Popüler Müzik Sözlü Pornografidir “Ali Osman Aydın”
“Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın
Bir âlem-i hayale dalan âb uyanmasın.” (Beste: M. Nurettin Selçuk/Güfte: Y. Kemâl Beyatlı)
Müzik dinlemek sizi rahatlatıyor mu?
İş çıkışı aracınızda dinlediğinizde sizi sakinleştiriyor mu?
Onu dinlerken ailevi sorunlarınızdan mı uzaklaşıyorsunuz?
Ayrılığın kederini katlanılır hale mi getiriyor?
Bunlara “evet” diyorsanız bir “bağımlılık” içinde olmanız mümkün. Bu nedenle sizi popüler müzik denilen şeye daha yakından bakmaya davet ediyorum.
Günümüz Toplumunda Kafa Şişiren Karşılaşmalar
Evde, işte, otobüste, restoranda, sokakta, mağazada, takside, internette, AVM’de, TV’de yoğun, iç bunaltıcı bir pop müzik sağanağı altındayız. Modern dünyanın efendileri kavalla koyun sürüsü nasıl yönetiliyorsa, pop müzikle kitleyi öyle yönetiyorlar.
Kıyafet denerken “Çekeceğin var elimden/alacağım var teninden” sözlerini duyuyoruz…
Yemek siparişi verirken “Hadi oradan, illaki bulursun kendine yeni bir ten…”sözlerini…
Takside işe yetişirken ne anlam vereceğimizi bilemediğimiz “Kaybedilen aşka, bahçeleri gonca…”dizelerini.
Yolda yürürken “Eriğe buz gibi, yarama tuz gibi bi sen lazım…”ifadelerini.
Market alışverişinde “Bi de baktım ki o da ne, sürü sürü bir sürü çile…”gibi dahiyane sözler(!) bombardımanı altında yaşıyoruz.
Zekası Olmayanın İnceliği de Olmaz.
Her nota, elinde sopayla üzerimize çullanan bayağılık abidesi bir gangstere dönüşüyor sanki.
En bayağı sözler, en çocukça nakaratlar, en şehvani dizeler, en zevksiz melodiler zihnimize, ruhumuza acımasızca saldırıyor.
Şarkılarda, hep aynı taklit kişilikler, hep aynı taklit ritimler, hep aynı taklit duygular boy gösteriyor… Tolstoy’un “Taklit sanatın nedeni, fahişelerinki gibi maddi çıkardır.” sözünü anımsıyorum.
Pekiyi, tansiyon hapı gibi her daim elimizin altında bulundurmak durumunda olduğumuz bu popüler müzik neyin nesidir?
Salgın hastalığa dönüşen pop müziğin amacı nedir?
Müziğin Felsefi Yolculuğu
Konfüçyüs müziğin ahlak alanında önemli ve olumlu bir işlevi olduğunu söylediğinde “Yakalarsam muck muck”u dinlememişti.
Eflatun da müziği ahlakın bir parçası olarak değerlendirirken bizim pop müziğimizden henüz haberdar değildi. Bazı melodilerin uygun kullanılması halinde ahlaki hayat üzerinde olumlu etkisi olacağını söylemişti Eflatun. Ancak uygunsuz kullanılması halinde melodilerin zararlı hale gelerek pop müzik gibi türleri doğuracağını da öngörmüştü.
Müziğin Tarihsel Yolculuğu
Müzik geçmişte ruhsal bir yolculuğun, benliğin yücelerle temasının bir aracı olarak görülüyordu. Bu nedenle dini ayinlerin de vazgeçilmeziydi.
Bu konuda Aristo da Hint mistikleri de aynı kanaatteydiler.
Kastettikleri müzik insandaki dinginliği, sükûneti artırıyor; soylu duyguları coşturuyor ve zihni dünyeviliğin ötesine taşıyordu.
Bach’ın bazı senfonileri, Itri’nin kimi besteleri gibi insanı hayat ve ölüm üzerine amansız bir düşünceye sevk ediyordu.
Hatta müzik, zihinsel hastalıkların tedavisi için bile kullanılıyor, yaydığı sükunetle insanlarda şifaya vesile oluyordu (Merak edenler Edirne Şifahanesine bakabilirler.).
Bediüzzaman, “Ulvi hüzünleri, Rabbani aşkları hatırlatan sesler helaldir. Yetimane hüzünleri, nefsani şehevatı tahrik eden sesler haramdır.” diyerek dinin müziğe biçimsel değil içerik açısından baktığını söylüyordu.
Halk müziği cephesinde de durum bu ölçülerden çok farklı değildi. Türkülerde görüldüğü gibi halk müziği bir bilgelik yatağıydı.
Türkülerde irfan, Aşık Veysel’in şu dizeleriyle vücut buluyordu:
“Coşar deli gönül misâl-i derya,
Mecnun'a sahrada göründü Leyla,
Gördüğün güzellik hepisi Mevlâ,
Ne sen var ne ben var bir tane Gaffar.”
Bu dizeler mektepsiz Anadolu’nun ezgilerle bezenmiş okullarıydılar adeta. İnsan, tabiat, Allah sevgisi olanca derinliği ve sadeliği ile türkülere nakşediliyordu. Dinleyenler hüzünlü bir tefekküre gark oluyordu.
