İnsanlar Yemek Bulmayı nasıl Öğrendiler?
İnsanların Yemek Bulmayı Öğrenmeleri: Avlama ve Toplama
İnsanları hayvanlardan ayıran en önemli şeylerden biri de, ateş kullanma becerileridir. Bir diğeri ise; alet kullanma becerileri ve birbirleriyle dil aracılığıyla iletişim kurabilmeleridir. Günümüz için son derece basit kabul edilebilecek bu özellikler, yemek kültürlerinin meydana gelmesi açısından son derece önemlidir.
Yaklaşık olarak 70 bin yıl önce Homo Sapiens’e ait organizmalar kültür denilen daha karmaşık yapıların ortaya çıkışında başlangıç evresini oluşturmuştur. İnsan kültürlerinin gelişmesiyle de tarih meydana gelmektedir. Kronolojik düzlemde, Tarım Devrimi, insanlar ve diğer canlılar için önemli bir başlangıç olmuştur. Bilim insanlarına göre
gastronomi araştırmalarında; insanların milyonlarca yıl evrimleştikleri, yaklaşık 500.000 ila 1.000.000 yıl önce ateş kullanmayı öğrendikleri düşünülmektedir.
Bugüne kadar ki en eski fosiller, başta Afrika olmak üzere 6 ila 7 milyon yıl önce yapılan kazılar göstermektedir ki; insan benzeri yaratıkların başlangıcını hominidler oluşturmaktadır. Araştırmalar, hominidlerin çene ve diş yapılarından, öncelikle otla beslenen otoburlar oldukları sonucuna varmamıza neden olmaktadır. Azı dişlerimiz, tahıl ve bitki öğütmek için taş gibi düz bir yüzeye sahiptir ve halen çiğnemek için bu dişlerimizi kullanmaktayız. Bilim insanları, insanlığın hayatta kalmak için iki avantaj geliştirdiğini savunmaktadır.
Bunlardan birincisi; M.Ö. 4 milyon ile 1 milyon arasında, insan beyninin boyutu üç katına çıkmış ve bugünkü halini almıştır. Bu büyüklük yaklaşık olarak 1400 santimetreküptür. İkincisi ise; insan türünün iki ayağı üzerinde durmayı başarmasıdır. Bu sayede, daha uzakları görebilmeleri, silah kullanabilmeleri, kendilerini koruyabilmeleri ve yemek için hayvanları avlayabilmeleri mümkün olmuştur.
İlkel insanlar, avcı-toplayıcı toplumlardan meydana gelmektedir. Gezdikleri ve yetiştikleri yerde yemek arayışını sürdürmekte, beslenme ve barınma olanağına sahip oldukları yere yerleşmektedirler. Bu nedenle göçebe bir yaşam biçimini benimsedikleri söylenebilir. M.Ö. 40.000 ile M.Ö. 12000 arasında, Asya halkları doğuya doğru giderek, Kuzey ve Güney Amerika’yı geçmişlerdir. Buzul Çağı sonrasında denizlerin kurumasıyla birlikte, Asya ile Alaska arasında bir kıtadan diğerine yürümeyi mümkün hale getiren toprak parçaları meydana gelmiştir. Bu noktadan hareketle, Amerika’daki ilk insanların Asyalılar olduğu söylenebilir (Civitello, 2008, s. 4-5).
İlkel dönemlerde, yemek ile ilgili işbölümü dağılımı cinsiyete bağlı olarak yapılmaktadır. Erkekler, hayvan avlamak için, hayvanların nereye gittiklerini takip etmişlerdir. Kadınlar ise; meyve, fındık, çilek ve ot toplayarak; hayatlarını hamilelik, doğum ve çocuk yetiştirme döngüsü etrafında sürdürmüşlerdir. Arkeolojik kazıntılar, hominidlerin çene ve diş yapılarından hareketle, başlangıçta bitki yiyen otoburlar oldukları sonucunu doğurmuştur (Tannahill, 1995, s. 32). Toplayıcılık, avlanmadan daha güvenilirdi. Avlanma her ne kadar daha güvensiz bir yiyecek bulma şekli olsa da, insanların hayatta kalmalarını da sağlamıştır.
Yiyecek bitki kalmadığında, et ile beslenme alternatif bir gıda kaynağı olarak kullanılabiliyordu. Günümüzde, her birimiz hem etçil hem de otçul beslenmekteyiz, yani herşeyi yiyoruz. Hâlen eti tıpkı bir köpek gibi parçalayabilmek için köpek dişlerimiz var. Bununla beraber, insan dişleri hayvan derisini delmek için yeterince keskin değildir. Bunu için çeşitli araç gereçlere ihtiyaç duyulmaktadır. Yaklaşık olarak 1.9 milyon yıl önce, ilkel insanlar hayvan etlerini, taştan yaptıkları bıçaklarıyla parçalamayı başarmışlardır. Bu nedenle bu dönem, Taş Devri olarak adlandırılmaktadır.
Araç kullanma becerisine sahip olan bu insan türü “Homo habilis” olarak adlandırılmaktadır. Daha sonrasında, yaklaşık olarak 1.5 milyon ila 500.00 yıl önce, “Homo Erectus” olarak adlandırılan türden söz edilmeye başlanmıştır. Homo sapiens’in gelişiminde ise, etin önemli rol oynadığı varsayılmaktadır (Washburn, 1961, s. 12).
Homo erectus olarak adlandırılan insan türünün bir bölümü kuzey Afrika’dan Avrupa’ya, bir bölümü ise; Doğu Afrika’dan Hindistan’a, Çin’e ve Güneydoğu Asya’ya göç etmişlerdir. Bu tür kendilerinden önceki insan türlerinden daha iyi araçlara sahiplerdi ve tarihte ilk defa ateş kullanan topluluk olmuşlardır. Ancak Homo Erectus ateş yakma eylemini bilinçli bir şekilde gerçekleştiremiyordu; sadece yıldırım düştüğünde tutuşan çalıları meşale gibi kullanmayı öğrenmişlerdi (Tannahill, 1995, s. 28-31). Bu nedenle bilinçli olarak ateş yakmayı beceren Homo Erectus türünün torunları tarafından mümkün olabilmiştir.
Yemeğin geçmişi, tarihsel araştırmanın en hızlı büyüyen alanlarından biridir. Yemek ve
mutfak tarihi, geçmişe özgü bir bakış açısı kazandırırken; kültürel, sosyal ve kadın kimliğinin tarihsel kökenine yönelik yöntem ve teorileri de içerisinde barındırmaktadır. M.Ö. 1500’den günümüze odaklanan
yemek kültürü kavramı küresel bir yaklaşımla ele alınmaktadır.