Mutfak ve Diplomasi: Gastrodiplomasi Nedir?
Ayşegül Elif ÇAYCI
Günümüzde kamu diplomasisi alanındaki yenilikler bazında değerlendiğildiğinde, gün geçtikçe daha popüler hale gelen kültürel diplomasi biçimlerinden, gastrodiplomasi konusuna yönelik çalışmalara odaklanıldığı görülmektedir. Gastrodiplomasisinin ortaya çıkışına baktığımızda, kamu diplomasisi alanında heyecan verici trendlerden birini temsil etmektedir. Yemek kültürü ve diplomasi arasındaki ilişki konusu, kültürü kamu diplomasisi bağlamında iletmek için yiyeceğin nasıl kullanıldığı, kültürel diplomasi zanaatinın uygulanmasında örnek olaylara kamu diplomasisi kuramlarının uygulanmasıyla başlanmıştır.
Kültür, kamu diplomasisinde geniş bir biçimde kültürel diplomasi olarak tanımlanan ayrı bir faaliyet alanı olarak önemli rol oynamaktadır. Bu bakımdan, kültür kurumlarının çalışmları, kamu diplomasisinin mevcut yapılarına ve çalışma uygulamalarına entegre edilmek için pratik bir gündem oluşturmuştur. Küreselleşme ekseninde değerlendirildiğinde ise, kamu diplomasisi, küreselleşmenin son aşamasının getirdiği zorluklara ve fırsatlara cevap veren bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda gastrodiplomasi, kamu diplomasisi kavramını da içine alan kültürel diplomasi, mutfak diplomasisi ve ülkelerin markalaşması olarak ifade edilen kavramları içerisinde barındırmaktadır. Bilhassa seyehat etme noktasında sorun yaşayan insanların, farklı ülkelerin mutfaklarına ait yerel yemekleri keşfetmeleri noktasında gastrodiplomasi faydalı olmaktadır.
Yemek, herhangi bir ülkenin tarihini, geleneklerini ve kültürünü temsil etmekle beraber, yaşamımızın en önemli parçasını oluşturmaktadır. Her birimiz sadece hayatta kalmak için değil, aynı zamanda kendimizi rahatlatmak, başkalarıyla iletişim kurmak ve bizi atalarımıza bağlaması açısından yemek farklı işlevlere sahiptir. Brillat-Savarin’in belirttiği gibi: “Yemek, ulusların kimliklerini onaylamanın temel bir yoludur. Ulusal mutfak, bir insanın kendini tanımlamak için bir işarettir. Yemek ve milliyetçiliğin güçlü bağlantısı, bu bağın uluslararası ilişkilerin bir aracı olarak kullanılma potansiyelini dikkate almamızı sağlamaktadır.
Gıda diplomasisi olarak adlandırılan “gastrodiplomasi” kavramı, ülkeler arasındaki işbirliğini geliştirmek amacıyla kültürel anlayış yaratmak için yemek ve yemeklerin bir araç olarak kullanılmasına odaklanmaktadır. Gastrodiplomasi, sadece farklı kültürden insanlar arasındaki ilişkileri kolaylaştıran, kültürler arası bir ilişki aracı değildir. Kültürlerarası iletişimden bazı teorik temeller sağlar; ancak
Gastronomi araştırmalarında temelde diplomasi teorisiyle ilişkilidir. Diplomasi kavramı, aslında yemek ve yemek kültürlerinin ulusların markalaştırılması noktasında, sözsüz bir iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Bu bakımdan hükümetlerin yemek konusunu odak noktasına aldıkları kültürel diplomasi pratiklerini tanımlamak için kullanılmaktadır (Onaran, 2016, s. 183-184).
Gastrodiplomasi kavramı, akademik literatürde 2000’li yılların başlarında yoğun bir biçimde kullanılmaya başlansa da, yemeklerin politik mesajlar taşıyacak şekilde kullanılmasının geçmişi oldukça eskidir. Diplomasi sofrasında yenilen-içilenler, sofra düzeni, kullanılan sofra araç gereçleri ve masada oturan kişilerin oturma düzenine varana dek derin politik mesajlar taşımaktadır. Kamu diplomasisi ve gastrodiplomasi arasındaki yakın ilişkiye dönecek olursak; 19. Yüzyılın sonlarına doğru, farklı ülkelerde kendi ülkesinin yararına olacak şekilde olumlu bir kamuoyu oluşturma durumu diplomasinin asıl uğraşını oluşturmaktadır (Cull N. J., 2009, s. 21). Dolayısıyla 19. Yy’dan itibaren yemek resmi olarak kamu diplomasisi stratejileri arasında yer almaya başlamıştır.
