Türk Mutfağını Dünyaya Tanıtma Çabaları Ne Kadar Gerçek ?
Mutfağımızın dünya çapında gerçek değerleri ile bir marka olması eşdeğer çalışmalar ile gerçekleşebilir. Bir değeri tanıtabilmek için o değeri hem alaylı, hem akademik kişiler ve kaynaklardan araştırıp keşfedebilmek ile de eşdeğerdir. Gerçeğini bilmediğiniz bir şeyi ne tanıtabilirsiniz nede geliştirebilirsiniz. Kaynaklara dayalı olmaksızın mutfağımız hakkında konuşulanlar kahvehanelerde yapılan siyasetin cehaletinden farksızdır.
Bu çalışmalara başlamadan ilk önce eğrisi ile doğrusu ile;
Tarihini, mesleki geçmişini, kültüründeki konu ile ilgili; bireysel, kurumsal, yöresel, bölgesel ve devlet olarak yapılan çalışmaları iyi araştırıp incelemek ile ezber etmek lazımdır. Hayranlık, kendinizden bulunmayanın bir göstergesidir, eğer sizde varsa başkasınınkine hayran olmazsınız. Demek ki yabancılara ve ürünlerine hayran olanlar kendilerindeki asırlarca coğrafyamızda birçok medeniyetin oluşturduğu tarihi lezzet miraslarını bilmedikleri gibi farkında da değiller. Ama aynı zamanda cehaletin aslı bildiklerini iddia etmeleridir.
100-150 senedir her kulvarda ülkem insanı üzerinde Avrupa ülkeleri ve Amerikan sinsiliği ile kurulan düşmanca toplum mühendislikleri geçen sürede ciddi bir başarı kazanmıştır. Atamızı, ecdadımız, kültürümüzü kısacası bizlere öğrettikleri ne varsa güçlü bir şekilde “silkelenerek” onlardan kurtulmak ve kendimizi yeniden keşfetmeye başlamaktır. “yol düşmandan sorulmaz” “tarih düşmandan öğrenilmez, bizim ortaya koyduğumuz ama yabancıların halkımızda yazdığı tarih bizim tarihimiz olamaz!!! bunun aksi ne inananlar ya ham hayal pesindedirler, ya da karşı taraftadırlar.
En son 700 yılın üzerinde himayemizde kalmış ülkeler ve kültür anlayışları emin olunuz ki yeniden bizlerin her kulvarda kendimizi bulmamızı istemeyeceklerdir. Biz Türk aşçılarının dernek ve federasyonların üzerine düşen görev “kendi kulvarımız olan mesleki alanımızda” gerçeği tüm dünyanın önüne gerektiği şekilde ortaya koymaktır! Füzyon, moleküler, dünya mutfağı gibi uydurmalar ile aynı oyunlara yeniden gelmemektir.
15. yüzyılda sürnamei hümayunda gecen senliklerde ki dondurmamızdan niye bahsetmiyorsunuz? 18. yüzyıldaki hayvanları koruma derneğimizden, 16. yüzyıldaki köşk ve kasırlarda görev yapan mutfak ve servis personellerimizin kırdıkları tabakların parasını ödeyen derneklerimizimizi niye anlatmıyorsunuz? 17. yüzyılda hayvani yüklü iken kendisi handa yemek yiyen kisiye yazılan cezayı günümüze niye taşımıyorsunuz? siz kimin yaverisiniz? kendi neslinizi, mesleki tarihinizi bilmeyen yılan yavruları olduğunuzun farkındamısız? bu millet asil bir millettir, bu milletin kültürünü, tarihini alanında gün yüzü ne çıkarmak sizin göreviniz değil mi?
