Evliya Çelebi Seyahatnamesi "Özet" -01-
Evliya Çelebi, toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik yapısını yansıtan bir ayna olan bu yemek kültürünü, renkli bir dille anlatır. İstanbul ve saray mutfağındaki yemeklerle yetişmiş olan Evliya, aynı zamanda gittiği her yerde çekinmeden değişik yemekler tatmıştır. Bu, yemeğe meraklı olmasının yanı sıra, onun kendi çevresinin kalıplarını aşmış seyyah kişiliğinin de bir ölçütüdür.
Şehir tasvirlerinde o şehirdeki ünlü yemeklere özellikle yer vermiştir. Sadece bir defasında bir yemekten iğrenir, o da bir Çerkez'in ölmüş babasının cesedinde yuvalanan arıların yaptığı baldır [VII 285-6].
Evliya Çelebi'nin Domuz eti dışında birçok et çeşidini yediği görülür:
Sudan'da deve etini yediği gibi zürafa etini de dener. Ev sahibinin sunduğu zürafa kebabını "inşallah helal"dir temennisiyle yiyip çok beğenir. Kırım'da avladıkları "fil kadar" yaban mandasının kebabı [VII 2-3] ve Defterzade Mehmed Paşa'nın hizmetindeyken avlanan keklik, turaç, sülün gibi kuşlar ve ahu kebabları da yediği etler arasında sayılabilir [II 190].
Evliya Çelebi, balığı da sever, hatta birçok Osmanlı'nın yemekten çekindiği yılan balığını [Deveciyan 214] nefis bulur; defne yaprağıyla pişirildiğini ve "misk ve amber gibi rayihası" olduğunu söyler [Vlll 325]. Bursa yaylalarında avlanan alabalıkları da tereyağında pişirir [II 21].
Daha önce bilmediği her türlü meyve ve sebzeyi dener;
görünüşlerini, tatlarını ve yetiştirme şekillerini anlatır. Amerika'dan getirilip Amsterdam'da yetiştirilen ve adının hunza olduğunu söylediği meyve için verdiği bilgiler, bunun papaya (Carica papaya, geç Osmanlı döneminde inebe-i hindi olarak biliniyordu) olabileceğini düşündürüyor:
"Adam kellesi" kadar boyu, içindeki incir darısı gibi tohumu, yumuşak sarı renkli eti, tatlı lezzeti bu meyvenin tarifine uymaktadır [Davidson 575]. Sadece dışını saran lahana gibi kat kat yapraklar papa yada bulunmaz. Evliya Çelebi bu egzotik meyveyi çiğ yemekle kalmaz, kavun zerdesi misali pirinç ile zerdesini yaptırır.
Yiyenler "bu taam-ı lezız ancak cennette olur" diye hayran kalır [VI 223-4]. Evliya, gittiği her yerin lezzetli yiyecek ve yemeklerinin hakkını verir. Fakat gezdikçe Osmanlı mutfağının değerini daha da iyi anlayıp "Taam devlet-i Osman'dadır" sonucuna varır [VII 110]. İran'da pilav, birkaç çorba ve büryandan başka yemek olmadığını söyler [IV 178].
Avusturya'dayken mutfağın zayıflığından yakınır: "Cümle kefere perhiz ile çatal demir ucuyla elli dirhem taam ve elli dirhem şarab yeyüp içerler" [VII 110].
Osmanlı ve Türk Mutfağı Dünya Gönül Elçisi Koord. Has Aşçıbaşı Ahmet Özdemir
Devam Edecek-01