Şehvet ve Pop Müzik Koalisyonu Oysa pop müzik
insan sevgisi aşılamıyor,
yaratılmışa şefkati öğretmiyor,
Allah aşkını anlatmıyor,
geleneği vurgulamıyor,
insandaki ulvi duyguları beslemiyor,
ölümü düşündürmüyor,
ahireti hatırlatmıyor…
Günümüz pop müziği insandaki tek duyguya hitap ediyor: şehvet…
Bu yüzden
kibri teşvik ediyor
melankoliyi artırıyor,
hırsı azdırıyor,
kadın-erkek bedenini tasvir ediyor,
müstehcen imalarda bulunuyor,
cinsel tutkuları köpürtüyor,
cinsel aşkı tahrik ediyor,
insanı dünyevi lezzetlerin esiri haline getiriyor…
Bediüzzamanın ifadesini dikkate aldığımızda bu müzik türü haramın sınırlarında duruyor…
Baskılanmış modern insanın, kendinden kurtulma çabasının tüneli haline geliyor popüler müzik.
Bu müziği dinleyen bir an kendinden, kendi iç sesinden, sorunlarından kaçabiliyor.Kısa süreli keyifler, saman alevi mutluluklar yaşayabiliyor. Sonra aynı sefil hayatına, aynı bezgin duygulara, kaçtığı gerçeklere geri dönüyor.
Extazi, vücut ve hissiyatta nasıl bir etki yapıyorsa popüler müzikte bir benzerini yapıyor. Müzik çok az maddenin başarabileceği bir hızla insanı uyuşturarak etkisi altına alıyor.
Bir anekdota göre, Boston Northeastern Üniversitesinin müzik dinleyen 90 kişi üzerine yaptığı araştırmada, alkol bağımlılığını belirlerken başvurulan 32 soruluk anket kullanılıyor. Ankete katılan kişilerin yarısında müzik dinleme alışkanlığını kontrol altında tutamamak, müziksiz kalındığında görülen moral bozukluğu, atalet ve depresyon gibi belirtilere rastlanıyor. Söz konusu kişiler, klinik açıdan kelimenin tam anlamıyla bağımlı kabul ediliyor.
Pop Müzikle Ruhu Zehirlemek
“İnsan ne yerse odur.” diyor bir Çin atasözü. Çok bildik bir başka söz de müziğin ruhun gıdası olduğunu belirtiyor. Pornografinin sözlere dökülmüş hali olan bugünkü pop müzik GDO’lu gıdaların bedende yaptığı tahribatı ruhta yapıyor. Yani ağır ağır zehirliyor. Hormonlu gıdalara alışan bir bünyenin doğal besinlerden rahatsızlık duyması gibi pop müziğe alışkın kulaklar da ulvi seslerden rahatsız oluyor, örneğin Kur’an-ı Kerim dinleyemiyor…
İyi niyetli hiç kimse pop tınılarının insan kalbinde uhrevi bir atmosfer oluşturduğunu söyleyemez. Aksine kişi bu müziği dinledikçe dünyevi duygularının depreştiğini, bedeni ve ruhi arzularının uyandığını hisseder ve bu durum halk arasında “neşelenmek” olarak yorumlanır.
Pop müziğin amacı dünyevileştirmektir... Oysa Kur’an, dünyevileşmenin Kureyş müşriklerinin en belirgin özelliği olduğunu ısrarla vurgulayarak bunu kınar. Dindarlığa yakışan ulvi bir hüzün veya ulvi bir neşedir. Bu da pop müziğin vaat ettiği eğlencenin zıddıdır.
Şöyle bir düşünelim…
Pop müziğin erotizm kokan tınıları ve cinsel imaları ile İhlas’ın bir arada olması ne kadar mümkündür?
Bas ve tiz seslerin uyuşturucu darbeleri altında insan, dünyanın faniliğini, ahireti düşünmeyi başarabilir mi?
Şehvetle kızıştırılmış bir bedenden ibadet için gerekli olan dinginliği beklemek gerçekçi midir?
Şarkı sözlerinde Allah’a, kadere isyan olduğunda bu dinen açıkça isyan kabul edilir…
Şarkı sözlerinde şirk olduğunda bu dinen şirk olarak görülür, çünkü beyan esas kabul edilir…
O halde sevişme içeren şarkı sözleri de dinen aynı şekilde mi değerlendirilecektir?
Popüler Uyuşturucuya İlişkin Acil Eylem Planı
Son günlerde her yerde karşımıza çıkarak iç dünyamızı istila eden pop müzik furyasına bir de bu açıdan bakmak faydalı olacaktır.
Çocuk ve gençleri can havliyle uyuşturucudan nasıl koruyorsak, bu müzik türünden de aynı özenle korumamız gerektiğine inanıyorum. İnternet, reklamlar ve dizilerle oluşturulan sürü kültürü, ateşin pervaneleri çektiği gibi insanları bu bayağı müzik türüne çekiyor. Sürü kültürüne direnmek, bu sığ anlayışın dışında kalmak özel çaba gerektiriyor.
Bu anlamda, herkes kendi kapısının önünü süpürmeli ve bu kültürel çürümeye dur denmeli diye düşünüyorum. Bu konuda “Yazın hit şarkısı, milyarlarca kez izlenen klip” gibi popüler kültür dayatmalarına meydan okunmalı. Dinlenen müziğin dinen sıhhatine dair bir teşhis konulacaksa eğer, müziğin hangi duygularımıza seslendiğine bakılmalı. Uhrevi mi? Dünyevi mi? Karar sizin…