Bitkilerle Tedavi Metodları -03-

Bitkilerle Tedavi Metodları -03-

Bitkilerle Tedavi Metodları, Zencefil zingiberon, zingiberol, fellandron, borneol, sineol sitrali içeren uçucu...

Bitkilerle Tedavi Metodları -03-
 
 
Şifalı Otlar Ve Lokman Hekim, Lokman Hekim, Şifalı Otlar, Otların Resimleri, Otların Türkçe Lâtince Listesi, Hayvani Madenî İlâçlar,  İnsan Hastalıkları İçin Emsemler,  Hayvan Hastalıkları Ve Emsemleri, Hayvan Hastalıkları İçin Otlar. 
 
YERELMASI 
Orjinal Adı Helianthus tuberosus 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Amerika Kıtası'dır. On yedinci yüzyılda Avrupa'ya getirilmiş ve oradan birçok yere yayılmıştır. Ülkemizde de bolca yetiştirilen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. 1,5 m'ye kadar boylanabilen topraküstü kesimleri, ayçiçeğine benzer. Ama, yaprak ve çiçekleri daha küçük olur. Yeşil renkli ve oval biçimli ince uzun yapraklarının ucu sivridir. 
 
Ağustos ile kasım ayları arasında açan 5-7,5 cm. çapındaki altın sarısı çiçekleri de iri sarı papatyalara benzer. Bitkinin konumuzu en çok ilgilendiren bölümü, patatese benzeyen bej, pembe-turuncu ya da açık kahverengi yumru kökleridir. Bol güneşli yerlerde, suyu iyi akıntılı (süzek) her türlü toprakta yetişen yerelmasının tarımı, daha çok fakir topraklarda yapılır. Ürün alındıktan sonra toprakta kalan minik yumruları ertesi yıl yeniden çimlendiğinden, aynı yerde başka tür bitkilerin yetişmesi güçleşir. Ancak, yerelması bitkisi aynı toprakta üst üste, yıllarca yetiştirilmeye dayanabildiğinden bu şekilde toprağı sarma durumu tarla sahibi için sakınca oluşturmaz. Bakıma da hiç gereksinim duymayan ve yetiştirilmesi çok kolay olan bitki, tohumlarıyla ya da yumruköklerinin bölünmesiyle üretilir. 
 
Yerelmasının yumruköklerinin tadı enginara benzer. Bu tadı veren, yüksek oranda içerdiği inülin adlı maddedir. Nişasta bulundurmayan ve kalorisi sıfıra yakın olan tatlı yerelması kökleri çok iyi bir besin olduğu gibi, şeker hastalarına da salık verilir. Bitkinin sap ve yaprakları iyi birer hayvan yemidir. Ayrıca bitkinin yumruköklerinin mayalanmasıyla etanol (yani etil alkol ya da kısaca alkol) elde edilir. Yetiştirilmesi kolay olan, en fakir toprakta bile yılın dokuz ayında (sonbahar, kış ve ilkbaharda) ürün veren bitkinin alkol içermesi, ilerde enerji kaynağı olarak kullanılabileceğini akla getirmektedir. 
 
Tibbi Etkileri Yerelmasının tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı sıralanabilir: 
• Bedenin direncini artırırken kan şekerini yükseltmediği için şeker hastalarına her zaman tavsiye edilen bir besindir.
• Emzikli annelerde süt gelişini artırır.
• İdrar söktürücüdür. Böbreklerin çalışmasını hızlandırır. 
• Safra gelişini artırır.
• Müshil etkisi vardır.
• Cildi güzelleştirir.
• Cinsel gücü artırıcı (afrodizyak) etkileri olduğu ileri sürülmektedir. 
 
Bu yararlı etkileri, bitkinin yumruköklerini bol miktarda yemekle sağlayabileceğimizden burada herhangi bir ilaç reçetesi vermiyoruz. Dileğimiz, sıcak ve soğuk yemekler halinde yenebilen yerelmasının, aynen patates gibi, sıklıkla günlük yemek diyetimizde yer almasıdır. 
 
ZENCEFİL 
Orjinal Adı Zinciber officinale 
Diğer Adları Zencebil 
 
Bilgi 
Zencefilgiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdunun Güneydoğu Asya olduğu sanılmakta, günümüzde Hindistan ve Malezya ile diğer bazı tropikal bölgelerde yetiştirilmektedir. Ülkemizin iklimi uygun olmadığından Türkiye'de zencefil yetişmez. Yararları Çin ve Hindistan'da çok eski çağlardan beri bilinen bitki, Avrupa'ya tüccarlar tarafından getirilip tanıtılmıştır. 120 cm.'ye kadar boylanabilen bitkinin biryıllık ömrü olan gövdesinin, kamışınkini andıran duruşu vardır. Tarçın kokusuna benzeyen özel kokulu, 15-20 cm. uzunluktaki sivri uçlu ve mızrak biçimli yaprakları, gövdeyi saran kılıflardan çıkar. Kozalakları anımsatan küçük, beyaz ve üzeri mor lekeli çiçekleri pek seyrek açar ve kısır olurlar. Zencefilin kalın, etli, lifli ve boğum boğum yapılı kökgövdesi (rizomu) kahverengi sarımsı olup bundan yumrukökler çıkarak çevreye yayılır. Bitki, bu rizomların bölünüp ekilmesiyle çoğaltılır. 
 
Zencefil zingiberon, zingiberol, fellandron, borneol, sineol sitrali içeren uçucu yağ ile nişasta, yapışkan bitki sıvısı ve reçine yönünden zengindir. Taze kökleri sökülüp dilimlenerek bazı Uzakdoğu yemeklerine katılır. Kurutulup öğütülerek toz haline getirilmiş kökleri ekmek, tatlı, pasta, şarap ve bazı likörlerin yapımında kullanılır. Ayrıca zencefil tozu, baharat olarak tüketilir. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı özetlenebilir: 
• Hazımsızlık, mide ve bağırsakların gazlı olması ve karın ağrısı durumlarında sindirim salgılarını artırır ve gaz söktürücü etkiler yaparak iyileştirici olur.
• Son yapılan araştırma sonuçlarına göre mideyi yatıştırıcı etkileri nedeniyle yolculuklarda kusma refleksini yok eder ve rahatlama sağlar. 
• Kan dolaşımının yetersiz kaldığı durumlarda, özellikle kılcal damarlardaki dolaşımı hızlandırır.
• Ateşlilik durumunda terlemeyi artırır; bu yararlı terletici etkisiyle soğuk algınlığıni çabuk iyileştirir. 
• Soğuk havalarda bedeni ısıtır, dayanıklılığını artırır. 
Bu etkileri sağlamak üzere zencefilin dekoksiyonu kullanılır. Elinizde zencefil tozu ya da dilimlenmiş kök parçaları varsa bunlardan 1,5 tatlı kaşığı, 1 bardak su içine konulup önce kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra, ateş kısılarak 5-10 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyon istendikçe içilebilir. 
• Zencefil boğaz ağrılarını iyileştirir. Bunun için yukarıda hazırlanan dekoksiyonla derin gargara yapılır.
• Bitki ayrıca fibrozit (lif dokusu iltihabı) ve kas incinmeleri tedavisinde kullanılır. Bunun için de, aynı dekoksiyon ağrılı yerlere dıştan uygulanırken, elle hafif hafif ovuşturulur. 
 
AHUDUDU 
Orjinal Adı Rubus idaeus
Diğer Adları Ağaççileği, Dağçileği 
 
Bilgi 
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmemektedir. Ancak, bilimsel adındaki idaeus sözcüğü, Edremit'teki Kaz 
Dağı'nın antik adından gelmekte ve bitki birçok Batı dilinde "Kaz Dağı'nın böğürtleni" adıyla anılmaktadır. Böylece ahududunun, böğürtlenle yakın akraba ve ülkemizde orman, koruluk ve fundalıklarda sıkça yetişen bir bitki olduğunu anlıyoruz. Ahududu 150 cm'e kadar boylanabilen, çok yıllık ve çalı görünüşlü bir bitkidir. Dikenlerle kaplı gövdesi ve dalları, 3 yaprakçıktan oluşan kenarları dişli yeşil yaprakları, haziran-temmuz aylarında açan beyazımsı çiçekleri vardır. 
 
Bu çiçekler olgunlaşınca kırmızı ya da beyaz renkli, çiçek sapçığına yapışık, 30-80 minik meyvecikten oluşan hafif tüylü ve hoş kokulu, duta benzeyen ama daha iri meyvelere dönüşür. Ahududu, bu meyvelerden döktüğü tohumlarla çoğalır. Ama, ahududu toprak yapısı ve yer olarak fazla seçici bir bitkidir. 
 
Ahududunun meyvelerinde uçucu ve sabit yağ, pektin, meyve şekeri, malik ve sitrik asitler (dolayısıyla C vitamini); yapraklarında ise tanen bulunur. Meyveleriyle şurup, şekerleme, reçel, dondurma, pasta, likör ve meyve suyu yapılır. Taze meyvesi kısa zamanda bozulduğundan dondurularak saklanır. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir: ve Kullanımı 
• Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Diyareyi ve kadınlarda beyaz akıntıyı kesmekte yararlı olur. Peklik vericidir.
• Bedene dinçlik veren güçlendirici bir toniktir.
• Kadınlarda aybaşı döneminde aşırı kanamayı azaltır. Aybaşı kanamasmı 
düzene sokar.
• Uzun yıllardan beri, doğum yapacak kadınların rahim dokusunu güçlendirmek, doğum sırasında kasılmaları düzenlemek, doğum sancısını azaltmak ve doğumu kolaylaştırmak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak, bu etkileri sağlaması için gebelikte ve doğuma yaklaşılan dönemde düzenli olarak ahududu alınmalıdır.
• Terletici, ateş düşürücü ve serinletici etkileri vardır. 
Bu etkileri sağlamak üzere, ahududunun yaprakları körpe olarak toplanır ve niteliğini koruması için iyi havalandırılmış gölge bir yerde ağır ağır kurutulur. Meyveleri ise olgunlaştıkça koparılır. Kurumuş yaprak ve olgun meyve karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir ve bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon istenildiği kadar içilebilir. 
• Ayrıca ahududu, boğaz ve bademcik enfeksiyonlarında iyileştiricidir.
• Ağız ülserleri ve kanayan dişetlerini de iyileştirir.
Bu etkileri sağlamak için, yukarıda tarifi verilen infüzyonla sık sık derin gargara yapılır. 
 
AKKÖPEKOTU 
Orjinal Adı Marrubium türleri 
Diğer Adları Bozot, Köpekayası 
 
Bilgi 
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen Marrubium cinsi köpekotlarının 15 kadar türü vardır. Bunlardan konumuzla ilgili olan Akköpekotu (M. vulgare) Avrupa, Akdeniz havzası ülkeleri ve Türkiye'de görülmektedir. 60 cm. kadar boylanabilen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Dört köşe kesitli, tüylü ve dallara ayrılan yapılı gövdesi kirli beyaz renktedir. Gövde ve saplar üzerinde karşılıklı dizilmiş durumdaki kalp biçimli, üzerleri kırışıkmış gibi görünen yapraklarının kenarları dişli ve yaprak ucu yün gibi tüylerle örtülü olur. Bu yapraklar meyve gibi kokarlar. Bitkinin küçük beyaz çiçekleri, ikinci yılının yaz ortasından sonbahar başına kadar yaprak koltuklarında açar. Olgunlaşan çiçekleri 2 mm. uzunlukta gözyaşı biçimli ve koyu kahverengi, parlak görünüşlü tohumlar verir. Bol güneşli ve soğuk rüzgarlardan korunmalı yerleri seven akköpekotu, alkalik ve kuruca toprakları yeğler. Döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
Bedene yararlı etkileri Eski Mısırlılar tarafmdan bilinen ve ünlü hekim Hipokrat tarafından övülen akköpekotu, uzun süreler öksürüğe karşı tek ilaç olarak kullanılmıştı. Bitkinin topraküstü kesimleri marrubin adlı madde ile uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, tanen ve bolca C vitamini içerir. Bitkinin çiçekleri, balarılarını, bulunduğu bahçelere çekerken, yapraklarının demlendirilmesiyle elde edilen infüzyon, pompalara konularak ağaçlardaki yaprakçık bitine ve tabaklara konularak sineklere karşı yok edici olarak kullanılır. Bazı yerlerde köpekotunun kurutulmuş yaprakları baharat olarak kullanılmaktadır. 
 
Tibbi Etkileri Akköpekotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı sıralanabilir: 
• Terletici, balgam söktürücü, göğsü yumuşatıcı ve spazm çözücü etkileri vardır. Solunum yollarının mukozasını destekler. Bronş kaslarına gevşeme, ve rahatlık verir. Bütün bu etkileriyle öksürük, bronşit ve boğmaca gibi hastalıkların iyileştirilmesinde yararlı olur.
 
• Soğuk algınlığı belirtilerinin ilk görülüşünde alınması, nezle ve soğuk algınlığı durumunun kolay atlatılmasmı sağlar.
• Safra salgılarını artırır. Bu etkisiyle iştahsızlığı giderir, sindirimi kolaylaştırır.
• İdrar ve gaz söktürücüdür.
• Kalp yangılarını hafifletir.
• Kurt (solucan) düşürücü etkisi de vardır. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, akköpekotunun yaprakları ve çiçekli sapları yaz ortası ile sonbahar başı arasında, bitki çiçekli iken toplanıp 35 C dereceden sıcak olmayan gölge bir yerde özenle kurutulur. Kurutulmuş çiçek karışımından yarım 1/2-1 yemek kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suyun içine konulur. 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Akköpekotu aynı zamanda etkili bir yara iyileştiricidir. 
Bunun için, 1 tatlı kaşığı doluşu kurumuş yaprak karışımı 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateşi kısılarak 10 -15 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyon soğutulup dıştan yaralara uygulanır. 
 
ANASON 
Orjinal Adı Pimpinella anisum 
 
Bilgi 
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu Doğu Akdeniz havzası ülkeleriyle Mısır olup Türkiye'de Ege ve Akdeniz bölgelerinde, özellikle Burdur yöresinde yetiştirilmektedir. 30-75 cm. boylanabilen, dik ya da yere yatarak gelişen bir ya da bazı türlerinde ikiyillık yarı dayanıklı otsu bitkidir. Kök oluşumu zayıf; gövdesi yuvarlak kesitli, yeşil ve dallara ayrılan yapıda olan anasonun yaprakları yeşil renkli, güzel kokulu, kenarları dişli, yuvarlak biçimli ve hafif tüylüdür. Yaz sonunda açan ve yıldıza benzeyen beyaz çiçekleri salkımlar halindedir. Bitkinin, konumuzu en çok ilgilendiren bölümü olan tohumu da güzel kokulu, açık gri-kahverengi ve yumurta biçimindedir. Güneşli, soğuk rüzgardan korunmalı yerleri; suyu iyi akıntılı ve alkalik toprağı seven anason, tohumuyla çoğalır.
 
Anasonun tohumunda sabit ve uçucu yağlar, nişasta ve yapışkan bitki sıvısı bulunur. uçucu yağlar, anetol ve estragol adlı maddeler ve bazı aldehitleri içerir. Anason tohumu, ülkemizde ulusal içki sayılan rakının yapımında ve pastacılıkta kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Sağlığa yararlı etkileri Eski Mısırlılarla Romalılar döneminden beri bilinen ve ve Kullanımı bolca kullanılan anasonun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: 
 
• Tohumunun bileşiminde bulunan uçucu yağ sayesinde mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Yatıştırıcı, rahatlatıcı ve spazm çözücüdür. 
• Uykusuzluğa karşı etkilidir.
• Soğuk algınlığı, öksürük, soluk borusu enfeksiyonları, boğmaca ve bronşitte rahatlatıcı etkiler sağlar.
• Göğsü yumuşatır.
• Emzikli annelerde süt gelişini artırır. 
 
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, anasonun olgun tohumları yaz ortası ile sonbahar arasında toplanır. 1-2 tatlı kaşığı anason tohumu alınıp uçucu yağını bırakması için hafifçe ezilerek üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. Kabın üstü iyice kapatılıp 5-10 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Ancak, sindirimle ilgili şikayetlerde infüzyon yemeklerden 15-20 dakika önce alınır. 
 
ARDIÇ 
Orjinal Adı Juniperus communis 
 
Bilgi 
Çamgiller familyasındandır. Juniperus cinsi, kışın yapraklarını dökmeyen 70 kadar ağaç ya da çalı türünün ortak adı ardıçtır. Ardıçlar tüm Kuzey Yarıküre'ye yayılmış olup ülkemizde de bazı türleri yetişmektedir. Burada konumuzla en çok ilgili olan, Avrupa ve Türkiye'de yaygın Avrupa ardıcı ya da Adi ardıç (J. communis) türünden söz edeceğiz. Kısaca ardıç diye anacağımız bitki 15 m'ye kadar boylanabilir ama çoğu kez çalı halinde görülür. Hoş kokulu yaprakları körpeyken iğne, olgunlaşınca tığ görünümündedir. Şubat-nisan ayları arasında açan çiçekleri sarımsı yeşil renkli olup dikkati çekmezler. Ardıç iki evcikli bir bitkidir. Yani, erkek ve dişi çiçekleri ayrı ağaçlarda yer alır. Dişi çiçekler sonbaharda koyu mor renkli meyveleri olan kozalakçıkları verir. Ancak, bunlar iyice olgunlaşınca açık kahverengileşir. Kozalakçıklarında 1-12 adet tohum bulunur. Bitki, kozalakçıklarından döktüğü tohumlarıyla ya da toprağa değen dallarının köklenmesiyle çoğalır. Ardıç güneşli yerleri sever ama toprak seçmez. Kurak topraklarda derinlere kök salarak suyu bulur. 
 
Ardıç kozalakçıkları uçucu yağ, doğal şekerler, flavon glikozitleri, reçine, tanen ve organik asitleri içerir. Bu kozalakçıklar ardıç yemişi adıyla birtakım yiyecek ve içeceklere tat ve koku, yani çeşni katmakta kullanılır. Bazı ardıç türlerinin odun ve yaprakları damıtılarak, parfümeri ve ilaç endüstrilerinde kullanılan ardıç esansı elde edilir. 
Tibbi Etkileri Adi ardıcın tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı özetlenebilir: 
 
• İdrar söktürücüdür. İdrar yollarını temizler. Sistit durumunda çok iyi bir antiseptik (mikrop kırıcı) olur.
• Bedeni uyarıcı etkisi vardır.
• Acı tadı nedeniyle iştahı açar. Mideyi uyarır ve sindirimi kolaylaştırır. 
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. 
• Solunum yollarını açar. Nefes alıp vermeyi kolaylaştırır. • Kadınlarda aybaşı kanamasnıı düzenler, ağrıları hafifletir. 
Sonbaharda, kasım ve hatta aralık aylarında ardıç kozalakçıklarından kendiliğinden kurumuş ve küçülmüş olanların dışında, sağlıklı görünenleri toplanır. Gölge yerde ağır ağır kurutulur. İyice kurumuş olanları hafifçe ezilir, parçalanır. Bunlardan l tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda 20 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan sabah ve akşamları olmak üzere günde iki kez birer bardak içilir. 
• Ardıç ayrıca romatizma, artrit, eklem ve kas ağrılarına iyi gelir. Bunun için, yukarıda anlatılan infüzyon şikayetli yerlere dıştan elle ovuşturularak günde iki-üç kez uygulanır. Bu tedavi, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde 4-6 hafta sürdürülmelidir. 
 
UYARI 
• Böbrek rahatsızlığı olanlar ve gebe kadınlar ardıç kullanmamalıdır. 
 
ASLANPENÇESİ 
Orjinal Adı Alchemilla vulgaris Bilgi 
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen; ama Kuzey Yarıküre'nin ılıman iklim kuşağında yaygın olarak yetişen, 15-60 cm. kadar boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Ülkemizde de bazı nemli çayırlarda, otlaklarda ve orman kenarlarında görülmektedir. Hafif yassı, tüylü, dallara ayrılan yapıda yeşil renkli gövdesi; 7-11 loplu, dairemsi biçimde, kenarları dişli ve yeşil ya da mavi-yeşil renkli yaprakları vardır. Yaz mevsiminde gevşek salkımlar halinde bitkinin tepesinde açan küçük çiçekleri yeşilimsi sarı renkte olur. Bitki, bu çiçeklerde oluşan minik tohumlarıyla çoğalır. Ya da kökünün bölünüp başka yerlere ekilmesiyle kültürü yapılır. 
 
Aslanpençesi bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, esans yağları, salisilik asit ve bazı acı maddeleri içerir. Kimi yerlerde bitkinin yaprakları ince ince kıyılarak salatalara katılıp çiğ olarak yenir. 
 
Tibbi Etkileri Avrupa'da uzun yıllardan beri halk hekimliğinde kullanılagelen aslanpençesi, ve Kullanımı özellikle kadınların yararına olan tıbbi etkilere sahiptir. Bu tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemlerini şöylece özetleyebiliriz: 
 
• Kadın üreme organları hastalıklarının iyileştirilmesinde pek yararlıdır. Bazı uzmanlar sürekli aslanpençesi alan kadınların, kadın hastalıklarıyla ilgili ameliyat rizikosunu en aza indirgeyeceğini ileri sürüyorlar.
• Kadınların aybaşı dönemlerinde, gelen kanı azaltır, ağrıları hafifletir; aybaşını düzene sokar. 
• Kadınların menopoz dönemlerinde rahatlatıcı olur.
• Doku büzücü etkisi vardır; diyareyi keser, peklik verir. • Bedeni güçlendirici bir toniktir. 
 
Bu etkilerini sağlamak üzere, bitkinin yapraklan ve çiçekli saplan, yaz mevsiminin ortasından sonbaharın bitimine kadar toplanır. Gölgede özenle kurutulur. 2 tatlı kaşığı kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Bitki ayrıca doku büzücü niteliği nedeniyle etkili bir yara iyileştiricidir. Kanamaları da keser.
• Aknelerin iyileştirilmesinde etkilidir.
• Beden yüzeyindeki yangıları azaltır. 
• Ağız yaralarının iyileştirilmesinde etkili olur. Diş çekiminden sonra yara yerinin çabuk iyileştirilmesi için, hazırlanacak dekoksiyonla ağız çalkalanır. • Yangılı gözlere soğuk kompresi iyi gelir.
• Larenjitte (gırtlak enfeksiyonu) gargara yapıldığında iyileştirici olur. 
Bu etkilerinden yararlanmak için, bitkinin kuru ot karışımından 3-4 tatlı kaşığı alınır. Birkaç dakika suda kaynatılarak daha güçlü bir tür dekoksiyon elde edilir. Bu dekoksiyon yaralar, akneler ve yangılı yerlere dıştan uygulanır. Diğer durumlarda dekoksiyon soğuk kompres, çalkalama ya da gargara şeklinde kullanılır. 
 
AYNİSAFA ÇİÇEĞİ 
Orjinal Adı Calendula officinalis
Diğer Adları Altuncuk, Kandil çiçeği, Ölü çiçeği 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmemekte, pek çok yerde ve ülkemizde süs bitkisi olarak sıkça 
yetiştirilmektedir. 30-50 cm. kadar boylanabilen bir yıllık dayanıklı bitkidir, ince tüylerle kaplı yeşil renkli, etli ve sulu gövdesi, köşeli ve dallara ayrılan yapıdadır. Gene yeşil renkli ve hafif tüylü yaprakları bitkinin tabanında kürek, daha yukarı kesimlerinde mızrak biçimli olur. Bitkinin mart ayından başlayıp sonbaharın sonlarına değin açan sarı ya da turuncu renkli çiçeklerinde taçyaprakları, merkezden çevreye doğru düzgün yivler şeklinde sıralanırlar. Olgunlaşan çiçekleri 5-6 mm. uzunlukta, bej renkli ve virgül biçimli tohumlar verir. Güneşli yerleri; kum ve kil karışımı gevşek toprakları seven aynisafa çiçeği, öbür toprak türlerine de dayanır. Bitki tohumlarıyla çoğaltılır. 
 
