Tuğrul Şavkay’ı Anarak… “Doğan Hızlan”
Aramızdan ayrılan dostlarımızdan bazıları, çalıştıkları alanda unutulmazlığa kavuşmuşlardır. Tuğrul Şavkay onlardan biri. Onun ‘Osmanlı Mutfağı’ kitabını ele alalım bu hafta. çünkü bu değerli çalışmanın her baskısı mutlaka yazılmalı.
Tuğrul Şavkay’ın ‘Osmanlı Mutfağı’ kitabını okudum geçen hafta. Onun kitaplarında çeşitli uygarlıkların mutfak felsefesi vardır. Yemekle dönemin yaşamı, siyaseti arasındaki kopmayan bağlantıları inceler. Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Basri Göktan’ın yazdığı ‘Sunuş’ta kitap ve Şavkay hakkında bilgi var.
Onun ilk baskıya yazdığı ’öndeyiş’ de bu baskıda yer alıyor.
Yazıdan bir bölüm: “Bu kitap, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunun 700’üncü yılı kutlamaları dolayısıyla hazırlandı. Amaç, bir cihan imparatorluğu kurmuş olan atalarımızın mutfak anlayışlarını bugünün kuşaklarına aktarmaktı. Elbette insanlık açısından her zaman gurur verici olan hoşgörüyü, başka değerleri kabul etmede gösterilen yobazlıktan çok uzak tutumu ve benzerlerini övgüyle andım.”
Yazar kitabın iki bölümden oluştuğunu öndeyiş’te belirtiyor.
Birinci bölümde, “Okuyucuya ciddi ve fikir oluşturmasına yarayacak bir perspektif için bazı tarihsel bilgiler verilmeye çalışıldı” deniyor.
İkinci bölüm, yemek tariflerini içeriyor.
Giriş’in başlıkları şöyle:
Osmanlı mutfağının tarihi
Mutfağın ardındaki felsefe
Anadolu’ya göç öncesi Türk mutfağı
Bizans geleneği
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş döneminde Anadolu Türk mutfağı
Fatih dönemi
Kanuni dönemi
Son dönem
Adana’ya arkadaşımız Güman Birincioğlu’nun yönettiği sinema açılışına gittik. Sonra da Tuğrul Şavkay bizi bir lokantaya götürdü.
Yıllar sonra Adana’da TüYAP Kitap Fuarı’na gideceğimi söylediğimde ömer çelik, “Yüzevler’de yer ayırttım size” dedi, ben de oraya gittim.
Yüzevler’in sahiplerinden biri bana dedi ki, “Doğan Abi, saçların kırlaşmış”. Kendi kendime “Yahu bu adam beni nerden tanıyor” diye söylendim. Sonra beni bir masaya oturttu, masanın duvarında bir fotoğraf; Tuğrul Şavkay, Güman Birincioğu ve ben... O zaman saçlarımın kırlaştığını fark ettim.
Evinde verdiği ziyafeti de anlatayım... Bizi Rumelihisarı’ndaki evine çağırdı, aşçı önlüğünü ve bonesini giydi. Saat 9’a geldiğinde müjdeyi verdi: “10.30’da sofraya otururuz, sos ancak o zaman olur.” Başta rahmetli Oktay Kurtböke olmak üzere herkes biraz peynir ekmek yedi. Ben geç yemeği sevdiğim için bekledim...
Daha önce yayımlanan bu kitabın her baskısının yazılması gerekiyor bence. çünkü okur kuşaklarının değiştiğini düşündüğünüzde bu yargıma katılırsınız. Ayrıca tarifler mutfağınıza yeni lezzetler katacaktır.