- Michelin Yıldızları Türkiye’ye Gelene Kadar Ellerinde Cımbızlarla Yaşlanan Bazı Aşçılar, Şefler Oldu
- Peki Sonuç Ne Oldu Ve Neden
Bu yazımı 21 Aralık 2019 tarihinde yazmıştım ancak tamamını paylaşmamıştım. Ama bu yazımı yazdığımda o tarihten birkaç yıl sonra tamamını da paylaşacağımı çok iyi biliyordum. İşte o gün bugündür.
Michelin yıldızları, dünya genelindeki diğer ülkeler kıyaslandığında Türkiye’ye çok geç gelebilmiştir.
Türkiye ve
Türk mutfağı ile kıyaslanamayacak ülkelere bile gitmiş olan
Michelin yıldızlarının, bazı şefleri ellerinde cımbızlarla yaşlandıran bu gecikmesinin nedenleri de düşünülmelidir. Elbette bu nedenler arasında lobi faaliyetlerine ve finansal konulara dayalı nedenler de bulunmaktadır ve bunlar mesleki nedenlerden çok daha fazladır.
Michelin yıldızları Türkiye’ye gelmekte bilinçli olarak o kadar gecikmiştir ki,
Michelin rehberinde yıldızlı olabilmek uğurunda tütsü makineleriyle gezerek özenti bir anlayışla kendilerinden geçen ve ellerinde cımbızlarla dolanarak bu süreçte yaşlananlar hatta belki de emekli olanlar bile olmuştur.
Ama gelinecek noktada bu kişiler Türkiye’de yine Michelin yıldızı alamamış olan şefler olarak ellerinde cımbızlarla ve ne acıklıdır ki katıldıkları yerlerde Michelin aksesuarları ile resim çekerek sosyal medyada yayınlayanlar olarak kalakalacaklardır. (*Kalakalmışlardır. / 12 Ekim 2022)
Diğer ülkeler ve bu ülkelerde Michelin verilen restoranlar kıyaslandığında, bu gecikmenin nedenleri Michelin’i beli dönemlerde eleştiren Sayın Vedat Milor’ün yazılarının satır aralarında da gizlidir. Tüm bunlar değerlendirildiğinde çok uzun yıllar önce de belirttiğimiz gibi: Türk mutfağının çizgisinin ve sunumunun Michelin yıldızları esas alınarak yapılamayacağı ve
mutfak kültürümüzün bunlarla yozlaştırılmasının önüne geçilmesi konusu da bir kez daha önem kazanacaktır.
Elbette Michelin yıldızlarının genel anlamda bir dikkat çekme unsuru olarak kullanılması, bir nevi etiket ve reklam aracı olması ülkemiz turizmi açısından önemli olacaktır.
Ama her konuda abartabildiğimiz gibi bunu da haddinden fazla abartacaklar ve gerçek anlamda klasik Türk mutfağını çağın gereklerine göre uygulaması gereken gençlerimiz için olumsuz örnekler de ortaya çıkartacaklardır. Bu durum ise gençlerimizin mutfak kültürümüzü yozlaştırabilecek yönde yanlış yönlendirilmesine de neden olabilecektir.
Eğer çağın gereklerine göre şekillenmesi gereken Türk mutfağının bir standardı olacaksa, bu kesinlikle Michelin standartları ile eş değer tutulamaz. Nitekim dünya genelinde bildiğinizin aksine sunumları olan restoranlara bile Michelin yıldızı verilebilmektedir.
Esasen bu yöndeki anlayışlar ve bazı karşılaştırmalar değerlendirildiğinde; Michelin yıldızlarının, restoranlar ve yemeklerinden daha çok aslında bir cemiyet ürünü ya da diğer bir değişle lobi ürünü olduğu çok rahatlıkla anlaşılabilir. Sayın Kenan İmirzalıoğlu’nun oynamış olduğu bir dizisinde restorandaki garsonla ve müdürle yaşamış olduğu bir diyalog, aslında bu konuları anlamamız açısından çok önemli bir gerçekliği de içermektedir.
Bunları gelecekte çok iyi ayırt etmemiz gereklidir. Özellikle gençlerimiz bunları ayırt edebilecek şekilde sektörde eğitilmeli, en azından bilinçlendirilerek bazı şeylerin özünün farkına varabilmeleri temin edilmelidir. Bu açılardan da değerlendirildiğinde Michelin yıldızlarına gerektiğinden fazla abartılı bir anlam yüklemek esasen gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır.
Bu konularda dünya genelinde bilgileri ve tecrübeleri olanların ifadelerini de değerlendirirsek, yukarıda belirtmiş olduğum analizlerim çerçevesinde ortaya çıkan sonuçlara ulaşmamız mümkündür.
Emin olunuz Ayyıldız Rehberi projemizde ciddi ilerleme yaptığımızda, Michelin yıldızları da Türkiye'ye mecburen gelecektir. Belki de bizden önce geleceklerdir. İşte o gün geldiğinde demişti diyecekler. O vakit geldiğinde, bu sözümü (sözlerimi) hatırlayınız. Çünkü aslında bir anlamda bunların kendi değerlerimizin yanında ne kadar da değersiz ve boş olduğunun bir kanıtı, işte bu tespitler ve sözler olacaktır.
Tolgahan Gülyiyen
TMDH-WTCA
Kurucu Başkanı