Aynisafa çiçeği saponin, karoten, acı esans, uçucu yağ, sterol, flavonit ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Sarı ya da turuncu renkli taçyapraklarının yiyecekleri boyama özelliğinden yararlanılmak üzere, bunlar bazı yerlerde çeşitli yemek, kek, tatlı ve ekmeklere safran tadı içermeden safran rengi vermesi için katılır; yaprakları ise, salataların ve güveçte pişen yemeklerin üzerine serpilir. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: ve Kullanımı 
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Midevidir; sindirim işlemini kolaylaştırır.
• Gastrit ve onikiparmak bağırsağı ülserlerinin tedavisinde yararlı olur.
• Kadınlarda aybaşını düzenler. Aybaşı ağrılarını hafifletir.
• Safra söktürücüdür. Safra sorunlarının iyileştirilmesinde etkisini gösterir. 
Bu etkilerinden yararlanmak için, aynisafa çiçeğinin taçyapraklarıyla yaprakları, yaz başından sonbaharın başlarına kadar toplanır ve büyük özen gösterilerek, taçyapraklarının rengi bozulmayacak şekilde, gölge ve havadar yerlerde kurutulur. Bu kurumuş taçyaprağı-yaprak karışımından 1-2 tatlı kaşığı alınıp l bardak kaynar suda 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
• Ayrıca, aynisafa çiçeği antiseptiktir.
• Doku ve damar büzücü etkisi vardır.
• Yara iyileştiricidir. Deride enfeksiyon ya da darbeyle meydana gelen yara, 
bere ve eziklerin iyileştirilmesinde etkili olur. Küçük yanıklar ve sıcak suyla haşlanma durumlarında ilkyardım aracı olarak işlev yapar.
• Akne tedavisinde ortaya çıkan yangıyı azaltmak ve yerel iyileşmeye yardımcı olmak üzere kullanılır.
• Ayak parmakları arasında oluşan mantarları (madura ayağı) iyileştirmekte kullanılır. 
Bu etkileri sağlamak üzere, aynisafa çiçeğinin taze taçyaprakları ile yaprakları alınır. Bunlar ezilerek yara lapası yapılır ve şikâyetli yerlere dıştan uygulanır. 
 
BADEM 
Orjinal Adı Prunus dulcis Diğer Adları Bayam, Payam 
 
Bilgi 
Gülgiller familyasındandır. Anayurdu İran ile Afganistan yaylaları olan badem ağacı, Eski Yunanlılar ve Romalılar 
tarafından Akdeniz bölgesine getirilmiş ve yöreye çok iyi uyum sağlamıştır. Anadolu'da uzun yıllardan beri yetiştirilen, 10 m 'ye kadar boylanabilen, şeftaliye benzeyen ama ondan daha büyük boylu ve daha uzun ömürlü bir ağaçtır, özellikle çiçeklenme zamanı dona karşı aşırı duyarlı olan badem ağacı bol güneşli, kışları ılık geçen, suyu iyi akıntılı yerleri sever ama toprak ayırımı yapmaz. Yaygın ya da dik dikensiz dalları, ince uzun ve kenarları ince dişli oval yaprakları vardır, ilkbahar başında açan çiçekleri beyaz, ender olarak pembe renkli olur. Ağaç çiçekliyken önce beyaz sonra açık pembe renkli görünür ve sonra yapraklanarak yeşile döner, ilkbaharın sonuna doğru ağaçta üzeri tüylü, yeşil renkli, çağla denilen meyveler görünür. Daha sonra ağustos-eylül aylarında taş çekirdek biçimini alan bu meyvelerin sert kabuğu içinde, bir ucu sivri, öteki ucu yassı ve geniş olan bir tohum meydana gelir. Bu tohuma badem ya da badem içi adı verilir. Badem ağacı, sert kabuğu içindeki tohumun ekilmesiyle çoğaltılır. Ancak tohumdan yabani olarak süren fidanlar aşılanır. 
 
Bademler öncelikle Tatlı badem (P. dulcis) ve Acı badem (P. amara) olmak üzere iki ana türe ayrılır. Bunlardan çeşitli melezleri türetilmiştir. Tatlı badem, yağ bakımından zengin lezzetli bir besindir. Ayrıca albüminli maddeler, şekerler, emülsin ve E vitamini içerir. Acı badem bu sayılanlara ek olarak hidrosiyanik asit içerdiğinden hafif zehirlidir. Tatlı badem içi şekercilikte, çikolata endüstrisinde ve badem şurubu yapımında kullanılır, ilkbaharda bademin çağlası taze, daha sonra badem içi de kuru meyve olarak sevilerek tüketilir. Badem içinden çıkarılan bademyağı, parfüm ve kozmetik endüstrisinde sıkça kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Tatlı badem yağının tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece 
ve Kullanımı özetlenebilir: 
 
• Müshildir: Özellikle çocuklarda daha etkili olur. Sulandırılıp gerekirse hafif tatlandırılarak içilir.
• Yara iyileştiricidir. Dıştan, yaralara uygulanır.
• Güneş yanıklarında rahatlatıcı olur. Dıştan, bu gibi yanıklara uygulanır. 
• Emzikli annelerde süt gelişini artırır. Sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak içilir.
• Öksürük ve boğaz ağrılarına karşı etkilidir. Sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak içilir. 
• Bağırsakların çalışmasını düzenler. Gene sulandırılıp gerekirse tatlandırılarak içilir.
• Ayrıca bademin içi, cinsel güçsüzlüğe karşı etkili olur. Bunun için yemeklerden sonra bir miktar badem içi yenmesi salık verilir. 
 
UYARI 
• Acı bademin de bazı tıbbi etkileri bulunmakla birlikte, aşırı kullanımı zehirlenmelere yol açar. 
 
BİBERİYE 
Orjinal Adı Rosmarinus officinalis
Diğer Adları Beyaz püren, Biberya, Hasalban, Kuşdiliotu 
 
Bilgi 
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu Akdeniz havzası olup ülkemizde Batı ve Güney Anadolu kıyı şeridinde 
yetişen, çokyıllık çalı görünüşlü bir bitkidir. 2 m'ye kadar boylanabildiği ve kışın yapraklarını dökmediği için bahçelerde süs ve çit bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Bitkinin gövdesi karemsi kesitli ve yeşilken, ikinci yılında odunsulaşır. Yaklaşık 2 cm. boyundaki iğne gibi ince uzun yapraklarının üstü parlak koyu yeşil ve altı gri renklidir. Bu yapraklar içe doğru kıvrılırlar. Yaz boyunca açan küçük çiçekleri mavi ya da eflatuni renklidir. Tohumları küçük, yağlı ve sarı-kahverengidir. Biberiye bitkisi, tohumlarıyla ya da ağır büyüdüğü için gövde kalemleri veya daldırma yöntemleriyle çoğaltılır. Biberiyenin içerdiği uçucu yağlar arasında başta borneol olmak üzere linalol, kamfen, sineol ile kafuru ve bitkide ayrıca tanen, reçine ile diğer etkili maddeler vardır. Bu nedenle yaprakları ve ince sürgünleri çok hoş kokan biberiye, taze olarak salatalara, kurutulup baharat olarak da et yemekleri ve diğer yiyeceklere katılır. 
 
Tibbi Etkileri Biberiye bitkisi sağlığa çok yararlı olduğu gibi, mükemmel bir ve Kullanımı güzelleştiricidir. Önce bitkinin tıbbi etkilerinden söz edelim: 
 
• Kan dolaşımını hızlandırır.
• Sinirleri uyarır ve güçlendirir.
• Mide ve bağırsakları uyarır. Böylece sindirime (özellikle yağlı yiyecek yendiğinde) yardımcı olur.
• Hazımsızlıktan oluşan gazları söktürür.
• Safra salgısını artırır.
• İdrar söktürücüdür.
• Kadınlarda aybaşını düzene sokar. Gecikmeleri önler, iyi bir adet söktürücüdür.
• Etkili bir toniktir. 
 
Bu etkileri sağlamak için, biberiyenin yaprak ve taze sürgünleri yaz boyunca toplanır. Bitkinin tıbbi etkisi, çiçek açtığı zamanlarda en fazla olur. Yaprak ve ince sürgünler, aşırı sıcak olmayan, çok havadar ve gölge bir yerde ağır ağır kurutulur. Bir bardak kaynar suya l tatlı kaşığı yaprak ve taze sürgün konulup 10-15 dakika demlendirilerek yapılan infüzyon istendiği kadar içilebilir. 
 
Bitkinin öteki tıbbi etkilerini şöylece sayabiliriz: 
• Kas ağrılarını, siyatik ve nevraljiyi hafifletir.
• Romatizma ağrılarını azaltır.
• Burkulma ve eziklerde iyileştiricidir.
• Saç diplerindeki bezleri uyarır. Erken saç dökülmelerini önler. 
Bu etkileri sağlamak üzere, biberiyenin yaprak ve genç sürgünleri suya atılıp iyice kaynatılarak bir dekoksiyon hazırlanır. Bu dekoksiyon, ağrılı yerler ya da saç dipleri elle iyice ovularak deriye yedirilir. 
Biberiyenin cildi güzelleştirici niteliklerini de şöylece sıralayabiliriz: 
• Biberiye infüzyonu ile yıkanan saçlar gürleşip güzelleşir.
• Bir bez torbaya konulan biberiye yaprak ve taze sürgünleri banyo musluğunun altına asılarak üzerine sıcak su akıtılıp böylece doldurulan küvette banyo yapıldığında cildi derinden temizler, teni kayganlaştırır ve güzelleştirir. Şampuanla yıkanmaktan yıpranan saçları canlandırır. Bitkinin yaprak ve genç sürgünleri ezilerek yapılan lapa, kırışıklıkları gidererek cildi güzelleştirir. 
 
BİNBİRDELİKOTU 
Orjinal Adı Hypericum perforatum
Diğer Adları Kılıçotu, Koyunkıran, San kantaron, Yaraotu 
 
Bilgi 
Kılıçotugiller familyasındandır. Avrupa'da ve ülkemizde yaygın olarak yetişen Hypericum cinsi çokyıllık dayanıklı otsu ya da çalımsı bitki türlerinden biri de Binbirdelikotu'dur. 30-100 cm. kadar boylanabilir. Ormanların nemli köşelerini, dağlık ve bozkır alanların kayalık yerlerini ve yol kenarlarını sever. Yapraklarındaki her biri yağbezi olan pek çok saydam nokta nedeniyle bitkiye binbirdelikotu adı verilmiştir. Bu yapraklar karşılıklı dizilmiş durumda sapsız, oval biçimli ve koyu yeşil renklidir. Bitkinin mayıs-eylül ayları arasında açan 5 taçyapraklı, parlak sarı renkli çiçekleri, dallarının ucunda sıkı salkımlar halinde bulunur. Bitki, kapsül biçimindeki meyvelerinden döktüğü tohumlarla ya da kök saçaklarının sürgün vermesiyle çoğalır. 
 
Binbirdelikotunun çiçekli dalları tanen, reçine, pektin, glikozitleri içeren uçucu yağ, boyarmaddeler ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Boyarmaddelerinden biri hiperin, öteki de hiperisindir. Hiperisin hafif zehirlenmelerine neden olduğu için, bazı hayvanlar bu otu yemezler. 
 
Tibbi Etkileri 
Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı özetlenebilir: 
• Binbirdelik otu antiseptik ve yara iyileştiricidir. Ciltteki yangılar, berelenme, varikosel ağrıları, hafif yanık ve güneş yanıklarına iyi gelir. 
Bu etkilen sağlamak üzere, bitki çiçek açtığında tüm topraküstü kesimleri kesilip parçalanarak zeytinyağına yatırılır. 1-2 hafta süreyle zeytinyağında bekletilerek elde edilen eriyiğe kantaron yağı adı verilir. Kantaron yağı yukarda sayılan yara ya da öteki şikayetli yerlere, günde bir-iki kez dıştan uygulanır. 
• Ayrıca binbirdelikotu peklik verici, iştah açıcı, göğsü yumuşatıcı ve balgam söktürücü etkiler de taşır.
• Daha da önemlisi, binbirdelikotunun yatıştırıcı, spazm çözücü ve ağrıları azaltıcı etkilerinin bulunmasıdır. Bu özellikleri nedeniyle gerginlik, endişelilik, sinir rahatsızlıkları, depresyon ve özellikle menopozun yarattığı sıkıntı durumlarında kullanılır. Bu durumlarda tedavi l aya kadar sürdürülebilir. 
Sayılan bu etkileri sağlamak üzere, yukarıda anlatıldığı şekilde bitkinin tüm topraküstü kesimleri kesilip olabildiğince çabuk kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı 
kurumuş bitki karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek yapılan infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
CENTİYAN 
Orjinal Adı Gentiana lutea
Diğer Adları Centiyana, Centiyane, Büyük kantaron 
 
Bilgi 
Centiyangiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu bilinmeyen, Kuzey Yarıküre'nin ılıman iklim bölgelerindeki dağlık yerlerde ve güneşli bayırlarda ağır ağır gelişerek yetişen, çokyıllık dayanıklı bir otsu bitkidir. Ülkemizde Bursa-Uludağ ve Doğu Karadeniz bölgesinde görülmekte ve 1-1,5 m'ye kadar boylanabilmektedir. Yaprakları enli, sapsız ve karşılıklı dizilmiş durumdadır. Temmuz-ağustos aylarında açan sarı renkli güzel çiçekleri, boru yapılı ve toplu durumda olur. Dışı esmer ve içi sarı renkli rizomu (kökgövdesi) ve buna bağlı kök saçakları vardır. Bitki, tohumlarıyla çoğalır. 
 
Centiyan bitkisinin sağlığa yararlı etkili bölümü olan rizomu ile kök saçakları uçucu ve sabit yağ, pektin, tanen ve acı glikozitleri içerir. Bu kök, acı ama zehirli olmayan bir ilaç kaynağıdır. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı sıralanabilir: 
• Sinir uçlarını uyarıp sindirim salgılarını artırarak iştahı açar.
• Aynı nedenle sindirimi kolaylaştırır. Dispepsi (sindirim zorluğu) ve midenin gazlı olması durumlarında çok yararlı, iyileştirici etkiler yapar.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Alyuvarları artırıcı etkisi kanıtlanmıştır. Bu nedenle kansızlık durumunda olumlu sonuçlar verir. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, centiyanın rizom ve kök saçakları sonbahar mevsiminde toprak kazılarak çıkarılır. Bunlar dilimlenerek özenle, ağır ağır kurutulur. Kurumuş kök parçalarından 1/2 tatlı kaşığı l bardak su içine 
konularak su ısıtılır. 5 dakika süreyle kaynatma sürdürülerek bir dekoksiyon hazırlanır. Bu dekoksiyon yemeklerden önce ya da midede şişkinlik ve ağrı duyumsandığında birer bardak içilir. 
 
• Centiyanın ayrıca yaraları iyileştirici etkisi vardır. 
Bunu sağlamak üzere, aynı dekoksiyonla günde birkaç kez yaralar dıştan yıkanır. 
CEZAYİR MENEKŞESİ 
Orjinal Adı Vinca majör 
 
Bilgi 
Zakkumgiller familyasında yer alan ve anayurdunun neresi olduğu bilinmeyen Vinca cinsi bitkilerden 4 türü ülkemizde yetişmektedir. Bunlardan Cezayir menekşesi (V. majör) konumuzu en çok ilgilendiren türdür. 30-40 cm. kadar boylanabilen, her zaman yeşil kalan, bol bol kök salan, yatarak uzayan gövdeli ve dik saplı, çokyıllık çalımsı bitkidir. Kalp biçimli ve ucu sivri koyu yeşil yapraklan karşılıklı dizilmiş durumdadır. Birbirine yapışmış durumda 5 çanak yaprağı ve yalnızca dipleri bitişerek boru biçimini almış hafifçe yere doğru bakan açık mavi-morumsu ya da seyrek olarak beyaz renkli 5 taçyaprağı bulunan çiçekleri, mayıstan başlayıp yaz boyunca açar. Tohumlarını taşıyan meyvesi kapsül biçimindedir. Bitki, yerde yatarak uzayan dallarının köklenmesiyle ya da döktüğü tohumlarıyla çoğalır. Ancak çok ağır gelişen bir bitki olduğundan, şaşırtmaca yapılarak, yani yeri değiştirilerek gelişmesi hızlandırılır. Kirli havaya dayandığı ve bulunduğu yere iyice yayılarak toprağı iyi örttüğü için bahçelerde sevilerek yetiştirilir. 
 
Topraküstü kesimleri kanser tedavisinde kullanılan ilaçların bileşiminde yer alan alkaloitleri içeren Cezayir menekşesinde, vinkarnin, izovinkamin, vinkamirin vb. alkoloitler ile tanen, organik asitler, karbonhidrat ve glikozitler bulunur. Bitkinin yaşken acı olan topraküstü kesimleri, kuruyunca hafif ekşi tat kazanır. 
 
Tibbi Etkileri Cezayir menekşesinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı özetlenebilir: 
 
• Doku ve damar büzücüdür. Peklik verici olarak diyare ve dizanterinin tedavisinde kullanılır.
• Kanamaları ve sıvı kaybını önler: Diyare ve kolitte sıvı ve kan kayıplarını durdurur.
• Kadınların aybaşı döneminde aşırı kan gelişini engeller.
• Burun ve dişeti kanamalarına, ağız ülserleri ve boğaz ağrılarına karşı yararlı etkileri vardır.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• İdrar söktürücüdür.
• İştah açıcıdır.
• Şeker hastalığının tedavisine yardımcı olur.
• Beyin damarı hastalıklarında olumlu etkileri vardır. Zekâ açıcı ve beyin etkinliğini artırıcı olarak alınır. Tansiyonu düşürür. 
 
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, Cezayir menekşesinin topraküstü kesimleri ilkbaharda bitki çiçeklenmeden önce kesilip toplanarak gölge yerde kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kurumuş bitki karışımının üzerine l bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Ayrıca Cezayir menekşesi etkili bir yara iyileştiricidir. Bunun için aynı infüzyon yaralara dıştan uygulanır. 
 
ÇARKIFELEK ÇİÇEĞİ 
Orjinal Adı Passiflora incarnata
Diğer Adları Fırıldak çiçeği, Saat çiçeği 
 
Bilgi 
Tibbi Etkileri 
Çarkıfelekgiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu Tropikal Amerika'dır. Oradan dünyaya yayılmış 400 kadar türü vardır. Ülkemizde bazı yerlerde süs bitkisi olarak kimi türleri yetiştirilmektedir. Gölgeli ve nemli duvar dipleri ve kameryeleri sevip sarmaşarak yetişen otsu ya da ağaçsı sarmaşıktır. 5-7 parçalı koyu yeşil yaprakları almaşık dizilişli; yaz boyunca açan tekerlek biçimindeki gösterişli çiçekleri erguvani, pembe ya da kırmızı renkte ve iridir. Bitki, tohumuyla ya da gövde çelikleriyle çoğaltılır. 
 
Çarkıfelek bitkisi harmin, harmol, harman ve passiflora adı verilen alkaloitleri; flavon, glisosit ve sterol adlı diğer maddeleri içerir. Bazı türlerinin meyveleri çiğ olarak yenebildiği gibi, içki ve şerbet yapımında da yararlanılır. 
ve Kullanımı Zehir ve insan bedenine zararlı olabilecek maddeler içermeyen çarkıfelek bitkisi, güvenle kullanılarak şu tıbbi etkileri sağlar: 
 
• Kişinin yaşadığı gerginlik ve endişelilik hallerini giderir.
• Sinirleri yatıştırır.
• Sinirsel ve kronik uykusuzluklara deva olur.
• Parkinson hastalığı ve isteri gibi durumlarda sinirsel nöbetleri gidericidir. • Zona hastalığı gibi sinir ağrılarında da yatıştırıcı olur. 
Bütün böyle durumlar için ilkbahar sonu ile yaz ortası arasında bitkinin çiçek açmamış ya da çiçekleri olgunlaşıp meyveye dönüşmüş dallarından toplanan yaprakları, gölge ve havadar bir yerde kurutulur ve infüzyonu hazırlanır: 1 tatlı kaşığı kuru yaprak üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 15 dakika süreyle demlendirilir. Uykusuzluğu gidermek için, akşamları yatmadan önce bu infüzyondan bir bardak; rahatlama sağlanması ve diğer şikâyetlerin giderilmesi için istendiği zaman alınmak üzere, günde iki bardak içilir. 
 
ÇEMENOTU 
Orjinal Adı Trigonella foenum-graecum 
Diğer Adları Boyotu, Buyotu 
 
Bilgi 
Baklagiller familyasındandır. Anayurdu Güney Avrupa ve Akdeniz havzası olan çokyıllık otsu bitkidir. 60-100 cm. 
boylanabilen çemenotu ülkemizde yabani olarak yetiştiği gibi Orta ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kültürü de yapılmaktadır. Gövdesi açık yeşil renkli, yuvarlak kesitli, ince tüylü ve dallara ayrılan yapıdadır. Bitki dikine ve kimi zaman da yere yatarak gelişir. Kenarları ince dişli ve oval biçimli üç yaprakçıktan oluşan yaprakları da açık yeşil renklidir. Sarımsı beyaz çiçekleri yaz ortasında açar. Bu çiçekler olgunlaşınca her biri 10-20 adet sarı-kahverengi minik tohum taşıyan tohum zarfına dönüşür. Bol güneşli yerleri; suyu iyi akıntılı, bitek ve alkalik toprakları seven çemenotu, tohumlarıyla çoğaltılır.
 
Çok keskin kokulu olan çemenotu tohumları, % 30'a varan oranda yapışkan bitki sıvısı ile uçucu ve sabit yağlar; trigonellin, kolin ve kumarin adlı maddeleri içerir. Bazı ülkelerde baharat olarak kullanılan bu tohumların bizdeki başlıca kullanım alanı pastırma imalatıdır. Burada tohumlar ezilip pastırmanın üzerine sıvanan keskin kokulu "çemen" adlı macunun içine ana madde olarak katılır. Bazı yerlerde çemenotunun yaprakları salatalara eklenip çiğ olarak yendiği gibi, haşlanarak sebze olarak da tüketilir. 
 
Tibbi Etkileri Çemenotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı özetlenebilir: 
• Öksürüğü hafifletir, göğsü yumuşatır ve balgamı söktürür.
• Bronşiti ve boğaz ağrılarını hafifletir, rahatlama sağlar.
• Acı oluşu nedeniyle sindirim sistemini uyarır, sindirim işlemini kolaylaştırır. 
• Mide ve bağırsak gazlarım söktürür. Diyarenin iyileştirilmesinde yararlı olur. 
• Bedeni güçlendirici bir toniktir. Özellikle nekahat halindeki hastalara iyi gelir.
• Afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkisi vardır.
• Emzikli (süt veren) annelerde süt gelişini artırır.
• Kadınların aybaşı dönemini rahat atlatmalarına yardımcı olur. 
 
Bütün bu önemli tıbbi etkileri sağlamak üzere çemenotunun tohumları sonbaharda olgunlaştıkları zaman toplanır. 1,5 tatlı kasığı tohum l bardak sıcak suya konulup 10 dakika süreyle ağır ağır kaynatılır. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Çemenotu ayrıca çıban ve yaraların iyileştirilmesinde de etkili olur. 
Bunun için tohumlan ezilip toz haline getirilir. Biraz suyla karıştırılıp yara lapası hazırlanır. Bu lapa yara ve çıbanlara dıştan uygulanır. 
 
