Yerel Ürünler Neden Pahalı? "Ebru Baybara Demir"
Dün yerel tohum çeşitlerini aramak için yine sahadaydık. Mardin’den yola çıkıp Midyat’a, oradan Dargeçit’e gittik. En son 2000 yılında, yani Mardin’e geldiğim ilk yıllarda gitmiştim Dargeçit’e. Dağlık bir arazi ve Mardin’den ziyade Siirt ve Batman’a daha yakın bir ilçe. Arazinin dağlık olması ve terör olaylarının daha sık yaşanması sebebi ile hala sıkı güvenlik tedbirleri ile korunuyor. Bu nedenden dolayı herkesin gitmeye çekindiği bir yer aslında. Bu yüzden Mardin’den çıkarken, Dargeçit’e gidiyorum diyemedim.
Başta Fatih olmak üzere, herkesin ne işiniz var orada diyeceğinden emindim. Dargeçit Kürt nüfusun yoğunlukta yaşadığı ilçelerden biri. Oraya gittiğimizde bize tarif edilen Kerben (Su Çatı) Köyünü aramaya başladık. Yolu sorduğumuz birisi ben sizi götüreyim deyip arabaya bindi. Uzun ince virajlı ve riskli bir dağ yolundan Kerben’e ulaştık. Muhtar Halil Bey’i bulduk. Issız bucaksız dağların arasında 66 hane 535 nüfuslu bir köy Kerben (Su Çatı).
Daha önce ektiğimiz tohumlar Sorgül ve Sorik bu köyden gelmişti. Biz, ürünün geldiği toprağı ve ürünü yerinde görmek istedik. Bu bilgileri belgelememiz gerektiğini ve gelecek kuşaklara bırakmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Çünkü daha önce geleneksel tohum ile ilgili yapılmış hiçbir belge yok maalesef. Muhtarın evinde bizim için yemek hazırlandı. Köy evinde harika bir yemek yedik. Buğday çalıştığımız için köyde yapılan ekmeklerin tadına bakmak ve yapıldığı buğdayın cinsini çözmek gibi bir amacımız var. Ziraat Mühendislerimiz Mizgin ve Rengin bütün köyü kadınlarla ev ev dolaşıp sakladıkları yerel tohumlardan numuneler ile birlikte ekmek numuneleri de aldılar.
Bu sırada Sorgül ve Sorgülden başka üçüncü bir cins buğday tohumuna da ulaştık; Beyaziye. Kurak topraklarda gübresiz yetişebilen üstün kalitede sert bir buğday türü... Demonstrasyon alanından ekip çoğaltmak için bu çeşidi de tohum hazinemize ekledik...
Şimdi gelelim yerel ürün neden yok ve varsa da neden pahalı? Köyün içerisinde koskoca arazide dağlara karşı duran bir bıttım ağacı var. Ağacın gövdesinin çevresi 7 metre. Ağacın altında muhtar Halil Bey ile oturduk, sohbet ettik. Köy halkı tarımla uğraşıyor.
Yol şartları kötü ve emniyetli olmadığından şehre çok fazla gitmiyorlar. Su yok denecek kadar az! Evlerde su var ama tarım arazisini sulamak için su yok! Susuzluğa dayanıklı olduğundan fıstık ağaçları en önemli geçim kaynakları. Kendilerine yetmek için yaşıyorlar. İhtiyaçları kadarını üretiyorlar.
Zaten ürün çok az olduğundan ancak çok az bir kısmını satabiliyorlar. Kendi ürettikleri kuru üzümlerinin tadına bakmalısınız. Hele o üzümden yaptıkları bir tabak pekmezi ben tandır ekmeği ile bitirdim.
Her şey de olduğu gibi buğday ekiminde de ata tohumu kullanıyorlar. Mezopotamya Ovasında Kızıltepe, Nusaybin’de çiftçi dönümde 20 kg buğdayı, tohumluk olarak kullanırken, Kerben’de 4 dönümde 30 kg kullanıyorlar. Biçerdöver girmediğinden hasat zamanı tüm işçiliği orakla kendi elleri ile yapıyorlar. Fide araları çok sık olduğundan biçmekte zorlandıkları için ekimleri seyrek yapıyorlar. Fide araları çok sık olursa biçerken taneler dökülüyormuş.
Biz Mezopotamya Ovası’nda yerel tohum ekip sulama yaptığımızda 300 kg kadar ürün alırken Kerben’de insanlar bizim harcadığımızın on katı iş gücü ve çok daha fazla zaman harcayarak dönümde 50-80 kg ürün alıyorlar. Suyun olmaması verimi de düşürüyor.
Ancak hibrit tohum ile üretim yapıldığında çiftçi, makine kullanarak gelişmiş sulama teknikleri ve kimyasal gübre kullanımı ile ürün dönümde 1 tona kadar çıkabiliyor. Makine kullanıyor, daha az işçilik, daha az zaman ile çok daha fazla ürün üretebiliyor.
Sağlıksız ve bizim olmayan tohumlarla üretilen bu ürünlerin tek amacı çok insanı doyurmak sadece! Dolayısıyla daha zor doğa koşulları, daha fazla işçilik, daha fazla zaman, daha az ama en sağlıklı ürün demek! Kerben gibi yerlerde üretilen sağlıklı ürünler, ata tohumu ekilerek, tamamen toprak mineralleri ile yetiştirilen, hepimizin aradığı hep o eski kokular, eski tatlar dediğimiz bu ürünler.
Hepsi çok zor ve üstün bir gayretle yetiştiriliyor. Bizim için avantaj ama köylü için yaşamsal zorunluluk olan bu süreçte, köy halkı imkanı olsa bu zor şartlardaki tarımı bırakıp parası ile çarşıdan fabrika ürünü kullanmayı da istiyor aslında. Projeye başlarken de dediğimiz gibi küçük çiftçimiz çok kıymetli…
Tohumumuz ve toprağımız bizim geleneksel kültürümüz. Bu kültürün yaşaması şimdi çok az insanın elinde. Biz yerel ürünlerin üretilmesini desteklemesek çiftçi para kazanamadığından bu işi bırakacak ve çocukları bu işi devam ettiremeyecek. Elimizdeki en büyük kültür mirası onlarla birlikte yok olacak! Bu ürünlere daha ekonomik şekilde ulaşmamızın tek yolu kullanımının yaygınlaştırılması. Biz istersek, çiftçi üretecek, para kazanacak ve bu işi gelecek kuşaklara istediğimiz gibi aktaracak...
Ebru Baybara Demir