Ülkelerin yerel mutfakları, kendilerini dışarıya tanıtmaları ve diğer ülkelerin nezdinde olumlu bir imaj yaratma maksadıyla kullanıldığı gibi, 20. Yüzyılda gün geçtikçe, siyasal mesaj ve yan anlamlar yüklenerek kullanılmaya başlanmıştır. Gastro diplomasi, öncelikle yerel mutfakların oluşturulmasıyla ilgili bir konu olmakla birlikte; gastrodiplomasi kampanyaları genelde devlet tanıtım stratejilerini arttırmaya yöneliktir.
2010 yılında Huffington Post’da yer alan bir haberde, eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton; yemeğin en eski diplomasi biçimi olduğunu belirten bir açıklamada bulunmuştur. Bu açıklama, hem bugün hem de çağlar boyunca yemeğin gücünün ve diplomaside kullanımının yeni bir iddiası olduğunu ortaya koymaktadır. Son on yılda, gastrodiplomasi, ülkelerin benzersiz mutfak tarihlerini küresel aşamada kendilerini tanıtmak için kullanılan bir yol olarak ortaya çıkmıştır. Gastrodiplomasi, esas olarak 2002 yılında Tayland’da yayımlanan “Global Thai Program” programı ile yaygınlaştırılan ve literatüre kazandırılan bir kültürel kamu diplomasisi alt dalıdır. O zamandan beri, Tayvan, Peru, Malezya ve Endonezya gibi ülkeler, ulusal imajlarını geliştirmeye yönelik bir bakış açısıyla, kendi eşsiz küresel lezzetlerini diğer ülkelerdeki insanların da damak tadlarına hitap edecek şekle dönüştürmeye çalışmışlardır (Rockower, 2010).
Günümüzde gastrodiplomasi programları, halkın algılarını değiştirmek ve kendisini küresel sahnede tanıtmak için, bir ulusun yiyeceklerini kullanarak ulusal imajı geliştirmeye çalışmaktadır. Bir ülkenin kimliğini tanımlaması ve görselleştirmesi için birçok yol olsa da, yemek bu konuda özellikle somut bir olgu olarak yer almaktadır. Nitekim, tıpkı turizmi geliştirme çalışmalarında ülkelerin doğal güzelliklerini ve cazip coğrafi özelliklerini kullarak ulusal bir marka tasarlama çabalarında olduğu gibi; hükümetler de, daha geniş bir kültürel diplomasi stratejisinin bir parçası olarak yemek kültürlerini kullanmaktadırlar. Bu strateji, daha geniş alanda, ulusal bir yemek ya da daha geniş bir ulusal mutfak vasıtasıyla, bir kültürel eser ihraç etmeyi amaçlamaktadır. Tayland’ın yanı sıra bunun örnekleri, Tayvan’ın “Dim Sum Diplomacy”, Kore’nin “Kimchi Diplomacy” ve Peru’nun “Dünya için Peru Mutfağı” nda konuşlandırdığı gastrodiplomasi programlarında görülmektedir (Wilson, 2011, s. 14).
Gastrodiplomasi, bir ülkenin ulusal mutfağı ile ulusal imajı arasındaki ilişkiyi bulma noktasında önem taşımaktadır. Diğer taraftan, hükümetlerin gastrodiplomasi faaliyetleri, ülkelerin ulusal miraslarının ayrılmaz bir parçasını kullanmaları ve kendilerini ulusal imajlarını eş zamanlı olarak ölçeklerken küresel boyutta benzersiz bir şekilde teşvik etmeleri için etkili bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürel bir ihracat olarak ve ulusal karakteristiği tanımlayan yiyecekler, modern ulusların kendilerinin ve sahip oldukları gücün yanı sıra nasıl algılandığı konusundaki anlayışımızın ayrılmaz parçasını oluşturmaktadır (Ruddy, 2014, s. 31).
Kitlenin kültürel değişimini ve etkileşimini etkileyen diğer bir faktör de İnternet kullanımında meydana gelen artıştır. Her gün milyonlarca insanın video izlediği Youtube, Instagram, Bebo ve MySpace gibi sosyal web siteleri kullanıcılara daha katılımcı küreselleşmiş kültür biçimleri sunmaktadır. Sosyal yazılım, kültürel iletişim için boşluklar ve biçimleri çoğaltmaktadır. Böylelikle, sınırlara veya ulusların geleneksel tanımlarına uymayan çok sayıda bağlantı noktası ortaya çıkmaktadır. Bu durumda gastrodiplomasi alanında yeni bağlantı noktalarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.