ÇOBANÇANTASI 
Orjinal Adı Capsella bursa-pastoris
Diğer Adları Cıngıldakotu, Çobankesesi, Çobantorbası, Kuşkuşotu 
 
Bilgi 
Turpgiller familyasındandır. Anayurdu Akdeniz havzası olan çobançantası, buradan tüm dünyaya yayılmıştır. Yol ve tarla kenarlarında, kırlarda ve çayırlarda sıkça yetişen, 50 cm. kadar boylanabilen bir ya da iki yıllık yabani otsu bitkidir. Gövdesindeki yaprakları küçük ve ok biçimlidir. Bitki tabanına yakın olan iri yaprakları, kenarları dişli ve rozet oluşturarak çoğalmıştır. Dört taç yapraklı, beyaz ya da bazen pembe renkte açan küçük çiçekleri gövdenin ucunda kümeler halinde bulunur. Gövde boyunca dizilen ve bitkinin tohumunu taşıyan yürek biçimli, yassı, yeşil renkli meyveleri vardır. Bitki, bu meyvelerinden döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
Çobançantası bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, reçine, uçucu yağlar, saponin, flavonitler, diosmin, tiramin ve potasyum içerir. Anadolu'da bazı yerlerin pazarlarında kuşkuşotu adıyla satılır. Çiğ olarak ya da ıspanak gibi pişirilerek yenir. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: ve Kullanımı 
• Hafif bir idrar söktürücüdür. Böbrek sorunu nedeniyle kişinin bedeni sıvı tutuyorsa, bu durumda çobançantası ilk akla gelebilecek deva olur.
• Taşıdığı doku ve damar büzücü nitelikleri nedeniyle diyareye; ayrıca yara, burun, diş ve dişeti kanamalarına karşı iyileştirici ve kanı kesici etkileri vardır. • Kadınların aybaşı döneminde aşırı kan gelişini önler. 
• Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre, cildin erken yaşlanmasını önlediği ileri sürülmektedir. 
Bütün bu durumlarda çobançantasının bedene yararlı etkisini sağlamak üzere, ilkbahar başından sonbaharın ortalarına kadar bitkinin topraküstü kesimleri kesilip toplanır. Gölge ve havadar bir yerde özenle kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kurumuş ot karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Kadınların aybaşında aşın kan kaybı durumu varsa, infüzyon, aybaşı akıntısı başlamadan önce ve o dönem boyunca her iki-üç saatte bir alınır. 
 
DEFNE 
Orjinal Adı Laurus nobilis 
Diğer Adları Har, Nehtel, Tehnel 
 
Bilgi 
Defnegiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu Akdeniz havzası olan ve günümüzde ılıman yerlerde yaygın olarak yetişen, kışın yaprağını dökmeyen ağaç ya da ağaççıktır. Ülkemizin kıyı bölgelerinde doğal olarak yetişmekte, ayrıca süs bitkisi olarak park ve bahçeleri süslemektedir. 6-8 m'ye kadar boylanabilen defne, yuvarlak tepeli ve sık dallı olarak gelişir. 8-10 cm. uzunluktaki oval ve süslemecilikte iyi bilinen özel defne yaprağı biçimli, meşinimsi, sert, üst yüzü parlak, kenarları dalga görünüşlü ve almaşık dizili koyu yeşil yaprakları vardır, ilkbaharda açan sarımsı ya da yeşilimsi beyaz renkteki küçük çiçekleri olgunlaşınca rengi koyu mor, tek tohumlu ve etli meyvelere dönüşür. Bitkinin yuvarlak kesitli ve mor-kahverengi olan gövdesi, zamanla odunlaşır ve rengi griye döner. Defne, gövde çelikleriyle çoğaltılır. 
 
Bitkinin yaprakları eterik asidi içerir. Bazı yemeklere koku ve çeşni katar, ayrıca veteriner hekimlikte ilaç yapımında kullanılır. Defne, ülkemizin tarımda önemli dışsatım ürünlerinden biridir. Meyvesinden defne yağı elde edilir, ayrıca olgun meyveleri saç dökülmesini engelleyici sabunların yapılmasında kullanılır. 
Tibbi Etkileri Defnenin yaprak ve meyveleri, içerdiği etkiler nedeniyle tıbbi amaçlarla ve Kullanımı kullanılır. Bu etkiler ve yararlanma yöntemleri kısaca şöyle sıralanabilir: 
 
• Sindirimi kolaylaştırıcıdır. Midevi ve iştah açıcıdır. 
• İdrar söktürücüdür.
• Terleticidir. 
 
Bu etkilerinden yararlanılmak için defne yaprakları genelde yaz sonunda toplanır, gölgelik ve havadar yerde kurutulur. Parçalanmış kuru yapraklarından 1-2 tatlı kaşığının üzerine 4 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde bir-iki kez ve bir-iki yemek kasığı olarak alınabilir. Daha fazla alınması kusturucu olur. 
 
•Aynı şekilde hazırlanmış infüzyondan bir-iki bardağı, küvete doldurulmuş banyo suyuna katılarak banyo yapılırsa, bedeni uyarıp zindeleştirir.
• Bitkinin meyvelerinden yapılmış olan defne yağı, bedende romatizma yangılı yerlere sürülerek rahatlama sağlanır.
• Bir-iki adet taze defne yaprağı fasulye, mercimek, nohut, pirinç gibi kuru yiyeceklerin içine konursa onların kurtlanmalarını önler. 
 
UYARILAR 
• Gebelik durumunda defne alınmamalıdır.
• Yukarıda açıklaması yapılan, ülkemizin birçok yerinde yetişen Akdeniz defnesi (L. nobilis) dışındaki diğer defne türleri zehirlidir. 
 
DULAVRATOTU 
Orjinal Adı Arctium lappa (ya da Lappus officinalis) 
Diğer Adları Dulkarıgömleği, Hanımyaması 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen, ülkemizde Doğu ve Kuzey Anadolu bölgelerindeki kırsal kesimde ve yol kenarlarında yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Gölgelik ve nemli yerleri seven dulavratotu 30-60 cm. boylanabilir. Dallara ayrılan dik bir gövdesi; iri yaprakları; yaz aylarında açan parlak morumsu ya da kırmızı çiçekleri vardır. Yapraklarının altı tüylü, damarlı ve beyaz renklidir. Çiçek yakınındaki yaprakları daha küçük olur. Çiçek bürgülerinin üzerindeki çengeller, kırda dolaşan hayvanların postuna takılır. Böylece bitkinin tohumu çevreye dağılır. Bitki, bu tohumlarıyla çoğalır. 
 
Dulavratotunun rizomu (kökgövdesi) ve yaprakları inülin, uçucu yağ, tanen, acı glikozitler, mikrop kırıcı bazı maddeler ile alkaloitleri içerir. Bitkinin yaprakları, Doğu Anadolu bölgemizde sebze olarak yenir. 
Tibbi Etkileri Romalılar döneminden beri sağlığa yararlı etkileri bilinen dulavratotunun bu ve Kullanımı tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: 
 
• İdrar söktürücüdür.
• Hafif müshil etkisi vardır.
• Bedeni güçlendirici bir toniktir.
• Kanı temizler.
• Terleticidir.
• Gut hastalığına karşı olumlu etkisi görülür.
• Sindirim ve safra salgılarını artırarak sindirimi kolaylaştırır, iştahı açar. 
Sayılan bu etkileri sağlamak üzere sonbaharda toprağı kazılıp çıkarılan kökü temizlenir. Dilimlenerek özenle kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş kökü 1 bardak suda kaynama noktasına getirilip ateş kısılır, ısıtma 10-15 dakika daha sürdürülerek hazırlanan dekoksiyöndan günde üç kez birer bardak içilir. 
• Dulavratotu aynca deri sorunlarının tedavisinde etkili olur. Yağlı ve akneli ciltlere iyi gelir. Saçlardaki kepeği keser. Derideki yara ve ülserlerin iyileşmesini hızlandırır. Egzama ve sedef hastalıklarına karşı iyileştirici etkiler yapar. 
 
Bu tür deri sorunlarına karşı olumlu etkilerini sağlamak üzere, bitkinin 
yapraklanyla yara lapası hazırlanır. Şikayet edilen yerlere lapa dıştan uygulanır. Ancak sedef hastalığı ve egzamada tedaviye iyileşme belirtileri görülene değin, uzun süre devam edilmelidir. 
• Dulavratotu romatizma ağrılarına karşı da etkili olur. 
Bu olumlu etkiyi sağlamak için, bitkinin körpe ve iri yapraklarının tüylü alt tarafı ağrılı yere konulup bezle sarılarak, gece boyu kaymadan orada kalması temin edilir. Bu uygulama o günkü ağrıların geçirilmesinde etkili olur. Kalıcı tedavi için yukarıda hazırlanan yara lapası bir tülbentin içine yayılarak romatizma ağrılı yere sarılmalı, tedaviye uzun süre devam edilmelidir. 
 
EĞİROTU 
Orjinal Adı Acorus calamus
Diğer Adları Azakeğiri, Hintkamışı, Yelotu 
 
Bilgi 
Yılanyastığıgiller familyasındandır. Anayurdu Hindistan'dır. Ama Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarına kadar yayılmış çokyıllık otsu ve rizomlu bir su bitkisidir. Anadolu'da Sapanca, Yeniçağa ve Beyşehir göllerinin kıvılarında bol bol yetişir. 50-125 cm. boylanabilir. Şerit yaprakları; yaz ayların açan siyahımsı erguvani renkte tıkız başa çiçekleri vardır. Bu çiçekler daha sonra yeşilimsi renkli meyvelere dönüşür. Bitki, humlarıyla ya da daha çok rizomlarının sürgün vermesiyle çoğalır. 
 
Eğirotu % 3 oranında uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı, acı esans, glikozit, tanen ve akorin adlı acı maddeyi içerir. 
Tibbi Etkileri Osmanlı imparatorluğu döneminde eğirotu sağlığa yararlı özellikleri nedeniyle ve Kullanımı sıkça kullanılmış ve Evliya Çelebi ünlü Seyahatname adlı yapıtında, bitkinin niteliklerinden övgüyle söz etmiştir. Eğirotunun bu tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir: 
 
• Sindirim sistemi için çok iyi bir toniktir. Sindirim işlemini kolaylaştırır. Gastrit ve mide ülserlerinde iyileştirici etkiler yapar.
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Karın ağrılarını geçirtir.
• İştahı açar. Diyareyi keser. 
• Yatıştırıcıdır. Spazm çözücü etkileri vardır. • Terleticidir. Beden ateşini düşürür.
• İdrar ve adet söktürücü etkileri de vardır. 
 
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, eğirotunun rizomu (kökgövdesi), sonbahar başı ile ortası arasında bulunduğu çamurlu topraktan kanca kullanılarak sökülür. Yaprakları ayrılıp rizomu iyice temizlenir. Uzunlamasına ikiye bölünür ve gölge bir yerde kurutulur. Kuruyan kökleri dilimlenir. Bunlardan 2 tatlı kaşığı alınır, üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Her yemekten yarım saat önce bu infüzyondan birer bardak içilir. 
 
FESLEĞEN 
Orjinal Adı Ocimum basilicum
Diğer Adları Feslikan, Irıkan, Peslan, Reyhan 
 
Bilgi 
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu Güney Asya'dır. Ancak, Akdeniz havzası ülkeleri ile Türkiye'de Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde sıkça yetiştirilmektedir. 10-40 cm. boylanabilen, biryıllık duyarlı otsu bitkidir. Kare kesitli, boydan boya kabarık çizgili ve yeşil renkli gövdesi, bitki tabanına inildikçe kırmızılaşır. Oval biçimli yaprakları kenarları dişli, sivri uçlu ve koyu yeşil renkli olur. Yaz sonunda açan çiçekleri beyaz; pembe ya da sarımsı beyaz renklidir. Küçük tohumlan koyu kahverengi ve gözyaşı biçimlidir. Bitki, tohumuyla çoğalır. 
 
Çok kokulu bir bitki olan fesleğen, bileşimi estragol, linelol, sineol ve pinen adı verilen maddelerden oluşan ve uçucu bir yağ olan fesleğen esansını içerir. Bu nedenle koku ve çeşni vermesi için yemeklere pişerken son anda katılır. Ayrıca sirke yapımında ve salatalarda kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Fesleğenin tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı sıralanabilir: 
• Sindirimi kolaylaştırır. Mideyi yatıştırır. • Balgam, gaz ve idrar söktürücüdür.
• Uyarıcı ve spazm çözücüdür.
• Baş ağrısını giderir. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere kurutulduğunda çenelde tıbbi niteliklerini ve kokusunu yitirdiğinden fesleğenin taze yaprakları ile infüzyon hazırlanır. 25-30 gram taze fesleğen yaprağı ılınıp üzerine dört bardak kaynar su dökülerek ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde iki-üç bardak olarak alınabilir. 
 
• Fesleğen ayrıca öksürüğü keser. • Sinirleri güçlendirici etki yapar. 
Bu etkilerinin sağlanması için de, fesleğen tohumlarının kaynar su içinde 15-20 dakika süreyle demlendirilmesiyle hazırlanan infüzyon günde iki kez alınabilir. 
• Bitki, bedeni güçlendiren tonik etkisi de yapar. 
Bu etkinin sağlanması için taze fesleğen yaprakları şarap içinde birkaç saat bekletildikten sonra bu şaraptan içilir. 
 
FRENK KİMYONU 
Orjinal Adı Carum carvi
Diğer Adları Karaman kimyonu, Keraviye 
 
Bilgi 
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa ile Batı Asya'dır. Ülkemizde Doğu Anadolu bölgesinde yetişen ve aslında yabani bir bitki olan frenk kimyonunun Avrupa'da uzun zamandan beri kültürü yapılmakta, bitki insan eliyle yetiştirilmektedir. 100 cm'ye kadar boylanabilen ikiyıllık otsu bitkidir. Kazık kökü; dallara ayrılan yapıda, gövdesi ince parçalı, açık yeşil renkli tüylü yaprakları; yaz ortasına doğru şemsiye biçiminde kümeler oluşturarak açan sarımsı beyaz renkli küçük çiçekleri vardır, iki tanesi bir kapsül içinde yer alan kahverengi küçük tohumları hilal biçiminde olup olgunlaşınca kapsülden dökülürler. Yumuşak toprakları seven frenk kimyonu bitkisi, döktüğü bu tohumlarla çoğalır. 
 
Frenk kimyonu, karvon ve limonen adlı maddelerden oluşan ve % 6'ya varan orandaki uçucu yağ ile sabit yağ, reçine ve taneni içerir. Körpe yaprakları salata ve çorbalara katılır. Kazık kökü sebze olarak pişirilip yenir. Tohumları ise, yağlı etlerin sindirimine yardımcı olduğu için et yemeklerine, bunlar pişerken serpilir. Çeşni vermesi için kimi yiyeceklere de katılır. 
 
Tibbi Etkileri Bedene yararları taş devrinden beri bilinen, eski Mısırlıların ve İpek Yolu ve Kullanımı konaklama yerlerinin mezarlarında artıkları bulunan frenk kimyonunun tıbbi 
etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: 
 
• Bebek emziren annelerde süt gelişini artırır.
• Bedeni uyarıcı ve iştah açıcıdır.
• Sindirimi kolaylaştırır. Özellikle çocuklarda gaz söktürücü ve karın ağrılarını iyileştirici etkisi vardır.
• İdrar söktürücüdür.
• Kadınlarda aybaşı sancılarını hafifletir.
• Bronşitte ve astıma eşlik eden bronşit durumunda rahatlatıcıdır.
• Diyareyi (ishal) keser. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere bitkinin çiçek şemsiyeleri yaz ortasında toplanır. Güneşte kurutularak olgunlaştırılıp geniş bir kâğıdın üzerine başaşağı tutularak silkelenip tohumların dökülmesi sağlanır. Böylece toplanan ya da piyasadan alınan tohumlardan infüzyon hazırlamak için, 1 tatlı kaşığı alıp ezilir. Bunların üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Frenk kimyonu boğaz ağrılarında iyileştirici rol oynar. Bunun için aynı infüzyonla ılıkken günde birkaç kez derin gargara yapılır.
• Nefesin kokusunu da temizler. Bunu sağlamak üzere de, kuru frenk kimyonu tohumları ağızda çiğnenir. 
 
GİNSENGLER 
Orjinal Adı Panax türleri
Diğer Adları Kore ginsengi, Amerika ginsengi 
 
Bilgi 
Sarmaşıkgiller (Aralyagiller) familyasındandır. Kore ginsengi (P. ginseng) ve Amerika ginsengi (P. quinquefolius) adını taşıyan, hemen hemen benzeri özellikleri olan, iki önemli türü, dayanıklı ve çokyıllıktır. Ülkemizde ginseng bitkisi yetişmez. Ginseng türleri 30-45 cm. arasında boylanabilir. Kenarları düzgün oval biçimli yaprakçıkları, yaz sonuna doğru açan sarı ya da pembe renkli küçük çiçekleri vardır. Daha sonra bu çiçekler, içlerinde tohumu taşıyan parlak kırmızı renkli bileşik meyvelere dönüşür. Bitkinin iğ biçiminde, etli ve sarıdan açık kahverengine kadar değişen renkte kökleri olur. Orman altı gölgelik yerleri; serin ve humuslu toprakları seven ginseng türleri, tohumuyla çoğaltılır, önemli ürünü olan kökü 3-9 yıl sonra alınır. 
 
Çinliler tarafından en az 2000 yıldan beri sağlığa yararlı özellikleri bilinen ginseng bitkisi, panaksosit adı verilen glikositleri, saponin ile B ve D grubu vitaminleri içerir. 
 
Tibbi Etkileri Ginseng türü bitkilerin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri ve Kullanımı şöylece özetlenebilir: 
 
• Afrodizyaktır: Cinsel yetersizliğe karşı kullanılır. 
• Toniktir: Akılsal ve fiziksel gücü artırır.
• Uyarıcıdır: Yorgunluk, güçsüzlük ve strese karşı dirençsizlik sorununu ortadan kaldırır.
• Kişinin fiziksel performansını ve hayatiyetini artırır. Onu fiziksel yönden zirveye taşır.
• Merkezi sinir sistemini güçlendirir. 
• Düşük tansiyonu normal düzeye çıkarır. 
• İştahı açıcı ve sindirimi kolaylaştırıcıdır. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere ya ginsengin kökü günde birkaç kez çiğnenir ya da 1/2 tatlı kaşığı ginseng kökü tozu 1 bardak suya konulup kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılarak 10 dakika süreyle ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece hazırlanan dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
UYARI 
• Ginseng alımı bazı kişilerde baş ağrısına neden olur. 
 
GÜLLER 
Orjinal Adı Rosa türleri 
 
Bilgi 
Gülgiller familyasının örnek bitkisidir. Rosa cinsinden 100 kadar türü olan ve genelde kışın yapraklarını döken, çokyıllık dikenli çalı, ağaççık ya da tırmanıcı bitkilerin adı Gül'dür. Pek çok gül türünün anayurdu Asya'dır. Ama gösterişli çiçekleri nedeniyle neredeyse tüm dünyada yaygın şekilde yetiştirilmektedir. Türkiye'de yetişen 25 kadar yabani türü vardır. Oysa, kültür bitkisi olarak yetiştirilen türleri çok daha fazladır. 
 
Gülün, yuvarlak kesitli yeşil renkli gövdesi, yoğun biçimde dikenlerle kaplıdır. Almaşık dizili, hafif tüylü ve oval biçimli yapraklarının kenarları dişlidir. Bir yaprak sapında 3 ila 7 yaprakçık bulunur. Bitkinin, ilkbahardan başlayarak sonbahara kadar zaman zaman açıp biten beyaz, pembe, kırmızı, turuncu ve sarı çiçekleri vardır. Ancak, süs bitkisi olarak çok renkli ve katmerli türleri de yetiştirilmiştir. Güneşli, yarı gölgeli ama rüzgarsız yerleri; suyu iyi akıntılı, killi ve bitek toprakları seven gül, tohumuyla ve daha çok gövde çelikleriyle çoğaltılır. 
 
Isparta, Yağ ya da Şam gülü denilen (R. de mascena) gibi bazı güzel kokulu gül türlerinin çiçeğinin taçyapraklarında uçucu yağ (gül yağı), tanen, gallik asit, kuersitrin, anthosyanin ve diğer bazı yağlar bulunur. Böyle güzel kokulu gül yaprakları bazı yerlerde salata ve pastalara konulur. Şurubu, sirkesi, reçeli yapılarak tüketilir. Gene bu taçyapraklarının damıtılmasıyla elde edilen gül yağı, parfümeri endüstrisinde yoğun şekilde kullanılır. Türkiye'nin tarımda önemli bir dışsatım ürünüdür. 
 
Tibbi Etkileri Özellikle kokulu güllerin tıbbi etkileri ve 'unlardan yararlanma yöntemleri ve Kullanımı şöylece sıralanabilir: 
• Güçlendirici bir toniktir.
• Doku ve damarları büzücüdür.
• Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar: Peklikte yumuşatıcı (müshil); diyare durumunda ishali kesici işlev yapar.
• Antiseptik etkisi vardır. Yaraları temizlemede kullanılır.
• Cilt toniğidir. Cildi rahatlatan, geren ve yumuşatan etkileri vardır. 
Bu etkileri sağlamak üzere gonca halinde açmış güzel kokulu güller sabah çiği geçtikten sonra toplanır. Gölge yerde özenle kurutulur. Işık almayan özel kutularda saklanır. Böyle kurutulmuş ve saklanmış taçyapraklarından 2-3 tatlı kaşığı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Yaraları ve cildi temizleme işlemlerinde bu infüzyon dıştan uygulanır. 
• Yukarıdaki etkileri sağlamak ve onlara ek olarak göz kanamalarını ve göz nezlesini iyileştirmek için infüzyon yerine, kokulu gülün taçyapaklarımn damıtılmasıyla elde edilen ve piyasalarda satılan gül suyu da kullanılabilir. 
 
HARDALLAR 
Orjinal Adı Brassica (ya da Sinapis) türleri Bilgi 
Turpgiller familyasındandır. Avrupa ve Asya'da yabani ve yaygın olarak yetişen, sağlığa yararları bilindiğinden en az 2000 yıldır tarımı da yapılan, türlerine göre 30 cm. ile 5 m. arasında boylanabilen biryıllık dayanıklı otsu bitkidir. Türkiye'de yetişen üç önemli türü Kara hardal (Brassica: Sinapis nigra), Esmer hardal (Brassica: Sinapis juncea) ile Ak hardal (Brassica: Sinapis alba)'dır. Bunlardan sağlığa yararlı etkileri en fazla olan Kara hardalın anayurdu Akdeniz havzası ya da Batı Asya'nın ılıman bölgeleridir. 1-5 m. arasında boylanabilir. Yuvarlak kesitli, sert ve yeşil renkli gövdesi vardır. 
 
Oval biçimli, sivri uçlu ve yakıcı kokulu yapraklarının üstü koyu ve altı daha açık yesil renklidir. Yaz ortasında küçük salkımlar halinde açan sarı renkli çiçekleri, hafif hardal kokulu olur. Küçük, küremsi biçimli kırmızımtırak kahverengi tohumları, yakıcı kokulu ve tahriş edicidir. Verimli ve suyu iyi akıntılı toprakları seven kara hardal bitkisi, tohumuyla çoğalır. 
 
Kara hardalın tohumlarında yapışkan bitki sıvısı, yağ, sinapin ile sinigrin adlı glikozit ve myrosin bulunur. Bu tohumlar ak ve esmer hardal tohumları ile karıştırılıp ezilir ve un haline getirilir, içine koruk suyu, şarap ya da sirke ile su, şeker, tuz ve baharat katılarak, özellikle bazı et yemeklerinde, çeşni veren macun halinde tüketilir. 
Tibbi Etkileri Tıbbi etkilerinden yararlanılmak üzere, kara hardalın temmuz ayından ve Kullanımı başlayarak olgunlaşan tohumları, bitki kökünden kesilip iyice kurutularak ve dövülüp silkelenerek toplanır. Bu tohumların sağlığa yararlı etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir: 
 
• Kara hardal terleticidir. Ateşlilik hali, soğuk algınlığı, grip ve bronşitin atlatılmasına yardımcı olur.
• Midevidir. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Mayasıla karşı etkilidir. 
 
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere, 1 talı kaşığı kara hardal tozu üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 5 dakika süreyle demlendirilip infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Kara hardal romatizma ağrı ve yangılarını hafifletir. • Artride (eklem iltihabı) karşı etkilidir.
• Kan dolaşımını uyarır. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere 120 gr. taze öğütülmüş kara hardal tozu 45 derecelik ılık suyla ağır ağır karıştırılır ve kalın kıvamda bir lapa elde edilir. Bir tülbentin üzerine yayılıp ağrılı ve yangılı yerlere konulmadan önce, tülbentin deriye yapışmaması için deriye ıslak gazlı bez yayılıp sonra hardal lapalı tülbent deriye 1 dakika süreyle uygulanır ve daha sonra tülbent kaldırılır. Uygulamada deri kızarırsa zeytinyağı sürülerek kızarıklık giderilir. 
 
• Kara hardal ayak üşümelerini geçirir. 
Bu etkiyi sağlamak üzere, 1 çorba kaşığı hardal tozu üzerine 1 litre kaynar su dökülüp 5 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Sonra üzerine biraz soğuk su katılıp ılıtarak ayaklar bu infüzyonun içine sokulur. 
• Ayrıca kara hardal rahatlatıcı, gevşetici ve yatıştırıcıdır. • Kan dolaşımını uyarır. 
Bu etkileri sağlamak için, 1-2 çorba kaşığı kara hardal tozu, küvete doldurulmuş sıcak banyo suyuna serpilip iyice karıştırılır ve bu suda banyo 
yapılır. 
 
UYARI 
• Hardal, cildi duyarlı olan kişileri rahatsız edebilir. 
 
HERCAİ MENEKŞE 
Orjinal Adı Viola tricolor 
 
Bilgi 
Menekşegiller familyasındandır. Kökeni yabani bir bitki olan hercai menekşenin melezleri ilk kez Avrupa'da türetilmiş, daha sonra bitki, gösterişli çiçekleri nedeniyle dünyaya yayılmıştır. Aslında çokyıllık duyarlı otsu bitki olmasına karşın, en verimli dönemi, tohumundan yetiştirildiği birinci yılıdır. Bu yüzden bir ya da en çok ikiyıllık olarak yetiştirilen hercai menekşe bitkisi 20 cm. kadar boylanabilir. Yeşil renkli gövdesi tabanından başlayarak dallanır. 
 
Bu dallar üç köşeli ve içi boştur. Oval biçimli, uca doğru sivrilen yeşil renkli yaprakları; saplı, tüysüz ve kenarları tarak kabuğu şeklinde dişli olur. ilkbahardan başlayıp yaz boyunca açan, 5-10 cm. genişlikte olabilen çiçeklerinin, biri yukarı, dördü aşağı bakan, çizgi ve lekelerle süslü 5 taçyaprağı vardır. Özellikle çok renkli olan kültür hercai menekşesinin çiçekleri sarı, turuncu, kırmızı, kızıl ve mavinin her tonunda açar. Olgunlaşan meyvesi, toz gibi olan tohumlarını taşıyan kapsüller halindedir. Bitki, tohumlanyla çoğalır. 
 
Hercai menekşenin çiçek ve dallarında uçucu yağ, salisilik asit, glikozit, alkaloit, tanen ve yapışkan bitki sıvısı bulunur. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin sağlığa yararlı etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı sıralanabilir: 
• İdrar söktürücüdür. Sistitte, sık ve ağrılı idrar yapma durumlarında iyileştirici etkisi vardır.
• Kanı temizleyicidir. Egzama ve akne gibi deri sorunlarının iyileştirilmesinde yararlı olur. 
• Boğmaca ve akut bronşitte balgam söktürücü, öksürüğü kesici ve iyileştirici etkiler yapar. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, bitki çiçek açtığı sürece dal, yaprak, çiçek sapı ve çiçekleri toplanır. Kuru bir yerde özenle kurutulur. Böyle kurutulmuş karışımdan 1 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek ve 10-15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir. 
 
HODAN 
Orjinal Adı Borago officinalis 
Diğer Adları Zembil çiçeği 
 
Bilgi 
Hodangiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu Doğu Akdeniz havzası olup ülkemizde Kuzey ve Batı Anadolu bölgelerinde yabani olarak yetişmektedir. 30-75 cm. boylanabilen, biryıllık otsu bitkidir. Yuvarlak kesitli, içi boş ve sert gövdesi beyaz sert tüylerle kaplı olup dallara ayrılan yapıdadır. Koyu gri-yeşil ve biraz buruşuk yüzeyli yaprakları gövdesi gibi tüylerle kaplı, oval biçimli ve almaşık dizilişlidir. Beş köşeli yıldız oluşturan mor-mavi (kimi zaman pembe ve nadiren beyaz) renkli taçyaprakları ve siyah erkeklik organı olan çiçekleri, salkımlar halinde aşağı doğru sarkarak ilkbaharda ve yazın açarlar. Kumlu hafif toprakları ve bol güneşli yerleri seven hodan, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. Ancak bazı yerlerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. 
 
Hodan bitkisi saponin, yapışkan bitki sıvısı, tanen, esanslar ve çeşitli mineraller içerir. Körpe yaprakları salata, peynir ve diğer bazı yiyeceklere katılır. Bazı yerlerde sebze olarak yenir. Balarılarının beslenmesine çok yararlı olur. 
 
Tibbi Etkileri Yabani hodan tıbbi yönden, kültürü yapılanlara oranla daha fazla etkilidir. ve Kullanımı Bitkinin çok çeşitlilik gösteren tıbbi etkilerini ve bundan yararlanma 
yöntemlerini şöylece sıralayabiliriz: 
• Soğuk algınlığı ve gribe karşı etkilidir.
• Terletici ve ateş düşürücüdür.
• Solunum yollan hastalıklarına iyi gelir. Öksürüğü keser. Balgam söktürür. Akciğer zarı yangılarını (satlıcan) azaltır.
• İdrar söktürücüdür. Kanı temizler. 
• Bebek emziren annelerde süt gelişini artırır.
• Adrenalin bezeleri için iyi bir güçlendirici toniktir. Özellikle kortizon ve steroidle yapılan tedavilerden sonra hodan alınması bünyeye iyi gelir.
• Uzun yıllardan beri geleneksel kullanımıyla, cesareti artırır. Sinirsel gerginlikleri en aza indirger. Streslere karşı bünyede direnç sağlar. 
 
Bütün böyle durumlar için hodanın çiçek açtığı zamanlarda kuru bir günde yaprak ve çiçekleri toplanır. Yırtık ve bozuk yaprakları seçilerek atılır. Kalanları yaprak-çiçek karışımı yapılarak gölgede kurutulur. Karışımdan 2 tatlı kaşığı alınıp, üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Hodan yara ve yanıklara iyi gelir. Bunun için yapraklarıyla yara lapası yapılır ve dıştan uygulanır.
• Kuru ve duyarlı ciltlere iyi gelir. Cildi yumuşatır. Bunun için yukarıda tarifi verilen infüzyon dıştan uygulanır. 
• Mineral yönünden zengin olan hodan, tuzsuz diyetlerde salata ve yemeklere katılan körpe yapraklarıyla, bedenin tuz eksiğini tamamlar. 
 
ISIRGANLAR 
Orjinal Adı Urtica türleri
Diğer Adları Dolayan diken, Gidişkenotu, Sırganotu 
 
Bilgi 
Isırgangiller familyasının örnek bitkisidir. Dünyanın tüm ılıman bölgelerine yayılmış Urtica cinsi 50 kadar bitki türünün ortak adı Isırgan'dır. Bunlardan 5 türü ülkemizde toprağı nemli olan kırlarda, yol ve tarla kenarlarında, bahçelerde ve duvar diplerinde sıkça görülür, 1 m. kadar boylanabilen, üzeri ısırıcı tüylerle kaplı, bir ya da çok-yıllık bitkilerdir. Yaprakları karşılıklı çapraz dizilişli, kenarları dişli, ucu sivri ve oval biçimlidir. Yaprak koltuklarından çıkan yeşilimsi renkli, tek eşeyli çiçek kümeleri yaz başından sonbahar başına kadar açar. Isırganın gövdesi dört köşe kesitli ve tüylü; kökü rizom gibi çok yayılıcıdır. Bitki, döktüğü minik tohumlarıyla ya da yayılıcı köklerinin fılizlenmesiyle çoğalır. 
 
Isırgan bitkisinin tüm yüzeyini saran ve değildiğinde insan tenini yakan ısırıcı tüylerinde formik asit ile tüm bitkide histamin, klorofil, asetilkolin, demir ve C vitamini bulunur. Bazı yerlerde pazarlarda satılan ısırgan, suda kaynatıldığında yakıcı etkisini yitirdiği, yararlı ve güçlü bir besin olduğu için haşlanarak ıspanak gibi pişirilip yenir. Kurutulduğunda iyi bir hayvan yemi olur. 
 
Tibbi Etkileri Büyük ısırgan (U. dioica) ve Küçük ısırgan (U. urens) en sık rastlanan, her ve Kullanımı yerde bulunuşu ve kolay uygulanışıyla tıbbi etkilerinden en çok yararlanılan türleridir. Isırganın tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece özetlenebilir: 
 
• Toniktir. Bedeni güçlendirir ve destekler.
• Burun kanamaları ve kadınlarda dölyatağı kanamalarında doku ve damar büzücü özellikleriyle kanamayı kesici etki yapar.
• İdrar söktürücüdür.
• İştah açıcıdır. 
 
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere, ısırgan çiçek açtığında gövde, yaprak ve çiçekleri hep birlikte toplanarak gölge yerde kurutulur. 1-3 tatlı kaşığı kurumuş ısırgan karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir. 
 
• Isırgan, romatizma ve siyatik ağrılarına karşı etkilidir.
• Saç ve tırnakların ana maddesi olan keratini güçlendirerek saç dökülmelerini ve tırnak kırılmalarını önler.
• Çocuklarda oluşan egzamada ya da sinirsel kökenli cilt rahatsızlıklarında etkilidir. 
 
Bu durumlarda ısırganın infüzyonu ya da daha iyisi dekoksiyonu kullanılır. Dekoksiyonun hazırlanması için 3-4 tatlı kaşığı kurumuş ısırgan karışımı alınır. Kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra kısık ateşte ısıtma işlemi 15 dakika daha sürdürülür. 
 
Elde edilen dekoksiyon romatizma ve siyatik ağrılı yerlere ılık olarak uygulanırken elle ovuşturularak o bölgeye yedirilir. Saç dökülmelerinde bu dekoksiyonla friksiyon yapılır. Tırnak kırılmalarında tırnaklar dekoksiyona batırılır. Egzama ve diğer deri şikayetlerinde aynı dekoksiyon dıştan uygulanır. 
 
İNCİÇİÇEĞİ 
Orjinal Adı Convallaria majalis 
Diğer Adları Mayısçanı, Müge 
 
Bilgi 
Zambakgiller familyasındandır. Orta Avrupa'nın dağ ve ormanlık bölgelerinde yabani ve yaygın olarak yetişen, 15-30 cm. boylanabilen, sürüngen kökgövdeli çokyıllık otsu bitkidir. Ülkemizde İstanbul, İzmit ve Toros dağlan bölgesindeki ormanlarda yetiştiği gibi, bazı bahçelerde de süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Gölgelik ve nemli yerleri seven bitkinin kökü, rizomundan (kökgövde) çevreye yayılan kökçükler şeklinde; yaprakları sapsız, elips biçiminde, iri ve geniştir. Her sürgününde iki yaprak yer alır. Nisan-mayıs aylarında açan küçük beyaz çiçekleri saplı, çan biçiminde sarkık ve keskin kokuludur. Küçük meyvesi kırmızı renkli ve kokuludur. 
 
İnciçiçeğinin kök, rizom, sap, yaprak ve çiçekleri, yapışkan bitki sıvısı, uçucu yağ ve glikozitleri içerir. Çiçeklerinden çıkarılan esans, parfüm endüstrisinde değerlidir. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemi aşağıda açıklanmıştır: ve Kullanımı 
• Sağlığa yararlı bitkiler arasında kalbimiz için en değerli şifa verici etkiyi inciçiçeği yapar. Özellikle kalbi yaşlanan ve kan damarları daralan kişilerde kalbi güçlendirici etkisi vardır.
• Kalp çarpıntılarını keser. 
• İdrar söktürücüdür.
• Müshil etkisi de vardır. 
 
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere, bitkinin çiçek açtığı nisan ve mayıs aylarında yaprak ve çiçekleri toplanıp gölge ve havadar yerde kurutulur. 2 tatlı kaşığı kurumuş yaprak-çiçek karışımı üzerine l bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak olarak alınır. 
 
• İnciçiçeğinin hiçbir zehirleyici etkisi bulunmamaktadır. Gene de kalp rahatsızlıkları için, doktor denetimi altında kullanılmalıdır. 
 
KAKULE 
Orjinal Adı Elettaria carâamomum 
Diğer Adları Hemame 
 
Bilgi 
Zencefilgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen, ancak Güney Hindistan ile Asya'nın sıcak ve bataklık orman alanlarında yabani olarak yetişen, çokyıllık duyarlı otsu bitkidir, iklim uygun olmadığından ülkemizde yetişmeyen kakule, 3-5 m. boylanabilir. Mızrak biçimli iri yapraklarının üzeri koyu yeşil olup yaprakların altı daha açık yeşil ve ipeksi görünüşlüdür. Bitkinin sarı renkli küçük çiçekleri, ilkbaharın ortasından yaz başına kadar açar. Daha sonra bu çiçekler, içinde bitkinin koyu kırmızı-kahverengi tohumlarını taşıyan 1-2 cm. uzunlukta, üzeri boydan boya çizgili, soluk yeşil ya da kirli beyaz renkli ve üç hücreli tohum zarfı şeklindeki meyvelere dönüşür. Bu hücrelerde 5-7 tane tohum yer alır. Tohumlar hoş kokulu ve baharlıdır. Kakule bitkisi yüksek nemlilik oranı bulunan ve kısmen gölgelik tropik iklimi olan yerleri, bitek ve sulak toprağı sever. Döktüğü tohumlarla çoğalır ya da köklerinin bölünmesiyle çoğaltılır. 
 
Kakule tohumları % 4'e varan oranda uçucu yağ ile terpinilasetat, sineol, limonen, sabinen ve pinen adlı maddeleri içerir. Bu tohumlar hoş kokuları nedeniyle, öğütülmeden aynen ya da öğütülüp toz haline getirilerek bazı yemek, ekmek, kurabiye, bisküvi, turşu, likör ve şaraplara katılır. Yakındoğu ülkelerinde kahveye eklenip "kakule kahvesi" yapılarak içilir. Tohumları parfüm endüstrisinde de kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Çin'de her derde devaymış gibi sıkça kullanılan kakule tohumlarının sağlığa ve Kullanımı yararlı tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir: 
• İştahı artırır.
• Midevidir. Sindirim sistemini uyarır. Sindirim işlemini kolaylaştırır.
• Dispepsi (sindirim yetersizliği) nedeniyle oluşan mide ve bağırsak gazlarını söktürür. Aynı nedenle oluşan karın ağrısını da geçirir.
• Baş ağrısını geçirir.
• Tükürük akışını hızlandırır. 
Bu etkileri sağlamak üzere piyasada satılan kakule tohumları alınır, 1 bardak kaynar suya o anda ezilen 1 tatlı kaşığı dolusu kakule tohumu konur. 10-15 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak içilir. Eğer iştah açıcı ya da gaz söktürücü etkisinden yararlanılacaksa, bu infüzyon yemeklerden yarım saat önce alınmalıdır. 
• Kakule tohumları ayrıca nefesin kötü kokusunu da temizler. Bunun için bir-iki kakule tohumu ağza alınıp çiğnenir. 
 
KARAHİNDİBA 
Orjinal Adı Taraxacum officinale
Diğer Adları Aslandişi, Keklikotu, Radika, Şeytanarabası 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Avrupa, Asya, Afrika ile Amerika kıtalarında yaygın olan ve ülkemizde genellikle çayırlık alanlarla yol kenarlarında yetişen, çokyıllık otsu bitkidir. 5-30 cm. arasında boylanabilir. İçi kengel denilen acı bir sütle dolu uzun kazık kökü, rozet oluşturan derin dişli yapraklarını ve yapraklardan daha uzunca olan çiçek saplarını taşır. Bu sapların tepesinde kömeç halindeki altın sarısı çiçekleri ilkbahardan sonbaharın ortasına kadar açar. Daha sonra çiçek kömeçlerinden oluşan ve tohumlarını taşıyan beyaz bir top görünüşündeki meyve kapçıkları en hafif rüzgarda uçup çevreye dağılır. Bitki böylece döküp yaydığı tohumlarıyla çoğalır. 
 
Karahindiba % 5'e varan yüksek oranıyla en iyi doğal potasyum kaynaklarından biridir. A ve C vitamini ve nikotinik asit ile türlü mineraller yönünden de zengindir. Bu nedenle yaprakları salatalara katılıp yenir. Kökü de, yaşken doğranıp salatalara katılır. Kurutulan kökü birçok ülkede öğütülüp acı hindiba kahvesi olarak içilir.
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı sıralanabilir: 
 
• Safra salgılarını söktürür.
• İdrar söktürücüdür.
• Kabızlığa, gut hastalığına ve uykusuzluğa karşı olumlu etkileri vardır. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, bitkinin kazık kökü sonbaharda toprağı kazılıp çıkarılır ve boylamasına parçalara bölünerek gölgede kurutulur. Kurumuş kök parçalarından 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Ateş kısılarak ısıtma 15-20 dakika daha sürdürülür. Böylece hazırlanan dekoksiyondan günde iki-üç kez birer bardak içilir. 
 
• Karahindiba egzama ve aknelere karşı yararlı olur. 
Bunun için, bitkinin yaprakları kaynar suya atılıp 10-15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyon, şikayet edilen yerlere dıştan uygulanır. 
• Bitkinin yeşil bölümleri ezilerek yüz maskelerine katıldığında cildi temizler ve nemlendirir.
• Bedene zindelik ve güç verir. 
 
Karahindibanın bu tonik etkisinden yararlanmak üzere, bir bez torbaya konulan bitki demeti, banyonun sıcak su musluğu altına asılır. Sıcak su akıtılarak doldurulan küvete daha sonra biraz soğuk su eklenip içine girilerek banyo yapılır. 
 
KARANFİL AĞACI 
Orjinal Adı Eugenia caryophyllata (ya da Syzygium aromaticum) 
 
Bilgi 
Mersingiller familyasındandır. Anayurdu Endonezya'daki, adı yerli dilinde baharat anlamına gelen Moluk 
takımadalarıdır. Ama, günümüzde daha çok Afrika kıtasının doğusundaki Zengibar ile Hint Okyanusundaki diğer adalarda yetiştirilmektedir, iklimi uygun olmadığından ülkemizde yetişmeyen karanfil ağacı, 10-20 m'ye kadar boylanabilen ve kışın yapraklarını dökmeyen duyarlı bir bitkidir. Derimsi dokulu parlak ve iri yaprakları dallarda karşılıklı çiftler halinde dizilmiş olup üzerlerinde salgı bezi benekleri bulunur. 
 
Çan biçimindeki pembe renkli çiçeklerinin tomurcukları kurutulduğunda kırmızımsı kahverengine döner. Hoş kokulu olan bu tomurcuklara kısaca 'karanfil' adı verilir. Kısmen gölgeli, soğuk ve rüzgâra karşı korunmalı yerleri seven karanfil ağacı, suyu iyi akıntılı ve asitli toprakları yeğler. Tohumuyla ya da gövde çelikleriyle çoğaltılır. 
 
Karanfil tomurcuklarında ogenol (ojenol) adı verilen hidrokarbon, şahsilik asit ve karyofillin içeren bir uçucu yağ (esans) bulunur. Karanfilyağı da denilen bu esans, diş hekimliğinde sıkça yararlanılan antiseptik ve ağrıkesici ilaçların yapımında kullanılır. Karanfil tomurcukları ise, bazı reçel, yemek, turşu ve baharatlı şarapların yapımında çeşni olarak kullanılmaktadır. 
 
Tibbi Etkileri Karanfil tomurcuklarının ve karanfilyağının sağlığa yararlı etkileri ve ve Kullanımı bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir: 
• Karanfil tomurcukları uyarıcıdır, özellikle sindirim sistemi üzerinde uyarıcı etki yapar.
• Gaz söktürücüdür.
• Mide bulantısını bastırır. Kusmaları önler. Bu etkilerinden yararlanılmak üzere piyasada satılan karanfil tomurcuklarından bir tutam (7-8 tane) alınıp 1 bardak kaynar suya atılır. 10 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyon ılık olarak içilir. 
• Karanfil tomurcukları nefesin kötü kokusunu yok eder. Bunun için tomurcuklar ağızda çiğnenip sert bakiye tükürükle atılır ya da yukarda tarifi verilen infüzyonla gargara yapılır.
• Karanfil tomurcuğu ağrı kesici ve hafif uyuşturucudur. Bu etkilerinden yararlanılarak diş ağrısını kesmekte kullanılır. Bir adet karanfil tohumu ağıza alınır. Ağrıyan çürük dişin yakınma getirilir ve bir süre orada tutulur ya da gene piyasada satılan karanfilyağı biraz pamuğun üzerine damlatılır ve pamuk ağrıyan dişe bastırılır.
• Karanfilyağı romatizma ve nevralji ağrılarının hafifletilmesinde yararlı olur. Bunun için karanfilyağı ağrılı yerlere dıştan ovuşturularak uygulanır. 
 
KEÇİ SEDEFOTU 
Orjinal Adı Galega officinalis 
 
Bilgi 
Baklagiller familyasındandır. Benzer türleri Amerika kökenli olmasına karşın, Keçi sedefotu Güney Avrupa'da ve 
ülkemizin çeşitli yerlerinde yaygın biçimde yetişmektedir. 50-100 cm. kadar boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Gövde üzerinde karşılıklı dizili koyu yeşil yaprakları, haziran-ağustos aylarında bol çiçekli salkımlar oluşturarak açan, açık mor ya da ender olarak beyaz çiçekleri vardır. Bu çiçekler, içinde pek çok tohumu taşıyan esmer kırmızımtırak renkte kuru meyveler verir. Güneşli yerleri ve suyu iyi akıntılı (süzek) toprakları seven keçi sedefotu bitkisi, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
Keçi sedefotunun topraküstü kesimlerinde saponinler, flavon glikozitler, acı maddeler, tanen ve galeghin adı verilen bir alkaloit bulunur. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin bedene yararlı tıbbi etkileri ve bunlardan faydalanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı özetlenebilir: 
• Emzikli annelerde süt gelişini artıran etkisi vardır. Bu etki o denli güçlüdür ki, bazı durumlarda sütün % 50 oranında artışı sağlanabilir.
• Küçük dozlarda alınırsa kandaki şeker düzeyini düşürür. Bu nedenle şekerli diyabeti (diabetes mellitus) olanlar keçi sedefotunu olabilirler. Ancak bu tedavi, insülin tedavisinin yerine geçmemeli ve tıbbi gözetim altında yapılmalıdır.
• Bitkinin, memeleri geliştirme etkisi de vardır.
• İdrar söktürücüdür.
• Terleticidir. 
 
Bu etkileri sağlamak için keçi sedefotu bitkisinin sap, yaprak ve çiçekleri, bitkinin çiçek açtığı yaz aylarında toplanır. Gölgelik yerde özenle kurutulur. Kurutulmuş bitki karışımından 1 tatlı kasığı alınıp 1 bardak kaynar suyun içine konur ve 10-15 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyondan, günde iki kez birer bardak içilir. 
 
UYARI 
• Keçi sedefotu galeghin adlı maddeyi içerdiğinden, yüksek dozlarda alınırsa, sinir merkezlerini felce uğratabilir. Bu nedenle yukarıda verilen doz kesinlikle aşılmamalıdır. 
 
KEDİOTU 
Orjinal Adı Valeriana officinalis 
 
Bilgi 
Kediotugiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdunun neresi olduğu bilinmeyen kediotunun, dünyanın çeşitli 
yerlerinde 150 kadar türü yetişmekte, 10 kadar türü ülkemizde de görülmektedir. Bunlardan konumuzu en çok ilgilendiren türüne Tıbbi kediotu (V. officinalis) denilir. Bu tür kediotu 150 cm'ye kadar boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Pek hoş kokmayan kısa rizomu (kökgövdesi) yanlara doğru saçaklar atar. Yuvarlak kesitli, boydan boya oluklu ve yeşil renkli bir gövdesi vardır. Bayırturpununkine benzeyen keskin kokulu, koyu yeşil renkli, kenarları dişli, 5-11 yaprakçıktan oluşan dar ve uzun yaprakları, çiçek saplarının dibinden sürerler. Hazirandan eylül ayına kadar salkımlar halinde açan minik çiçekleri itici kokulu, soluk mor-pembe ya da pembemsi beyaz renklerdedir. Bu çiçeklerin olgunlaşmasıyla ortaya çıkan tohumları 2 mm. uzunlukta, gözyaşı biçimli, yassı ve açık kahverengidir. Güneşli ya da kısmen gölgeli yerleri, kum ve kil karışımı gevşek ama bitek toprakları seven bitki, tohumlarıyla çoğalır. 
 
Tıbbi kediotu bitkisinin rizom ve kök saçaklarında nişasta, şeker ve reçine, valeryanik asit ve izovaleryanik asit, borneol, pinen ile kampen içeren uçucu yağ ile gene uçucu alkaloitler bulunur. Bu kökler bazı yerlerde çorba, güveç yemekleri ve dolma içlerine, bitkinin çeşitli mineraller yönünden zengin yaprakları da, çürütülüp kompozit gübre yapılan bitkilerin arasına katılır. 
 
Tibbi Etkileri Bedene yararlı etkileri Antik çağlarda da bilinen kediotunun bilimsel adındaki ve Kullanımı valere kökü Latince'de "sağlıklı olmak" deyişinden gelir. Tıbbi kediotu Kuzey Avrupalılar, Çinliler ve Kanada'da yaşayan Kızılderililer tarafından sağlık hizmetinde kullanılmıştı. Bitkinin bu tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir: 
 
• Bedene yararlı bitkiler arasında sinirleri yatıştırıcı etkisi en çok olanlardan biridir.
• Sinirsel gerginlikleri yok ederken gerginliklerden oluşan endişelilik, aşırı heyecan, isteri ve nevrasteni durumlarını da yatıştırır. 
• Spazm çözücüdür. Bedende oluşan krampları, bağırsaklarda duyulan ani ağrıları ve aybaşı nedeniyle ortaya çıkan kramp ve sancıları yok eder.
• Sinirsel kökenli baş ağrılarına ve migrene iyi gelir.
• Görme bozukluklarında oluşan baş ağrılarına karşı da etkilidir. 
• Aşırı sinirlilik durumundan ortaya çıkan kalp ağrılarını ve çarpıntılarını geçirir.
• Uyku getiricidir. Özellikle sinirsel kökenli uykusuzluğa karşı iyi bir ilaç oluşturur. Kişiye doğal uyku olanağı sağlar. 
• Gerginlikten ötürü bedende oluşan ağrıları keser. • Gaz söktürücüdür.
• Nezleye karşı iyileştirici etkisi vardır.
• Romatizma ağrılarını da hafifletir. 
 
Bütün bu önemli etkileri sağlamak üzere tıbbi kediotunun rizom ve kök saçakları sonbaharın sonlarına doğru bitkinin toprağı kazılarak çıkarılır, iyice temizlenir ve gölgeli, havadar bir yerde kurutulur. Kurumuş kökler parçalara ayrılarak 1-2 tatlı kaşığı kuru kök, 1 bardak kaynar su içinde 10-15 dakika süreyle demlendirilip bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyon bedene zararlı olmadığından, gereksinim duyuldukça birer bardak olarak içilir. 
 
• Kediotu ayrıca akne ve isilik tedavisinde kullanılır.
• Sinirleri ve bedeni yatıştırıcı amaçla hazırlanan banyo suları ya da yüz yıkama losyonlarına katılır. 
 
Bunun için kediotunun kuru kökleri kaynatılarak bir dekoksiyon elde edilir. Bu dekoksiyon akne ve isilik şikayetinin olduğu yerlere dıştan uygulanır. Aynı dekoksiyon banyo ya da yüz yıkama sularına katılır. 
Kediotunun köklerinin damıtılmasıyla elde edilen ve piyasada satılan kediotu esansı da sulandırılarak yukarıda sayılan etkileri elde etmek üzere kullanılabilir. 
 
KEREVİZ 
Orjinal Adı Apium graveolens 
 
Bilgi 
Maydanozgiller familyasındandır. Avrupa, Akdeniz havzası ile Kafkasya'da yetişen yabani kerevizlerin ayıklanma ve ıslahı ile elde edilmiş ikiyıllık, çok kokulu, otsu tarım bitkisidir. Ülkemizde bolca yetiştirilmekte olan kereviz, 30-100 cm. boylanabilir. Yumrukökleri şişkin, etli ve lifli; 2-5 yaprakçıktan oluşan yapraklan çok parçalı ve yaprak sapı olukludur. Bitkinin kökü gelişkin olanlarına kök kereviz, sapı gelişkin olanlara ise sap ya da yaprak kereviz denir. Kereviz bitkisi birinci yılında yalnızca kök ve yapraklarını geliştirir, ikinci yılında sapı sürerek beyaz ya da sarımsı renkte çiçeklerini açar ve tohum verir. Tohumları 1,5-2 mm. uzunlukta, esmer renkli ve özel kokulu olur. Güneşli, sert rüzgarlardan korunmalı yerleri; nemli, suyu iyi akıntılı ve bitek toprakları seven kereviz bitkisi, tohumlarıyla çoğaltılır. Ancak, fide halindeyken yeri değiştirilerek şaşırtma yapılmalıdır. 
 
Vitaminler, mineral tuzlar ve diğer besleyici maddeler yönünden zengin bir bitki olan kerevizin, kök ve yaprakları makbul bir sebze olarak bolca tüketilir. Körpe yaprakları kurutulup ezilerek bazı yemeklere çeşni vermesi için katılır, içerdiği minerallerden başka, % 2-3 oranında apiol adlı uçucu yağı içeren tohumları, öğütülüp kereviz tuzu olarak bazı yiyeceklere katılır. Tuzsuz rejimlerde sofra tuzu yerine kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Özellikle aşağıdaki bedene yararlı etkilerinden ilk ikisi Antik çağlardan beri ve Kullanımı bilinen kerevizin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: 
 
• Uyarıcıdır.
• İdrar söktürücüdür.
• Kanı temizler.
• İçerdiği apiol adlı madde nedeniyle idrar yollarını da temizler. • Gaz söktürücüdür.
• İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır.
• Sinirleri yatıştırır.
• Bedeni güçlendirici toniktir. 
• Romatizma, artrid ve gut tedavisinde olumlu etkileri vardır. • Eskiden beri afrodizyak etkisi olduğu varsayılmaktadır. 
 
Bütün bu etkilerinden yararlanılmak üzere, 1 bardak kaynar suya, piyasadan satın alınan, sonbaharda toplanmış olgun kereviz tohumlarından o anda ezilmiş 1-2 tatlı kasığı atılır ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir. 
 
KİMYON 
Orjinal Adı Cuminum cyminum 
 
Bilgi 
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu Akdeniz havzası ile Mısır olan kimyon, ülkemizde Orta Anadolu'da Eskişehir ve Konya dolaylarında üretilir. 15-60 cm. boylanabilen, biryıllık duyarlı otsu bitkidir. Hafif kokulu, elips biçimli şerit gibi yaprakları, yaz mevsiminde şemsiyeler oluşturarak açan beyaz ya da pembe çiçekleri vardır. Bu çiçekler olgunlaştığında, kimyon adıyla baharat olarak kullanılan iğ biçiminde ve genelde ikiye bölünen yapıda sarımsı esmer renkli tohumlar verir. Güneşli ve kısmen gölgelik yerleri; suyu iyi akıntılı ve bitek toprakları seven kimyon bitkisi, ilkbaharın sonlarında, ılık günlerde ekilen tohumlarıyla çoğaltılır. 
 
Kimyon tohumlarında % 2,5-4 oranında sabit ve karvon adı verilen uçucu yağ, tanen ile reçine bulunur. Avrupa ülkelerinde ekmek, kurabiye, peynir, bazı likör türleri ve etli yemeklere çeşni vermesi için sıkça kimyon tohumu katılır. Kimyon Türk mutfağında da, köfteye konur. Parfüm endüstrisi ve veterinerlik ilaçlarında kimyon tohumundan elde edilen yağ kullanılır. Kimyon, ülkemizin tarımdaki dışsatım ürünlerinden biridir. 
 
Tibbi Etkileri Romalılar döneminden beri bedene yararlı etkileri bilinen ve kullanılan ve Kullanımı kimyonun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir: 
 
• Midevidir: iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. 
• Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. 
• Diyareyi hafifletici etkisi vardır. 
• İdrar söktürücüdür.
• Sinirleri uyarır.
• Terletici etkisi de bulunmaktadır. 
 
Bu etkilerinden yararlanılmak üzere yaz mevsiminde bitkinin çiçek şemsiyeleri tam olgunlaşmadan önce kesilip alınır. Bunlar gölge ve havadar bir yerde kurutulur. Yere serilen bir kağıdın üzerine bu şemsiyeler başaşağı edilip silkelenir. Böylece toplanan olgun tohumlar ya da piyasadan satın alınan kimyon tohumlarından 1-2 tatlı kaşığının üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp kabın üzeri kapatılarak 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen infüzyondan günde iki kez sabah ve akşam yemeklerinden önce birer bardak içilir. 
 
KİŞNİŞ 
Orjinal Adı Coriandrum sativum 
Diğer Adları Aşotu, Kişnişotu 
 
Bilgi 
Maydanozgiller familyasındandır. Anayurdu Akdeniz havzası olup günümüzde birçok yerde ve ülkemizde yabani bitki ya da kültür bitkisi olarak yetişmektedir. 60 cm'ye kadar boylanabilen biryıllık otsu bitkidir. Gövdesi yuvarlak kesitli, boylamasına oluklar halinde çizgili, soluk yeşil renkli ve dallara ayrılan yapıdadır. Bitkinin alt ve üst bölümündeki yaprakları farklı görünüşte olur. Alt yaprakları maydanoz bitkisininkilere benzer. Hafif tüylü, tuhaf ve pek de hoş olmayan koku taşırlar. Bitkinin üst kesimindeki yaprakları ip gibi ince ama düzgün kesimli ve gene hoş olmayan keskin ve tuhaf kokulu olurlar. 
 
Yaz başı ile ortası arasında gevşek şemsiyeler oluşturarak açan, beyaz ya da pembemsi açık mor renkli küçük çiçekleri olgunlaşınca, 2-7 mm. çapında yuvarlak, açık kahverengi tohum kılıfını taşıyan kokulu, kuru meyvelere dönüşür. Bol güneşli yerleri, bitek ve hafif topraklan seven kişniş bitkisi, tohumları sonbaharda ekilerek çoğaltılır. Ancak, çapraz döllenmeyle bitkinin yozlaşması meydana geleceğinden, rezeneden uzak yerlere ekilmesine dikkat edilmelidir. 
 
Kişnişin tohumunu taşıyan meyvesinde nişasta, tanen, şekerler, sabit ve uçucu yağlar bulunur. Uçucu yağında yüksek oranda coriandrol ile düşük oranda geraniol, borneol, pinen, phelladron ve asetik asit vardır. 
 
Kişniş tohumlan pastacılıkta, baharat olarak bazı çorba ile yemeklerin hazırlanmasında, içki endüstrisinde ve kişniş şekerinin yapımında kullanılır. Bazı yerlerde bitkinin körpe yaprakları salata ve güveçte pişen yemeklere katılır. Gövde ve kökü de sebze gibi pişirilip yenir. 
 
Tibbi Etkileri Eski Mısır papirüsleri, Çince ve Sanskritçe metinlerde ve hatta İncil'de sağlığa ve Kullanımı yararlı etkilerinden övgüyle söz edilen kişnişin, tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: 
 
• Kişniş tohumları içerdiği yağlarla mideyi uyarır; iştahı açar, sindirimi kolaylaştırır ve hazımsızlığa iyi gelir.
• Aynı nedenle mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.
• Aniden başlayan mide ve karın ağrılarını bastırır. 
• Özellikle çocuklarda diyareyi kesici etkiler yapar. 
• Hafif yatıştırıcı etkisi vardır. 
 
Kişnişin bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin çiçek şemsiyeleri yaz sonunda alınır ve tohumlarının olgunlaşması için gölgeli ve havadar yerde bir süre itekletilir. Sonra şemsiyeler başasağı edilerek bir kağıdın üzerine sallanır ve dökülen tohumlan toplanır. Bunlardan ya da piyasadan alınan kişniş tohumlarından 1 tatlı kaşığı kadarı biraz ezilerek 1 bardak kaynar suya dökülür. Kabın üzeri sıkıca kapatılarak 5 dakika süreyle demlendirilir. Bu şekilde elde edilen infüzyon, yemeklerden önce birer bardak olarak içilir. Aynı etkilerinden yararlanmak için, tohumları yemeklerden önce ağızda çiğnenebilir. 
 
• Kişniş antiseptik (mikrop kırıcı) etkiler de taşır. Bu etkisinden yararlanmak için yukarıda tarifi verilen infüzyon, akne ya da yaraların üzerine uygulanır. 
 
KUŞKONMAZ 
Orjinal Adı Asparagus officinalis 
 
Bilgi 
Zambakgiller familyasındandır. Anayurdunun neresi olduğu bilinmeyen kuşkonmaz bitkisinin, Asya ve Afrika kıtaları ile Akdeniz havzasında yetişen 150 kadar türü vardır. Bunlardan bazısı ince yapraklan nedeniyle süs bitkisi olarak, kimisi de genç sürgünleri sebze olarak ve yenmek üzere yetiştirilmektedir. Konumuzu en çok ilgilendiren Tıbbi kuşkonmaz (A. officinalis) türü, ülkemizde Trakya ve Doğu Anadolu'da yabani olarak yetiştiği gibi, bazı yerde kültürü de yapılmaktadır. 
 
50-150 cm. boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Kökü, toprak altındaki kısa rizomundan (kökgövde) uzayan etli ve beyaz saçaklar halindedir. Yaprakları bitkinin uzun gövdesini örten zarımsı küçük pullar şeklinde olur ve çabuk dökülür. Sarımsı renkli çiçekleri yazın tek tek ya da çiftler halinde yaprakların koltuğunda açar ve olgunlaşınca kırmızı renkli üzümsü meyveler verir. Kumlu ve kuru toprakları seven, özenli bakımı gerektiren kuşkonmaz bitkisi, tohumundan ürer. Ama ağır geliştiğinden bitki kökünden bölünerek çoğaltılır. Gene de bitki ancak üçüncü yılının sonunda ürün verir. 
 
Kuşkonmazın gövde, rizom ve kök saçaklarında doğal şekerler, mannit, koniferin adlı glikozit, asparajin ile A ve C vitaminleri bulunur. Kuşkonmazın körpe sürgünleri Batı ülkelerinde makbul bir sebze olarak, soyulup suda haşlanarak ve üzerinde tereyağı gezdirilip maydanoz serpilerek sıkça yenir. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin genç sürgünleri gibi, rizom ve kök saçakları da tıbbi yönden önemli ve Kullanımı etkiler taşır. Bu etkileri şöyle sıralayabiliriz: 
 
• Güçlü bir idrar söktürücüdür. idrara çok keskin bir koku verir. Bu durum normaldir ve endişeye gerek yoktur.
• Kalp yetmezliğinden ötürü bedende oluşan ödemlerin boşaltılmasında etkili olur. Kalbi güçlendirir.
• Bedende biriken fazla suların atılmasını sağlar. Böylece kanı temizler.
• Kum döktürücüdür.
• Cilde canlılık verir. 
 
Bu etkileri sağlamak için kuşkonmazın rizom ve kök saçakları sonbaharda bitkinin toprağı kazılıp çıkarılır, iyice temizlenir ve gölgede kurutulur. 
 
Parçalara ayrılan kurumuş köklerden 1-2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10-15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde iki kez birer bardak içilir. 
 
Ya da daha pratik olarak kuşkonmazın körpe sürgünlerini sebze olarak yediğimizde, bitki bu etkilerini aynen ortaya koyar. Bu nedenle, Batı ülkelerinde sıkça tüketilen bu sebzenin, ülkemiz mutfağında daha sıklıkla yer almasını diliyoruz. 
 
UYARI 
• Böbrekleri rahatsız olan kişiler kuşkonmazı seyrek ve az yemelidir. 
 
KUZUKULAĞI 
Orjinal Adı Rumex türleri
Diğer Adları Ebemekşisi, Ekşilik, Ekşimik, Turşuotu 
 
Bilgi 
Karabuğdaygiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen kuzukulağı türleri, Anadolu'da kalkerli topraklar dışında gölgelik ve nemli yerlerde yaygın olarak yetişen, çokyılık otsu bitkilerdir. Rumex cinsi bitkilerden burada yalnızca Büyük kuzukulağı (R. acetosa) ve Küçük kuzukulağı (R. acetosella) türlerinden söz edeceğiz. Bu türler 60 cm'ye kadar boylanabilir. Gövdesi kabarık çizgili, sulu ve kırmızımsı renklidir. Ok biçimli, iri ve kabarık yaprakları tüysüz olur. Yaz aylarında açan başak halindeki pembemsi renkli, sık dizilişli çiçekleri koparıldıkça bitki yapraklar verir. 
Çiçeklerinden, parlak koyu kahverengi minik tohumlan olgunlaşır. Kuzukulağı türleri, döktüğü tohumlanyla çoğalırken, istenirse köklerinin bölünmesiyle de çoğaltılabilir. 
 
Kuzukulağı türlerinin tadı ekşi olan yapraklan A, B ve C vitaminleriyle potasyum yönünden zengindir. Körpe yapraklan çiğ olarak salatalarda ya da ıspanak gibi pişirilip sebze olarak yenir. 
 
Tibbi Etkileri Benzer özellikler taşıyan Büyük ve Küçük kuzukulağı türlerinin tıbbi etkileri ve Kullanımı ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir: 
 
• Yaprakları, böbrekleri çalıştırır, idrar söktürücüdür.
• C vitamini yönünden zengin olduğu için iskorbit hastalığının iyileştirilmesinde yararlıdır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Hafif müshil etkisi vardır. 
 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin yıl boyunca yeşil kalan körpe yapraklan toplanmalı, salatalara katılıp çiğ olarak bolca yenilmelidir. 
 
• Yaprakları, çıbanların iyileştirilmesinde etkili olur. • Güneş yanıklarında rahatlatıcıdır. 
Bu etkilen sağlamak üzere, körpe kuzukulağı yaprakları toplanır. Ezilerek yara lapası yapılır ve şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır. 
• Gene yapraklan, güneş çarpması ve bitkinlik durumlarında iyileştiricidir. 
 
Bunun için bitkinin taze yapraklarıyla % 2 ya da % 3'lük infüzyon hazırlanır. Yani, 1 litre kaynar su, 20 ya da 30 gr. kuzukulağı yaprağının üzerine dökülerek 15-20 dakika demlendirilip infüzyon elde edilir. Bu infüzyondan, günde iki-üç kez birer bardak içilir. 
 
• Kuzukulağı türlerinin kökleri, antrakinon türevleri içerdiğinden müshil etkisi vardır.
• Safra söktürücüdür. 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bitkinin toprağı kazılıp kökleri çıkarılır ve temizlenir. Bunlarla % 3-5'lik dekoksiyon hazırlanır. Yani, 1 litre sıcak suya 30-50 gr. kadar parçalanmış bitki kökü konulup 15-20 dakika kadar ağır ağır kaynatılır. Elde edilen dekoksiyon, günde iki-üç kez birer bardak olarak içilir. 
 
UYARI 
• Romatizması, böbrek ve gut hastalığı olanlar kuzukulağı yememelidir. 
 
LATİNÇİÇEĞİ 
Orjinal Adı Tropaeolum majus 
Diğer Adları Kapuçin 
 
Bilgi 
Latinçiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu Latin Amerika'daki serin And Dağları bölgesidir. Gösterişli 
çiçekleri ve yaprakları nedeniyle dünyaya yayılan latinçiçeği, ülkemizde de bazı yerlerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. 40 türü vardır. Boyları 40 cm'den başlayıp kimi tırmanıcı türlerinde metrelerce uzayabilir. Türüne göre latinçiçekleri bir ya da çokyıllık otsu bitkidir. Işınsal damarlanma özelliği gösteren yuvarlağımsı biçimli gök yeşili yaprakları nilüfer çiçeğinin minik yapraklarını andırır. Hoş kokulu parlak çiçekleri, kızıl, turuncu, sarı, maun ve krem renginde olabilir. Çiçeğinin üstteki taçyaprağı nektar arayan sinekkuşunu anımsatır. Bitkinin tohumları fasulye iriliğinde olup kuruyunca minik yerfıstıklarına benzer. Bitki, tohumuyla çoğalır. 
 
İçerdiği yararlı maddeler arasında C vitamini, glükosilinat, hardal yağı ve ne olduğu bilinmeyen bakteri yok edici bileşikler bulunur. Bitkinin yaprak, çiçek ve yakıcı lezzeti olan çiçek tohumları salata olarak yenilir. Körpe çiçek tomurcukları ve yeşil durumdaki tohumları turşu yapılarak tüketilir. 
 
Tibbi Etkileri Latinçiçeğinin yaprak, çiçek ve çiçek sapları, yaz ortasından sonbahar ortalarına kadar toplanır. Yaş olarak kullandığında, etkili tıbbi özellikler taşır. 
 
Tıbbi etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: 
• Beden içinde herhangi bir bakteri enfeksiyonu varsa, özellikle solunum yollarındaki rahatsızlık, bronşit, grip ve soğuk algınlığı gibi durumlarda etkilidir.
• Son zamanlarda bazı uzmanlar, kadın üreme organlarındaki enfeksiyonlarda da latinçiçeğinin etkili olduğunu savunuyorlar. 
• Ayrıca bitkiden hazırlanan infüzyonun saç ve tırnakların ana maddesi olan keratini güçlendirdiği, saç dökülmeleri ve tırnak kırılmalarını önlediği öne sürülüyor. 
Bütün bu durumlar için 1-2 tatlı kaşığı taze yaprak, çiçek ve çiçek sapı karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez birer bardak içilir. 
• Latinçiçeği özellikle bakterilerden oluşan yerel enfeksiyonlarda güçlü bir mikrop kırıcıdır. Bunun için yaprakları ezilerek hazırlanan yara lapası ya olduğu gibi ya da bir tülbentin içine konularak kompres şeklinde şikayet edilen 
yerlere dıştan uygulanır. 
 
LİMON 
Orjinal Adı Citrus limonum 
 
Bilgi 
Sedefotugiller (Turunçgiller) familyasındandır. Anayurdu Hindistan ve Uzakdoğu ülkeleri olan limon, İ.S. 1000-1200 yıllarında İspanya ile Sicilya'ya getirilmiş, daha sonra Haçlı Seferleriyle Avrupa ve Ortadoğu'ya yayılmıştır. Günümüzde dünyanın tüm astropikal iklim bölgelerinde ve ülkemizde de Ege ile özellikle Akdeniz bölgelerinde yetiştirilmektedir. 3-6 m. boylanabilen ve kışın yapraklarını dökmeyen bir ağaçtır. Gövde ve dallarının kabuğu koyu gridir. 
 
Almaşık dizili, elips biçimli iri yaprakları açık yeşil renkli, derimsi dokulu ve sivri uçludur. Bazı limon ağacı türlerinde, yaprak koltuklarında sivri dikenler bulunur, ilkbahar aylarında açan hoş kokulu, dışı pembemsi ve içi beyaz renkli çiçekleri ya tek tek ya da birkaçı bir arada bulunur. "Yediveren" limon türleri ise neredeyse bütün yıl çiçek açar ve meyve vermeye devam eder. 
 
Genelde sonbaharda olgunlaşan limon meyvesi yumurta biçimli, bir ucu sivri çıkıntılı, içi 8-10 bölümlü, çok ekşi ve bol sulu olur. Olgun limon meyvesinin açık sarı renkli dış kabuğunun üzerinde uçucu yağ ve esanslar içeren benekler bulunur. Meyvenin kabuğunun içi ise, beyaz renkli ve sünger dokuludur. Meyvenin içinde yer alan beyaz tohumlan (çekirdekleri) küçük, oval biçimli ve bir uçları sivri olur. Bol güneşli, rüzgardan korunmalı yerleri; hafif, suyu iyi akıntılı ve verimli toprakları seven limon ağacı, tohumlarıyla çoğaltılır. 
 
Doğal bir C vitamini kaynağı olan limon meyvesinin suyunda ayrıca organik nitelikli sitrik asit, pektin ve şekerler bulunur. Limon meyvesinin suyu ya da dilimleri kimi yemeklere, çorba ve salatalara katılır. Sevilen bir içit olan limonata yapımında kullanılır. Bazı sebze yemekleri ve reçellerin yapımında, bunların kararmaması için eklenir. Uçucu yağ ve esans içeren limonun kabuğu sıkılarak ve damıtılarak elde edilen limon esansından kozmetikte ve kimi içkilerin yapımında yararlanılır. 
 
Tibbi Etkileri Pek çok yönden sağlığa yararlı olan limonun tıbbi etkileri ve bunlardan ve Kullanımı yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir: 
 
• C vitamini eksikliğinde ortaya çıkan iskorbit hastalığında, limon en iyi doğal ilaçtır.
• Soğuk algınlığı, nezle, öksürük, boğaz ve baş ağrıları ile gribal enfeksiyon durumlarını hafifletir. Beden ateşini düşürür. Bu etkileri sağlamak için sıkılan limonun suyu, şekerle tatlandırılıp ılık su katılarak limonata şeklinde içilir. 
• Boğaz ağrıları ve bademcik enfeksiyonlarında sıkılan limonun suyu, ılık suyla karıştırılarak gargara yapılır.
• Birdenbire yükselen tansiyonda, yarım limonun suyu bir bardağa sıkılır. Üzeri suyla tamamlanarak içilir. Bu durumda limon, tansiyonu normal düzeyine indirir. 
• Limon, doku büzücü ve cilt toniğidir. Çilleri hafifletir. Cildin güzelleşmesine katkıda bulunur. Bunun için sıkılan limonun suyu elle ovuşturularak cilde dıştan uygulanır.
• Tırnak ve dişlerdeki tütün lekelerini hafifletip ağartır. Dişetlerini güçlendirir. Bu etkileri sağlamak için sıkılan limonun suyu ovuşturularak dıştan uygulanır. • Soğuk hava nedeniyle ellerdeki ve yüzdeki deri çatlamalarını iyileştirir. Bu etkisinden yararlanmak için de sıkılan limonun suyu ellere, ovuşturularak dıştan uygulanır. 
• Limon susuzluk, yorgunluk ve bitkinlik durumlarını giderir. Bunun için bol limon suyu, su ve şekerle limonata yapılıp içilir.
• İdrar yollarını temizler, idrarı söktürür. Bu etkileri için bedene her şekliyle limon suyu alınması yeterli olur. 
• İştah açıcı ve sindirim sistemini uyarıcıdır. 
Bu etkisinden yararlanmak üzere, limon ağacının taze yapraklarıyla % 2-3'lük standart infüzyon hazırlanır. Yani, 1 litre kaynamış su, 20-30 gr. taze limon yaprağı üzerine dökülüp 15-20 dakika demlendirilerek infüzyon yapılir. Bu infüzyon yemeklerden 15 dakika önce, birer bardak olarak içilir. 
• Limon, doku büzücü etkisi nedeniyle peklik vericidir. •Antiseptik (mikrop kırıcı) etkileri de vardır. 
Bu sayılan etkilerini sağlamak için, limonun gövde ya da dallarından kabukları alınır. Bu kabuklar suda kaynatılarak bir dekoksiyon elde edilir. Peklik verici olarak bu dekoksiyondan günde iki-üç kez birer bardak içilir. Yaraları temizlemek ve antiseptik etkisinden yararlanmak için de aynı dekoksiyon dıştan uygulanır. 
• Sivrisinek ve sinek sokmalarında, sokma yerinin iyileşmesini hızlandırır. Bunun için sıkılan limonun birkaç damla suyu, sokma yerine, ovuşturularak dıştan uygulanır. 
 
MELEKOTLARI 
Orjinal Adı Angelica türleri 
 
Bilgi 
Maydanozgiller familyasından, iki-dört yıllık dayanıklı otsu bitkilerdir. Kuzey Yarıküre ve Yeni Zelanda'da yetişen otuz kadar melekotu türü vardır. Bunlardan konumuz yönünden önemli olanları Angelica Sylvestris ve Angelica Archangelica (A. officinalis) adlı iki türdür. A. Sylvestris türü melekotu, ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki dağlarda ve Uludağ yöresinde yetişmektedir. 70-200 cm. boylanabilen, iki-dört yıllık dayanıklı, hoş kokulu olan bu bitkinin yaprakları çok parçalı, silindir biçimli gövdesinin içi boş, çiçekleri beyaz ya da pembemsidir. Doğu Anadolu'da gövde ve yaprak sapları soyulup sebze olarak yenir; Bursa yöresinde bunlarla reçel yapılır. Bitkinin kökü, tanen ve uçucu yağlar içeren esmer renkli, özel kokulu, buruk tatta ve kalın yapılıdır. 
Tibbi Etkileri Bu melekotu türünün köklerinin tıbbi etkileri şöyle sıralanabilir:
 
• Diyareyi kesici ve peklik vericidir.
• Midevidir: Sindirimi kolaylaştırır.
• Yatıştırıcı ve sinirleri güçlendirici toniktir. 
• Spazm çözücüdür.
• Astım nöbetlerinde rahatlatıcı olur. 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, sonbaharda bitkinin toprağı kazılıp kökleri çıkarılır. Kurutup toz haline getirilir. Bununla % 3-5'lik infüzyon hazırlanır. Yani, 1 litre kaynamış suya 30-50 gr. bu tozdan konulup 15-20 dakika demlendirilir. Böylece hazırlanan infüzyondan, günde iki-üç kez birer bardak içilir. 
 
A. archangelica (officinalis) türü melekotu Orta ve Kuzey Avrupa'da yetişen ve 300 cm. kadar boylanabilen uzun boylu, üç yıllık dayanıklı otsu bitkidir. Canlı yeşil renkli yapraklan ile toprağın derinine kadar inen özel kokulu iki-üç dallı kalın kökleri bitkinin konumuzu ilgilendiren bölümleridir. Bunların tıbbi etkilerini şöyle sıralayabiliriz: 
 
• Balgam söktürücü ve soğuk algınlıklarında iyileştiricidir. 
• İdrar söktürücüdür.
• Bedeni uyarıcı ve güçlendirici toniktir.
• Spazm çözücüdür. 
• Kusma refleksini bastırma etkisi bulunduğundan yolculuklarda alınması rahatlatıcı olur. 
 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, bu tür melekotunun yaprakları yaz başlarında toplanır, kökleri ise bitkinin ilk yılında toprağı kazılarak çıkarılır. Bunlar özenle havadar ve gölge yerlerde kurutulur. Kökleri parçalanarak kuru yaprakla karıştırılır. Bu karışımdan 1 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılarak 5 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan, günde üç kez birer bardak içilir. 
 
MERCANKÖŞKLERİ 
Orjinal Adı Origanum (ya da Marjoram) türleri 
 
Bilgi 
Ballıbabagiller familyasındandır. Akdeniz havzası bitkisidir. Çeşitli türleri ülkemizde de Trakya, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yabani olarak yetişir. Kayalık ve kurak yerlerde rastlanan, çalı görünüşlü, hoş kokulu bitkilerdir. 
 
Bu türlerden konumuzla en çok ilgili olanı Yabani mercanköşkü (O. vulgare)'dür. Güveyotu ya da keklikotu adlarıyla da bilinen bu tür, 25-80 cm. boylanabilir ve toprağın üzerine yayılarak gelişir. Biber gibi kokan koyu yeşil renkli yaprakları, haziran ile ekim ayları arasında beyaz ya da pembe renkte açan çiçekleri vardır. Bol güneşli ya da kısmen gölge yerleri seven bitki, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
Yabani mercanköşkünün topraküstü kesimlerinde, karvakrol ile timol adlı maddeleri içeren uçucu yağ, asitler, tanen ve acı esanslar bulunur. Bazı yerlerde yaprakları kurutulup kekik yerine baharat olarak kullanılır. Ayrıca bitkinin topraküstü kesimlerinin damıtılmasıyla elde edilen mercanköşkü yağı da parfümeri ve likör endüstrilerinde kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Yabani mercanköşkünün tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri ve Kullanımı şöyle sıralanabilir: 
• Uyarıcı ve terleticidir. Soğuk algınlığı ve gribin iyileştirilmesinde yararlı olur.
• Öksürük ve boğmacanın tedavisinde etkilidir.
• Yatıştırıcıdır. 
• Uyarıcı etkisi sindirim sisteminde de görülür: iştah açar. Sindirimi kolaylaştırıp hazımsızlığı giderir.
• İdrar ve gaz söktürücüdür.
• Peklik vericidir. 
• Kadınlarda aybaşı döneminin daha kolay ve rahat geçmesini sağlar. 
 
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, yabani mercanköşkünün topraküstü kesimleri, bitki çiçek açtığında toplanır. Kalın dal ve saplan ayrılıp atılır. Geri kalan kısımlardan 1 tatlı kaşığı kurumuş ya da taze bitki karışımı 1 bardak kaynar suyun içine konur. 10-15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyon, günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Yabani mercanköşkü iyi bir antiseptiktir. Ağız yangılarına karşı etkilidir. • Arı ve böcek sokmalarında da yangıyı kesip rahatlatır. 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, yukarda tarifi verilen infüzyonla ya da daha iyisi, 1 tatlı kaşığı dolusu bitkinin suda kaynatılmasıyla hazırlanan dekoksiyonla ağız iyice çalkalanır. Böcek veya an sokması durumlarında, sokulan yer aynı dekoksiyonla sıkıca ovuşturulur. 
 
• Ayrıca, yabani mercanköşkü etkili bir yara iyileştiricidir.
• Romatizma ve kas ağrılarında bedeni rahatlatıcı etkisi görülür.
• Özellikle gerginlik durumunda oluşan baş ağrılarında etkili olur. 
 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, piyasada satılan mercanköşkü yağı alınıp yara ve kesikler bununla yıkanır. Bas ağrısı durumunda şakaklar, romatizma ve kas ağrılarında şikayetli yerler mercanköşkü yağıyla ovuşturulur. 
Diğer mercanköşkü türlerini şöyle özetleyebiliriz: 
 
İzmir kekiği (O. smyrnaeum ya da O. onites) diye adlandırılan tür, Ege ve Akdeniz bölgelerindeki makiliklerde yaygındır. 40-50 cm. boylanabilen, çokyıllık bitkidir. Yaprakları oval biçimli, kenarları hafif dişli, yumuşak, tüylü ve kekiğimsi kokuludur. Nisan-temmuz aylarında çiçek açan bitki, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
İstanbul ya da Çanakkale kekiği (O. heracleoticum veya O. hirtum) denilen mercanköşkü türü ise, Trakya, Marmara bölgesi ve Batı Anadolu'da yetişir. 50 cm. kadar boylanabilen çokyıllık bitkidir. Temmuz-Ağustos ayında çiçek açar. Yaprakları kekiğimsi kokar. Döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
MEYAN (-KÖKÜ) 
Orjinal Adı Glycyrrhiza glabra
Diğer Adları Biyam, Boyam, Piyam, Tatlıkök 
 
Bilgi 
Baklagiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa'nın güneyi olan, dayanıklı çokyıllık otsu bitkidir. Ülkemizde Ege, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak, özellikle akarsu kıyılarında yetişir. 50-100 cm. kadar boylanabilir, ince uzun, koyu yeşil renkli yaprakçıklardan oluşan bileşik yaprakları; yaz mevsiminde bitkinin yaprak koltuklarında seyrek başaklar halinde açan mavimsi mor, bazen beyaz ya da sarımsı çiçekleri; 7-10 cm. uzunlukta yassı meyveleri vardır. Bitkinin konumuzu ilgilendiren rizomu, 0,5-2,5 cm. çapında ve 15-50 cm. uzunluktaki silindir biçimli kökgövdesidir. Kabukluyken esmer, soyulduğunda sarı renkli olan bu kök, önce tatlı iken sonra acımsılaşır. Meyan (ya da Meyankökü) bitkisi kumlu, derin ve humuslu topraklan, bol güneşli yerleri sever. Dökülen tohumlarıyla çoğalır ya da kökü bölünüp ekilerek çoğaltılır. 
 
Meyanın rizom kökü, normal şekere göre elli kat daha tatlı olan glisirizin ile flavon, saponin ve kumarin adı verilen maddeleri; tadı acı uçucu yağlan, nişasta ve yapışkan bitki sıvısını içerir. Bu kökler ilaç ve bira endüstrilerinde, kolalı içitlerin yapımında kullanılır. Anadolu'da bu kökten şerbet yapılarak içilir. Üç yıllık köklerinden elde edilen meyan balı, koyu renkli toz, çubuk ya da dörtgen şeklindeki parçalar halinde satılır ve ilaç olarak kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin kökünün tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı özetlenebilir: 
• Göğüs yolları hastalıklarında etkilidir: Göğsü yumuşatır, balgamı söktürür, ateşi düşürür, öksürüğü keser; nezle ve bronşitte iyileştiricidir. Solunum yollarında mukozayı korur, boğaz ağrılarına iyi gelir.
• Yatıştırıcı ve rahatlatıcıdır. 
• Özellikle çocuklar için hafif müshil etkisi vardır.
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Mide yanmaları, gastrit ve mide ülserlerinde iyileştirici etkiler yapar. • Karın ağrılarını geçirir.
• İdrar söktürücüdür. 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, meyankökü sonbaharın sonlarında toprak kazılarak çıkarılır. İyice temizlenerek açık havada kurutulur. Kabukları soyulur ve parçalanır. Bu parçalardan 1/2-1 tatlı kaşığı alınır, 1 bardak suya konularak kaynama noktasına kadar ısıtılır. Bu noktada ateş kısılıp 10-15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde üç kez birer bardak içilir ya da piyasada çubuklar halinde satılan meyankökü ağızda emilerek aynı tıbbi etkilerinden yararlanılır veya meyan balı suda kolayca eritilerek içilir. 
 
MİNEÇİÇEĞİ 
Orjinal Adı Verbena officinalis 
 
Bilgi 
Mineçiçeğigiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu bilinmemekte ama dünyanın birçok yerinde ve ülkemizde de yetişmektedir. 60-100 cm. kadar boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Dört köşe kesitli, koyu yeşil renkli ve tüylü gövdesi, bitkinin tepesine doğru dallara ayrılır. Tüylü ve parlak koyu renkli, kenarları derin dişli ve sapsız yaprakları, uzamış meşe yaprağına benzer. 
 
Yaz ortasında başak ya da şemsiye biçimi oluşturarak açmaya başlayan, ilk don olayına kadar açışını sürdüren küçük çiçekleri eflatun, mavi ve kimi zaman da alacalı renklerde olur. Çiçeğin ortası, beyaz ve siyah görünüşüyle küçük gözlere benzer. Olgunlaşan çiçekleri tek tohumlu sert meyveler verir. Deniz, göl ve akarsulara yakın bol güneşli ya da kısmi gölgeli yerleri; suyu iyi akıntılı, bitek, kum ve kil karışımı gevşek toprakları seven bu bitki, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
Mineçiçeği, verbalin adı verilen acı tatlı glikozitler, uçucu yağ, yapışkan bitki sıvısı ve tanen içerir. Bazı yerlerde bitkinin yaprakları yemeklere, çiğ olarak salatalara ve evde yapılan içkilere katılır. 
 
Tibbi Etkileri Çok gösterişli bir bitki olmayan mineçiçeği Eski Mısır, Yunan, Çin veve Kullanımı Roma'da ve ilk Hıristiyanlık dönemlerinde kutsal sayılıp övgüyle anılmış, aşk iksirlerine katılmıştır.
 
Günümüzde bitkinin saptanan yararları bu övgüleri haklı çıkarmaktadır. Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz: 
 
• Sinirleri güçlendirici toniktir. Bedeni uyarıcı etkileri nedeniyle yorgunluk, bitkinlik ve uykusuzlukta yararlı etkiler sağlar. Gerginlik ve stresleri azaltarak yatıştırıcı etki yapar, isteri nöbetlerinin kolayca atlatılmasında etkilidir.
• Bedenin çeşitli yerlerindeki spazmları çözücü etkisi vardır. 
• Terleticidir. Soğuk algınlıklarının atlatılmasında etkili olur. Balgamı söktürür. Grip sonrası oluşabilen melankoli ve depresyonun atlatılmasında yardımcı olur.
• Sindirimi kolaylaştırır, peklik verir. 
• Kadınlarda aybaşı durumunu düzene sokar, ağrıları hafifletir. • Safra kesesi ve sarılık hastalığında yangıları azaltır. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, mineçiçeğinin tüm topraküstü kesimleri bitki çiçek açmadan önce yaz ortasında toplanır. Gölge, kuru ve havadar yerde olabildiğince çabuk kurutulur. 1-3 tatlı kaşığı kurutulmuş bitki alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. 10-15 dakika bu şekilde demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde üç kez birer bardak olarak içilir. Uykusuzluk durumunda yatmadan önce bir bardak alınır. 
 
• Mineçiçeğinden elde edilen bu infüzyon diş çürümesi ve dişeti hastalıklarında gargara olarak kullanılır. 
 
MÜRVERLER 
Orjinal Adı Sambucus türleri 
 
Bilgi 
Hanımeligiller familyasındaki 20 kadar ağaç, çalı ya da otsu bitki türünün ortak adı Mürver'dir. Bu türlerin çoğu her iki yarıkürenin ılıman iklim kuşağında, bu arada Türkiye'deki ormanlarda doğal olarak yetişmekte ve pek çok yerde de süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Konumuzu ilgilendiren ve tıbbi etkileri birbirine çok benzeyen iki mürver türü vardır. 
 
Bunlardan Kara (Siyah) mürver ya da diğer adıyla Patlangıç ağacı (S. nigra) ülkemizde özellikle Batı ve Kuzey Anadolu'da görülen ve 4-10 m. kadar boylanabilen ağaçtır. Gövdesini, boz renkli ve uzun çatlaklı kabuğu örter. Genellikle 5 yaprakçıktan oluşan bileşik yaprakları, karşılıklı dizilmiş durumdadır. Bu yapraklar elle ovuşturulduğunda kötü kokar. Beyaz, sarımsı ya da bazen açık pembe renkli ve keskin kokulu küçük çiçekleri yayvan şemsiye ya da salkım biçimi oluşturarak açar. Çiçekleri olgunlaşınca 6-10 mm. çapında yuvarlak ve parlak siyah renkli meyvelere dönüşür. 
 
Meyvelerin içinde kan kırmızısı meyve özü ve uzunca oval biçimli 3-4 tane tohum bulunur. Ormanlık alanların funda toprağını seven kara mürver, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
Kara mürverin çiçekleri uçucu ve sabit yağ, yapışkan bitki sıvısı, reçine, tanen ve şekerler ile samburgin ve rutin adı verilen alkaloitleri içerir. Bitkinin meyvesinde doğal şekerler, meyve asitleri, tanen, C ve P vitamini, boya pigmentleri ile eser oranda uçucu yağ bulunur. Mürverin kabukları da tanen, reçine, alkaloit ile valeriyen asidini içermektedir. Olgun mürver meyveleri yenir. Meyvenin özü bazı yerlerde şarabı renklendirmekte ve bitkinin gövde ve dalları iplik makarası yapımında kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Burada kara mürverin kabuk, yaprak, çiçek ve meyvesinin tıbbi etkilerini teker ve Kullanımı teker sayarak bunlardan yararlanma yöntemlerini sunacağız: 
 
Kabuğunun Tıbbi Etkileri: 
• Müshildir.
• Kusturucudur.
• İdrar söktürücüdür.
Yaprağının Tıbbi Etkileri:
• Müshildir.
• Balgam söktürücüdür.
• İdrar söktürücüdür.
• Terleticidir.
• Dıştan kullanıldığında cildi yumuşatıcı ve yara iyileştiricidir. 
 
Çiçeğinin Tıbbi Etkileri:
• Terleticidir.
• Göğsü yumuşatır.
• Nezleyi iyileştirir.
 
Meyvesinin Tıbbi Etkileri:
• Terleticidir.
• idrar söktürücüdür.
• Müshildir. 
Bu etkilerinden yararlanmak üzere, kara mürverin çiçek ve yaprakları ilkbahar ile yazın başlarında toplanır. Gölge yerde olabildiğince çabuk kurutulur. Meyveleriyle bitkinin gövde kabukları yaz sonu ile sonbahar mevsiminde toplanır. 
 
Kuru çiçek ve kuru ya da yaş yapraklarının karışımından 2 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda 10 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir. 
 
Kara mürverin meyve suyunu hazırlamak için taze ve olgun meyveleri 2-3 dakika suda bekletilir. Sonra bunlar elle sıkılıp süzülür. Bu meyve suyunu saklamak için 10 ünite meyve suyuna 1 ünite bal katılır ve bu karışım kaynatılır. Daha sonra sıcak suyla sulandırılıp günde iki kez birer bardak olarak içilir. 
 
Bitkinin gövde kabukları kuru ya da taze yapraklarıyla karıştırılıp parçalanır. Bu karışımdan 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Ateş kısılıp 10-15 dakika daha ısıtma işlemi sürdürülerek elde edilen dekoksiyon, günde iki kez birer bardak olarak içilir. Cildi yumuşatıcı ve yara iyileştirici olarak dıştan uygulanır. 
 
Bodur (Cüce) mürver (S. ebulus): Türkiye'nin hemen hemen tüm ormanlarında rastlanan ve 50-200 cm. boylanabilen, çokyıllık otsu bitkidir. Gövdesi yuvarlak kesitli, dik ve boydan boya çizgilidir. 7-11 yaprakçıktan oluşan bileşik yaprakları karşılıklı dizilmiştir. Salkım biçimi alarak yazın açan beyaz çiçekleri acı badem gibi kokar. Meyvesi parlak siyah renkli ve yuvarlak olur. 
 
Bodur mürverin yapraklarında uçucu yağ, şekerler ve bazı organik asitler, meyvelerinde doğal şekerler, valeriyen asidi, tanen, acı madde ile bazı boya pigmentleri bulunur. Bitkinin çiçekleri, terletici ve yatıştırıcı, kökleri ile yaprakları müshil etkilerinden yararlanılmak üzere kullanılır. 
 
Bunlardan elde edilecek infüzyon ve dekoksiyonlar için yukarıdaki tarifler aynen uygulanır. 
 
NAR 
Orjinal Adı Punica granatum 
 
Bilgi 
Nargiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdunun Doğu Akdeniz havzası olduğu sanılan nar yumuşak iklimli, 
sıcak ve kurak yerleri; kalkerli, derin ve yumuşak toprakları seven; aynı adlı meyvesi yenen ve 4-5 m'ye kadar boylanabilen küçük ağaçtır. Akdeniz bölgesinden Japonya'ya, öte yanda ABD'nin güneyi ile Güney Amerika Kıtası'na kadar yayılmış olup kimi yerde meyvesi için, kimi yerde süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Ülkemizde Ege ve Akdeniz bölgelerinde bolca, ayrıca iklimi uygun olan diğer bazı yerlerde de yetiştirilir. Kimi türlerinde, kışın dökülmeyen yaprakları genelde kısa saplı, kenarlar düz, ucu sivri, parlak ve karşılıklı dizilmiş durumda bulunur. 
 
Mayısta başlayıp yazın da açan özel nar kırmızısı renkli, süsleyici özellik taşıyan çiçekleri, çok kısa saplı, tek tek ya da 2-3 tanesi bir arada olur. iri bir portakal kadar büyüyebilen meyvesinin dış kabuğu, bir ucunda dişli bir taç taşır, esmer kırmızı ya da sarımsı yeşil renkte olur. Bu kabuğun içinde tatlı, mayhoş ya da ekşi ve kırmızı, pembe, kirli beyaz ya da sarımsı olan etli taneler bulunur. Bu tanelerin içinde de bitkinin tohumunu taşıyan sert kabuklu çekirdekleri vardır. Bitki, tohumları ya da gövde çelikleriyle çoğaltılır. 
 
Nar ağacının kök, gövde ve kabuklan nişasta, mannit, reçine, tanen ve birtakım asitlerle alkaloitler içerir. Narın meyvesinde ise meyve şekeri, potasyum, magnezyum, C vitamini ile eser miktarda diğer mineraller bulunur. Nar, meyve olarak yenildiği gibi sıkılıp suyu çıkarılarak, şerbeti ya da şurubu yapılarak tüketilir. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ile bunlardan yararlanma yöntemleri aşağıda verilmiştir: 
• Nar ağacının kurutulmuş kök, gövde ve dal kabukları yakın zamanlara kadar en etkin tenya düşürücü olarak kullanılmıştır. Ancak, içerdiği alkaloitlerin insan için de birtakım zehirleri içermesi nedeniyle, bu kabuklar günümüzde kullanılmamakta, yerine, nar meyvesinden elde edilen infüzyondan yararlanılmaktadır. 
• Ayrıca nar kabuklarının infüzyonu peklik vericidir. Narın çiçek ve tohumlarının sıkılmasıyla elde edilen su da aynı amaçla kullanılır.
• Olgun nar meyvesinin sıkılmış suyunun içilmesi ya da tanelerinin yenilmesi idrar söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı ve güçlendirici (tonik) etkiler sağlar. • Doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle, nar meyvesinin kabuklarının kurutulup toz halinde öğütülmüş hali, yaralarda kanı kesici olarak kullanılır. • Aynı tıbbi nitelikleri nedeniyle, bu kabuklardan elde edilen dekoksiyon ağır diyare ve hatta dizanteriye karşı kullanılabilir. 
 
Yukarıda sözü edilen infüzyon şöyle hazırlanır ve kullanılır: Soyulan narın kabuklan iyice kıyılır. Bunlardan 3-5 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu infüzyondan, sabah ve akşamları olmak üzere günde iki kez birer bardak alınabilir.
 
Dekoksiyon da aynı miktarda nar kabuğunun 1 bardak suyla kaynama noktasına kadar ısıtılıp daha sonra 10-15 dakika daha kısık ateşte ısıtılmasının sürdürülmesiyle hazırlanır. Dekoksıyonun alınma dozajı da aynen infüzyonunki gibidir. 
 
OKALİPTÜSLER 
Orjinal Adı Eucalyptus türleri
Diğer Adları Okaliptüs, Sıtma ağacı, Sulfata ağacı 
 
Bilgi 
Mersingiller familyasındaki aynı cinsten 300'ü aşkın ağaç ya da ağaççık türünün genel adı Okaliptüs'tür. Anayurdu Avustralya, Yeni Zelanda ve Tasmanya olup oradan dünyaya yayılmıştır. Ülkemizde okaliptüsün 
yaşamasına uygun Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde sıcak, bol güneşli ve sulak yerlerde bataklıkları kurutmak, odunundan yararlanılmak üzere sıkça yetiştirilir. Bazı okaliptüs türlerinin boyu 90 m'yi aşabilir. Gövde kabukları büyük levhalar halinde kabarıp dökülen okaliptüslerin yaprakları, genellikle orak biçimli, almaşık dizilişli, sarkık yapıda, koyu yeşil renkli ve tadı acıdır. 
 
Yaprak koltuklarından çıkan püskül biçimindeki sarımsı beyaz ya da kırmızı renkli çiçekleri, tek tek ya da kümeler oluşturarak açar. Meyveleri, çok sayıda tohum taşıyan kapsüller halinde oluşur. Okaliptüs türleri tohumuyla çoğalır. 
 
Türkiye'de en çok yetiştirilen Adana okaliptüsü (E. camaldulensis) ile E. globulus türleridir. Özellik yönünden birbirlerine oldukça benzeyen bu türlerin tanence zengin kabukları sepicilikte kullanılır. Yaprakları, bileşiminde yüksek oranda sineol bulunan uçucu madde, acı madde ve tanen içerir. 
 
Tibbi Etkileri Bu iki okaliptüs türünün birbirine benzeyen tıbbi etkileri ve bundan ve Kullanımı yararlanma yöntemi şöylece sıralanabilir: 
 
• Özellikle solunum yolu hastalıklarında; sözgelimi nezle, öksürük, bronşit, burun ve boğaz rahatsızlıklarında etkili ve iyileştiricidir. Balgam söktürür, göğsü yumuşatır, ateşi düşürür ve sinüsleri açar. Bu etkileri sağlamak üzere ya infüzyonu içilir ya buhar banyosuna girilir ya da ispirtolu veya zeytinyağlı eriyikleri alınır. 
• Antiseptik oluşu nedeniyle yara, ülser ve yanıkları temizleme ve iyileştirmede etkilidir. Bunun için dekoksiyonu şikayet edilen yerlere uygulanır.
• Dişeti enfeksiyonlarında mikrop kırıcı, ağız kokularını gidericidir. Bu durumlar için ispirtolu ya da zeytinyağlı eriyikleriyle gargara yapılır. 
• Peklik verici ve bedeni güçlendiricidir. Böyle durumlar için infüzyonu alınır. • Romatizma ağrıları, kas kasılmaları ve üşütmelerden ortaya çıkan ağrılarda şikayet edilen yere lapası uygulanır.
• İdrar yolları antiseptiğidir. Bu durumda infüzyonu alınır. 
 
Okaliptüs infüzyonu hazırlamak üzere bir tutam yaş yaprağı üzerine bir bardak kaynar su dökülür. 10 dakika demlendirilerek yapılan infüzyon, sekerle tatlandırılarak günde iki-üç kez içilebilir. 
 
Dekoksiyonunu hazırlamak için bir tutam yaş yaprağı suda iyice kaynatılır. 
Elde edilen dekoksiyon yara, ülser ve yanıklara günde iki kez uygulanır. 
 
Buhar banyosu yapmak üzere yazın toplanıp kurutulmuş okaliptüs yapraklarından 2-3 tatlı kaşığı alınır. Bir kaseye konularak üzerine dört bardak kaynar su dökülür. Çıkacak uçucu yağın kaçışını önlemek üzere başı ve kaseyi kapayan büyük bir havlu örtülür. Kaseye doğru eğilip 10 dakika süreyle okaliptüs buharı solunur. 
Yaş yaprakları ezilerek okaliptüsün lapası hazırlanır. Bu lapa şikayetli yerlere uygulanırken elle o bölgeye masaj yapılması da büyük yarar sağlar. 
 
İspirtolu ya da zeytinyağlı eriyiğini elde etmek için okaliptüs yaprakları bu maddelerin içine yatırılıp 7-10 gün bekletilir. Bu eriyikle ağızda gargara yapılır ya da suyla seyreltilip şekerle tatlandırılarak içilir. 
 
UYARILAR 
• Okaliptüsün aşırı dozlarda alınması zehirlenmeye yol açabilir.
• Okaliptüsle yapılan her uygulamadan sonra eller iyice yıkanmalı, gözlere dokunulmamalıdır. 
 
ÖKSÜRÜKOTU 
Orjinal Adı Tussilago farfara
Diğer Adları Devetabanı, Farfaraotu, Kabalak, Kavalak 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Tüm Avrupa'da yaygın olup ülkemizde de gevşek topraklarda ve nemli tepe sırtlarında yetişen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. 10-30 cm. boylanabilen öksürükotunun küçük çiçekleri, ilkbaharın başında yapraklarından önce görünür ve uzun sap üzerinde tek tek sarı renkli olarak açarlar. 
 
Yeşil renkli yapraklarının kenarları dişli ve altları gri renktedir, beyaz renkli uzun ve sık tüylerle kaplanmıştır. Bitki, döktüğü küçük tohumlarla çoğalır, iyice yayılıp bulunduğu toprağı sarabilir.
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle sıralanabilir: 
 
• Öksürüğü kesici, solunum yolları rahatsızlıklarında göğsü yumuşatıcıdır.
• Balgam söktürücüdür.
• Yaprak ve çiçekleri içerdiği yapışkan bitki sıvısı ile kronik ve akut bronşite karşı etkilidir. Bronşları açar. Solunum yollarındaki duyarlı mukoza zarını başka hastalıklardan korur.
• Boğmaca ve astımda rahatlatıcıdır.
• Nezle ve gribe karşı etkili olur. 
Bu etkilen sağlamak üzere, bitkinin çiçekleri tam açmadan önce toplanıp gölgede özenle kurutulur. Yapraklan ilkbahar sonu ile yaz başında toplanıp kıyılır ve kurutulur. İnfüzyonunu hazırlamak üzere 1-2 tatlı kaşığı kuru yaprak-çiçek karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. 10 dakika süreyle demlendirmeden sonra hazırlanan infüzyon, günde üç kez, sıcak olarak birer bardak içilir. 
• Öksürükotu çıban, yara ve apselere karşı iyileştirici olarak kullanılır. 
Bunun için körpe yaprakları toplanıp ezilerek yara lapası hazırlanır ve bu lapa, dıştan uygulanır. 
 
PELİN (-OTU) 
Orjinal Adı Arthemisia absinthium
Diğer Adları Acı pelin, Ak pelin, Acı yavşan 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa olan; ülkemizde Kuzey, İç ve Güney Anadolu'da yabani olarak yetişen çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. 120 cm'e kadar boylanabilen pelinin, ince tüylerle kaplı gövdesi kokulu, kabarık çizgili ve gri-yeşil renklidir. Çok ince tüylerle kaplı grimsi ya da beyazımsı yeşil, altı gri renkli ve kokulu olan yaprakları çok parçalı ve almaşık dizilidir. 
 
Temmuz-ağustos aylarında açan açık sarı küçük çiçekleri salkımlar oluşturur. Silindirik yapılı yassı, küçük ve gri renkli meyvelerinin içinde kahverengimsi gri minik tohumları bulunur. Pelin döktüğü tohumlarıyla çoğalır ya da sonbaharda alınan gövde kalemleriyle çoğaltılır. 
 
Pelinin küçük yapraklı dalları özel kokulu ve çok acı lezzetlidir. Uçucu yağ, absintin gibi acı maddeler, flavon ve pineni içerir. Eskiden bazı içkilere acı çeşni vermesi için katılırken 1908 yılından beri bu şekilde kullanımı yasaklanmıştır. 
 
Pelin, geçmiş yıllarda kurt düşürücü, adet söktürücü ve çocuk düşürücü etkilerinden yararlanılmak üzere yüksek dozlarda kullanılırdı. Ancak, yapılan dikkatli analizler, bitkinin zehirleyici ve sinir sistemini yıkıma uğratıcı etkilerini saptadığından, bitkinin bu amaçlarla kullanımı da terk edilmiştir. 
 
Tibbi Etkileri Günümüzde pelinin tıbbi etkileri aşağıda verilen yöntemle yararlı hale ve Kullanımı getirilmektedir: 
• Bitkinin, içerdiği acı maddeler nedeniyle bedeni uyarıcı, iştah açıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı etkileri vardır. Sindirim salgılarının nitelik ve nicelik 
yönünden yetersiz kaldığı durumlarda kullanılır.
• Yüksek ateş ve enfeksiyon durumlarında güçlü bir iyileştiricidir. • Bedeni güçlendirici tonik etkisi vardır.
• İdrar söktürücüdür. 
 
Bu durumlar için, pelinin yaprakları ve çiçek açmış salkımları, çiçekleri solduğu dönem olan yaz ortası ve sonbahar başı arasında toplanıp gölgelik ve havadar yerde kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kuru karışım üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilmeye bırakılır. Böylece hazırlanan infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak olarak içilebilir. 
 
RA VENTLER 
Orjinal Adı Rheum türleri 
 
Bilgi 
Karabuğdaygiller familyasındandır. Serin ve dağlık yerleri seven çokyıllık otsu bitkilerdir. Anayurdu Uzakdoğu olan raventlerin ülkemizde Işkın adlı tek türü yetişir. Burada genelde sözünü edeceğimiz Tıbbi ravent (R. officinalis) adlı türünün anayurdu Tibet ve Çin'dir. 60 cm. kadar boylanabilen bitkinin kaba yaprakları bitkinin tabanında toplanmış ve sarı çiçekleri bitkinin tepesinde başak şeklini almış durumdadır. Bitkinin konumuzu ilgilendiren önemli bölümü rizomlarıdır (kökgövde). Bunlar çok eski zamanlardan beri tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır. Bitki, tohumlarıyla çoğalır. Ancak, rizomunun kesilip bölünerek ekilmesiyle de başarılı üretimi sağlanır. 
 
Tibbi Etkileri Tıbbi raventin rizomları antrasen türevleri, tanen ve kokulu esansları içerir. ve Kullanımı Bunlar aşağıda sayılan tıbbi etkileri sağlamak üzere şu yöntemle kullanılırlar: 
• Az miktarda alındığında peklik verici ve sindirimi kolaylaştırıcı etki yapar. • Çok alınırsa bu kez müshil etkisi gösterir. Böylece bağırsaklar iyice temizlenmiş olur.
• Ayrıca bitkinin bedeni güçlendirici (tonik) etkisi vardır. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, raventinin rizom parçalarından 1/2-1 kaşığı 1 bardak su içinde önce kaynama noktasına kadar ısıtılıp sonra ateş kısılarak 10 dakika daha ısıtılması sürdürülür. Böylece hazırlanan dekoksiyon, sabah ve akşamları olmak üzere, günde iki kez birer bardak içilir. 
 
Ülkemizde Doğu Anadolu bölgesi'nde yetişen Işkın ya da Işgın denilen ravent türü (R. ribes), böbrek biçiminde yaprakları, küçük beyaz çiçekleri ve kazık kökü olan bir türdür. Çiçek sapları ilkbaharda kesilip kabukları soyularak çiğ olarak yenilir. Peklik verici ve müshil etkisi olan köklerinden, yukarıda tıbbi raventte anlatıldığı şekilde yararlanılır. 
 
UYARI 
• Ravent kökü, idrarı sarı ya da kırmızı renge boyayabilir. 
 
SABUNOTU (-ÇİÇEĞİ) 
Orjinal Adı Saponaria officinalis
Diğer Adları Çövenotu, Kargasabunu, Köpürgen 
 
Bilgi 
Karanfilgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmemekte, ancak Avrupa ve Asya'da yaygın olarak yetişmektedir. 
Ülkemizde nemli yerlerde, özellikle Karadeniz Bölgesi'nde sıkça görülmektedir. 50-100 cm. kadar boy atabilen, bir veya çokyılık dayanıklı otsu ya da yan otsu bitkidir. Gövdesi tabanda mor-kırmızı, üst tarafta açık yeşil renkli, silindirik kesitli ve serttir. Karşılıklı dizilen oval biçimli, ucu sivri ve soluk yeşil renkli yapraklarının üzerinde birbirine paralel üç çizgi bulunur. Yaz sonlarında açan pembe ya da beyaz çiçekleri tatlı meyve kokuludur. Bitkinin kökü, rizomlarından (kökgövde) çıkan kökçüklerle çevresine yayılır. Sabunotu, döktüğü tohumlarla çoğalır. 
 
Sabunotu (ya da Sabun çiçeği) bitkisinin gövde, yaprak, çiçek sapı, çiçek ve en çok da köklerinde saponin adlı madde ile ayrıca zamk, reçine, uçucu ve sabit yağlar bulunur, içerdiği saponin nedeniyle bitkinin kök ve diğer kesimleri suyla çalkalandığında sabun gibi köpürür. Böylece sabunotu eski ve değerli, özellikle yünlü kumaşların temizlenmesinde kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi özellikleri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı özetlenebilir: 
• Terleticidir.
• İdrar söktürücüdür.
• Bronşit ve kuru öksürükte balgam söktürücüdür.
• Safra taşları üzerinde etkili olduğu ileri sürülmektedir. 
Bu durumlar için, sabunotunun gövde, sap, yaprak ve çiçekleri yaz ortasından sonbahara kadar toplanır. Gölge ve havadar yerde kurutulur. Bu kurumuş karışımdan 2 tatlı kaşığı alınır. Bir bardak suda iyice kaynatılır. Elde edilen dekoksiyondan günde üç-dört bardak içilebilir. 
• Ayrıca sabunotu egzama, ciltteki enfeksiyon ve çıbanlara karşı etkilidir. Yukarıda hazırlanan dekoksiyon böyle yerlere temizleyici olarak günde birkaç kez dıştan uygulanır. 
 
UYARI 
• Son zamanlarda yapılan araştırma sonuçlarına göre, sabunotu kökleri zehirlidir. Kesinlikle dahilen kullanılmamalıdır. 
 
SARMISAK 
Orjinal Adı Allium sativum 
Diğer Adları Sarımsak 
 
Bilgi 
Zambakgiller familyasındandır. Anayurdunun Asya Kıtası olduğu sanılan sarmısak, ülkemizin hemen hemen her yerinde yetişir ve sıkça tüketilir, özellikle Kastamonu ilimizin Taşköprü ilçesinde, pek makbul sayılan sarımsaklar yetiştirilir ve ürünün neredeyse tamamı dış ülkelere satılır. 100 cm'ye kadar boylanabilen sarmısak çokyıllık otsu bitkidir ve soğanın da yakın akrabasıdır. Kın şeklindeki düz yaprakları, doğrudan doğruya toprağın altında gelişen ve 'baş' adı verilen bitkinin soğanından uzar. Bu baş da, 'diş' denilen ve sayıları 5 ile 30 arasında değişen soğancıkların yan yana birbirinin üzerine yığılır gibi toplanmasıyla oluşur. Başın üzeri beyaz, kimi zaman da sarı veya çok açık pembe renkli bir zarla kaplı olur. Sarmısak bitkisi, birinci yılının sonunda yerinden sökülmezse ikinci yılında aynen soğan gibi bir sap uzatır. 100 cm'ye kadar yükselen bu sapın tepesinde, haziran-temmuz aylarında sarımsı beyaz renkli çiçekleri bir küme oluşturarak açar. Sarımsağın çiçekleri pek ender olarak tohum bağlar. Bitki bu tohumlarıyla ya da daha iyisi başı oluşturan dişlerin ayrılıp ilkbahar ya da sonbaharda yumuşak toprağa ekilmesiyle çoğaltılır. Sarmısak, güneşli yerleri, kumlu ve humuslu toprakları yeğler. 
 
Sarımsağın başında özel ve keskin kokulu uçucu bir yağ, şekerler, fermentler, protein, fosfor, demir ile A, B ve C vitaminleri bulunur, içerdiği bu maddelerle güçlü bir besin olan sarmısak, büyük efor harcayan kişilerin diyetinde yer almalıdır. Sözgelimi, piramitlerin yapımında çalışan işçilerle günde kilometrelerce yol yürüyen Romalı savaşçılara sarmısak yedirilmişti. Günümüzde de çok keskin nahoş kokulu olmasına karşın, sarımsağın yeşil yaprakları çiğ olarak ve dişleri soyularak, yemeklere ve türlü yiyeceklere çeşni vermesi için katılarak yenir. 
Tibbi Etkileri Mikrop kırıcı niteliğinden ötürü, eskiden veba ve kolera gibi salgın ve Kullanımı hastalıklarla savaşımda da kullanılan sarımsağın tıbbi etkilerini ve bunlardan yararlanma yöntemlerini şöyle özetleyebiliriz: 
• Bakteri, virüs ve sindirim sistemi parazitlerine karşı en etkili antiseptiktir. 
• Bağırsaklardaki askarit (askaris) ve oksiyuris (oksiyur) gibi solucanların dökülmesini sağlar.
• Sindirim sistemi üzerinde hastalık yapacak bitkisel kökenli mikroorganizmaları yok eder. 
• İçerdiği uçucu yağ nedeniyle akciğer rahatsızlıkları, kronik bronşit, öksürük, nezle, soğuk algınlığı ve gribe karşı etkilidir.
• Göğsü yumuşatır. Boğmaca ve bronşite eşlik eden astımda rahatlatıcıdır.
• Terletici; balgam, idrar, safra ve gaz söktürücüdür. Kanı temizler. 
• İştahı açar. Sindirimi kolaylaştırır.
• Spazm çözücü etkisi vardır.
• Uyarıcı ve bedeni güçlendirici toniktir.
• Yüksek tansiyonu ve kandaki kolestrol düzeyini düşürür.
• Şeker hastalığında iyileştirici etkileri olduğu ileri sürülmektedir. 
 
Her biri birbirinden önemli bu etkilerinden yararlanmak üzere, sarmısak günde üç kez yenmelidir. Bağırsaklardaki kurtların dökülmesi, yüksek tansiyon ve kandaki kolestrolün
düşürülmesi için uzun süreler boyunca sarmısak alımına devam edilmelidir. Eğer kokusu rahatsız edici olursa, piyasada satılan sarmısak yağı kapsülleri alınabilir. 
 
• Ayrıca sarmısak, yaraların temizlenmesinde kullanılır.
• Romatizma ve eklem yangılarıyla sancılarına iyi gelir.
• Burkulmalardan oluşan ağrıları hafifletir.
• Böcek ve arı sokmalarında iyileştirici olur. (Ancak, önce arının iğnesi soktuğu yerden çıkarılmalıdır.) 
• Mantar tedavisinde etkili olur.
• Gözde çıkan arpacığı da iyileştirir. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, sarmısağın dişleri soyulup ucu biraz kesilerek şikâyet edilen yere bastırılarak dıştan sürülür. Ya da soyulan sarmısak dişlen ezilip macun haline getirilir. Bu macun, şikâyetli yerlere dıştan sürülür. 
 
UYARI 
• Sarmısak deriyi yakıcı ve kızartıcı etki yapabilir. Bu nedenle çok aşırı uygulamadan kaçınılmalıdır. 
 
SEDEFOTU 
Orjinal Adı Ruta graveolens Diğer Adları Bahçe sedefotu 
 
Bilgi 
Sedefotugiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu bilinmemekte, Avrasya ve Kanarya adalarında yabani olarak yetişmekte, yaz-kış yeşil kaldığı için Avrupa ve ülkemizde bazı bahçelerde sevilerek üretilmektedir. 60-100 cm. boylanabilen, dayanıklı çalıdır. Yuvarlak kesitli, mavi-yeşil renkli gövdesi bitkinin ikinci yılında odunsulaşır. Parçalara bölünmüş, küçük ve yuvarlak yaprakları da mavi-yeşil renkli, acı tatlı ve kokulu, içerdiği yağ benekleri nedeniyle benekli görünüşlüdür. 
 
Bitkinin yeşilimsi sarı renkli gösterişli çiçekleri yaz sonuna doğru açar. Olgunlaşan çiçekleri siyah renkli ve hilal biçimli tohumlara dönüşür. Sedefotu bitkisi güneşli yerleri sevmesine karşın yarı gölgeli yerlere de dayanır. Suyu iyi akıntılı alkalik toprakları yeğler. Ancak bitek olmayan toprakta yetişen bitki daha dayanıklı olur. Bitki, tohumuyla çoğalır ama ağır ağır gelişir. Daha iyisi ilkbaharda bitkinin bölünerek ya da yaz sonunda gövde kalemleri alınarak çoğaltılmasıdır. 
 
Sedefotu bitkisinin topraküstü bölümleri uçucu yağ, alkaloitler, tanen, reçine, rutin adı verilen glikozit ile pektin içerir. Tohum ve yaprakları az miktarlarda tüketilmek koşuluyla bazı ülkelerin mutfağında yer alır. 
 
Tibbi Etkileri Antik çağlarda hastalıklara karşı yararlarıyla ün kazanan sedefotuna Latincede. ve Kullanımı 
hastalıktan kurtulma anlamına gelen Ruta adı verilmiştir. Bitkinin bazı önemli tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir: 
 
• Midevidir. iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
• Gaz söktürücüdür.
• Yatıştırıcıdır. Spazmları çözer. Spazmla oluşan öksürüğü keser.
• Kalp çarpıntısı ve endişeden doğan sorunları en aza indirger, isteri durumunu yok eder.
• Âdet söktürücüdür. Kadınlarda aybaşı dönemini kolaylaştırır ve düzene sokar.
• Uyarıcıdır.
• Terleticidir.
• Solucan (kurt) düşürücü etkisi vardır. 
 
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, sedefotunun topraküstü kesimleri, bitki yazın çiçek açmadan önce toplanır ve gölgede kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kurutulmuş ot alınıp 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan, günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Aynı infüzyon dıştan yorgun gözlere pamukla uygulanırsa göz yorgunluğunu giderir.
• Ayrıca sedefotu romatizma ağrılarına karşı etkili olur.
• Karın ağrılarına karşı da etkilidir. 
 
Bu iki etkisinden yararlanmak için, taze sedefotu yaprakları parçalanıp elde ezilerek zeytinyağının içine konulur. Birkaç saat bekletilir. Böylece elde edilen eriyik daha sonra dıştan elle ovuşturularak şikâyetli yerlere uygulanır. 
• Sedefotunun taze yapraklarından birkaçı ağızda çiğnenirse, yüksek tansiyondan oluşan baş ağrısını geçirir.
• Sedefotunun yaprakları suda kaynatılıp dekoksiyonu yapıldıktan sonra biraz sulandırılıp cilde uygulanırsa yararlı ve temizleyici olur. Ancak bazı kişilerin cildini kızartabileceği unutulmamalıdır. 
 
UYARILAR 
• Sedefotu gebelikte kullanılmamalıdır, çünkü çok etkili bir çocuk düşürücüdür.
• Yüksek dozda alınırsa zehirlenmelere yol açabilir. 
Sedefotu, antiseptik ve böcek kovucu etkiler de taşır. Bunun için kurutulmuş yaprakları evlerde mutfak ve kilerin uygun yerlerine serilir. 
 
SİNAMEKİLER 
Orjinal Adı Cassia türleri 
 
Bilgi 
Baklagiller familyasındandır. Dünyanın sıcak bölgelerinde ve çok çeşitli yerlerde 400'ü aşkın sinameki türü yetişmektedir. Ülkemizde de Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde bazı sinameki türleri süs bitkisi olarak yetiştirilir. Genelde sinameki bitkisi 100-150 cm'ye kadar boylanabilen, çalı görünüşünde ağaççıktır. Ama, 7-10 m'ye kadar yükselen ağaç türleri de vardır. Sinameki türleri bileşik yapraklı, çoğunlukla sarı çiçekli, baklaya benzeyen yassı, odunumsu ve sert meyveli bitkilerdir. Bu meyvelerinin içinde, rengi kırmızımsı tatlı tohumları bulunur. Burada konumuzu en çok ilgilendiren sinameki türleri Afrika'da çeşitli bölgelerde yetişen iskenderiye sinamekisi ya da Sivri yapraklı sinameki (C. acutifolia) ile daha çok Hindistan'da yetiştirilmesine karşın Arabistan sinamekisi veya Dar yapraklı sinameki (C. angustifolia) diye adlandırılan türleridir. 
 
Sinameki türlerinin yaprak ve tohumlarında reçine, flavon türevleri ile etkili madde olarak serbest ya da glikozit durumunda antrasen türevleri bulunur. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkilerinden, içi yumuşatıcı ve müshil olarak yararlanılır. ve Kullanımı Ülkemizde halk arasında en çok kullanılan müshil ilaçlarından birisidir. 
 
Bu etkisinden yararlanmak için bitkinin kuru yaprakları ya toz haline getirilir ya da sinamekinin tohumlarını taşıyan meyvesi ılık suda 6-12 saat bekletilir. Toz halindeki yapraklarından 2-3 tatlı kaşığı alınıp 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak olarak içilir. Ilık suda bekletilen meyvelerinden 3-6 tanesi sudan çıkarılır. Meyveleri 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde iki-üç kez birer bardak içilir. 
 
Bazı sinameki türlerinden elde edilen infüzyonun tadı çok kötü ve içimi zor olduğundan, sütlü kahveye katılarak bunların alımı kolaylaştırılabilir. 
 
UYARI 
• Aşırı diyare durumuna neden olabileceğinden, kolit ve spastik peklik çeken kişiler sinameki kullanmamalıdır.
• Sinameki güçlü bir müshildir. Aşırı miktarda kullanılırsa kusma ve bulantılara neden olabilir. 
 
SOLUCANOTU 
Orjinal Adı Tanacetum vulgare Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Kuzey Yarıküre'nin ılıman iklim kuşağında yaygın olup ülkemizde de iç, Kuzey ve Doğu Anadolu bölgelerinde yabani olarak yetişmektedir. 60-150 cm. boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Kabarık çizgili, yuvarlak kesitli ve üzerinde kırmızı lekeler bulunan yeşil renkli gövdesi; hafif ama hoş kokulu, tadı acı, kenarları dişli ve derin girintili koyu yeşil renkli yapraklan vardır. Gene hafif ama hoş kokulu ve tadı acı, hardal sarısı çiçekleri yaz başından sonbaharın başına kadar sık salkımlar oluşturarak açar. Bu çiçeklerin olgunlaşmasıyla yeşilimsi beyaz renkli dikdörtgen biçimli minik tohumları meydana gelir. Bol güneşli ya da kısmen gölgeli yerleri seven ve yaş olmamak koşuluyla toprak türü ayırt etmeyen solucanotu, döktüğü tohumlarıyla çoğalır. 
 
Solucanotunun topraküstü kesimleri uçucu yağ, acı glikozitler, laktonlar, flavonitler ve tanen içerir. Yaprakları potasyum yönünden zengindir. Bu nedenle çürütülüp kompozit gübre yapılan bitkilerin arasına katılır. Gene bitkinin yaprakları sinekleri kovmak üzere evde bazı yerlere asılır. Kurumuş ince dalları halıların altına konulur. Karınca ve fareleri kaçırmak üzere mutfak ve kilerde uygun yerlere yayılır. 
 
Tibbi Etkileri Antik kültürlerde solucanotunun çürümeyi engellediği düşünülmüş, antiseptik ve Kullanımı özelliklerinden dolayı, bitki ölü bedenleri korumakta, mumyalama işinde kullanılmıştır. Solucanotu bitkisinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle özetlenebilir: 
 
• Bedeni güçlendirici toniktir.
• Sindirim sistemini uyarır, iştah açar. Hazımsızlığı en aza indirger.
• Kadınlarda aybaşı dönemini kolaylaştırır.
• Sindirim organlarındaki kurtlardan (solucanlardan) kurtulmak için etkili bir ilaçtır. Askarit (Askaris) gibi iğne biçimli kurtlara etkili iken, şerit halindeki kurtlara etki yapmaz, içerdiği maddelerden ötürü yüksek dozda ve sürekli olarak alınması tehlikeli olabilir.
• Uyuz hastalığında dıştan kullanılan yararlı bir losyon olur. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, solucanotunun çiçek ve yapraklan bitki çiçekli iken yaz başı ile sonbahar başı arasındaki devrede toplanıp özenle kurutulur, 1 tatlı kaşığı kurumuş yaprak-çiçek karışımı 1 bardak kaynar suda 10-15 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyon, günde iki kez birer bardak içilir. Uyuz durumunda aynı infüzyon şikâyetli yerlere dıştan uygulanır. 
 
UYARI 
• Gebelikte soluncanotu alınmamalıdır. 
• Yukarıda tanımlaması ve ilaç olarak uygulamaları sunulan Solucanotu (Tanacetum vulgare) ile Anadolu'da aynı adla ve kısmen benzeri amaçlarla kullanılan ve yabani ıtır da denilen Solucanotu (Pelargonium endlicherianum) bitkisi karıştırılmamalıdır. 
 
ŞEVKETİBOSTAN 
Orjinal Adı Cnicus benedictus
Diğer Adları Akkız, Bostanotu, Mübarekdikeni, Şevketotu 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu bilinmeyen şevketibostan, ülkemizde Marmara, Ege ve Akdeniz 
bölgelerindeki tarla kenarı, bahçe ve kırlarda yabani olarak yetişen, 50 cm'ye kadar boylanabilen bir yıllık otsu bitkidir. Bol tüylü iri yapraklarının kenarlarında da çok sayıda diken bulunur. Yaprakların alt yüzündeki damarları beyaz olur. Yaz boyunca açan sarı renkli bileşik çiçekleri vardır. Bitki bu çiçeklerin olgunlaşmasıyla meydana gelen silindir yapılı, bir ucu püskül gibi tüylü ve kahverengi tohumlarını dökerek çoğalır. 
 
Şevketibostan, tadı acı olan sinisin adlı madde ile flavonid, uçucu yağ ve yapışkan bitki sıvılarını içerir. Topraküstü kesimleri körpeyken kesilip toplanan bitki, iyice soyulup dikenlerinden arındılarak Ege ve Akdeniz bölgesindeki pazarlarda Şevketibostan ya da kısaca Şevketotu adlarıyla satılır. Sebze olarak pişirilip tüketilir. 
Tibbi Etkileri Şevketibostan bitkisinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri ve Kullanımı şöyle özetlenebilir: 
 
• İdrar söktürücüdür.
• Sindirim ve safra salgılarını artırır.
• İştahı artırır.
• Bağırsaklardaki aşırı gazları söktürür. Karın ağrılarıyla birlikte görülen sindirim güçlüğünü giderip rahatlama sağlar.
• Doku ve damar büzücü niteliği nedeniyle kanamaları durdurur; hemoroit ve ishali iyileştirmekte etkili olur. 
Bu durumlar için, şevketibostan bitkisinin yaprak ve çiçekli sürgünleri bitkinin çiçekli olduğu yaz boyunca toplanır. Gölgede özenle kurutulup parçalara bölünür. Tohumlan da sonbaharda olgunlaştığında toplanır. Bütün bu kurumuş parçalar ve tohumlar karıştırılır. Bunlardan 1-2 tatlı kaşığı alınıp üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek bir infüzyon elde edilir. Böylece hazırlanan infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
• Ayrıca şevketibostan bitkisi yaralari temizlemekte ve iyileştirmekte etkilidir. Bu etkisinden yararlanmak üzere, yukarıda tarifi verilen infüzyonla günde birkaç kez yaralar yıkanıp temizlenir. 
 
TARHUN 
Orjinal Adı Artemisia dracunculus 
Diğer Adları Tarhın, Terhun 
 
Bilgi 
Bileşikgiller familyasındandır. Anayurdu Sibirya'dır. Türklerin Ortaasya'dan göçleriyle İran ve Anadolu'ya getirilmiş, Haçlı seferleriyle Avrupa'ya götürülmüş; daha sonra oradan dünyaya yayılmıştır. Günümüzde Avrupa'da büyük ölçüde kültürü yapılmakta, ülkemizde de Ankara, Gaziantep, Urfa ve Erzurum'daki bazı bahçelerde yetiştirilmektedir. 60-120 cm. boylanabilen, keskin ama hoş kokulu, dayanıklı çokyıllık çalımsı bitkidir. Yuvarlak kesitli ve dallara ayrılan yapılı gövdesi açık yeşil renklidir; oysa bitkinin tabanına doğru gövde kahverengileşir. Yaprakları ince, uzun ve parlak yeşil renklidir. Yaprak altında bulunan yağ bezeleri biberimsi acı tadı olan güzel bir koku yayarlar. Çiçekleri küre biçimli, küçük ve yeşilimsi beyaz renkli olur. İki önemli türünden Fransız tarhunu (A. dracunculus) ilkbaharda yapraklari bölünerek, Rus tarhunu (A. dracunculoides) ise tohumları ekilerek çoğaltılır. 
 
Tarhunun yapraklı dallari iyot, mineral tuzlar, A ve C vitamini yönünden zengindir. Körpe ya da kurutulmuş yaprakları pek etkili çeşnisi nedeniyle, Fransızlarınki gibi dünyanın en seçkin mutfaklarında baharat olarak bolca kullanılmaktadır. 
 
Tibbi Etkileri Bitkinin tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece ve Kullanımı özetlenebilir: 
• Zararsız ve etkili bir iştah açıcıdır.
• Sindirim salgılarını artırarak sindirimi kolaylaştırır. • Mide ve bağırsak gazlarını söktürücüdür.
• İdrar söktürücüdür.
• Güçlendirici tonik etkisi vardır. 
 
Bütün bu etkileri sağlamak üzere, yaprakları, bitki çiçek açmadan önce toplanıp gölge ve havadar bir yerde özenle kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı kuru yaprak üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyon günde üç kez birer bardak içilir. 
 
YARPUZ 
Orjinal Adı Mentha pulegium
Diğer Adları Filiskin, Narpuz, Pülüskün, Yabani nane 
 
Bilgi 
Ballıbabagiller familyasındandır. Nanenin çok yakın akrabası olup Anadolu'nun pek çok yöresinde sulak çayırlarda ve akarsu kenarlarında doğal olarak yetişir. 10 -30 cm. boylanabilen, çokyıllık dayanıklı otsu bitkidir. Diklemesine veya toprağın üzerine yatarak gelişen iki türü vardır. Tüylü ve naneninkinden daha açık yeşil yaprakları ve morumsu veya pembe açan çiçekleri olur. Bitki, döktüğü minik tohumlarıyla çoğalır. 
 
Yarpuzun yapraklarındaki uçucu yağ, pulegon adlı madde yönünden zengindir. Antik çağlardan beri Akdeniz bölgesinde tanınan ve nitelikleri bilinen yarpuz, bazı yerlerde pazarlarda satılıp nane yerine kullanılmaktadır. 
Tibbi Etkileri Kimi tıbbi etkileri naneninkine benzeyen yarpuzun bu etkilerini şöylece ve Kullanımı sayabiliriz: 
 
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Balgam söktürücüdür.
• Mide ve bağırsaklarda şişkinlik oluşturan gazları söktürür.
• Bedende oluşan spazmik ağrıları ve ruhsal endişeleri giderir.
• Kadınlarda rahmin büzülmelerini güçlendirerek aybaşı dönemini kolaylaştırıp rahatlatır. 
Bu durumlar için, 1-2 tatlı kaşığı kurutulmuş yarpuz yaprağı (toplanıp kurutulması aynen nanede olduğu gibidir) üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Bu infüzyon, günde üç kez alınabilir ya da taze yarpuz yapraklan aynen nanedeki gibi su ile damıtılarak fıliskin yağı denilen esansı yapılır. Piyasadan alınabilen filiskin yağının 2-10 damlası bir kesme şekere damlatılarak alınır. 
 
UYARILAR 
• Düşüğe neden olabileceği için gebelikte yarpuz alınmamalıdır. • Böbrek sorunu olanlar da yarpuz almaktan kaçınmalıdır. 
 
YULAFLAR 
Orjinal Adı Avena türleri 
 
Bilgi 
Buğdaygiller familyasında yer alan, taneleri de aynı adı taşıyan otsu bitkilerdir. Tahıl ürünü olarak yulaflar iki ana gruba ayrılır: Bunlar, anayurdu Batı Akdeniz bölgesi olan Aristulatae ve anayurdu Moğolistan olan Denticulatae gruplarıdır. Yulaf türleri, bir ya da çokyıllık bitkilerdir. Buğday ve arpadan sonra başlanmasına karşın, insanlar tarafından en az 2000 yıldır yetiştirilen kültür yulafları ikinci gruba girer. Kültür yulaflarının en yaygını beyaz yulaftır (A. sativa). Tüm yulaf türleri oldukça derine kök atar. Gövdeleri boğumludur. Bu boğumlardan ince şerit halinde yaprakları çıkar. Çiçekleri gevşek salkımlar halinde açar. 
 
2-11 çiçekten oluşan salkımlarında 1-3 tane çiçek, tohuma dönüşür. Bu tohumlarından yetiştirilen yulaf günümüzde daha çok hayvan yemi olarak üretilmekte, besin değeri diğer tahıl ürünlerine göre daha az olduğu için üretimi giderek gerilemektedir. Ülkemizde yulaf üretimi iklim koşulları uygun olan ve kışları ılıkça geçen Marmara, Ege ve Akdeniz bölgesinde yapılmaktadır. 
 
Beyaz yulafın tohumları % 50 oranında nişasta (karbonhidrat), % 13 protein, % 7,5 yağ ile kalsiyum, demir, B1 vitamini ve nikotinik asiti içerir. Bitkinin samanı silisit asit yönünden zengindir. Ayrıca kalsiyum ve musin taşır. Yulafın taneleri, yeşil sapı ve samanı hayvan yemi olarak tüketilir. Bisküvi, puding ve yulaf ezmesi olarak insanlar tarafından yenir. 
 
Tibbi Etkileri Bilimsel adı Avena sativa olan beyaz yulafın tıbbi etkileri ve bu etkilerden ve Kullanımı yararlanma yöntemleri aşağıda sıralanmıştır. 
• Bedensel ve ruhsal yorgunlukları giderir. Bedeni rahatlatır.
• Depresyona eşlik eden bitkinlik ve bedenin genel güçsüzlük haline karşı en iyi şifayı oluşturur.
• Stres altında zayıflayan sinir sistemini destekler ve güçlendirir.
• Kan şekerini düşürür.
• Diğer sinirsel rahatsızlıklarda da rahatlatıcı ve uyarıcı olarak bedeni takviye eder. 
 
Bu etkileri sağlamak üzere, ürün zamanı toplanmış kuru yulaf taneleri su veya sütle kaynatılıp yulaf lapası yapılarak ya da taneleri ezilip yulaf ezmesi şeklinde içine bal, şeker ya da meyve katılarak yenir. 
• Günümüzün en büyük sağlık sorunlarından biri olan yüksek kolestrolü düşürür. 
Bu etkiyi sağlamak için de, piyasada satılan yulaf kepeği alınır. Meyve, tarçın, şeker ya da batta tat ve çeşni katılarak yenir. 
• Yulaf samanı, içerdiği silisit asit nedeniyle derideki rahatsızlıklara iyi gelir. 
Bu etkisini sağlamak için de, iyi kıyılmış yarım kilo yulaf samanı alınıp 2 litre suda yarım saat süreyle iyice kaynatılır. Süzülüp samanı ayrılan sıvı, küvete doldurulan banyo suyuna eklenir ve banyo yapılır. 
 
ZUFAOTU 
Orjinal Adı Hyssopus officinalis 
Diğer Adları Çorduk, Çürdükotu 
 
Bilgi 
Ballıbabagiller familyasındandır. Anayurdu Avrupa'nın güneyi ile Akdeniz havzasından Orta Asya'ya uzanan geniş alanlardır. Ülkemizde de yetişen zufaotu, 50-120 cm. boylanabilen, çokyıllık, kokulu, çalımsı bitkidir. Gövdesi dört köşe kesitli, dallara ayrılan yapıda ve yeşil iken, bitkinin ikinci yılında odunsulaşır. Hafif tüylü, koyu yeşil renkli, ince uzun ve ucu sivrilen yaprakları şerit ya da mızraksı biçimlidir. Arı ve kelebeklerin pek sevdiği dudak biçimli çiçekleri çoğu kez mavimsi mor, bazen pembe ya da beyaz çiçek demetleri oluşturarak, yaz ortasından eylüle kadar açar. Gözyaşı biçimli, yassı ve koyu kahverengi olan tohumları küçük olur. Bitki, tohumuyla çoğalır veya kökleri bölünerek ya da gövde kalemleri alınarak üretilir. 
 
Bileşiminde % 1 oranında uçucu yağ, ayrıca flavonit, glisosit, diosmin ile tanen bulunan ve uzun yıllardan beri yararları bilinen zufaotu, günümüzde bazı yemeklere koku ve çeşni katmak üzere küçük miktarlarda eklenir. Kimi şarap ve likörlerin yapımında kullanılır. 
 
Tibbi Etkileri Zufaotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöyle ve Kullanımı sıralanabilir: 
• Bronşit, öksürük, boğaz ağrısı ve kronik nezlede etkilidir.
• Balgam söktürücüdür.
• Soğuk algınlığında terletici etkisiyle yararlıdır.
• Saman nezlesinde tahriş olmuş mukozayı iyileştirip rahat ettirir. • Sindirim sistemini uyarıp sindirimi kolaylaştırır. 
• Endişelilik, isteri ve hafif sara durumlarının atlatılmasına yardımcı olur. 
 
Bu etkilerinden yararlanmak için, yaz sonunda toplanan yapraklı çiçek başakları, gölgeli ve havadar yerde kurutulur. 1-2 tatlı kaşığı çiçek-yaprak karışımı üzerine 1 bardak kaynar su dökülür ve 10-15 dakika demlendirilerek hazırlanan infüzyona, tadı acı olduğu için biraz bal eklenir. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. 
 
• Aynı infüzyon yara, bere ve ezilmelere dıştan uygulanırsa çabuk iyileşmelerini sağlar. 
 
UYARI 
• Gebelik döneminde zufaotu alınmamalıdır. 
 
Diğer Bölümler
 

 



Türk Aşçı Haberleri Ve Güncel Mutfak Haberleri Not::
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Türk Aşçı Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.turkascihaberleri.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İlgili haber kopyalanarak başka bir site tarafından yayınlanmaya ihtiyaç duyulduğu takdirde kaynak gösterilerek ve web sitemize link verilerek kullanıması mümkündür.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

Benzer Haberler