Avrupa'da Türk Modası

Avrupa'da Türk Modası "Alla Turca" Turquerie...

Osmanlı mutfak tarihi ve Türk mutfak kültürü ile ilgili köşe yazısı, makale ve akademik çalışmaları dikkatle inceliyoruz. Bu bilgileri bizlerde Türk mutfak tarihi ve Türk yemek arşivi...

Avrupa'da Türk Modası "Alla Turca" Turquerie ...
 
Seyyahların Osmanlı topraklarına ilişkin anlatımları, Bin Bir Gece Masalları gibi eserlerden yapılan çeviriler ve Osmanlı sefirleri ile maiyetlerinin ihtişamlı görüntüsü, bu dünya hakkında Avrupa’nın yönetici elit tabakasınca yaratılan hayali bir kavrayışa ilham veren katalizörler arasındaydı. (Bu hülya ancak Fransız Devrimi’nin gelip çatmasıyla darmadağın olacaktı.) Sarıklı tipler tablolarda, seramik figürlerinde ve sahnelerde yer aldı; şatafatlı özel Türk odaları oluşturuldu; hilaller, palmiyeler ve develer duvar panolarına, mobilyalara ve enfiye kutularına konu oldu.
 
Türk aşçı haberleri olarak osmanlı mutfak tarihi ve Türk mutfak kültürü ile ilgili köşe yazısı, makale ve akademik çalışmaları dikkatle inceliyoruz. Bu bilgileri bizlerde Türk mutfak tarihi ve Türk yemek arşivi gibi kategorilerimizde kayıt altına alarak aşçılık camiası, gastronomi ve mutfak sanatlarında kullanılmak amacı ile takipçilerimiz ile paylaşıyoruz.
 
Milliyet gazetesindeki Aylin Öney Tan'ın "Alla Turca modası" yazısını kaynak göstererek Türk mutfağı şefleri ve mutfak tarihi ile ilgili bilgiler içeren yazıyı aşçılık camiası, gastronomi ve mutfak sanatlarında kullanılmak üzere paylaşmak istedik...
 
Alla Turca modası
 
Bir zamanlar Avrupa’da Alla Turca adıyla bir Türk modası esmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlü olduğu zamanlarda esen bu Türk dalgası, kılık kıyafetten müziğe kadar pek çok alanda etkisini göstermişti. Bir tek mutfak hariç! Acaba şimdi mutfaklarda bir Türk modası yaratmak mümkün olabilir mi?
 
Dünya mutfaklarını ilk etkisi altına alan kuşkusuz Fransa mutfağı olmuştur. Bu dalga 19. yüzyılda Osmanlı saray mutfağını bile etkilemiş, özellikle yabancı konuklar için verilen protokol yemeklerinde konuklara bir jest olarak Fransız mutfağı etkili yemekler sunulmuştur. Neredeyse 10 yıl önce Fransa’nın Tours kentindeki François Rabelais Üniversitesi’nde, özel bir küçük sempozyuma katılmıştık. 
 
Konu “İlk ateşin keşfinden günümüze pişirme teknikleri” üzerineydi. Benimle aynı oturumda sunum yapan arkadaşım Dr. Özge Samancı, 19. yüzyılda Osmanlı mutfağında Batılılaşma etkisini ele almıştı. Osmanlı mutfağı gibi büyük bir imparatorluk mutfak mirasının, dünyanın dört bir yanında hâkim olan Fransız mutfağının etkisinden nasıl muaf kalamayacağını gösterdiği için düşündürücüydü. 
 
Bazı örnekler düşündürücü olduğu kadar da eğlenceliydi. Mesela “Kebap du Savoy” gibi yemekten bahsettiğinde akademik ortamın ciddiyetini bozacak şekilde güldüğümü hatırlıyorum. Fransız mutfağına giren tek Türk mutfağı reçetesi ise “Pilaf à la Turque” adıyla Türk usulü pilav olmuş. Kuşkusuz Fransız mutfağı bir dönem dünyayı etkisi altına aldı. 
 
Bir zamanlar Türkiye’de hep tekrarlanan şöyle bir söylem vardı: 
 
Dünyanın üç büyük mutfağı Fransız, Çin ve Türk mutfağıdır, diye. Biz de dünyayı fethetmiş bu mutfakla kendimizi konumlandırmaktan gurur duyardık. Yıllarca bu söylem tekrarlandı durdu, fakat maalesef kuru bir böbürlenmenin ötesine geçilemedi. 
 
Biz bu iddiayı kendi kendimize tekrarlayıp duralım, o zamanlar adı bile geçmeyen İtalyan ve İspanyol mutfakları atağa geçti, şeflerinin ünü Fransızları aştı. Asya mutfakları gündeme geldi, özellikle Japonlar bir tek sushi ile dünyayı fethetti, şimdi Kore atakta. Dünya gastronomi haritasında yeri olması hayal edilemeyecek İskandinav ülkeleri kuzeyden esen bir rüzgâr gibi şefler dünyasını kasıp kavurdu. 
 
Bu arada beklenmedik bir dalga Latin Amerika’dan geldi. Peru başta olmak üzere uzak diyarların şefleri gündeme oturdu. Biz bütün bunlar olurken giderek cılızlaşan bir tonda dünyanın üç önemli mutfağından birisiyiz nakaratını tekrarladık durduk, sonunda ondan da vazgeçtik, âdeta sessizleştik.
 
Eğitimin kültür boyutu
 
Elbette bütün bu saydığım ülkelerin yaptığı atakların arkasında hep bir devlet politikası, ciddi bir özel sektör desteği ve her şeyden önemlisi eğitim vardı. Dünyada gastronomi sektörünün bu denli önemli hale gelmesi, Türkiye’de de kaçınılmaz olarak bir etki yaptı. Şimdi bizde de eğitim denince pek çok seçenek var. Gastronomi konusunda eğitim veren okullar pıtrak gibi çoğaldı, artık gençlerin en büyük hayali ünlü bir şef olmak. 
 
Peki, bütün bu okullarda Türk mutfağı tüm boyutlarıyla hakkıyla öğretiliyor mu? Hakkıyla derken sadece yemek tariflerinin ve pişirme tekniklerinin öğretilmesi yetmiyor. Artık mutfak denilince kültür boyutuyla ve tarihi birikimiyle bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. Artık dünya şefleri yarattıkları tabakları sunarken hep bir hikâye anlatıyor, geçmişten ve tarihi birikimden referans alıyor. Kuşkusuz malzeme de birincil önemde. Malzemeyi iyi tanımak çok önemli. Doğru malzemeyi bulmak şart. 
 
Malzemenin tam hakkını verebilmek ve iyi kullanabilmenin yanı sıra bilgisine de hâkim olmak gerekiyor. Özellikle tarih konusunda doğru bilgilerin verilmesi bu noktada çok önemli. Ancak bu konuda eğitim yeterli mi? İşte o nokta biraz tartışmalı. Dolayısıyla artık şef eğitimi veren okullar da kültürel boyuta önem vermek, aynı zamanda dünya mutfakları konusundaki çeşitliliği de gündemine almak zorunda.
 
İki seviyede eğitim
 
Le Cordon Bleu, 1895’te Paris’te kurulan ve tüm dünyaya Fransız mutfağını yaymayı başarmış bir okul. Zaten kuruluş amacı da Fransız mutfağı konusunda en üst düzeyde teknik eğitimi verebilmek. Bugün şeflik eğitimi konusunda bir dünya markası olan Le Cordon Bleu Istanbul, 10 yıldır Özyeğin Üniversitesi bünyesinde eğitim veriyor. Şimdi ise yepyeni bir atak yapıyor. Artık okulda “Türk Mutfağı” eğitimi de verilecek. 
 
İki seviyedeki eğitimin ilkinde “Klasik Türk Mutfağı”, ikincisinde ise “Bölgesel Türk Mutfağı” üzerine yoğunlaşılacak. 2022 yılı Ocak ayında başlayacak eğitim yabancı öğrencilere de açık; İngilizce ve Türkçe olarak iki dilde eğitim yapılacak. Her iki seviyeyi başarıyla tamamlayanlara “Diplôme de Cuisine Turque” belgesi verilecek. 
 
Le Cordon Bleu Türkiye Direktörü Defne Ertan Tüysüzoğlu, program konusunda şöyle diyor: “Türk mutfağı, köklü geçmişiyle derin bir kültüre sahip. 
 
Yurt dışında daha doğru tanıtılabileceğine inanıyoruz. Bu nedenle 10. yılımızı kutlarken, Türk mutfağı eğitimini uluslararası eğitim disiplinine sahip bir modelde öğretmek üzere yola çıktık. Türk yemek kültürünü dünya mutfaklarına taşıyacak genç şefler yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Hep birlikte Türk gastronomisinde yeni bir sayfa açacağımıza inanıyoruz.”
 
Doğrusu bu heyecana katılmamak mümkün değil. Bir zamanlar dünyayı kasıp kavuran Fransız mutfağı etkisine karşı belki bir Türk mutfağı hamlesi gerçekleştirebiliriz. Umarız pilavın dışında Türk usulü yemeklerimiz dünya mutfaklarında yerini bulur; bir zamanlar Alla Turca akımında yerini bulamayan mutfağımız bu sefer gerçek bir Türk modası yaratabilir.
 
Avrupa'da Türk Modası "Alla Turca" Turquerie ...Türk aşçı haberleri olarak araştırmalarımız sonucunda Avrupa’da Türk Modası'nın özeti aşağıdaki gibidir...
 
Turquerie - 18. Yüzyılda Avrupa’da Türk Modası "Kitap Özeti"
 
Bu kitap günümüzde güzel sanatların ve dekoratif sanatların popüler ve koleksiyona elverişli bir alanına dönüşmüş bulunan Turquerie’nin, yani 18. yüzyılda Avrupa’da Türk modasının kilit unsurlarını saptamak üzere, çok sayıda dağınık kaynağın tarandığı titiz bir araştırmanın ürünü olan ilk örnektir.Avrupa’daki köklü Türk korkusu 17. yüzyılın sonunda yavaş yavaş yerini hayranlığa bıraktı. 
 
Seyyahların Osmanlı topraklarına ilişkin anlatımları, Bin Bir Gece Masalları gibi eserlerden yapılan çeviriler ve Osmanlı sefirleri ile maiyetlerinin ihtişamlı görüntüsü, bu dünya hakkında Avrupa’nın yönetici elit tabakasınca yaratılan hayali bir kavrayışa ilham veren katalizörler arasındaydı. (Bu hülya ancak Fransız Devrimi’nin gelip çatmasıyla darmadağın olacaktı.) Sarıklı tipler tablolarda, seramik figürlerinde ve sahnelerde yer aldı; şatafatlı özel Türk odaları oluşturuldu; hilaller, palmiyeler ve develer duvar panolarına, mobilyalara ve enfiye kutularına konu oldu.
 
Sanat tarihçi Haydn Williams bu kitapta 18. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan Türk modasının farklı yerlerde değişik tepkileri harekete geçiren bir tema olduğunu gösteriyor. En yoğun ve kalıcı ifadesini Fransa’da bulsa da, erişim alanı Kew bahçelerindeki süs camilerinden Dresden’de 1719’da bir kraliyet düğünü için Elbe boyunca dikilmiş Türk çadırlarına, Polonya kralı 2. August için fildişinden yapılmış bir yeniçeri heykelciğinden Roma’da 1748’de karnavalı kutlayan bir alayın giydiği kostümlere kadar uzanan geniş bir temaydı bu. 
 
Konu 1453’te İstanbul’un fethinin ardından Avrupa ile Osmanlılar arasındaki ilk temaslarla başlayan, 18. yüzyılda Türk modasının müthiş zenginleşmesiyle süren ve Oryantalizm gibi başka yorumların kökleştiği 19. yüzyılda noktalanan bir kronolojik çerçevede tematik yaklaşımla irdeleniyor. Resim, mimari, iç mekan ve tiyatroyu da kapsamak üzere belirli kategorilere odaklanan Turquerie bu tuhaf Avrupa fantezisinin ilginç bir dökümünü sunuyor.Kitaptan alıntılar: “Turguerie varsayılan konunun bir tasvirinden ziyade onu tasarlayan kültürel ortamın bir yansımasıdır. 
 
Belli sınırlar içinde turquerie bir sanatçının istediği her şey olabilir; değişken ve hayali karakteri kısmen bir ya da birkaç mesafeden bakışa bağlı bir görünüş olmasından kaynaklanır. Öncelikle eğlence ve haz sağlamanın bir aracı olmasına karşın, bazen statü ve ihtişamı vurgulamaya yönelik daha simgesel bir rolle yüklüydü ve hatta kurulu düzene eleştiriyi işleyecek şekilde kullanıldığı da olurdu. Turquerie bir üslup değildi; daha çok 18. yüzyılın gelişim seyrinde farklı yerlerde değişik tepkiler uyandıran bir temaydı.”“İstanbul’un 1453’te Osmanlı Türklerince ele geçirilmesinin ardından, Batı Avrupa bir şoka girdi. Karşı koyuşu canlandırmak isteyen propagandacılar Türk timsalini şeytanlaştırmak için sıkı bir uğraşa girdiler. 
 
Onların korku salan kampanyası genellikle başarılı olsa da, fetihçilere dönük Avrupa merakını tam bastıramadı. Bu ilgi Osmanlı topraklarını gezmiş seyyahların yayımlanan anlatımlarıyla ve 16. yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı giyimi hakkında bilgi veren resimli kostüm kitaplarıyla kısmen tatmin edildi. Avrupalıların Osmanlı toplumunun belli katmanlarını ancak sınırlı biçimde tanımasından dolayı çoğu kez hayal ürünü olmakla birlikte, bu imgeler hatırı sayılır etkide bulundu. Oraları hiç gezmeksizin turquerie’ye özgü pitoresk Doğu’yu yaratan sanatçılar, tasarımcılar ve modelciler iki yüz yıl kadar bu yayınları kaynak olarak kullandı.”
 


Türk Aşçı Haberleri Ve Güncel Mutfak Haberleri Not::
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Türk Aşçı Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.turkascihaberleri.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İlgili haber kopyalanarak başka bir site tarafından yayınlanmaya ihtiyaç duyulduğu takdirde kaynak gösterilerek ve web sitemize link verilerek kullanıması mümkündür.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler