Tüm Dünya’daki Değerli Meslektaşlarım;
Türk Mutfağının Değerli Öğretmenleri, Aşçıları Ve Akademisyenleri;
Öğretmenlik mesleği yeryüzündeki en önemli kutsal mesleklerden birisidir. Bizler insanlık için önemli olan aşçılık mesleğini aynı zamanda öğretmen ve akademisyen kimliklerimizle de icra etmekteyiz. Her alanda olduğu gibi Türk mutfak sanatları alanında da öz kültürünü bilen, bilinçli eğitimcilerin yetişmesi geleceğimiz olan genç nesiller için büyük önem arz etmektedir.
Bu anlamda Türk mutfak sanatları alanında aşçılıktan gelen yüksekokul, üniversite mezunu eğitimli öğretmenlerimizin sayılarının artması zorunlu bir gerekliliktir.
Kendi öz kültürüne ve Türk mutfak sanatlarına tam bağlı olarak hem mesleki bilgileri ile hem de iş tecrübeleriyle ehil derecede akademik anlamda kendisini yetiştirmiş olan araştırmacı yazar kimliği bulunan öğretmenlerimizin, akademisyenlerimizin sayılarının artması için her zaman çalışmamız ve mücadele etmemiz gerekmektedir. Bu bizim Türk mutfağı davamızın da bir parçasıdır. Bizler bu alanı gelecekte ehil olmayanlara veya Türk mutfağını yozlaştıranlara asla bırakamayız, bırakmamalıyız.
Bilindiği üzere hali hazırda geçmişten günümüze kadar Türk mutfak sanatları alanında sadece belirli teorik bilgiler ile söz konusu alandaki boşluğu doldurmaya çalışmaktaydık. Bunu yaparken de geçmişten günümüze kadar yerine göre aşçı adaylarına mesleki ders verenler arasında konusunda ehil olmayanların veya başka dallardan olanların dahi öğretmenlik görevlerinde bulunduğuna şahit olmuşuzdur.
Ancak bundan böyle gelecekte kendi alanındaki konularda oldukça tecrübeli ve kendisini akademik anlamda da yetiştirmiş her bir
Türk Aşçıları potansiyel akademisyen ve öğretmen olarak sektörümüzde büyük önem ifade eden vazifeler üstleneceklerdir. Bu içinde bulunduğumuz çağa ayak uydurabilme anlamında da bir gerekliliktir, zorunluluktur.
Bizler şimdiden Dünya Türk mutfağı akademisi olarak da bu önemli vazifelere gelecek nesillerimizi Türk mutfağı için hazırlamaktayız ve onları her zaman bu konulara teşvik etmekteyiz.
Türk mutfağı için gelecekte önemli vazifeler üstlenecek olan gelecek nesillerimizi; her alanda sorgulayan, araştıran, aklı ve vicdanı hür bireyler olarak yetiştirmeye yüksek gayret göstermeliyiz.
Türk mutfağı için öğretmenlik vazifesine soyunmuş olan bütün eğitimcilerimizin üzerine düşen görev ve sorumluluklar sadece sektöre kalifiye aşçı yetiştirmek değildir. Bizler hem bu mesleği profesyonel mutfaklarda icra edenler, hem de akademik alanda önemli çalışmalar yürüten eğitimciler olarak Türk mutfağına önemli derecede vizyon katacak kalifiye insanlar yetiştirmeliyiz.
Türk mutfağı öğretmenleri olarak görevlerimiz arasında sektöre iyi bir aşçı yetiştirmek olduğu kadar yeri geldiğinde araştırmacı bir yemek tarihçisi, bir yemek yazarı, bir gurme, bir yemek fotoğrafçısı hatta ve hatta bir yemek bilimi siyasetçisi yetiştirebilmekte olmalıdır. Kısacası bizler sahada kazanılmış zaferlerimizi kendi alanımızda perçinleyecek bir eğitim ordusu yetiştirmeliyiz.
Tüm bunları başardığımızda Türk mutfak sanatları alanında hep beraber tüm Dünya’da emsalsiz bir konumda bulunacağımızdan zerrece şüpheniz olmasın.
İnsanlık tarihindeki zaferler yalnızca silahlı ordular ile kazanılmamıştır. Ordular ile kazanılan zaferler ilim, bilim ve eğitim ordularıyla desteklenmediği sürece asla daimi değildir. Bu yüzden tarihte hiçbir zafer yoktur ki sadece silahlı ordular arasındaki savaşlar ile kazanılmış olsun. İşte tamda bu yüzden Türk mutfak sanatları alanında yetiştireceğimiz eğitim ordumuz, tarihimizde kazandığımız zaferleri mutfak sanatları alanında tüm Dünya’da daimi kılacaktır.
Bu eğitim ordumuzu geciktirdiğimiz veya bunlara önem vermediğimiz sürece başkalarının kişisel ikballerine ve yabancı özentiliğine Türk mutfağını kurban etmeye devam edeceğiz demektir. Bunu geciktirdiğimiz veya önemsemediğimiz sürece başkalarının Türk mutfağına ait olanları sahiplenmesine mani olmakta zorlanacağız demektir.
Bunu geciktirdiğimiz sürece başkalarının Türk mutfağını kültürümüze uygun olmayan bir vaziyette şekillendirmesine mani olamayacağız demektir. İşte sizlerin de malumu olduğu üzere bu gibi konularda asla rızamız olmadığından ötürüdür ki; bizler uzun yıllar önce göreve atılmakta asla tereddüt etmedik.
Bizler Türk mutfağının tarihinde yetiştirdiği en önemli öğretmenleri ve akademisyenleri olarak Türk mutfağına yönelen bir takım tehditlerin ve tehlikelerin önünü alabilmek için; Türk mutfak sanatları kültürümüzü binlerce yıllık kadim değerlerimize göre, kendi medeniyetimize göre şekillendirmekle sorumluyuz. Bu sorumluluğumuzun gereği olarak Türk mutfağına yönelen tüm tehditleri belirlemek, tehlikeleri görmek ve bütün bunları bertaraf etmek en önemli asli görevlerimizden sadece biridir.
Ayrıca bildiğiniz üzere tüm bunlar bizlere değerli öğretmenimiz, şehit şefimiz Zeki Gülyiyen tarafından emanet edilmiş olan Türk mutfağı davamızın da en önemli gereklerinden sadece biridir.
Burada yer verdiğim büyük sorumluluklar gerektiren vazifelerimizin bilincinde olarak dün olduğu gibi yarın gelecekte de bu esaslar çerçevesinde çalışmalar yapmaya ve Türk mutfağının istikbalini şekillendirmeye devam etmeniz mutfak kültürümüz açısından büyük ehemmiyet arz etmektedir.
Kutsal meslekleri uğruna savundukları değerler için gecesini gündüzüne katarak yeri geldiğinde karşılık beklemeden büyük özverilerde bulunan ve kutsal bildikleri bu yolda canlarından dahi vazgeçerek şehit düşmekten şeref duyan bütün meslektaşlarımızın 24 Kasım öğretmenler gününü en içten dileklerimle kutlarım.
En Derin Saygı ve Sevgilerimle
Türk Mutfağı Diriliş Hareketi Lideri
Tolgahan Gülyiyen