Afyon’un Milli Yemekleri
Sahrap SOYSAL
Kanal D’de yayınlanmaya başlayan “Sahrap’la Anadolu Lezzetleri” programımız için çıktığımız Anadolu turunda bu kez durağımız Afyon oldu. “Kahraman” olarak bilinen Afyon’un milli yemeklerini deneyimlemek şahaneydi.
Sahrap’la Anadolu Lezzetleri programı için kahraman şehrimiz Afyon’a geldiğimizde yine anılar gözlerimin önünde canlanıverdi.
Klimasız arabalarda bütün camları açıp rüzgara doğru savrulan saçlarımızla, annemizin evde pişirdiği ekmek arası kuru köftelerimizle bağıra çağıra söylediğimiz şarkılarla yollarda uçup giderdik.
1960-1970’lerde Afyon’a yolu düşenler etraftaki haşhaş tarlalarını çok iyi bilir.
Arpa, buğday ve şeker pancarı tarlalarına alışkın olan bizler ilk gördüğümüzde “Acaba bu nedir” demiştik.
Gelincikgillerden bir bitki olan haşhaş, Afyonkarahisar civarında devletin denetimi altında çok eskiden beri yetiştirilir.
İlaç sanayisinde kullanılır.
Tepesinde pinpon topu biçiminde sert bir meyvesi vardır. Bu meyvenin içinde de minicik tohumlar olur.
İşte bu yağlı tohumlar ezilir, yağı çıkarılır ve Anadolu’nun birçok yöresinde ekmeklerde, hamur işlerinde çok kullanılan haşhaş ezmesine dönüştürülür.
Biz çocukların sorduğu her soruya cevap vermeyi kendine vazife edinen sevgili babam hemen arabayı durdurur, bir kenara çekerdi. Hiç üşenmez, bir koşu gidip tarladan haşhaş meyvesini koparır ve bize verirdi.
İçindeki tohumları artık kurumuş olan bu pinpon topu görünümlü bitkiyi sallayarak, ses çıkaran bir müzik aletine dönüştürürdük.
Kendimizce bir müzik ritmi oluşturur, yol boyunca eğlenirdik.
Afyon merkeze geldiğimizde ise mutlaka İkbal Lokantası’na uğrar, ünlü kaymaklı ekmek kadayıfını yerdik.
Yola koyulduğumuzda annem Afyon-Sandıklı kaplıcalarının diz ağrılarına çok iyi geldiğini anlatır, her seferinde gitme arzusunu babama vurgulardı.
Destan Yazmış Bir Şehir
Birçok yolun kavşak noktasında olması nedeniyle çok stratejik bir öneme sahip olan Afyonkarahisar, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nda destan yazmış kahraman bir şehrimizdir.
Kaymağı, lokumu ve sucuğu çok meşhur.
Afyon mutfağı çok da zengin bir mutfağı vardır.
Kıyır kıyır bir börek olan mercimekli bükme, yapımı çok zahmetli olan çullama köfte, yaşlıların pek sevdiği sakala çarpan çorbası, Sefarad mutfağından esinlendikleri patlıcan böreği, Şuhut ilçesinin altın parçacıklı patatesiyle yapılan somon ekmeği, Osmanlı saraylarından gelme vişneli ekmek tatlısı, kaymaklı güllaç ve özbek pilavı...
Daha uzayıp giden listenin başına benim de favorim olan iki yemeği eklemek istiyorum.
Altına etin yağlı suyuna bandırılmış kebap pidelerinin dizilip üzerine de tandır kıvamında pişirilmiş kemikli etin konduğu bütüm et, bir diğeri ise nohutlu patlıcan musakkadır.
15-20 kişilik meydan sofralarında yenen bu yemekler geleneksel bir sofra adabı ve belli bir sıralamayla ortaya getirilir.
Bu nedenle “sıra yemeği” adı verilen bu menüye çorba ile başlanır.
Daha sonra bütüm et veya Afyon kebabı, arkasından mevsimine göre sebze yemekleri gelir.
Ama böreksiz sofra olmaz. Yanında ise vişne hoşafı ikram edilir.
İrmik helvası, baklava, hurma tatlısı veya kaymaklı ekmek kadayıfı yendikten sonra sofraya bamya yemeği gelir.
Sıra yemeği meyve ve yemek duasıyla sona erer.
Karnınız Doysun Koynunuz Dolsun
Afyon’un yerlisi Naile Hanım ve Nurten Hanım bana sıkı sıkı tembih ettiler; “Aman Sahrap Hanım, Göce köftemizden, ağzı açıktan, ilibada dolmasından ve kara tepside yaptığımız ıspanaklı börekten mutlaka söz edin” diye. Televizyon çekimini bitirip evden çıkarken, kutulara doldurdukları börekleri verip “Karnınız doysun, koynunuz dolsun” diyerek bizi uğurladılar.
Afyon’dan ayrılmadan geleneksel yöntemle yapılan, doğal bağırsağa doldurulmuş taze sucuklarımızı alıp bir başka Anadolu şehrine doğru yola çıktık.