Asırlardır kendi insanımıza yalanlar ile aşılanmaya çalışan avrupa özentisinin esasında bir balon oldugunu, osmanlının en kotu zamanından bile onlardan çok daha demokratik ve sosyal bir yapısı oldugunu ilgili belgeleri ile camiamıza niye açıklamıyorsunuz? bu belgeleri sizde yoksa bende ücretsiz talep edebilirsiniz. ülkemizdeki bu alanda bilgi birikimine sahip, Sn Murat Bardakçı, Sn. Erhan Afyoncu, Sn. Arif Bilginin youtube üzerindeki ilgili videolarını bile izlediğiniz zaman bu bilgileri öğrenebilirsiniz. Bu kadar aciz, caresiz, basiretsiz ülkemin aşçılık kurumlarını şiddetle kınıyorum… “Siz ne işe yarıyorsunuz ülkemin mesleki camiasında”
Sevgili meslek gönüllüsü kardeşlerim;
Çalışmalarınızdaki önceliğiniz bu avrupa ülkelerinin farklı oyunlar ile önümüze koydukları yanıltma ve mesleğimizdeki önerileri değil, odak noktanızda olması gereken tamamının orijinali ve gerçek kaynağı olan Osmanlı Ve Türk Mutfağıdır! bölgesel, yöresel ve geleneksel mutfaklarımızın orijinal değerlerine lezzet miraslarımıza sahip çıkınız! unutmayınız; Eskisi olmayanın yenisi olmaz !
Ülkemdeki, aşçılık kurumlarının bazıları biraz daha profesyonel ve insancıl davranabilir miyiz?;
Menfaatlerine dokunanların, şahsi menfaatleri için soru soranların, Mutfağımız adına Gerçek anlamda bir iş yapmak isteyenlerin vurmuşlar tepelerine, patronlarını yada müdürlerini kurum olarak aramışlar, alternatifler sunmuşlar, işlerinden kovdurmuşlar, gelir kaynaklarını kesmişler, sindirmişler iyice. Kurumlarında araştıranları, yargılayanları, adalet isteyenleri Roma’yı da sen yaktın diye Suçlamadıkları kalmış adeta. Sosyal ağlarda bile menfaatleri aleyhinde konulara yorum ve beğeni yapanların listesini çıkartmışlar onursuzca…
Bu konuda ciddi anlamda ilgili mağdurlardan haberler aldım ama artık dayanamıyorum bu kadar adaletsizliğe. Ülke mutfağımızın tanıtım çalışmalarının devletimiz tarafından adeta indekslendiği değişmeyen, değişemeyen bu kurumların yönetimlerinin düzeltilmesi , kontrol edilmesi, incelenmesi hakkında Bir kurtuluş arıyorlar. İlgili kurumların parası ile yöneticilerinin bazı yaptıklarının sadece benim bildiklerimi yazsam burada küçük dilinizi yutarsınız.
Bir misal vereceğim herkes kendini iyi bilir sözüm muhahatabına mutlaka varacaktır;
Bir haftalık devlet organizasyonunda 7 günün 6 sında Almanya’da mondial club’e giden takımdaki aşçılara harcırahlarını bile veremeyen yönetici. Burası birinci katında çıplak kadınların dans ettiği, hoşunuza giden kadını ücret karşılığı alarak bir üst kattaki odasına çıktığınız bir yer. Daha çok var da bu konuda örnekler ama elim yazmaya, dilim söylemeye varmıyor! Ama gerekli mercilerin bu konuda bilgisinin olduğu belirtmek isterim. Ama “kimi” “kime” şikayet ettik ondan emin değilim. Allahtan bir yerde maaş ile çalışan biri degilim, yoksa benim halimde bunlar yüzünden perişandı bilesiniz… Adaletin atı biraz yavaş gidermiş ama sonuca mutlaka ulaşırmış… takipçisiyim.
Camia ile ilgili ilgisiz her ağızdan farklı sözler çıkıyor bu konuda. Herkesin bir fikri var kendilerine göre. Haklılık payları olduğu gibi alakasız, ilgisiz, bilinçsiz konuşanlarda var. Ney, nasıl, kim, ne zaman, nerede, niye vs. vs… dedim ya bir de korkutulan, sindirilen ve mağdur oldukları için bir çok olumsuz konuyu bilen ama konuşamayanlar var…
Tabiri Caiz İse:
konu hakkında gem geviyorlar adeta, aşçılık camiasındaki ilgili bazı kurumların binlerce meslektaşımız üzerindeki biriken yıllarca negatif etkisi, bir miktar şahsi, bir miktar genel konular hakkında biriken problemler ve görülmesi gerek hesaplar KÜÇÜK bir KIVILCIM bekliyor bu memleketin mutfağına gercekten hizmet etmiş mesleki kardeşlerimden …
Bir ülke daha yok ki konu ile ilgili bu kadar ilgisiz, alakasız, gereksiz insan konuşsun yorum yapsın!!! Bu konuda kamyonculara saygı duyuyorum… en azından gerektiği zaman taşı gediğine koyabiliyorlar. İşi bilen yoluna devam ediyor, bilmeyen yolda kalıyor patlayan lastiğini bile tamir edemediği gibi anlaşılıyor bilgisi tecrübesi.
