Gıdanın Sürdürülebilirliği
Zeynep Kakınç
Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da yapılan, “GAP Bölgesi Turizm Odaklı Tanıtım ve Markalaşma Projesi” pandemi sürecinde şehirlerimizin boş durmadığını ve geleceğe yönelik çok önemli bir hareketin başladığının müjdecisiydi.
Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şırnak ve Şanlıurfa dâhil 9 ili kapsayan proje Mezopotamya markası adı altında tanıtım çalışmalarına başlıyor. Türkiye’nin ilk turizm markasının temeli atılmış durumda. Bölgenin gastronomik zenginliklerinin nasıl bir sistemle Mezopotamya markasının altını dolduracağını merak ediyorum.
Dünyada kriter belirleme açısından örnek alınacak belli başlı ülkeler vardır. Siyasetin geri planda olduğu, enstitüler, dernekler ya da vakıflar aracılığıyla çalışmaların yürütüldüğü, büyük dönüşümlerin sağlandığı örnek modeller.
2000’li yılların başında İskandinav ülkelerince önce manifestosu yazılarak hayata geçirilen Yeni Nordic Mutfağı bu kriterlerin en önemlilerinden biri. Önce toplamda 5 milyon euroluk bir devlet fonu oluşturuldu; meşhur Noma restoran da o dönemde bu projenin bir parçasıydı.
Fast food özentisi bir mutfakları varken, “durun özümüze dönelim” diyerek başladılar değişime.
Pek derinliği olmayan mutfaklarıyla ilgili saflık, tazelik, basitlik, etik olma, mevsimsel yemekler; iklim, arazi ve sularının mükemmelliği, Nordic ürünlerini öne çıkarmak, üreticileri desteklemek, hayvanları korumak, deniz, çiftlikleri ve doğadaki üretim sürecini takip etmek ve herkesin avantaj sağlayacağı bir politika geliştirmek gibi temel noktaları belirlediler.
Gastronomiye yaptıkları yatırımın karşılığını çok çabuk alan bu ülkeler, bugün
gastronomi turizminden elde ettikleri büyük gelirle mutlu mesut yaşıyor. Bizim coğrafyamız ve yemek zenginliğiyle İskandinav ülkelerini mukayese bile etmem.
Kadın gücü devreye giriyor
Sürdürülebilir, içi dolu, gerçekçi, doğru planlama ve stratejiyle yapılan markalaşma çalışması ülkemizin yüzünü güldürecek örnek bir model. Mezopotamya markasının bölgede yayacağı enerji eminim bir anda tüm ülkeyi etkileyecektir.
Mezopotamya şehirlerindeki kadın gücü bence projenin en dinamik ve değerlendirilmesi gereken yönlerinden biri.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Şanlıurfa’nın ilk kadın girişimcisi Cevahir Asuman Yazmacı ve Mardin’in dünyaca ünlü sosyal girişimci
Türk Mutfağı Şeflerinden Ebru Baybara Demir’in şimdiye kadar yaptıkları çalışmalar zaten çıtayı farklı bir noktaya taşımış durumda. Mezopotamya lansmanında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un, Ebru Baybara Demir’den ve sürdürülebilir çalışmalarından özellikle bahsetmesi boşuna değil.
Kompost gübre çiftçi için umut
Ebru Baybara Demir’in projeleri gastronominin kilit noktası olan “gıdanın sürdürülebilirliği” anlamında da çok kıymetli.
Bugün ülkemize kuraklık ve rekolte düşüklüğü öyle derinleşmiş bir problem ki, tabağımızda ne olduğu ve ne olacağı gastronominin en temel konularından biri. Ebru Baybara’nın, Sorgül ununu hayata kazandırması, Halep sabunları üretimi, bölgede büyük pazarlara ulaşamayan küçük çiftçiyi de işin içine alarak genişlettiği
Topraktan tabaga e-ticaret sitesi gibi çalışmaları, bölgede hem ekonomik hem de farkındalık anlamında büyük bir dönüşüm başlattı.
Son olarak da Diyarbakır Kayapınar Belediyesi ile iş birliği içinde gerçekleştirdiği gıda atıklarından kompost gübre elde etme projesi müthiş bir iş. Çiftçiye umut ışığı. Gerçek bir atık değerlendirme uygulaması.
Nedir kompost projesi?
Belediye pazarlarından her akşam atılan gıdaların toplanması ve bunların kompost gübreye dönüşmesi. Ebru Baybara Demir, bir pazardan yılda 600 ton, 5 pazardan ise toplam 3 bin ton kompost gübre elde etmeyi hedeflediklerini söylüyor. Bu gübreler bölgede kuraklıkla mücadele eden geleneksel çiftçilere ücretsiz olarak dağıtılacak ve tarım yapılan arazilerinde daha az sulama yapılmasını sağlayacak.
Kaynak: milliyet