Birinci Mezopotamya "Gastronomi Zirvesi" Sonuçlandı...
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Karacadağ Kalkınma Ajansı desteği ile kurulan Gastroİnovasyon Merkezi ev sahipliğinde, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve
Mutfak Sanatları Bölümü ve Yerküre Yerel Çalışmalar Bilimsel Araştırma Kooperatifinin düzenlediği Mezopotamya Gastronomi Zirvesi sona erdi.
Mezopotamya
Gastronomi Zirvesi Düzenleme Kurulu, zirve sonrası sonuç bildirgesi yayınladı. Yapılan açıklamada, Zirveye Türkiye’nin dört bir yanından ve yurtdışından büyükelçilikler, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, kooperatifler, akademisyenler, öğrenciler başta olmak üzere 300’ün üzerinde insan ve 50’nin üzerinde kurumun katıldığı belirtildi.
3 gün sürdü
Sonuç bildirgesinde özetle şöyle denildi; “Üç gün süren Zirve’de ilk olarak Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde en erken yerleşimlerden biri olan Körtiktepe, küçükbaş hayvanların ilk evcilleştirildiği, buğdayın düzenli olarak ilk yetiştirilmeye başlandığı Çayönü buluntularını inceledik.
Zirve’nin son günü Çayönü’ndeki arkeolojik çalışmaları ve adeta yaşayan bir müze halinde hizmet veren kazı evini gezme ve deneyimleme imkânı bulduk.
Zirvede toplam sekiz oturum, bir sunum ve iki söyleşi yer aldı. 37 bilim insanı ve gastronomi alanında çalışan şef ve araştırmacı, bilgi ve deneyimlerini aktardılar. Diyarbakır Gastronomisi başlıklı iki oturumda sunulan; son üç yılda Diyarbakır la ilgili yapılan araştırmaların zenginliği, bu zirvenin bu kentte yapılmasının bir amaç değil, bir sonuç olduğunu gösteriyordu.
Mezopotamya Gastronomi Zirvesinde, gastronomi alanına çok farklı yönlerden yaklaşılması gerektiğine dair bir perspektif oluştu ve bu perspektif salonla sınırlı kalmadı. Kapanış oturumunda özetlendiği şekliyle; Zirvemizde tarım, tarih ve kültürel miras,
Mezopotamya mutfağı, coğrafi işaretli ürünler ve gelecek anahtar kavramları etrafında dört ana başlık öne çıktı.
Herşeyden önce; Diyarbakır’ın gastronomi bağlamında tarihsel öneminin daha fazla vurgulanması ve bu tarihin bugünün soruları ışığında yeniden ele alınması gerektiğini gördük. Buna ek olarak, olanca zenginliği içinde sözlü tarih çalışması yapmanın da gündelik yaşam örüntülerini geleceğe aktarmak için ne kadar kıymetli olduğunu hatırladık.