Şef Yunus Emre Akkor; Osmanlı Tatlılarının Padişahı "Baklava"
Dünyaca en çok tanınan tatlılarımızın başında gelen baklava günümüz Türk mutfağı tatlıları arasında zirvede yer almaya devam etmektedir.
Çeşitliliğini ve ününü Osmanlı döneminde kazanan baklava Osmanlı İmparatorluğu içinden çıkmış birçok devletlerin mutfağında yer almaya devam etmektedir.
Birçok ülke baklavayı
kendi mutfaklarına ait kılma çabası içine girmesi baklavanın
Osmanlıda baklava tatlılarının padişahı olarak nitelendirmemizi haklı kılmaktadır.
Fatih dönemine ait Topkapı Sarayı mutfak defterlerinde 1473 yılında sarayda baklava yapıldığı kayıtlıdır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde 17. yüzyılın ortalarında Bitlis Beyinin konağında baklava yediğini yazmıştır. Vehbi’nin 1720 yılında Sultan 3. Ahmet’in dört oğluna yaptırdığı muhteşem sünnet düğününü tasvir eden Surnâmesinden de bütün misafirlere baklava ikram edildiğini öğrenmekteyiz.
Baklava Osmanlının her yöresinde bilinen ve yapılan bir tatlı idi. Ancak günümüzdeki mükemmel formuna ulaşması onun Saray ve konaklarda, ziyafet ve şenliklerde tüketilmesi ile bir prestij tatlısına dönüşmesi ile olmuştur.
Saray’da ve konaklarda, baklava yapımında usta olan aşçılar tercih edilir ve baklava yufkasının çok ince açılmış olmasına önem verilirdi. Yufkanın inceliği baklavanın kalitesi için en temel ölçü sayılırdı. Hatta eski İstanbul konaklarında yapılan baklavalarda aşçının bir tepsiye en az yüz kat yufka sığdırması istenir bu kadar ince yufka açabilen bir aşçı bulundurmak bir övünç kaynağı sayılırdı.
Baklava tepsisi fırına girmeden önce konak sahibinin huzuruna getirilir o da, bir Hamid altınını yarım metre kadar yükseklikten dik olarak baklavanın üzerine bırakır altın yufka katlarını delip tepsinin dibine değerse, aşçı başarılı sayılır ve o altın aşçının bahşişi olurdu.
Bu gösterinin konukların huzurunda yapıldığından baklavanın ve baklava yapan ustanın ne kadar önemli olduğunu da anlamış oluyoruz.
En yetenekli baklava ustaları Saray’a alınırdı. Zira baklavanın devlet törenlerinde dahi yeri olan bir tatlı idi. 17. yüzyılın sonlarından itibaren başlayan baklava alayı geleneği Ramazan ayının ortasında, padişahın askere gösterdiği bir iltifat olarak görülürdü... Devamı yorumlarda....!
Sarayda her on askere bir sini baklava ölçüsüyle baklavalar hazırlanırdı. Osmanlı mutfak tarihimizde Yeniçeriler kendileri için hazırlanan baklava sinilerini belirli bir düzen içinde teslim alır ve kışlalarına doğru baklava sinileriyle yürüyüşe geçerlerdi. İstanbul’da halk baklava alayını seyretmek için sokaklara dökülür ve sevgi gösterilerinde bulunurdu.
Baklavacılığın başlı başına bir sektör haline gelmiş olmasının nedeni tarihteki bu gösteriş ve prestij sembolü olmasıdır. Günümüzde baklava bayramlarda misafirliklerde ve kutlamalarda dağıtılan bir tatlı olarak halen bir zenginlik ifadesi olarak mutfağımızdaki yerini korumaya devam etmektedir.