İstanbul'da Yaşayan Etiyopya Kültürü
(Habeşistan Derneği)
Gülsüm İNCEKAYA
İstanbul'da yaşayan Afrikalı iş adamları lokanta ve turizm işletmeciliğinden moda tasarımına, kuaförlük işinden sağlık sektörüne kadar birçok alanda faaliyet gösteriyor.
İstanbul'da yaşayan Afrikalı iş adamları lokanta ve turizm işletmeciliğinden moda tasarımına, kuaförlük işinden sağlık sektörüne kadar birçok alanda faaliyet gösteriyor. Çeşitli amaçlarla Türkiye'ye gelen Afrikalıların bir kısmı geri dönmeyi düşünürken kimi ise Türkiye'de hayatını sürdürmeyi tercih ediyor.
Kurdukları dernek ve vakıflar aracılığıyla sık sık bir araya gelen İstanbullu Afrikalılar, bir yandan Türk toplumuna ayak uydururken bir yandan da kendi kültürlerini ve geleneklerini de canlı tutmaya çalışıyor.
Türkiye'deki kültürel yaşama hızlı bir şekilde uyum sağlamaya çalışan Afrikalılar, yaşamlarını sürdürmek ve Türk toplumu ile iletişime girmek için önceliklerini Türkçe öğrenmeye ayırıyor.
Özellikle eğitim için Türkiye'ye gelen veya Türkiye'de iyi iş imkanlarına sahip Afrikalıların hayalleri arasında Türklerle evlilik yapmak da var. Türklerle evlenenlerin sayısında artış görüldüğü de belirtiliyor.
Tarlabaşı'nda bulunan Habesha Lokantası Türk-Afrika kültürünün buluşma noktası. Hayvan postları, Afrika masa ve sandalyeleri ve Afrika'ya özgü hayvanların fotoğraflarının olduğu mekan, masaların üzerinde yakılmış küçük mumlarla son derece mistik ve egzotik bir ortam olarak göze çarpıyor.
Alçak masa ve sandalyelerden oluşan Habesha Lokantası'nda kullanılan tüm objeler ve yemeklerde kullanılan malzemeler Afrika'dan getiriliyor. Afrika mutfağının en önemli özelliği tepside her şeyden ufak porsiyonlar halinde sunum yapılması.
Tadımlık şeklinde sunulan yemekler Türk mutfağındaki mezelere benziyor. Tepsi, tuzlu ve ekşi hamurdan yapılan ince bir akıtma ile kaplı geliyor. Ekmek yerine injera adı verilen yöresel tat tercih ediliyor. Habesha'da Afrika dansları, geleneksel kahve seremonileri gibi etkinlikler de gerçekleştiriliyor. Garson ve aşçıların hepsi Afrikalı ve sundukları yemeklerin kültürel özelliklerini, hikayelerini biliyor.
Dünyanın her tarafında Habeşistan lokantalarının meşhur olduğunu söyleyen mekan sahibi Can Korudağ, Etiyopyalı ortağı Yodit Demise ile İstanbul'da böyle bir yer açmaya karar verdiklerini anlattı.
Avrupalı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği Etiyopya kültürü ve yemeklerini Türklere de sevdirmeyi hedeflediklerini belirten Korudağ, "Türk müşterilerimiz çok fazla olmasa da Afrika mutfağını tanıyanlar geliyor. Habeşi mutfağı dünyada belli bir yere sahip, biz bu mutfağı tanıtmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Damak tadı bakımından Hindistan mutfağını andırıyor. Acı ve baharatlı yemekleri seven Türkler için vazgeçilmez Etiyopya mutfağı iyi bir seçenek bence. Özellikle dünyanın ek küçük buğday tanesinden yapılan ve kanseri önlediği iddia edilen injera ekmeğini tatmaları lazım. Hafta sonu Afrika'dan gelen şarkıcılar ve dans grupları ile İstanbul'u şenlendirmeye devam ediyoruz."
"Ne oldu Türkiye'mize, ne oldu son kalemize?"
İstanbul'da faaliyet gösteren derneklerden biri olan Habeşistan Kalkınma ve İşbirliği Derneği ise Türkiye ile Etiyopya arasında insani yardım faaliyetleri düzenlemek amacıyla öğrencilerin kurduğu bir dernek. Derneğin Fatih'te bulunan merkezinde haftalık veya aylık toplantılar düzenleniyor. Türkiye genelinde yaşayan Etiyopyalı öğrencilerin, çalışanların sorunları konuşuluyor. Toplu halde namaz kılınıyor. Dua ediliyor. O gün geleneksel kıyafetler giyiliyor, ülkelerinin geleneksel yemekleri hazırlanıyor.
"Ayda bir kere de olsa bir araya gelip geleneklerimizi yaşatmak, sorunlarımızı tartışmak ve yeni gelen arkadaşlarımız yardımcı olmak için toplanıyoruz." diye konuşan derneğin sosyal ilişkiler sorumlusu İshak Eshetu Aragaw, Türkiye'de hiçbir sorun yaşamadan hayatlarını, geleneklerini sürdürdüklerini söyledi.
Türklerin kendilerine çok iyi davrandıklarını anlatan Aragaw, "Avrupa'ya giden çok sayıda arkadaşımız var. Onlarla konuşuyoruz. Orada ayrımcılığa uğradıklarını, çok yalnız kaldıklarını anlatıyorlar. Biz burada böyle şeylerle hiç karşılaşmıyoruz. Ev tutup kalan arkadaşlarımız var. Türk komşularının kendilerine çok iyi davrandıklarını söylüyorlar. Belki de Türkiye'de çok az olduğumuz için bizi sempatik ve farklı görüyorlar." diye konuştu.
Kendisinde derin izler bırakan 15 Temmuz ile ilgili bir şeyler anlatmak istediğini söyleyen Aragaw, "O gece herkes gibi ben de kendimi sokağa attım ne tanklar ne de 'dışarı çıkmayın' uyarılarını dinledim. Sabaha kadar sokaklardaydık. Etiyopya'daki akrabalarım sürekli arıyorlardı, telaş ve panik içinde 'ne oldu Türkiye'mize ne oldu son kalemize?' diye soruyorlardı. Ben de saat başı onlara Türkiye'de nasıl bir zafere imza attığımızı anlatıyordum canlı canlı." dedi.
"O gün kendimi Türk gibi hissettim"
Iğdır Üniversitesi'nden mezun olan Ahmed Muhammed de Türkiye'de kalmayı tercih eden Afrikalı öğrencilerden biri. Ülkesini özlediğini ancak Türkiye'de yaşamaktan memnun olduğunu söyledi.
Müslüman bir ülkede olmanın rahatlığını yaşadığını belirten Muhammed, "İstediğimiz gibi dini ibadetlerimizi yapıyoruz. Zaten bayramlarımız aynı, cumamız aynı, ramazanımız aynı. Geleneksel kültürümüze ait bazı şeyleri de çok rahatlıkla yerine getiriyoruz zaten. Bayramlarda çalışan, öğrenci hepimiz burada buluşup yemeklerimizi yiyor, sohbet edebiliyoruz." ifadelerini kullandı.
Toplumsal hayat içinde çok farklı reaksiyonlarla karşılaştıklarını aktaran Muhammed, bazı Türklerin kendilerine çok soğuk, bazılarının ise yakın alaka gösterdiğini söyledi.
Avrupa'ya gitmek gibi bir seçenek sunulduğu takdirde gidip gitmeyeceğine dair soruyu "Kesinlikle gitmem" şeklinde yanıtlayan Muhammed, "Sekiz arkadaş okumak için Türkiye'ye geldik ama çoğu Avrupa'ya gitti. Ekonomik anlamda iyi kazançları var. Ama her şey ekonomi ile para ile açıklanamaz. En azından Müslüman bir ülkedeyim ve ailemle rahat bir şekilde yaşıyorum. Bu bana yeterli geliyor." diye konuştu.
Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü'nde yüksek lisansını tamamlayan Etiyopyalı Munira Abdelmenan Awel de asıl niyetinin ülkesine dönmek olduğunu belirterek, "Maşallah Türkiye çok güzel bir ülke. Özellikle 15 Temmuz'da bu güzelliği daha da net bir şekilde gördük. Çok gurur duydum Türk halkı ile. O gün kendimi bir Türk gibi hissettim." şeklinde konuştu.
Ülkesine döndüğünde Türkiye'nin gönüllü elçisi olacağını söyleyen Awel, "Ne zaman ülkeme gitsem sürekli Türkiye'yi anlatıyorum. Daha önce başörtüsü yasağı varmış ben bunu görmedim. Başörtülü ve çok rahat bir şekilde okudum elhamdülillah." dedi.