İşadamı Hüseyin Özer Hayalini Anlattı…
Sofra restoran zincirleri sahibi Hüseyin Özer, “Türkiye elçiliklerinin bulunduğu her ülkeye Sofra tarzı şirin mekanların açılması için önayak olmak istiyorum” dedi.
Geçen hafta toplumdaki bir grup gazeteciyi Sofra’da misafir eden Özer, sohbet sırasında gazetecilerin sorularını da her zaman olduğu gibi kendi üslubuyla yanıtladı.
İşte gazetecilerin soruları ve Özer’in de yanıtları:
– Restoran sektörüne nasıl başladınız?
– Yokluktan, açlıktan dolayı lokantacı oldum. Bunu her zaman söylerim; çok küçükken Ankara’ya gitmiştim. Karnımı doyuracak para kazanamıyordum. Sonra bir lokantada çalışmaya başladım ve orada yemek yemeye başladım. Tabii her şeyi serbest değildi, çalıştığımız yerlerde birçok şey yasaktı. Ardından askere gidince orada karavana yiyorduk ve aniden gelişip boy attım.
– Yeniden doğsanız lokantacı olmak ister misiniz?
– Yeniden doğmaya ne gerek var. Allah izin verir ve eğer cennete gidersem orada da lokanta açmak istiyorum.
– Kebap kültürünü pek tutmuyorsunuz sanırım?
– Türkiye’ye gittiğimde her Allah’ın günü döner yiyorum. Ben döneri çok hijyenik görüyorum. Çünkü el değmeden hazırlanıyor. Aslında ben ezelden beri döneri severim. Ben kebapçıyım, ama bu işin doğru yapılması gerekiyor. Dönerin iyisini Sofra olarak yıllarca yaptık ve kapılarımızda kuyruklar oluşuyordu. Sonra piyasaya kötü insanlar çıkıp döneri kötü yapınca ben de kaldırmak zorunda kaldım. İlk defa döneri menüsünden çıkaran da Sofra olmuştur. Dönere bayılırım. El değmeden, ateş değmeden pişirilen enfes bir yemektir. Türk centilmenlerinin yediği yemek bir anda sarhoşların yemeği oluyor. Bizler ne kadar becerikliyiz…
HOCA ÖĞRENCİSİNE TAKLİTÇİ DEMEZ
– Hüseyin bey bugüne kadar sizin yanınızda çalışanlarınızdan benzer mönülü restoran açanlar oldu? Kendinizi taklit edilmiş gibi görüyor musunuz?
– Bu taklit olmaz, Hoca öğrencisine taklitçi diyemez. Biz Sofra olarak o kişilerle gurur duyuyoruz. Dünyada ilk kez Sofra üniversite olmuş bir müessese. Bu anlamda Middlesex Üniversitesi ile de işbirliğimiz olmuştur. İyi niyetli olursan güzel şeyler gelip seni buluyor. Niyetin iyi olacak, dürüst olacaksın. En önemlisi paracı olmayacaksın… Geçen gün Meksika’dan misafirlerim gelmişti. Köpeklerinin ismini Sofra koymuşlar. Benim adımı koysalardı daha iyi olurdu. Benim adım köpek adı olabilir. Ben sadık bir insanım, köpeklik bana yakışır. Ben de vatanımın köpeği, kedisi olabilirim…
– Peki Hüseyin bey yeni bir projeniz var mı?
– Ben şu anda Türkiye elçiliklerinin bulunduğu her ülkeye Sofra tarzı şirin mekanların açılması için önayak olmak istiyorum. Bu projeyi de ilk olarak Ankara’da başlatmak istiyorum. Bu amaçla ilk kez Türk yemeği okulu inşallah yakın bir süre içinde Ankara’da açılacak. Ben bu okulda insan yetiştireceğim, ama bu işe yatırım yapacak birileri lazım. Şuna inanıyorum; her bir elçiliğimizin bulunduğu ülkelerde mutlaka paralı bir işadamımız vardır. Bu konuda onlardan destek isteyeceğiz. Bütün dünya bu yemekleri seviyor. Ben de bu lezzeti her ülkeye yaymak istiyorum. Tek hedefim Sofra usulü yemeklerin yayılması ve Türk kültürünün yaygınlaşması. Hayata Ankara’dan başlamıştım. Şimdi de oradan dünyaya açılmak istiyorum…
– Sofra’nın yeni şubeleri açılacak mı?
– Türkler hep çoğa, fazlaya kafayı takmışlar. Çok fazla illa ki çok iyi demek değildir. Çok çırak yetiştirmek iyidir. Bir tane iyi üniversite vardır ve o üniversite her yıl onlarca mezun verir. Ben de gördüğünüz gibi bunu hedefliyorum. Donald Trump gibi paragöz bir insan değilim. Ben Hüseyin Özer’im. Allah kimseyi Trump’a benzetmesin. Her zaman “para para” demek gariban işidir…
– Bizim toplumda restoran sektörünün gelişmesinin nedeni nedir?
– Sofra’dan mezun oldular da ondan. Hepsi Sofra’dan geçti ve çoğa da zengin, Ben bununla gurur duyuyorum. Gelecek nesillere ve memleketime bırakacağım en güzel hediye budur. Ama bu insanların da memleketlerine hayırlı olmalarını istiyorum Bugün restaurant sektöründe başarılı olan eski bir çırağım Londra’da milletvekili olmak istiyor, olsun ama tarafsız bir vekil olsun. Ayrıca herhangi bir örgütten ve zümreden de korkum yok. Korkup kaçarsanız arkanızdan gelirler…
– Sektörün en zor yani nedir sizce? Örneğin rahat kalifiye eleman bulabiliyor musunuz?
– En zoru, yani para saymaktır. Onu da yapmıyorum. Hiç dokunmuyorum gördüğünüz gibi ellerim temiz. Ben kalifiye eleman da istemiyorum, bizzat burada kalifiye haline getiriyorum. Yeterki yetenekli olsun üç günde o insanı yetiştiririm.
– Projeleriniz ile ilgili Türkiye’den bir yardım talebinde bulundunuz mu?
– Allah yardım ettirmesin bana, ben yardım etmek istiyorum. Allah bana devlet yardımını nasip ettirmesin. Devlet parası haram paradır. Devlet parası; yetim yaşlı, hastane, doktor, asker, şehit , öğrenci, okul, eğitim ve polis parasıdır. Ya bu para alınır mı, yenir mi? Yetim parası alınır mı?
– Hüseyin bey mönünüze organik ve glütensiz ürünler de eklemeyi düşünüyor musunuz?
– Sofra olarak müşterilerimizin isteği doğrultusunda bunlara yanıt verebiliyoruz, bizim için çok basit bunlar. Örneğin bir Afrika tavuğunu mönümüze ekledik. Ayrıca organik ürünlerin tam olarak yüzde 100 organik olduğuna inanmıyorum. Organik olarak bildiğim bir tek şey var o da benim. Anne, baba olmadı. öğretmen olmadı… Tiyatro, sinemaya ve maça gitmedim. Ayrıca bu işin okuluna da gitmedim. Kısacası hayatı ben tek başıma “yapa yapa” öğrendim. Dolayısıyla organik bir insanım. Her şeyi kendi üzerimde deneyerek yaptım.