Çok Uzun Zamandır Huzursuzum, Her Zamankinden Endişeliyim.
Ebru Baybara Demir
Son gunlerde moda bir söylem olan karbon emisyonlarını sıfıra indirme, iklim kriziyle ilgili günümüzün en çok konuşulan konularından biri.
Yıllardır tüketim alışkanlıklarımızın değişmesi ile her geçen gün tükenmeye doğru yol aldığımız bu süreçte tek çözüm gerçekten karbon emisyonlarını azaltmak mı?
Hepimizin doğasında karbon var. Karbonu azaltmak yerine toprakta tutmanın yollarını aramalı ve uygulamaya koymalıyız!
Topraklar şu anda atmosferde bulunan karbon miktarının üç katını, canlı maddede tutulan miktarın ise neredeyse dört katını tutar. Çok büyük bir depolama kapasitesine sahip olan toprağın bu kapasitesinin arttırılması büyük bir fark yaratır.
Toprak organik maddesi; bakteri ve mantarlar dahil olmak üzere toprak mikroplarından, bitki ve hayvan dokuları gibi bir zamanlar yaşayan organizmaların çürüyen kısımlarından, dışkı maddelerinden ve bunların ayrışmasıyla ortaya çıkan ürünlerden oluşur.
Bitkinin besini olan organik madde miktarı, topraklarımızın %43,78’inde sadece %1-2 oranında!
%21,47’sinde ise bu oran %1’in altında! %4 üzerinde organik madde içeren VERİMLİ TOPRAK oranımız ise sadece %4,56!
Bitkiler, topraktaki organik maddeler ve sistemi yürüten mikroorganizmalar hayati önem taşıyor; biri olmazsa diğerleri çalışmıyor. Bu sistem sadece gıdamızın üretiminden sorumlu değil.
Bu sistem, toprakta karbonu tutmaktan başlayıp mikroorganizmalarla organik maddeyi işleyerek bitkiye ulaştırmaktan oksijen üretmeye kadar titizlikle çalışan ve bizim gözle göremediğimiz işlevsel bir sistem. Bizim yaşamımızdan sorumlu olan kocaman bir ekosistem!
Türkiye genelinde yaygın hale getirmeye çalıştığımız Biyobozunur Atık Yönetim Projesi göründüğü gibi sadece pazardan gıdayı ayrıştırıp komposta dönüştürmekten ibaret değil!
Önce toprağı, sonrasında da bütünüyle yaşamı iyileştirmek üzere hayata geçirilmiş bir ekosistem iyileştirmesi! Kocaman bir ekosistemi iyileştirmek de siyasete ve kişisel egolara teslim edilemeyecek kadar kıymetli!