Aynı yarışmada iki tane memleket mutfağımızın milli takımları oldu bizim;
Osmanlı ve Türk mutfağının dünyadaki tanıtımı mutlaka önemli. Bu konuda önemli çalışmalar var. Bireyler, dernekler, federasyonlar ve konfederasyonlar…. Milli takımlarımız var bizim birden fazla. Ama bunu bizim sosyete aşçılarımız beceremiyor. dekorların içerisinde yemek aranmaz. profesyonel bir şef sadece yemeğini koyar tabağa. Yemek bir dekor gibi durur tabakta. Ayrca müşteri degil “misafir” anlayışı vardır bizde. Bu verdigim ornekleri uygulayan mesleki kardeşlerimizi marmara ya doğrasam cacık olurlar ama süzme yoğurdun tadını vermezler…
Bu güne kadar uluslar arası yarışmalara ayni ülkeden kaç tane milli takım katılmıştır; “madem siz avrupayı örnek alıyorsunuz”
Herhangi bir ülkede yarışmalara ikisi birden katılan ama biri kaybettiği zaman diğerine gönlere çekilmek için bizden olan ama o şanlı, ay yıldızlı bayrağımızı vermeyen milli takımlar ve kaptanları, hocaları! “o birinciliği ha sen almışsın ha senin kardeşin olan diğer aşçılık milli takım. Önemli olan bu ülkenin takımının alması değil mi cahil kardeşim?”
Hem bir ülkenin aynı yarışmada iki tane milli takımının ne işi var? Bir ülkenin “bir” milli takımı olur arkadaşlar siz daha kendi aranızda bile mutabakata varamamışsınız avrupada mi varacaksınız? ancak coğrafyamızdan bir yemeği daha onların mutfak hanesine resmi bir yarışmada kazandırırsanız belki ücüncülük alırsınız… Madem siz cahilsiniz sizin binlerce para ödediğiniz yakin akrabanız arkadaşınız olan; -“ki muhtemelen onlara verdiginiz paranın yarısı da sizindir” danışmanlarınızda mi cahil?
Derneklerimiz, Federasyonlarımız var bizim;
Dünyada ne kadar yabancı gıda markası marka varsa ülke mutfağımızda onların şarkılarını söyleyen, tanıtımlarını yapan, tarhanamızı, eriştemizi, geleneksel lezzetlerimizin o yabancı markaların market raflarına koydukları paketlere indeksleyken. Dünyada ne kadar Türk düşmanı ülke varsa şeflerini getirip ülkemiz insaninin burnuna sokuyorlar adeta. Festival ve fuarlarda kendi aşçılarımız kalmadı sanki-ki yabancı şefleri binlerce Euro vererek ön plana süren. Onlara makarna yaptıran kurumlarımız. Hatta hızlarını alamayarak İtalya ya makarna eğitimi almak için binlerce Euro’ya aşçılarımızı götürerek “dünya mutfağı” diye eğitim aldıran…
Mutfağımın aşçılık okullarında mutfak tarihimizi bilmeyen öğretmenlerimiz var bizim;
Asırların geleneksel lezzeti Çerkez mantımızı, piruhimizi “pastırmalı ravyoli olarak Avrupa’da yarışmalara sokan aşçılık okulu öğretmenlerimiz var bizim. Bizim ürünlerimizi başka isimler ile ecnebi mutfaklarının hanesine yazdıran hainlerimiz var bizim. Zaten ilk Türk dünya güzeli “Keriman halis ece de çok güzle olduğu için dünya güzeli seçilmişti ya!!!!” Keriman halis ece niçin dünya güzeli seçilmişti? juri arasındaki o konuşmayı hatırlayan var mı ? vay benim ülke mutfağımın düştüğü durumlara bak!
Bizim yabancı marka ve ülke hayranı siyasetçi ama olmadığını iddia eden aşçı federasyon başkanlarımız var ;
İsraillin kuruluş yıldönümünü 7 etkinlik ile kutlayan, İsrailli şefi ülkem camiasına tanıtan, ama ayni tarihte Filistin’in işgalini bilmezlikten gelerek ve ayni zamanda İsraillin şehit ettiği 70 kişiyi, binlerce ağır yaralıyı görmezlikten gelerek… kutladığı ülkenin askerlerinin “hamile anneleri vurun ki 1 mermi ile iki Müslüman olsun” düşüncesini unutan. Hem de anneler gününde onları ülkemde ve ülke mutfağımda kutsayan aşçı federasyonu başkanlarımız var bizim..
Başta İsrail, alman, İngiliz gıda markalarına hayran olduğunu bir yana koyarak bizim bir tohum bile üretemediğimiz bahanesi ile kendisinin ağa bağlanan bir keklik olduğunu bilmeyen cahil, zırcahil federasyon başkanlarımız var bizim!!! Sen öt bakalım bağlandığın avcı ağında biraz daha senin sesine ülkem aşçıları aldanarak o yabancı ülkeler ve markalar tarafından kurulan tuzağa gelecekler mi!
“lawrens” diyorum tarihten hatırlayan var mı? Bir bukalemun gibi bulunduğu coğrafyanın dilinden, dininden, olan ve onlardan gözüken, onların rengini alan. Neydi bu kişinin amacı? Aynı amaçlar ve aynı araçlar sadece coğrafyamda değişen görev alan kişilerdir… Mutfağımız adına çalışmalar yapan kurumların yaptıklarını incelediğiniz zaman zırvasından zirvesine varana kadar bunları görebilirsiniz.
Benim ilgili devlet yöneticilerim de halen bu insanın 3-5 şaklabanlığına müsaade ediyor ve yanlışlıklar denize atılan bir taşın çıkardığı büyüyen halkalar olarak devam ediyor. Ne yapıyoruz? Neyi yapıyoruz? Neden yapıyoruz yada yapmaya çalışıyoruz? Amaç nedir? Amaç nedir? Amacın ve aracın karşısında en iyi şartlarda karşımıza çıkabilecek başarı nedir?
Kimden neyi umut ediyoruz? Atalarımız demiş ki “tilki çok akıllı diye tavuk kümesine bekçi yapılmaz” biz bırakınız tavuk kümesini, köyü, kasabayı, şehri, memleketin mutfak değerlerini tilkinin kralına emanet etmişiz!
Yahu bu adamlar değilmidir ki; kazanan milli takım bizim federasyondan değildir rakip milli takım kazandı diye gönlere çekilmek için bizim bayrağımızı vermeyen!!! Bunlar değil midir Türkiye’de en büyük Türk düşmanı alman gıda marketini aldıkları iki şişe viskiye, bir çift ayakkabıya ve bir cep telefonuna göklere çıkaran, halen de devam etmiyorlar mı?
Tüm değerlerini çalarak paketleyip sana satmaya çalışan bir düsünceden medet bekleyen bir zihniyet;
Kuruluş Amacı bizim kültürümüzü yok etmek küçük esnafımızı iflas ettirerek tüm sektörü eline almak isteyen ticari bir gıda marketi nasıl olurda bizim mutfağımızın Türkiye ve dünyadaki tanıtımına katkıda bulunur? Saksakan kuşunda bile daha iyi çalışan, yargılayan, soruşturan bir beyin vardır. Sizde o kadarı damı yok? Tüm Avrupalı markaların bizim coğrafyamızdaki lezzetlerini kendilerine göre endeksleyerek paketleyip raflarına koyarak bize sattıkları markettir o market!!! Yani çayın taşı ile çayın kuşunu vuran zekâdır!!! “bu filimde senin rölünde kendi taşı ile cayda vurulan kuş”
Neredesiniz devletimin ilgili kurumları neredesiniz !
Eyyy sayın cumhurbaşkanım, Başbakanım; Bizim hükûmetiniz bizden olan, birliği bütünlüğü ülke menfaatlerini on planda tutan, milli degerlere, yerli üretime onem veren, gelecegi düşünen, önce biz, bizim insanimiz, bizim ülkemiz, bizim degerlerimiz zihniyetinin hakim olduğu bir düsünce değilmidir? yıllardır bizim degerlerimizi yerden yere vuran, biz ne üretebiliyoruzki kullanalım diyen, mutfağımıza, lezzet miraslarımıza, değerlerimize inancını kaybetmiş, zaten bu konuda yeterli mesleki bilgileride olmayan, popülerilerlikle mesleki itibarini idame ettiren ilgili kişiler sizin yakın akrabanız mi ki halen bu eskimiş Avrupa hayranı beyinlerin borusu ötüyor aşçılık camiasında? Yoksa sizin kendi insanlarımız aşçılarımız, dernek ve federasyonlarımız ile ülke mutfağımıza yabancı markalar tarafından yapılan bu “haçlı seferlerinden” haberiniz yok mu?
şefseniz eğer kullanacagiliz ürüleri kendiniz yapın. yapamıyorsanız birakin isinize bilen birisi gelsin yapsın !!!
Bu yabancı markalar Bizim Mutfağımızı Değiştirip Kendilerine Benzetemezlerse Milyarlık Yatırımları çöp Olacak! Coğrafyamızın her türlü değerine onursuzca saldırıyorlar! Çünkü 100 yıllık hakimiyetleri yok olmak üzere. Bunlar İzmir’de Rahip, Anadolu’da Araştırmacı Doğu İllerimizde Arkeolog Gösteri ve Yürüyüşlerde Muhabir Oldular, Diyarbakır’da Mardin de Tarihçi Oldular Şimdi de Mutfağımızda Aşçı ünlü şefler Oldular! Her Şeyi Deniyorlar!
Üzücü olan Mutfağımızı Koruması Gereken Dernek ve Federasyonlar’dan bazıları Bunlara, bunların şeflerine, ürünlerine bizim organizasyonlarımızda Yardımcı Olup, Yer Vermeleridir! Duyun lütfen ülke mutfağımızdaki acizliğin sesini!
Devletin kesesinden bol kepçe ucuz tarife yapılan tanıtımlar gercek mutfak degerlerimizi yansıtmamaktadır !!!
Bu memlekette bizim aşçımız mı kalmadı? Bu memlekette geleneksel, yöresel bizim yemeğimiz mi kalmadı tanıtılacak? siz gidiyorsunuz Bizim organizasyonlarımızda yabancı markalar ve yabancı şefleri tanıtıyorsunuz! tanıttığınız şefler şef olsa bari. Müslüman mahallesinde salyangoz satılıyor, hemde bizim adamlarımıza sattırıyorlar! Süleyman Demirel’in yaptırdığı barajlar gibi 3 liralık is yaparak 300 liralık harcama bedeli çıkaran ve astarı kendisinden pahalı olan çalışmaları “mutfağımızı tanıtıyoruz” diye bu ülkeye yutturmaya çalışan kurumları’ da görüyor musunuz? Size gönderilen ilgili dosyalar ulaşmıyor mu yoksa size?
Bizim mutfak değerlerimizi ve ürünlerimizi tanıtıyoruz bahanesi ile lezzetlerimiz Avrupa ülkelerinin mutfak hanelerine yazılıyor, kendi mutfak yöneticilerimiz tarafından haberiniz var mı? Bu federasyon ve dernekleri kim kontrol ediyor? Bizim ülke mutfağımız sahipsiz mi?
Sizin de döneminiz kapanıyor bilesiniz…
Bilesiniz ki artık “lafta” Türk mutfağı şefi ile Paris’te Fransız restoranına oturup şampanya ile kaz ciğeri yerken Osmanlı ve Türk mutfağını konuşamayacaksınız… sizi de eleştiren birileri var bu memleket mutfağında. Popüler olmanız bilgili olmanız anlamına gelmiyor. Hâksiz, sebepsiz, cahilce yaptığınız islerde aşağılanacaksınız…
Fransız, İtalyan, İngiliz ve alman şefleri MYO ve diğer aşçılık okullarımızda;
Özellikle 11 -18 yas gruplarına farklı çalışmalar adı altında ders veriyorlar, kendi mutfaklarını farklı şaklabanlıklar ile sevdirmeye çalışıyorlar ! Sebzelerden ve pasta ürünlerinden domuzcuklar cadılar, fareler yapıyorlar, aynı ikonların içerisine haç işaretleri koyarak genç kardeşlerimizin boyunlarına bunları madalyalar olarak takıyorlar. Bizim federasyon ve derneklerimiz de bilinçsizce bunlara ön ayak oluyor, bu nasıl iştir? Aynı yaş gruplarını özel davetiyeler ile katılmaları karşılığında hatırı sayılır ödüller koyup yanlarına alabildikleri kadar satılık dernek ve federasyonlar gibi kurumları alarak bu çalışmalarını daha da büyütüyorlar.
Anadolu’muzun lezzetlerini Tarhana çorbamıza ovmacımıza varana kadar;
Bu yabancı markalar kendi isimleri altında paketleyip market raflarına çoktan koydular zaten? Peki biz “Acizmiyiz-ki” lezzetlerimizi bu markaların tekeline indekslettiriyoruz !!! Bu yabancı markaların market raflarındaki ürünlerinin kendi ülkelerinde bile bizim ülkemizdeki kadar müşterisi yok !!! Camiamın federasyon ve dernekleri siz yarışmalar düzenlemekten, madalyalar dağıtmaktan başka ne ise yararsınız? Bu mutfağın değerlerini korumak gibi bir göreviniz olma ihtimali var mı sizin?
Turkiyedeki Gurmeliğin zanaatkârlık anlayışı;
Avrupa’yı, Amerika’yı yazmak, coğrafyamızdan kopyalanan ürünlerin ülkemde başka mutfak ürünleri adi altında tanıtımını yapmak. Ellerinde bir tuzluk gördükleri hıyarlara kasarak tuz atan gurmelerimiz…. İtalya’nın sokak sokak pizzacılarının hangi ustanın çırağı olduğunu bilirsiniz, yazarsınız, soslarını anlatırken Türkce yazınızda fesleğene bile “basil” dersiniz, çok kültürlüsünüz ya!!!
Fesleğen derseniz klasınız sarsılır, kaleminiz üzülür nedir bu kelime yahu diye. Ben diyeyim size o “basil” dediğinizim Türkçesi… Peki yazılarınızda bu pizza ustalarının 7 göbek sülalesini nerden geldiklerini çıraklığından ustalığına kadar bir dünya kahramanı gibi yazarken;
Etli etmek ustam, Bafra, Niksar, ordu pidesi ustam, lahmacun ustalarım yok mu?
pizzadan çok daha eski, asırların tarih kitaplarında yer alan, yerli ve yabancı seyyahların seyahatnamelerinde bile fazlası ile bulunan, yapması da daha zor olan yani ustalık zanaatkârlık gerektiren benim; etli etmek ustamı, Bafra, Niksar, ordu pidesi ustamı, lahmacun ustalarımı, Anadolu’nun kara fırın ekmeği, vakfı kebir, Trabzon ekmeği ustalarını niye yazmazsınız arkadaş? Zanaatkâr değil mi onlar !!! Sizlere rağmen bu ülkenin bir değeri olarak hak etmiyorlarmı ? bu meslekleri yaşatarak günümüze taşıdıkları icin usta Zanaatkârlar olarak kendilerinden bahsedilmeyi ? yazsanız klasınız mı zedelenir ?
Almanın, İngiliz’in, Fransız’ın çeşit çeşit pudinglerini;
“Crème Brûlée” sini, panna cotta ‘sını, baked cream ‘ ini yere göğe sığdıramadan bir mucizeymiş gibi yazarsınız da bizim asırların kazandibini, tavuk göğsünü, sütlacı’ mızı niye yazmazsınız? Asırların lezzetlerini günümüze taşıyan ustalarımızda Zanaatkâr degil mi gözünüzde, haketmiyorlar mi sizce günümüzün, tarih kayıtlarına yeniden geçmeyi ?
Peynir cenneti Anadoluyu duydunuz mu?:
Avrupa’nın peynirlerini ezberlettiniz millete yazarak çizerek. Chader, provolon, permessan, Brie, Emmental, Camambert, Fondu vs. peki ya kendi insanlarımızın bile bilmediği tarih kitaplarında bile peynir cenneti olarak geçen ANADOLU ’mun küflü tulum, kes, kar kaşarı, surk, kozan, cecil, deri peyniri, carra, çuma, varto, hinis, kerti, lor, kopanesti, tecen gibi adını sayamayacağım yüzlerce peynirden kaç tanesini yazdınız çizdiniz ? Avrupa’daki tulumun içindeki peyniri görünce “evet iste orijinali bu biz bilmiyoruz bu işi” aynı tulumdaki peyniri bizde görünce “iğrenç, kokuyor, kıllı, kıllı nedir bu” dersiniz… Sosyete beyaz Türk muhabbeti yani !!! kendiniz, kendinize inanıyormusunuz kendi yazılarınızı okuyunca?
Ama çok yakında yazacaksınız paşa paşa hatta Mecbur kalacaksınız bizi ve bizden olanları yazmaya!
Artık bu memlekette 10 – 15 seneye kadar kendindeki altını, cevheri, hazineyi görmeyerek yabacılardaki teneke metali övenler ayıplanacak, utandırılacak halk tarafından !
Ülke sathında ve lafta Avrupa ülkelerinde örnek gösterilerim şeflerimiz var bizim;
Bu ülkede 4/4 lük Osmanlı ve Türk mutfağı şefi olarak bilinen ve yazılı, görsel basına mutfağımızı tanıtan ama sofranın ortasına Osmanlı ve Türk mutfağı şerbet ve şuruplarından habersiz, bilgisiz , cahil spastik özürlü Türk şefi “2,5 litrelik cococola şişesi diktiğin için” sen ve sen den olanlar aşağılanacaksınız… be ülkemin taze hıyarı madem cococola nin reklamını yapacaksın Amerikan fast food sofrası kur ki saygı duysunlar yaptığın işe…
Kendisinin Hakkâri’de olduğunu söylerken Edirne gördüğümüz örnek Türk şeflerimiz var bizim; “mecazi anlamda”
Bizim ülke mutfağı üzerinden mutfağımıza yapmadığınız hainlik şahsiyetsizlik kalmadı. Yönetici kademesinde Birçoğunun bindiği araba, oturduğu ev kirası, kullandığı telefon, bazılarına da düzenli maaş alman, Fransız menşeli ülkemdeki ilgili gıda markaları yada marketleri tarafından karşılanmaktadır.
Karşılığında da market raflarında paketlenmiş bu ilgili yabancı gıda markalarının ürünlerinin şarkılarını söylüyorlar festival ve fuarlarda. Yarışmalarda bu marka ürünleri kullananlara +5 puan veriyorlar, verdiriyorlar. Yahu bunlar gizli değil açık açık yapılıyor…
Hayatı boyunca bir makalesi köşe yazısı bulunmayan turk şefleri kitap yazarı oldu; “yersen”
Gerçek anlamda 2 cümle kuramayan Bu Türk şeflerinin kitapları çıkıyor son zamanlarda. İste bahsetmiş olduğum Anadolu mutfak kültürünü yok etmek, bozmak, yozlaştırmak amacı ile ülkemde faaliyet gösteren bahsettiğim yabancı gıda markaları ve marketleri tarafından finanse edilen ve onların istediği gibi ama bizim şeflerimiz adına yemek kitapları bastırılıyor!!!
Bu kitaplardaki tariflerinde ayni yabancı marka isimleri ile ölçüler veriliyor !!!
(yağ markası, kabartma tozu, sos çeşitleri, katkı maddeleri, baharatlar dahi o markalara indeksleniyor) babasının oğlu degilsiniz ki adam sizin adınıza kitap yapıyorsa kendi markalarını yazacak tabi. Sizin şahsiyetinizi ve onurunuzu da müsait görmüş… siz popüler örnek Türk şefisiniz öylemi !!! belki popülersiniz, ama gerçek bir Türk şefi olduğunuz şaibelidir…
Sen hayatın boyunca direksiyona oturmamışsın ama ilk oturduğun direksiyonda dünya ralli şampiyonu olmuşsun ! ancak gerizekalılara yutturursunuz bunları. ulkemin popüler şeflerini izlediğim zaman, ciddi üzüntü veriyor şahsıma, bazen 100 lük “lustral” atıyorum.
Ajanlığında alışılagelmiş bazı özellikleri var dünyada, ama bizimkilerde o da yok!
Genelde başka düşüncelere hizmet eden ajanlar 10 doğrunun içine öyle bir yanlış sokar ki net bir şekilde mesajını vermiş olur. Yahu bizimkiler 10 yanlışın içine 1 doğruyu sokamıyorlar bu nasıl istir, bu nasıl anlayıştır, bu nasıl vurdumduymazlıktır!
Bu mutfağın gerçek sahiplerinin, inananlarının çabaları ile alanımızda inşallah kızıl elmaya ulaşacağız, başaracağız. İnanan dostlarımızın çoğalması umudu ile….
Saygılarımla...
Osmanlı Ve Türk Mutfağının Zenginliğini Kabul Edebilmek...
Ahmet Özdemir - Has Aşçıbaşı
Uluslararası ve Kıtalararası
Restoran Danışmanı Ve Mutfak Danışmanı
Osmanlı Ve Türk Mutfağı Dünya Gönül Elçisi
İngilizce web sitem;
Türkçe web sitem: