgürlüktür. Arkadan gelenlere örnek olmak, iyilere yol açmaktır. Dünyayla kıyasıya rekabet edebilmektir. Yaratıcılık için en uygun ortamdır. Doğru ve dürüst lider olabilmektir.
Yeniden başlamayabilmektir. Kanımca asla zirveye ulaşmak veya yolculuktaki son istasyon değildir. Kendini çakallara ve tilkilere güldürme pozisyonu hiç değildir.